Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 1 June 2008

Geçtiğimiz günler içerisinde Paris Kürd Enstitüsü'nün organize ettiği bir ’ilan' iki gazetede yayınlandı.
Böyle bir ilanın hazırlanmakta olduğu ve içeriğine ilişkin ilk bilgi İbrahim Güçlü'nün RizgarÎ Online'de yayınlanan bir yazısıyla ortaya çıktı.
Bundan sonra da az sayıda Kürd bu ilan ve içeriği ile ilgili görüş belirtmeye başladılar.

Özetlersek;
İlana imza atanlardan Salih İnce ’içi elvermeden bildiriye imza atmak zorunda kaldığını' belirten mahçubiyet içeren bir yazı kaleme aldı.
Nefel sitesinde de haklı ve yerinde eleştiriler yapıldı. Reşo Zilan kendisiyle ilgili tanımlamalar konusunda bir açıklama yaptı.
Tev-Kürd yürütme kurulunda yer alan bazı kişiler de bildiriye kerhen imza attıklarını, eleştirilerini ileterek, ’adlarının Kürd kardeşlerinin yanında yer alması isteğiyle' bu ’ilanı desteklediklerini' Kürdçe bir açıklamayla kamuoyuna duyurdular.
Tev-Kürd'ün bir başka yetkilisi Zülküf Özel iki ayrı yazıyla bu ilan ile ilgili kaygı ve eleştirilerini, Tev-Kürd'ün oportunizm anlamına çekilebilecek yaklaşımıyla ilgili görüşlerini dile getirdi.
Selim Çürükkaya ilanda dile getirilen taleplerin DDKO'nun taleplerinden daha da geri olduğunu savunarak reddetti.
Hasan Bildirici de ’ölü imzalar' diye bir saptama yaptıktan sonra, bildiriye imza attığını duyurdu.
Bu arada başka Kürdler de bu ilana alternatif bir deklarasyon yaptılar.
Ben bu tartışmaları izledim. Ancak bu kadarını biliyorum.
Bu ilanla ilgili söylenecek çok şey var.
Bu ilanın yayınlanmasının amacı ve zamanlaması bence çok önemli.
Yangından mal kaçırır gibi yayınlanan bu ilanın içeriğine ilişkin olarak söylenecek çok şey vardır. İlanın içeriğinin imzacılarla bir fikir alışverişinde bulunulmadan kotarıldığı, bizzat imzacıların açıklamalarından anlaşılıyor.
Bu ilan büyük ihtimalle Ankara'da hazırlanmış ve Kendal Nezan'a da iletilmiştir.
İlana gerek duyulmasının nedenini ise ancak Fransız istihbaratı bilebilir.
Kendal Nezan'ın alelacele bu ilanı kotarıp yayınlamasında onun şahsi bir çıkarı var mı?
Fransız menfaatlerini korumak gayesiyle sipariş üzerine Kürdler üzerinden Türkiye ile bir pazarlık yapma amacına hizmet etme var mı?
Bunu bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey varsa sayın Kendal Nezan KDP-YNK savaşının durdurulma çalışmaları sırasında KDP'nin karşısındaki sandalyeye Fransızları temsilen oturtulmuştu yıllar önce.
Fransa'nın Türkiye ile ilgili ihtilaflarının çözümünde Kürd sorununu bir yem olarak kullanmak istemesi onun emperyal karakterine, Kürdistan'ın bölünüp paylaşılmasında oynadığı role çok uygun düşmektedir.
Unutmamak gerekir ki Fransa, Ankara Antlaşması ile Kemalizmin dışarıdaki meşruiyet sorununu ortadan kaldıran ilk devlettir.
Mitterand ve Chirac Saddam Hüseyin'in, İran Şahının ve Humeynin en büyük dostlarıydı.
Bunlar Güney Kürdistan'da Kürdlerin üzerinde az MİG savaş uçakları uçurmadılar.
Türklerin Yunanistan'a karşı verdiği milli mücadelede sırasında da, Osmanlının el konulmuş silahları Fransa ve İtalya işbirliği ile İttihat Terrakici'lere ’hurda' olarak satılmıştı.
Fransa'nın Türkiye'nin AB üyelik sürecinde izlediği karşıt politika da Kürd ve Kürdistan sorununun çözülmesini istediği için değil, Türkiye'nin üyeliğini kendi çıkarlarına aykırı bulmasıyla ilgilidir.
Fransa Kürd sorununun çözümünü istese bu kadar beklemesine gerek kalmazdı.
Paris Kürd Konferansı sırasında da pek üzerinde durulmayan bir gelişme yaşanmıştı.
O zaman da Saddam'ın adamları konferansa katılmışlardı.
Keza Paris'in yüce menfaatleri böyle istemişti.
AKP ile ordu arasındaki çekişmenin ’yargı' üzerinden sürdüğü bir zamanda..
Fransa'nın AB'de dönem başkanlığının başlayacağı bir zamandan kısa bir süre önce bu ’ilanın' ortaya paraşütle inmesi çok düşündürücüdür.
Bu ilan teknik olarak da eleştirilmesi gereken bir ilandır.
Mesela İngilizce imla yanlışlar vardır.
’Chairman' Charman olarak yazılmıştır.
Bazı kişilerin, mesela Şeyhmus Ülek'in isimi üç defa yazılmıştır.
Hal böyle olunca imzacı sayısı 998'e düşmüştür ve bu da herhalde Kendal Nezan'ın hanesine eksi bir not olarak kaydedilmiştir!
İmzacılar arasında sülale olarak imza atanlar vardır.
Bu da çok garip bir durumdur.
İlanın içeriği ve imzacılarla ilgili söylenecek çok şey vardır.
Bu ’seçkin 998 kişi' Kürdlerin yerine söz söyleme hakkını, gücünü nerden aldıklarını açıklamıyorlar.
Bu ’seçkin 998 kişi' kendilerinin veya Kendal Nezan'ın ’Çözüm önerisini' mutlaklaştırma veya diğer çözüm önerilerinin önüne çıkarma yetkisini kimden aldıklarını da açıklamıyorlar.
İlanla ilgili konuşulması gereken nokta budur.
Prensip olarak Kürdler eğer çoğulculuğa inanıyorlarsa, kimse kendisini halkın ve milletin iradesinin yerine koymamalıdır.
Bu ilanda dile getirilen talepler bugün legal ve illegal bütün Kürd yapılarının güncel taleplerine tekabül etmektedir.
Ama ’Bu talepler mevcut sınırları sorgulamayan ve tüm demokratik ülkelerin vatandaşlarına tanıdıkları asgari temel insan haklardır. Bunları istemek değil, aksine tanımamak suç sayılmalıdır' demek işgüzarlıktan başka bir şey değildir.
Eğer mevcut sınırlar sorgulanmıyorsa, mevcut sınırların Kürdlerin içinde olduğu statükosuzluğuyla ilgisi anlaşılmıyorsa, ’Kürdler hiç bir şey istemiyor'a varan talepler öne sürmenin hiç bir anlamı yoktur.
Bu imzacıların çoğu yeri geldiğinde self-determinasyon hakkından sıkça bahsederler. Doğrusu da hiç kimsenin kendisini millet iradesinin yerine koymayan bir tavır sergilemesidir.
İlan bu anlamıyla hem elitist hem de jakoben bir yaklaşımın ürünüdür.
İmzacılar arasında tartışılmamıştır.
Dolayısıyla bu imzacılar Kendal Nezan'ın teknesine su taşımaktan başka bir işe yaramamışlardır.
Kürdlerde halen bu ikameci, elitist ve jakoben tavırların olması..
Üstelik bunun kendisine aydın, entellektüel ve siyasetçi diyenler tarafından da kabul edilmesi tam bir rezalettir.
İlanın ikinci önemli noktası ise imzacıların siyasi kimliğidir.
İlana imza atanlar içerisinde ’demokratik cumhuriyet'çiliği şiar edinmiş genelkurmay işbirlikçisi Kürd Kemalist cephesi, federasyoncu olduğunu iddia eden tabela partileri HAK-PAR ve KADEP, Kürd islam çevreleri, barolar, hukuksuz-hukukçular, metre kare başına yüz tane düşen gazeteci-yazarlar, halkın önünü karartmayı aydınlık sananlar bulunmaktadır.
Bunların hepsinin ortak bir özelliği vardır:
Bunlar Kürd milletinin menfaati için birlikte su bile içmezler.
Yoksa bu imzacı bay ve bayanların biraraya gelmesi için bir çok yaşamsal neden vardır.
Bunlar birlikte bir Newroz kutlayamıyorlar.
Van'da canlı yayın sırasında kolu kırılan Kürd genci için bir açıklama yapamıyorlar.
Sakarya'da linç edilmek istenen Kürdler için kıllarını kıpırdatmıyorlar.
Ortak bir seçim bildirisi bile çıkaramıyorlar.
Bazen kazaran birbirlerine bayramlaşmaya gitmeleri Antartika'da bile güllerin açmasına yol açıyor.
Bunlar askerlik konusunda ortak bir politika oluşturamıyorlar.
Bunlar 31 Mart Kürd şehidler gününde bile bir araya gelemiyorlar.
Ama Kendal Nezan'ın bir işareti bunları bir araya getirmeye yetiyor.
Kendal Nezan bu işte taşeronluk yapıyor.
Bu imzacılar da onun piyonluğunu yapıyorlar. Kusura bakmasınlar.
Eğer maksat üzüm yemek olsa, bu ilanı Türkiye'de yayınlarlar veya ortak bir miting yaparlardı.
Kürd meselesi eğer Türkiye'de çözülecekse, önce içeride yapılacakları birlikte yapmak lazım.
Bu yapılmadan istediğiniz kadar ilan mastürbasyonu yapın.
Ne yazar..
Bu ilana imza atan ’demokratik cumhuriyetçilere' söyleyecek hiç bir sözüm yoktur.
Onlar en azından takkiye yapmıyorlar.
Fakat kendisine ’federasyoncu veya bağımsızlıkçı' diye kulplar takanlar için söylenecek çok şey vardır.
Kestirmeden söyleyelim.
Şerafettin Elçi ve kafadarları..
Sertaç Bucak ve çevreciği tez elden gidip Emine Ayna ile Aysel Tuğluk'un eteklerini öpmeli..
Tev-Kurd'un özürü ise kabahatinden büyüktür.
İlandan buram buram kokusu gelen Abdullah Öcalan'a da biat ettiklerini, onun hakkında söylediklerinin bir kıymeti olmadığını dünya aleme ilan etmelidirler.
Her ne kadar Türk dışişleri bakanlığı bu ilana biraz kızmış göründüyse de, eminim ki Öcalan'ın liderliğinin, Kemalizmin Kürdlere kabul ettirilmesinden dolayı sağlanan başarı, başta Genelkurmay olmak üzere bütün devlet ricalini zevkten dört köşe etmiştir.
Bu ilan Kürd milletinin yeteneksiz, uzgörüsüz, şahsiyetsiz ve çapsızlar tarafından tesmil edilmeye çalışıldığının bir göstergesidir.
Köy koruculuğunun kaldırılması için Herald Tribune gazetesine ilan vermek mi gerekiyor.
Gider Şırnak'ta bir miting yaparsın, Tatarları titretirsin..
Eğitim-Sen'in tüzüğünden ana dilde eğitim hakkı talebini çıkaracaksın..
Ama DTP'liler olarak gidip ana dilde eğitim için Le Monde'de ilan yayınlayacaksın.
Ben bu işten bir şey anlamadım.
Anlayan varsa beri gelsin..

31.05.2008
YAŞAR KARADOĞAN

Yaşar Karadoğan, kürtleri Salih İnce, Reşo Zilan, Hasan Bildirici, İbrahim Güçlü ve Selim Çürükkaya'dan ibaret sayıp sadece bu isimleri referans göstererek kürtlerin kendi ulusal devletini kurma hakkının pazarlanmasına tepki verirken iki şeyi unutmuş. Birincisi, gerek Kendal Nezan denen timsahın ve gerekse Öcalan'ın geçmiş dönemdeki yaratıcıları ve destekçileri saydıkları isimlerden başkaları değillerdi. İkincisi, Yaşar Karadoğan İngiltere'de ikamet ediyor olmasına rağmen türklere paralı askerlik yapmaya gittiğinde gazete ilanı veren ekipten dahamı yurtseverce davranmıştı, yoksa yurtseverliği bugünmü anımsadı ve gerekli gördü? Tencere tavaya dibin kara demiş yazıları bunlar. Tebrik edilecek bir yanı yok. İnsanların söylediklerinden çok yaptıklarına bakılır. Millet olarak bizler bu tür politikacı eskilerinin dağıttıklarını toplayamaz haldeyiz. Acılarımızın temelinde yatan bu tip politikacıların bizlere fatura ettikleri hırsları ve tutarsızlıklarıdır. Kürtler bu türden politikacıları sırtlarından indirmedikleri sürece milletimizin hukuku ve onuru pazarlanmaya devam olunacaktır.

HELAL OLSUN SANA BU CEVAP HERKESE YETER IKI YÜZLÜLERIN CIRKIN YÜZÜ BU PARALI ASKERDEN TIRKOYA PARA VERENDEN KURDE HAYIR GELMEZ BU MU KURDÜN AYDINI?

Beyaz atın suvarisi Pamuk Babo, yalansız, dolansız söylediğin doğru ama tartışılan yaşar karaoğlan ın kişiliği değil sözkonusu mevzu ismi gereksiz zatın konsepti -siz bunu genelkurmay olarak ta okuyabilirsiniz- den ismi lazım değil federasyoncu partilerden, paralı askerlik eden ve devlet kimlikli zatların oluşturdukları -onunda ismi gereksiz- oluşumların elbirliğiyle kürd milletini bit pazarında satışa çıkaranların yaptıklarının yanında yaşar karaoğlan ın lafı mı olur sanırım meramı mı anlatabildim yazıyı ben astım denilenlere hiç itirazım yok ha mesele yaşar karaoğlan ın kişiliği ise bence bu bizim sorunumuz olmamalı sıradan biri ona sıra gelinceye kadar deveye hendek bile atlatabilirsin imzacılara baksana hemo sekreterin gerisi laftır

Kek Heca, Dayatılanın Genelkurmay konsepti olduğu konusunda hemfikiriz. Aslında İmralı işin bahanesi. Kürdistan adına çabaladıkları yalanına saklanan siyaset lordları imtiyazlarının devam etmesi için kendilerini emziren devlete İmralı olmadan da hizmet vermeye eğilimlidirler. Hatta İmralı'dan daha düşkündürler. Yarın İmralı ortadan kalkarsa devlete merbut oldukları çok daha açık hale gelir. İmralı'nın devlete karşı şiddeti yüksek dozda sürdürdüğü dönemlerde bu tatlı su tayfasının çoğu İmralı karşıtıydı. Ancak İmralı-genelkurmay ittifakı aleniyet kazandıktan sonradırki İmralı'da "hikmet" keşfedip devlet yanlılıklarını İmralı bahanesine sarmaladılar ve işbirlikçiliklerini pervasızca oynamaya başladılar. Bunlar İmralı çizgisine gitmedi. İmralı bunların düşkün düzeyini kabullendi. Konsensüse temellik eden hepsinin işbirlikçilik yapmaktaki ortak mefaatlerdir. İşbirlikçilik aynı zamanda hepsinin ortak özellikleri olmak durumundadır. Çalıcı çırpıcı tayfadan da epey isim aynı blokta arzı endam ediyor. Anlaşılan T.C. Fransa'ya verdiği yeni tavizler karşılığında 1920 Ankara Antlaşması'na riayeti sağladı. Kürdistan'ın parçalanmasında dayanak görevi gören ve Lozan'a ilham kaynağı olan lanetli 1920 Ankara Türk-Fransız antlaşması mucibince fransızların söz sahibi haline geldikleri demiryolu 1925 direnmesinin bastırılması için askeri kullanıma açılmış ve türklerin asker sevkiyatı güvenli bir şekilde sağlanmıştı. O dönemde Suriyede manda yönetimi vardı. Parçalanan Kürdistan'ın Güneybatısı fransızların igalindeydi. Güneybatı kürtlerinin bugün 500 bini aşan sayıda kimliksiz ve nüfus kayıtsız olarak hiçbir insani haktan yararlanamaz konumda bulundurulmalarının sebebi ve suçlusu fransızlardır. Fransa, kürtlerin topraklarını parçalayıp işgal etmekle kalmamış, kürtlere kendi topraklarında vatandaşlık haklarından yararlanmalarını bile çok görmüş bir devlet olması gerçeği karşısında yeryüzünün en barbarca politikasının uygulayıcısıdır. Fransa'nın Kürdistan politikası Türkiye, İran ve Irak'ınkinden daha inkarcı ve acımasızdır. Bugün gazete ilanları aracılığıyla işgalci askerleri taşıyan trenler yürütülüyor. Kürtleri canevinden vurmak için. Tren kondüktörlüğüne Kendal Nezan'la Öcalan tayin olunmuşlar. Diğer imzacılar da ikbal beklentisiyle arkalarına takılmış yolcuları anımsatıyor. Hepsi aynı yöne seyahat ediyorlar. Tıpkı 1925 yılında Kürdistana'a yürütülen tenkil ve tehcir trenleri gibi. Bugünküler, kardeşlerinin celladı olmayı marifet sayan İstiklal Mahkemesi Yargıcı Kel Ali Saip'in ihanet cübbesini siyaset adına giyen lokmacı takımıdır. Bir şeyi unutuyorlar. Kürt kanına bulanmış lokmalar aslında zokadır ve yutmaya çalışanların boğazını yırtacaktır. Kürtlerin talihsizliği, bu tür düşkünlere en az onlar kadar düşkünlük göstermiş olanların karşı çıkma gösterisine ihtiyaç duymakta oluşlarıdır. Siyaset dürüst bir iştir. Eli temiz insanlarca sürdürülmelidir. Kuzey'de yurtseverlere karşı sokak infazları çeteler tarafından sürek avı mantığıyla acımasızca sürdürülürken utanmadan gidip soykırımcı ve tehcirci orduya üstelik para ödeyerek askerlik yapacak evsafta olanların yurtseverlikten dem vurmaları ihaneti güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bari böyleleri edep edip böylesi anlarda ahkam kesmekten kendilerini alıkoyabilseler demekten kendimi alamıyorum. Ben ne söylersem söyleyeyim utanmayacaklarını, hatta fırsat bulurlarsa gelip buralarda efelenmeye kalkışacaklarını biliyorum. Birileri yurtdışındayken ve de en olgun ve bilinçli döneminde T.C.ye paralı askerlik yapmayı sindirebilmişse kendisinde utanmadan eser kalmamış demektir. Karadoğan'ı Öcalan'mı askerliğe zorladıki Öcalan'dan fazla yurtseverliği tuttu demek hepimizin sorumluluğudur. Aslında ikisi de aynı maya. Yurtseverlikten en son konuşması gerekenler genelkurmaya bir şekilde hizmet verenlerdir. Al birini çal ötekine. Ha Öcalan ha Karadoğan. Biri sivil hizmetli ekmeği devletten geliyor, diğeri devlete para vererek soykırımcı ordunun üniformasıyla şereflenmiş. Kürtlerin hukuku ise böylesine pespaye politika bezirganlarının tezgahına emtia olmuş alıcı bekliyor. Hürmetlerimle.

Kuzey Kurdistan ulusql mucadelesi bu tür bendci/lerle ipotek altina alinmis TC/nin bu kadar futursuzca harakat etmesinin nedeni de budur. Mucadelenin cozum anahtari da burada saklidir.Bunlar Kürt halkinin kanini pazarlayan ve bundan pay alanlardir. Hic dusunmediniz mi Seraftin Elci ve benzerleri ile bir dönem ettikleri mucadeleyi hem tc/ye hemde Guney Kurdistana pazarlayan millitan??? kisiler nasil bu kadar rahat cirit attip mal varliklarini 10 100/ ye nasil katmaktadirlar calismadan da hurmetle

Kek Qoseri, Benim Yaşar Karadoğan'la hiçbir kişsel sorunum yok, karşılaşmışlığım da yok. Ayrıca düşüncelerini beğenirim. Ekseriyetle düşüncelerimiz örtüşür. Onun askerlik yapmasını sindiremeyişimin başlıca nedeni birikimli bir kürt olmasıdır. Askerlik yapmış olmasını onun bilgi ve tecrübe düzeyiyle bağdaştıramıyorum. Esasen savaşın yükselmesinden sonra T.C'ye askerlik yapmanın yurtsever kitle adına olumlanmasını hangi gerekçeye dayandırılırsa dayandırılsın makul karşılayamıyorum. Kürtler hiçbir şey yapmayıp kürtlüğün de lafını etmeyip, sadece sıradan bir vicdani retçi gibi türk ordusunda silah altına alınmayı, teçhizat kuşanmayı, eğitime çıkmayı reddetseler yalnız Türkiye değil, Türkiye'yi kılıç gibi kürtlerin başında sallayan NATO çatırdar. Türkiye sadece ordusu nedeniyle dikkate alınıyor. Türkiye kafkaslara kadar olan bölgeyi ve ticaret yollarına ilaveten petrol alanlarını batı konsorsiyumları adına sahibi olduğu dünyanın üçüncü büyük ordusu ile kontrol ediyor. Türkiye'ye biçilen stratejik ve coğrafi değer bundan başka hiçbir karta dayanmıyor. Bundan kürtlerin varlığını çıkarıp alın, türklerin savaşma yeteneği hercümerc olur. Türkiye önemiyle, prestijiyle, ittifaklarıyla çöker. Hiçbir ekonomik yardıma, hiçbir siyasi desteğe değer görülmeyerek dışlanır ve yalnızlaşır. Türkiye'ye karşı savaşmaktan daha etkili olabilecek yol kürtlerin topluca askerlik yapmamak için kazan kaldırmalarıdır. Türkiye, kürtlerden oluşan askeri birliklerine dayanarak Kürdistan'ı işgalinde tutuyor. İşgalci orduda yer almanın pratik sonucu budur. Kürtler bir yandan işgal faaliyetine gönüllü katılırken öte yandan türk ordusunun işgaline karşı "savaşıyorlar". Bunun mantığını, manasını kürtlerin anlaması zamanı geçiyor bile. Bı sılav u rez.

şeref, namusum; dürüstlük, karakterim; sevgi, insanlığım; vazife, amacım; vatan, her şeyimdir; bu sözlerime hayatım boyunca bağlı kalacağıma, harbiyeli olarak teminat verir, asil türk milletinin huzurunda and içerim

simdi ayni taktik pkk de de vardir.ornegin bazi turk kesimlerden aydat almalari gibi. bu anlayis turklerde.kurdlerin turklerden ayrilmayacagi kanati yaratmis.tipki turkler gibi pkk lidir yada kurd siyasetcisidir ama ondan da nederecede faydalanirsa kardir anlayisi. bizede kaybetiren de bu anlayistir.turkleri anlayabiliyoruz ama kurdlerin anlamakta zorlaniyorum.turklerin bir devleti vardir.adamlar sag secebe koyar sol cepten alirim diyor siyasetide hep bu olmustur.ama kurdlerin bu tur bir ahlak yaratmalari turkun tuzagina dusmus demektir.ozgurluk ve bagimsizlik inanci yerine birliktye yasam inancligina birakmaktadir. be silav u rez u hurmet spas

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.