Geçtiğimiz günler içerisinde Paris Kürd Enstitüsü'nün organize ettiği bir ’ilan' iki gazetede yayınlandı.
Böyle bir ilanın hazırlanmakta olduğu ve içeriğine ilişkin ilk bilgi İbrahim Güçlü'nün RizgarÎ Online'de yayınlanan bir yazısıyla ortaya çıktı.
Bundan sonra da az sayıda Kürd bu ilan ve içeriği ile ilgili görüş belirtmeye başladılar.
Özetlersek;
İlana imza atanlardan Salih İnce ’içi elvermeden bildiriye imza atmak zorunda kaldığını' belirten mahçubiyet içeren bir yazı kaleme aldı.
Nefel sitesinde de haklı ve yerinde eleştiriler yapıldı. Reşo Zilan kendisiyle ilgili tanımlamalar konusunda bir açıklama yaptı.
Tev-Kürd yürütme kurulunda yer alan bazı kişiler de bildiriye kerhen imza attıklarını, eleştirilerini ileterek, ’adlarının Kürd kardeşlerinin yanında yer alması isteğiyle' bu ’ilanı desteklediklerini' Kürdçe bir açıklamayla kamuoyuna duyurdular.
Tev-Kürd'ün bir başka yetkilisi Zülküf Özel iki ayrı yazıyla bu ilan ile ilgili kaygı ve eleştirilerini, Tev-Kürd'ün oportunizm anlamına çekilebilecek yaklaşımıyla ilgili görüşlerini dile getirdi.
Selim Çürükkaya ilanda dile getirilen taleplerin DDKO'nun taleplerinden daha da geri olduğunu savunarak reddetti.
Hasan Bildirici de ’ölü imzalar' diye bir saptama yaptıktan sonra, bildiriye imza attığını duyurdu.
Bu arada başka Kürdler de bu ilana alternatif bir deklarasyon yaptılar.
Ben bu tartışmaları izledim. Ancak bu kadarını biliyorum.
Bu ilanla ilgili söylenecek çok şey var.
Bu ilanın yayınlanmasının amacı ve zamanlaması bence çok önemli.
Yangından mal kaçırır gibi yayınlanan bu ilanın içeriğine ilişkin olarak söylenecek çok şey vardır. İlanın içeriğinin imzacılarla bir fikir alışverişinde bulunulmadan kotarıldığı, bizzat imzacıların açıklamalarından anlaşılıyor.
Bu ilan büyük ihtimalle Ankara'da hazırlanmış ve Kendal Nezan'a da iletilmiştir.
İlana gerek duyulmasının nedenini ise ancak Fransız istihbaratı bilebilir.
Kendal Nezan'ın alelacele bu ilanı kotarıp yayınlamasında onun şahsi bir çıkarı var mı?
Fransız menfaatlerini korumak gayesiyle sipariş üzerine Kürdler üzerinden Türkiye ile bir pazarlık yapma amacına hizmet etme var mı?
Bunu bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey varsa sayın Kendal Nezan KDP-YNK savaşının durdurulma çalışmaları sırasında KDP'nin karşısındaki sandalyeye Fransızları temsilen oturtulmuştu yıllar önce.
Fransa'nın Türkiye ile ilgili ihtilaflarının çözümünde Kürd sorununu bir yem olarak kullanmak istemesi onun emperyal karakterine, Kürdistan'ın bölünüp paylaşılmasında oynadığı role çok uygun düşmektedir.
Unutmamak gerekir ki Fransa, Ankara Antlaşması ile Kemalizmin dışarıdaki meşruiyet sorununu ortadan kaldıran ilk devlettir.
Mitterand ve Chirac Saddam Hüseyin'in, İran Şahının ve Humeynin en büyük dostlarıydı.
Bunlar Güney Kürdistan'da Kürdlerin üzerinde az MİG savaş uçakları uçurmadılar.
Türklerin Yunanistan'a karşı verdiği milli mücadelede sırasında da, Osmanlının el konulmuş silahları Fransa ve İtalya işbirliği ile İttihat Terrakici'lere ’hurda' olarak satılmıştı.
Fransa'nın Türkiye'nin AB üyelik sürecinde izlediği karşıt politika da Kürd ve Kürdistan sorununun çözülmesini istediği için değil, Türkiye'nin üyeliğini kendi çıkarlarına aykırı bulmasıyla ilgilidir.
Fransa Kürd sorununun çözümünü istese bu kadar beklemesine gerek kalmazdı.
Paris Kürd Konferansı sırasında da pek üzerinde durulmayan bir gelişme yaşanmıştı.
O zaman da Saddam'ın adamları konferansa katılmışlardı.
Keza Paris'in yüce menfaatleri böyle istemişti.
AKP ile ordu arasındaki çekişmenin ’yargı' üzerinden sürdüğü bir zamanda..
Fransa'nın AB'de dönem başkanlığının başlayacağı bir zamandan kısa bir süre önce bu ’ilanın' ortaya paraşütle inmesi çok düşündürücüdür.
Bu ilan teknik olarak da eleştirilmesi gereken bir ilandır.
Mesela İngilizce imla yanlışlar vardır.
’Chairman' Charman olarak yazılmıştır.
Bazı kişilerin, mesela Şeyhmus Ülek'in isimi üç defa yazılmıştır.
Hal böyle olunca imzacı sayısı 998'e düşmüştür ve bu da herhalde Kendal Nezan'ın hanesine eksi bir not olarak kaydedilmiştir!
İmzacılar arasında sülale olarak imza atanlar vardır.
Bu da çok garip bir durumdur.
İlanın içeriği ve imzacılarla ilgili söylenecek çok şey vardır.
Bu ’seçkin 998 kişi' Kürdlerin yerine söz söyleme hakkını, gücünü nerden aldıklarını açıklamıyorlar.
Bu ’seçkin 998 kişi' kendilerinin veya Kendal Nezan'ın ’Çözüm önerisini' mutlaklaştırma veya diğer çözüm önerilerinin önüne çıkarma yetkisini kimden aldıklarını da açıklamıyorlar.
İlanla ilgili konuşulması gereken nokta budur.
Prensip olarak Kürdler eğer çoğulculuğa inanıyorlarsa, kimse kendisini halkın ve milletin iradesinin yerine koymamalıdır.
Bu ilanda dile getirilen talepler bugün legal ve illegal bütün Kürd yapılarının güncel taleplerine tekabül etmektedir.
Ama ’Bu talepler mevcut sınırları sorgulamayan ve tüm demokratik ülkelerin vatandaşlarına tanıdıkları asgari temel insan haklardır. Bunları istemek değil, aksine tanımamak suç sayılmalıdır' demek işgüzarlıktan başka bir şey değildir.
Eğer mevcut sınırlar sorgulanmıyorsa, mevcut sınırların Kürdlerin içinde olduğu statükosuzluğuyla ilgisi anlaşılmıyorsa, ’Kürdler hiç bir şey istemiyor'a varan talepler öne sürmenin hiç bir anlamı yoktur.
Bu imzacıların çoğu yeri geldiğinde self-determinasyon hakkından sıkça bahsederler. Doğrusu da hiç kimsenin kendisini millet iradesinin yerine koymayan bir tavır sergilemesidir.
İlan bu anlamıyla hem elitist hem de jakoben bir yaklaşımın ürünüdür.
İmzacılar arasında tartışılmamıştır.
Dolayısıyla bu imzacılar Kendal Nezan'ın teknesine su taşımaktan başka bir işe yaramamışlardır.
Kürdlerde halen bu ikameci, elitist ve jakoben tavırların olması..
Üstelik bunun kendisine aydın, entellektüel ve siyasetçi diyenler tarafından da kabul edilmesi tam bir rezalettir.
İlanın ikinci önemli noktası ise imzacıların siyasi kimliğidir.
İlana imza atanlar içerisinde ’demokratik cumhuriyet'çiliği şiar edinmiş genelkurmay işbirlikçisi Kürd Kemalist cephesi, federasyoncu olduğunu iddia eden tabela partileri HAK-PAR ve KADEP, Kürd islam çevreleri, barolar, hukuksuz-hukukçular, metre kare başına yüz tane düşen gazeteci-yazarlar, halkın önünü karartmayı aydınlık sananlar bulunmaktadır.
Bunların hepsinin ortak bir özelliği vardır:
Bunlar Kürd milletinin menfaati için birlikte su bile içmezler.
Yoksa bu imzacı bay ve bayanların biraraya gelmesi için bir çok yaşamsal neden vardır.
Bunlar birlikte bir Newroz kutlayamıyorlar.
Van'da canlı yayın sırasında kolu kırılan Kürd genci için bir açıklama yapamıyorlar.
Sakarya'da linç edilmek istenen Kürdler için kıllarını kıpırdatmıyorlar.
Ortak bir seçim bildirisi bile çıkaramıyorlar.
Bazen kazaran birbirlerine bayramlaşmaya gitmeleri Antartika'da bile güllerin açmasına yol açıyor.
Bunlar askerlik konusunda ortak bir politika oluşturamıyorlar.
Bunlar 31 Mart Kürd şehidler gününde bile bir araya gelemiyorlar.
Ama Kendal Nezan'ın bir işareti bunları bir araya getirmeye yetiyor.
Kendal Nezan bu işte taşeronluk yapıyor.
Bu imzacılar da onun piyonluğunu yapıyorlar. Kusura bakmasınlar.
Eğer maksat üzüm yemek olsa, bu ilanı Türkiye'de yayınlarlar veya ortak bir miting yaparlardı.
Kürd meselesi eğer Türkiye'de çözülecekse, önce içeride yapılacakları birlikte yapmak lazım.
Bu yapılmadan istediğiniz kadar ilan mastürbasyonu yapın.
Ne yazar..
Bu ilana imza atan ’demokratik cumhuriyetçilere' söyleyecek hiç bir sözüm yoktur.
Onlar en azından takkiye yapmıyorlar.
Fakat kendisine ’federasyoncu veya bağımsızlıkçı' diye kulplar takanlar için söylenecek çok şey vardır.
Kestirmeden söyleyelim.
Şerafettin Elçi ve kafadarları..
Sertaç Bucak ve çevreciği tez elden gidip Emine Ayna ile Aysel Tuğluk'un eteklerini öpmeli..
Tev-Kurd'un özürü ise kabahatinden büyüktür.
İlandan buram buram kokusu gelen Abdullah Öcalan'a da biat ettiklerini, onun hakkında söylediklerinin bir kıymeti olmadığını dünya aleme ilan etmelidirler.
Her ne kadar Türk dışişleri bakanlığı bu ilana biraz kızmış göründüyse de, eminim ki Öcalan'ın liderliğinin, Kemalizmin Kürdlere kabul ettirilmesinden dolayı sağlanan başarı, başta Genelkurmay olmak üzere bütün devlet ricalini zevkten dört köşe etmiştir.
Bu ilan Kürd milletinin yeteneksiz, uzgörüsüz, şahsiyetsiz ve çapsızlar tarafından tesmil edilmeye çalışıldığının bir göstergesidir.
Köy koruculuğunun kaldırılması için Herald Tribune gazetesine ilan vermek mi gerekiyor.
Gider Şırnak'ta bir miting yaparsın, Tatarları titretirsin..
Eğitim-Sen'in tüzüğünden ana dilde eğitim hakkı talebini çıkaracaksın..
Ama DTP'liler olarak gidip ana dilde eğitim için Le Monde'de ilan yayınlayacaksın.
Ben bu işten bir şey anlamadım.
Anlayan varsa beri gelsin..
31.05.2008
YAŞAR KARADOĞAN
tebrik ediyorum