Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 9 October 2008

'Hanife köy boşaltmaları kimin eseri?' diye bir soru sormuş.
Çok önceleri yazdığım kısa kısa notlar vardı.
O notların birinde aşağıdaki paragraflar vardı.
Sorunun cevabı olur hesabiyle yeniden asmayı gerekli gördüm.
TC devleti, Öcalan'a bir misyon biçti ve sırtına yükledi. Bu misyon yüzyıllardan beri süzülüp gelen Kürd milli-sosyal potansiyelinin tasviyesiydi. Kürdistan'ı Kürdsizleştirmek, Kürd milletini millet olmaktan çıkarıp, “Türk uluslaşması“ içinde eritmekti. Öcalan, TC devleti tarafından üstlendirilen bu görevi her platformda şu veya bu biçimde dilendirdi. Bunu açıklamaktan çekinmedi. Kimi bunu doğru okudu, eleştirildi. Öcalan'cı müritler;
“Siz Başkanı anlıyamasınız. O, öyle değil de, şöyle demek istedi“ gibi onu düzeltmeye çalıştı.
Gerçi Öcalan'da kendi müritlerine “siz beni anlıyamasınız“ diyordu.
Orta da bir “anlamamazlık“ vardı.
Kim kimi anlamiyordu?
At izi ile it izi bir birile karışmıştı.
Oysa Öcalan, kendini net olarak ortaya sunuyordu. TC devletinin özel bir görevlisi olduğunu dilendiriyordu.
Anlamayan birileri var iddiyse, onlarda Öcalan'ın dümen suyuna giren kişilerdi. Bunu bilinçli yapanlar olduğu gibi, bilinçsiz yapanlarda vardı.
Öcalan'nı doğru anlamak için Doğu Perinçek ile arasında geçen şu dialoğa bakmakta fayda var.
Eylül'1989 tarihli Perinçek-Öcalan görüşmesinde;
Perinçek: Türk egemen sınıfların Kürt sorununa karşı tavrını nasıl buluyorsun?
Öcalan: “Gerçekten demokrat(Türk yetkilileri kastediliyor.Benden) olsalar bize karşı savaşmazlar. Fakat bu baylar kök kazımaktan başka bir şey bilmiyorlar. O kökü de iyi kazımıyamıyorlar. Biz kökü daha iyi kazıyacağız“ diyordu.
Kazınmak istenen kök kimin köküydü? Neyin nesiydi? TC'nin kazımak istediği bu kökü Öcalan niye kazımak istiyordu? İsteyenlere daha da sorumuz olur.
Ben kimsenin cevabını beklemeden, kendi cevabını yazayım. Bu “kök“ Kürd milletinin kendisiydi. Türk egemenlik sistemi bu kökü kazımak için varını yoğunu ortaya koymuştu. Varlık nedenini buna bağlamış, ama başaramamıştı. Devreye kendi “Kürdçüsü“ Öcalan'ı sokmuştu. Kendi iddiasına göre Kürd millet kökünü en iyi o kazıyacaktı. Bunun gereğinide yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. Bu konu da çok büyük tahrifat yarattığı herkesin bilgisi dahilinde.
Ben böyle anladım. Bakalım siz ne anladınız.
Aşağıya Öcalan'dan bir alıntı alacağım. Bunu 1990'ların ortalarında söylüyordu. Okuyun ve yorumlayın.
“Dıyarbakır'ın nüfusu birkaç yıl öncesinde 300.000 iken, şimdi iki milyonu geçiyor. Bu, kıtabımızın büyük gücünü gösteriyor. Doğrudan etkim altında ortaya çıktı...“ (Öcalan, Devrimin Dili ve Eylemi, Sf. 17-18) (Bu alıntı kitapta tamamı alınacak)
Burada soru şudur.
Kürd yerleşim birimlerinin yakılıp, yıkılması, yerlerinden sürülmesi, maddi ve manevi olarak erezyona uğramasını kim ister? Başarılmasında kim övünür?
Öcalan;
“Doğrudan etkim altında ortaya çıktı“ diyor.
Herkesin buna bir cevabı olmalı.
Cevap yetmez sıfatlandırması lazım.
İstemesekte, maşallah kucağımızdaki nur topu gibi;
“TC tarihinin yetiştirdiği en büyük ihanetçisi“ -Öcalan'ın kendisi için söylediği belirlemedir- oturmaktadır.

Anonymous (not verified)

Thu, 2008-10-09 19:18

Ocalan korkak ve zavalli bir firsatcidir. etrafiniza soyle bir baktiginizda onlarcasini gorursunuz. buralarda satir aralari acik secik okunan bir cogundan farkli degildir. sizin bu yazdiklarinizi okuyunca bunlar ocalan karsi gibi gorunen, ocalan taraftari mi diye dusundurtuyorsunuz. Ocalandan ne farkiniz var goremiyorum. Ah tabi bir farkiniz var tabi, ocalan zavallisinin daha zeki olmasi. Usenmeyip Ocalan'dan bir parcasini alintiladigin yazinin tamamini asagiya asiyorum. Bak bakalim yazinin butunlugu icinde senin iddia ettigin gibi "dogrudan etkim altinda ortaya cikti" gibi koy bosaltmalari konusunda kendini ihbar etme durumu mu var. Ben ne anladigimi yazmayayim, herkes kendi karar versin. Bazilariniz en az sekiz on kere okusun, yetmezse yirmi kere. Yapmayin boyle yahu, adami verem etmeyin. Alin size yazisi: ============= İlk Söz Anlattığım yaşamı özgürlük türküsü biçiminde anlayanlar, müthiş savaşçı olarak karşılık verebilirler. Aptallar ise, ayaklar altında çiğnenip gidiyor. Ama herkes, bu kitabın herhangi bir figürünü temsil ediyor. Hiç kimse burada dışta kalmamıştır. Ne mutlu bize ki, düşmana bile bu kitapta öyle bir yer vermişiz ki, nefes nefesedir. Bu kitaba göre, düşmanın dörtnala kalkması heyecan vericidir. Düşman paşalarının ağzından alev fışkırıyor. Bu da güzel bir gelişme. Ayak altı olup ezilenler var. Bu da kitabın gerçeğidir. Oblomov'lar var, aptallar var, kitapta onların da yerleri var. Izdıraplar, acılar, trajediler, bunlar kitabımızın zaten vazgeçilmez gerekleridir. Kitabın sevgileri de gelişiyor. Bu da olmalıdır. Çılgınlıkları, delilikleri kadar büyük aklı ve mantığı da iç içedir. Ve dikkat edilirse, Türkiye veya Kürdistan'da bunu hemen herkes yaşıyor. Herkes bu anlamda soluk soluğa oynuyor. Karda kıyamette asker nasıl oynuyor? Faili meçhul cinayetler nasıl korkunç işleniyor? Özel savaşın çok çeşitli bölümleri nasıl haince planların peşindeler, yakıp yıkıyorlar? Zindanlarda on binler nasıl işkencelere alınıyor? Dağda savaşçılar nasıl akla hayale getirmedikleri bir yaşamı hem büyük bir tutkuyla, hem de büyük trajik biçimiyle yaşıyorlar? Bunu bir irade ortaya çıkarır. Bunu yaşatan benim. Bizimki yazılmamış, yaşanan bir romandır. Akıllı olan burada kendi yerini daha iyi belli eder. Yaşatılıyor. Aldığımız bütün tedbirler, mantık gücü kadar, büyük irade gücü, hemen herkese bir rol oynatacak düzeydedir. Bu romanın temelleri 1970'lerde atıldı. Başlangıcıydı. Trajik ve çok can alıcı süreçleri vardı. Ama 1990'ların ortalarına baktığımızda, roman bütün halklar gerçeğine, düşman gerçeğine mal olmuş, herkesi nefes nefese yaşama veya yaşatmanın gerçeğine götürmüştü ve şimdi sonuca doğru gitmek istiyor. Kurtulamayacağınızı hepiniz biliyorsunuz. Aldığım tedbirler ne düşmanı rahat bırakıyor, ne de dostları. Çıldırtıcıdır, bazıları için bitiricidir. Bazıları için delirticidir. Bazılarını acıdan acıya, bazılarını çok trajik bir sona götürür. Bazılarını da büyük bir coşkuya kaldırarak intikam aldırır. Önemli olan bu süreci herkese yaşatmaktır. Bu, irade gücü, yola getirme gücüdür. Yaşarsak, hepinize nasıl yaşatacağımızı da gösteririz. Bazı önderler vardır, siyasi çizgiyi belirler. Siyasi çizginin kendine göre bir mücadele süreci olur. Bizimkisi sadece öyle değil: Çizgi var, fakat bizim siyasi-askeri çizgimiz, birçok partide olduğu gibi bir uygulama çizgisi değil, bir roman planına benziyor. Yaşamla o kadar bütünsellik içinde, geri yaşamla çizginin ilerleticiliği iç içe geçmiş, tahrik ediyor. Herkes ayağa kalkıyor. Daha doğrusu, bizim tarz ve üslubumuz bunu artık yakalamış. O açıdan, yaşadığınızı bir de bu yönüyle ele almalısınız. 4 Düşmanın ağzından alev saçan paşaları neden bu duruma geldiler? Bir burjuva kocakarısı karşımızda başvezir olduğunda neden böyle tırısa kalktı? Kimse tutamıyor. Adeta bizim romanımızın içinde bir duruma getirildi. Daha öncesinde kocakarının hiçbir yeteneği, özelliği yoktu. Neden bizimle savaşa giriyor? Her taraf böyle birden ayağa kalkıyor. Halkımızın evleri başına yıkıldı, binlerce köy yakıldı. Neden? Köyleri yakılanların acıları nelerdir? Diyarbakır'ın nüfusu birkaç yıl öncesinde 300.000 iken, şimdi iki milyonu geçiyor. Bu, kitabımızın büyük gücünü gösteriyor. Doğrudan etkim altında ortaya çıktı. Diyarbakır'a taşırılan köylülerin şimdi acıları nelerdir? Diyarbakır'da açlık, soğukluk şimdi onlara ne yapıyor? Bir odada otuz kişi nasıl yatıyor? Zindanlar dolmuş, olduğu biçimiyle taşırılmış. Binlerce faili meçhul cinayet var, acımasız katliamlar var ve yine parçalanan cesetler var. Korkunç işkencelerden geçirilerek imha edilenler var. Bunlar romanda sayılmayacak kadar fazla. İşte dağların soğuğunu müthiş yiyenler var, ayaklarını paramparça edenler, yine kendilerini mayınlarda paramparça edenler var. Neden? İrade var, benim iradem var. Kim, ne kadar, nasıl ikna edilebilir? Bir de bu yönüyle anlamak isterseniz, çok şey var. Örneğin ben neden bu kadar etkili yapabildim? Köyün en güçsüz çocuğundan bugün ülkenin veya ülkelerin en etkileyici bir kişiliğine nasıl ulaştık? Nasıl yaşayacağız? Ve hala tatmin olmuş değilim. Bu kadar altüst etmeme rağmen, hiçbir şey tam istediğim gibi değil ve hoşuma gitmiyor. Tatmin olamıyorum. Bir çılgın mıyım, bir ilah mıyım veya büyük bir maceracı mıyım? Büyük bir politik deha mıyım? Halk savaşçısı mıyım? Mutlaka anlamaya çalışmalısınız. Yaptık, oldu. Ayarladım kendimi, biraz nefes nefese gerçekleştirdim. Biraz çalışmayla işte bu gelişmeler ortaya çıkıyor. Eskiden kimse ciddiye almıyordu, ama şimdi kimse etkisinden kurtulamıyor. Ne düşman, ne dost kurtuluyor. Hepsi çılgına dönmüş tipler. Görüyorum, her gün karşıma çıkıyorlar. Gözleri fal taşı gibi açılmış, daha da açtıracağım. İntikamımı daha büyük almanın çabaları içindeyim. Çünkü kötülükten, çirkinlikten intikam almak, benim yaşam odağımdır. Bütün geriliklere karşı korkuncum. Sonuç çıkarmasını bilmek gerekiyor. Bu ne anlama geliyor? Sanıldığından daha fazla kimilerini, mevcut yaşamlarından dolayı bin defa öldürmek gerekiyor. Sıkça benim kendime sorduğum bir soru var. Bazen halk içine çıktım mı, "yarısını" diyorum "bunların, kılıçla kesmeliyim.“ Tabii bunun anlamı şudur: Kötülüklerini kesmeliyim, çirkinliklerini kesmeliyim, düşkünlüklerini kesmeliyim. Direnen varsa, fiziki olarak da kesmeliyim. İşte bir savaşçının hırsı, iddiası... Kocakarı gibi adamlara, karılara bakarım. Bin defa öfke duyarım, lanet getiririm. Bu bende hırs olur, beynime sıçrar ve o irademe yansır. Sizlerin böyle yanlarınız var mı? Ortadadır, ben hepsini gerçekleştiriyorum. En güçsüz, en zavallıca, alay edilen bir kişilikten, şu anda adeta herkesle alay edercesine, romansı bir yaşam yaşatıyorum. Güçlü olan kim? Ve henüz intikamı tam almadım, işte biraz almışım. Ve dışımdaki ödleklerle, pasiflerle, bitiklerle kıyaslamak gerekiyor. Bunlara da bu kitapta yer verilmiş. Ama kahredercesine! Açıktır. Beni kontrol altına almak mümkün değildir. Beni etkisiz bırakmak mümkün değildir. Çünkü en büyük etkileyen ben oldum. Keşke biraz diğerleri gibi genç olsaydım da, yüklenseydim. Kürt halkı büyük fedakarlığa kalkmış. Eskiden beş kuruş yardıma bile üşenirdi. Her şeyini sunuyor şimdi. Yine de beş para etmez diyorum. Daha değişik ve daha başka vermeleri lazım.

Sen beni kendinle karıştırdın galiba Tez elden bir zeka testıne ihtiyacın var Tutuk eksik oldu mu, algılamada kıt olur Bu, başkasının suçu değil Hele benim hiç değil Çünkü kan bağımız yok Aktardıklarım açık ve net Anlıyamıyorsan ben ne yapayın Benin aktardığımı bir yana bırak Gerçi senin aktardığın yazıda aynısı var Ama yinede senin aktardığın yazıdan aktarayım: "Halkımızın evleri başına yıkıldı, binlerce köy yakıldı. Neden? Köyleri yakılanların acıları nelerdir? Diyarbakır'ın nüfusu birkaç yıl öncesinde 300.000 iken, şimdi iki milyonu geçiyor. Bu, kitabımızın büyük gücünü gösteriyor. Doğrudan etkim altında ortaya çıktı."(A. Öcalan) Bundan anlaşılmıyacak ne var? Niye verem oluyorsun? Ama böyle giderse Allah korusun veremde olursun, kanserde olursun Oluorta her şeye böyle kızarsanız olacağı budur Dahası neye kızdığınızıda anlamış değilim Aktardığım alıntı senin aktardığın yazıda da var Ben öyle algıladım, öyle yorumladım Başkaları bir yana, sen ne anladın, ne algıladın? Hele zahmet bir de onu yaz!

Gel senin okudugun gibi okuyalim: [b]"Ne mutlu bize ki,düşmana bile bu kitapta öyle bir yer vermişiz ki, nefes nefesedir. Bu kitaba göre, düşmanın dörtnala kalkması heyecan vericidir." [/b] Burada dusmanina kitapta yer verdigini soyluyor. Hain herif hic dusmana kitapta yer verilir mi? Insan dusmanina bir tas su bile vermemeli. Dusmanin dortnala kalkmasindan bahsediyor, demek ki dusmanlari suvaridir. Atlariyla oyle bir geliyorlarmis ki, heyecan duyuyormus zevksiz koylu. [b]"Düşman paşalarının ağzından alev fışkırıyor." [/b] Bu herif kesin eroinman, hic dusman pasalarinin agzindan alev fiskirir mi? Ejderha mi lan bunlar. Eh, bu eroinin yarattigi halusinasyonlardir canim. [b]"Çizgi var, fakat bizim siyasi-askeri çizgimiz, birçok partide olduğu gibi bir uygulama çizgisi değil, bir roman planına benziyor. Yaşamla o kadar bütünsellik içinde, geri yaşamla çizginin ilerleticiliği iç içe geçmiş, tahrik ediyor."[/b] Bu herif sapik. Normal bir insan cizginin ic ice gecmesiyle nasil tahrik olabilir yarabbim!.. Yani illahi ki icice gecmis ilerletici cizgileri de tesetture, naylon posete mi koyacaz, n'apicaz. [b] "Bir burjuva kocakarısı karşımızda başvezir olduğunda neden böyle tırısa kalktı?"[/b] (Bu lakirdiyi ederken eroinden ilk firti cekmis. Gercek ile hayal birbirine yeni yeni karismakta..) Basvezir feodal donemde vardi. Feodal donemde burjuva kocakarisi nasil basvezir olabilir? Sacmalamalarinin duru duragi yok ve basvezir dedigi sozde burjuva kocakarisini bu sefer tirisa kalkmis at gibi gormeye basliyor. Belki de atlardan bahsediyordur, bilemiyorum. [b]"Nasıl yaşayacağız? Ve hala tatmin olmuş değilim. Bu kadar altüst etmeme rağmen, hiçbir şey tam istediğim gibi değil ve hoşuma gitmiyor. Tatmin olamıyorum. Bir çılgın mıyım, bir ilah mıyım veya büyük bir maceracı mıyım?"[/b] Ya buna ne cevap verilir. Herif resmen erotik laflar ediyor. Sapik bu, kesin sapik. Hadim etmek lazim. [b]"İntikamımı daha büyük almanın çabaları içindeyim. ... Sıkça benim kendime sorduğum bir soru var. Bazen halk içine çıktım mı, yarısını diyorum bunların, kılıçla kesmeliyim.“[/b] Iste burasi filmin koptugu yer. Gerisini okumasak da olur. Bundan daha net bir sekilde Kurd halkina olan dusmanligini ve onlardan intikam almak istegini nasil ifade edebilir. Evet, bu adamin Kurd halkinin yarisini kilicla kesmekten baska bir amaci yoktur. Nasil? Simdi seninle ayni dili konusuyor ve daha iyi anlasiyoruz degil mi? FeSuphanallah

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.