ABD-AB-AVRASYACILAR VE KÜRTLER!
Hasan H . YILDIRIM
Bizim oralarda sik sik deprem olur. Dünyadan kopuk yüre insaninin deprem nedenini sorup sorusturmasi bugüne dek bir ise yaramadi. Nihayetinde bas vurduklari „bir bilenlerimiz“ haci hocalarimizdi. Zavali haci hocalarimizinda bir bildigi yoktu. Olmasada kendince yorumlarida yok degildi. Kendi aralarinda da bir fikir birlikleri yoktu. Kimi dünyanin öküz sirtinda oldugu, öküzün her kipirdadiginda bu felaketin oldugunu söylerken, kimi de bunu bozulan insanin Allahin bir cezasina yorumluyordu.
Biz isi öküze, tanrinin gazabina yorumlarken, ceberut komsularimiz fay hatti, kirilma, daha evel bilinip bilinmeme esliginde her olayda oldugu gibi etüt, denetim, belediye, mütahit, arazi mafiasi, rüsvet vs. gibi ahlaksizliklarini sayip ortaya düktü. Derken felaket haberi uzakdogudan geldi. Zavali yerli halk „Tusiama vurgunu“ yerken, dünya les kargalarina sermayelerine sermaye katmanin piyasasi dogdu. Dünyanin tüm ülkelerinde deprem mafiasi isbasi yapti. Düktükleri timsah gözyaslari esliginde actiklari kampanyalarla cagin vurgununu kapti.
Zavali yöre insanlarimiz bir yana yeraltinin altüst olusunun hikmetinin ne zaman felakete dönüsecegine dünya bilim adamlari bile henüz vakif olmus degiller. Yeraltindaki altüst olusumlari yeralti hakimi „tanri“ya birakan insanoglu, yerüstünde hakim olma kavgasina giristi. Dünyaya hakim olmak icin sayisiz „tanri“ türedi. Kendi aralarinda kiyasiya bir kavga basladi. Dünyaya hakim olmanin sirini dünyayi dört tekerlek üzeri yürüyen bir araca yüklemeyi basarmada buldular. Dört tekerlik aracinda yürümesi icin enerjiye ihtiyac vardi. Kim enerjiye sahipse, dört tekerlek üzeri yürüyen aracada o hükmedecekti. Dogal olarak dünyaya da o hakim olacakti.
Kavga basladi. Yerüstü „tanrilari“nin kavgasinin merkez üslerinden biri üstünde yasadigimiz cografya oldu. Cünkü yasadigimiz cografya dünya enerji kaynaklar?n?n dörtte ücünü bünyesinde barindiriyor. Bu nedenle cografyamiz dünya güc odaklarin hegemonya mücadelesine sahne oluyor. Zaten basimiza gelen felaketlerin sebebide bu degil midir?
Emperyalist-kapitalist ülkelerin enerji ihtiyac? giderek artmaktadir. Buna karsin dünya enerji rezervleri giderek azalmaktad?r. Önümüzdeki yillarda enerji tüketiminin dahada artacagindan hareketle dünya enerji kaynaklarinin dörtte ücünü bünyesinde bulunduran cografyamiz üstündeki hegemonya mücadelesinin önemi kendiliginde anlasilmaktadir. Bu nedenle dünyaya hakim olmak isteyen gücler Avrasya´ya hakim olmak zorundadir. Cünkü üstünde yasadigimiz cografyaya hakim olan ayni zamanda dünyayada hakim olur düsüncesi herkes tarafindan kabul gören bir düsüncedir.
ABD, Ortadogu, Hazar Bölgesi, Kafkasya ve Ortaasya’daki yay?lmac? faaliyetlerine görünenin ötesinde hiz vermis bulunuyor. Bu bölge üstünde hegememonya ve egemen olma mücadelesinden vazgecmeyecektir.
ABD, tek basina hakim olabilecegi bir dünya olusturma pesinde. Fakat bunun önünde asilmaz engeller var. ABD´nin tek basina dünya hakimiyet mücadelesine karsi diger güclerin birlikte mücadelesi var. Gerci bu gücler henüz istenen düzeyde ittifaklarini olusturmus degiller. Fakat bunun caba ve mücadelesi var. Bir cok güc merkezi olusum cabasini en üst bir düzeyde sürmektedir. Bunlarin basinda AB ve henüz düsünce düzeyinde de olsa Avrasya Birligi olusturma girisimleri var. AB ve Avrasyali güc odaklarin ABD´ye karsi birbirlerini kollama ve destekleri var.
Rusya, Cin ve Türki cumhuriyetlerin “Shangay Isbirligi” cercevesinde kurduklari birlikle kendi aralarinda siyasal ve ekonomik alanda henüz istenen bir isbirligini gerceklestirmeselerde bir güc odagi olduguna kusku yok.
ABD, genisletilmis Ortadogu olarak anilan cografyada tek basina egemen olmak istiyor. Ilk hedef olarak Irak, Suriye ve Iran´da hakimiyetini kormaya calisiyor. Fakat yöneldigi statükoda cikari olan dünya güc odaklarin direnciyle karsilasiyor. Buranin büyük catismalarin alani olacagi kacinilmazdir. Bu catisma bir yerde dünyaya yeni bir düzen kazandiracaktir. Kazanan ve kaybedenler olacaktir.
NATO, kendi icinde bölünmüs durumda. Bir tarafta ABD ve Ingilterenin basini cektigi kanat, diger taraftada Fransa ve Almanya´nin basini cektigi kanat seklinde bölünmüs durumdadir. NATO´nun kaderi bir yerde AB kaderine endekslenmis bulunuyor. Kitasal cikarlarina uygun AB kendi askeri gücünü ortaya cikarabilirse NATO´nun eski önemide kendiliginde bitmis olacaktir.
ABD, tek kutuplu bir dünya olusturmaya calisiyor. Bunun yolunun Ortadogu, Kafkasya ve Ortaasya´ya hakim olmaktan gectiginden hareketle bu alana yönelmis bulunuyor. Simdiden direk bazi alanlari isgal ederek, bazi stratejik alanlarda da askeri üslerini kurarak yerlesmis bulunuyor. Bu alanlari kontrol ediyor. Basta Rusya olmak üzere Türkiye, Iran ve bölge devletleri bunu kendi egemenlik alanlarina tecavüz olarak algiliyor. Kendilerine karsi bir meydan okumak olarak okuyorlar. Fakat mevcut konumlariyla ABD´ye karsi aktif olarak karsi koyamiyorlar. Bunun araclarini yaratmanin cabasini vermekle ugrasiyorlar. Son dönemlerde Rusya, Türkiye, Iran, Cin ve Ortaasya Türki cumhuriyetlerin yogun gidis gelisleri buna yöneliktir. Diger yandan da Fransa-Almanya eksenli Avrupa´ninda destegini almaya calisiyorlar. Bu gücler arasinda birlikte karsi koyus ete kemige börünmeden hic bir güc tek basina ABD´ye karsi koyamaz. Böylesi bir birlikte zaman alacagindan, bu boslukta ABD cok hizli ve iyi bir sekilde yararlanmaktadir.
TC Devleti, yeniden kurulmaya calisan yeni dünyada yerini belirlemeye calismaktadir. TC Devletinin politikasi su an cift kimliklidir. Sürec icinde bu kimliklerden birini secmek zorunda kalacaktir. Türk politikasina yön verenler bunu yogun olarak tartismaktadir. TC Devleti, bir taraftan gecmisten gelen ABD yanlisi kimligini korumaya calisirken, diger yanda AB ve Asyali güclerle iliskilerini gelistirmeye calismaktadir. Fakat bu iki kimlik birbirleriyle catisir haldedir. Bu nedenle iki kimlikli dis politikasi uzun ömürlü olmayacaktir. Veriler degerlendirildiginde TC Devletinin tercihini AB ve Asyali güclerden yana kullanacagi ortadadir. Kuskusuz bu sancisiz olmayacaktir. Yillarin yön verdigi ABD´ci politikalarin kolay kolay terkedilmesi TC Devletini zorlayacaktir. Askeri ve ekonomik olarak ABD´ye bagimli olan bir Türkiye´nin hemen köktenci bir politika degisikligine gitmesi kolay olmayacaktir. Veyahut “hasasiyet”, “kizmizi cizgi” ezberini terkedecek ABD´ye teslim olacaktir. Görünen kadariyla Türkiye bu yolu secmeyecek ve sürecte ABD karsiti kampta yerini alacaktir.
ABD´nin BOP´na karsi politikasini belirlemeye calisan TC Devletini AB ve Asyali güclere yakinlastiracaktir. Türkiye. kendi cikarini burada görmektedir. Bu öngörüden hareketle TC Devletine yön verenler, ABD´nin BOP´na karsi bir baraj olusturmaya calismaktadir. Fakat direk olarak ABD politikalarina karsi koyacak durumda degildirler. Bunun fakinda olan Türkiye, AB ve Asyali güclerle birlikte kalkmanin bilincinden hareketle bir politika olusturuyor. Cünkü eski parametreler degisti.
TC Devleti, artik soguk savasin politikasini sürdüremez. Sürdürmekte istememektedir. Eski dostlar düsman, eski düsmanlar dost olmaktadir. TC Devleti, Rusya´yi artik kendine düsman olarak görmüyor. Ayni sekilde Rusya´da Türkiye´yi. Ama her iki ülke ABD´nin BOP´ni kendi egemenlik alanlarina saldiri olarak kabulleniyorlar. Bu nedenle her iki ülke, Ortadogu´da dünden bugüne sürüp gelen statükoya cok önem veriyor. ABD´nin bu statükoya yönelmesini kendi varlik nedenine yöneldigi seklinde okuyorlar. Bu durum Türkiye´yi AB ve Rusya basta olmak üzere Asyali devletlere yakinlasmasina yol aciyor.
Bugün Rusya, kendisini korumak için Türkiye’ye, Türkiye de Rusya’ya ihtiyac duymaktadir. Kuskusuz her iki ülkenin amaclari var. Fakat bugün ortaya cikan durum ABD´ye karsi ortak durus alma her iki ülke cikarina oldugu her iki ülke tarafindan kabul görülmektedir. Belki de bu durum tarihin yeniden bir tekraridir. 1.Dünya savasi sonrasi Sovyet yönetimi ile Kemalist güclerin birligi, bugün yeniden gündeme gelmis durumdadir.
Ankara, degisen dünya kosularina uygun olarak dis politikasini yeniden olusturmaya calisiyor. ABD´den gittikce uzaklasiyor. Rusya karsiti politikalarindan vazgeciyor. Dünyada kendine yeni bir yer belirlemeye calisiyor. Bir yanda AB üyesi olma mücadelesi verirken, diger yanda Avrasyacilik adi altinda basta Rusya olmak üzere Cin, Iran ve bölge ülkeleri ile iliskilerine yeni bir bicim vermeye calisiyor.
ABD, BOP´ni uygulamasiyla Türkiye’nin Rus kars?t? politikasini ortadan kalkmistir. Bir anda Pantürkist projelerin rafa kaldirilmasi bunun ac?k kan?t?d?r. Böylelikle Rus-Türk iliskilerinin olumlu yönde gelismesinin önündeki en büyük engel ortadan kalkm?st?r. Zaten daha evel Rusya´yi gücten düsürmek icin ABD´nin destekledigi Türkiye´nin Pantürkist projosini desteklemekten vazgecmeside bundan önemli bir rol oynamistir. ABD, Rusya egemenlik alanina dogrudan dogruya Türkiyesiz müdahale etmeyi secmistir.
Türkiye, ABD´nin bu politikasi ile kendini bir anda boslukta bulmustur.
„Stratejik müttefik“i ve patronu ABD´nin ihanetine ugradigi hissine kapilmistir. ABD´nin izledigi politikanin Türkiye´nin devlet egemenligini sinirlandirmaya yönelik oldugunu iddiasinda bulunarak ABD politikalarina karsi daha temkinli olmayi politikasi haline getirmistir.
Bütün bu etkenlere bagli olarak 21. yüzy?l?n basinda Türkiye’nin dis politika rotas? ciddi olarak degismeye baslamistir. 1950´li y?llardan bu yana sürdürdügü dis politikasini gözden gecirilmesi ihtiyac? gündeme gelmistir. Bu gözden gecirme sürecine sadece devlet yönetimi ile sinirli degil, bir bütün olarak sag, sol, ümetci vs. tüm dinamikleriyle genis bir kesim katilmistir. Güclü bir ABD aleytarligi gelismistir.
Türkiye-ABD arasindaki iliski belkide tarihinin en derin krizini yasiyor. Özelikle ABD´nin Irak´i isgal etmesi ve TC Devletinin kendi topraklarinda ABD askerlerinin gecisini ret etmesi ile baslayan kriz giderek derinlesiyor. Bunun ana nedeni TC Devletinin Kürdistan politikasi olusturuyor. ABD´nin Irak´ta olasi bir basarisi bir Kürt devletine yol acacagi ve bunun kendi egemenliginde tutugu Kuzey Kürdistan Kürtlerinide harekete gecirecegi korkusundan kaynaklaniyor. Buradan hareketle TC Devleti, ABD´nin taleplerini kendi meclislerinde ret ederek ABD´ye meydan okumustur. Bunun öncesi MGK´nin direktifiyle sag ve sol kesimi sokaga dökerek anti-ABD bir hava estirmistir. Hic kimsenin süphesi olmasin ki, ABD bunu not etmistir. Bu nedenle Türkiye-ABD arasindaki iliskiler eskisi gibi olmayacaktir. Bu da Kürtlerin hanesine yazilmasi gereken bir kazanimdir.
Türkiye´yi ABD´den uzaklastiran ve Rusya´ya yakinlastiran bir sorunda Kibris sorunudur. Daha evel Yunanistan ve Kibris Rum yönetimine destek veren Rusya, simdi tavrini degistirerek TC Devleti ve Rauf Denktas´a destek vermeye baslamistir. Rusya, bu politikasiyla Türkiye´yi ABD´den uzaklastirmanin hesabini yapmaktadir. Rus devlet Baskani Putin´in resmi Türkiye ziyareti, Türkiye ve Kuzey Kibris´ta gerceklesen „Avrasya Sempoziyumu“ndan verilen mesajlar Türkiye-Rusya iliskilerinin düzeyini göstermektedir. Rusya, acikca Türkiye´nin Kibris politikasini desteklediklerini deklere etmistir. Bu da Türkiye´yi Rusya´ya bir adim daha yakinlastirmistir. Uluslararas? Avrasya Hareketi Yüksek Konseyi Baskani Aleksandr Gelyevic Dugin´in belirtigi gibi „Türkiye, bugünden itibaren yepyeni bir seydir!“
Dugin devamla TC Devletinin yönelimini söyle tanimlamaktadir.
„Türkiye’nin Avrasyac? özgünlügünü esas olarak kabul edersek, Türkiye’nin bölgede uygulayacag? yeni strateji 4 eksen, 4 dogrultu icermelidir: Ankara-Moskova, Ankara-Tahran, Ankara-Brüksel, Ankara-Riyad. Bu durumda Ankara, iki büyük jeopolitik bütünlesme projesinde besinci (ve merkez!) eleman olacakt?r. Birincisi, Moskova-Tahran ekseninde gerceklestirilecek Avrasya bütünlesmesi projesidir. ?kincisi, Avrupa ve Afrika bütünlesmesini öngören Büyük Avrupa’n?n projesidir.“
Bu öngörüden hareketle Dugin, Türkiye-Iran ortak cikarlarini dilendirmekte ve bagimsiz kalabilmelerini Avrasya projesinde bu her iki ülkenin Rusya ile birlikte hareket etmelerini sart kosmaktadir. Türkiye´de son dönemlerde buna uygun hareket etmektedir. Iran ve Suriye ve diger Arap ülkeleri ile stratejik isbirligini gelistirmeye calismaktadir. Bu konuda önemli bir mesafede kattetikleri bilinmektedir.
TC Devletinin bu politikasi sadece Rusya tarafindan degil, ayni zamanda Fransa-Almanya eksenli Avrupa tarafindanda desteklenmektedir. Fransa-Almanya eksenli Avrupa´nin izledigi Ortadogu politikalarinin Kürt ulus cikarina olmadigini görmek zorundadirlar.
Kürt politik önderligi, bir bütün olarak bu gelismeleri dogru degerlendirmek zorundadir.
Avrupa dinamiklerini reorganize ederek, eski patronu ve müttefigi ABD´den ayri bir aktör olarak dünya hegemonya mücadelesinde var oldugunu ilan etmis durumdadir. Bagimsiz Avrupa politikasini olusturmakta ve uygulamaktadir. ABD´yi asip müttefik ve ittifaklarini olusturmaya calismaktadir. Islam alemine özel bir önem atfetmektedir. ABD´ye olan petrol bagimliligindan kurtulmak istemektedir. Bu nedenle dogrudan Arap devletleriyle iliskilerini gelistirmektedir. Türkiye ve Iran´a cok deger vermektedir. Bu durum AB´nin dogal olarak KUKM karsisinda sömürgeci devletlerden yana tavir koymasina yol acmaktadir.
AB, kendine özgü prensipler ve degerler sistemini gelistirmistir. Kendi toplumlari acisinda bir cok olumluklar barindirmaktadir. Fakat bu prensipler ve degerler sisteminin Avrupa disi toplumlar icin Avrupa adina birer tuzak rolü oynadigini söylemek yaniltici degildir. Mesele yaratigi prensipler ve degerler sistemi ile bu alanlardaki sorunlari cözmek degil, bu sorunlari Avrupa cikari icin nasil daha iyi kullaniriz anlayisi temeline oturtmustur. Bunun en somut örnegi, AB´nin Kürdistan sorununa yaklasimidir. AB´nin Kürdistan sorununa yaklasimi Kürt ulusunun temel haklarina kavusmasi degil, Kürt ulus egemenligi gaspi yüklü Ortadogu´daki mevcut statükoyu savunmasi yönündedir. Bu yaklasimini kendine birinci elden müttefik bildigi Türkiye, Iran ve Arap devletlerinin cikarina göre belirlemistir.
AB politikasinin temeli insan haklarina dayanmaktan öte, sömürgeci-emperyalist egemenligin Avrupa´nin cikari icin tesisinin ifadesidir. Cünkü AB fikrinin temelinde Avrupa disi güclere karsi Avrupanin cikarlarini koruma yatmaktadir. Bu nedenle AB´ne el acip Kürdistan sorununun cözümünü bekleyenler eger artniyetli degilseler, siyasi bir körlügü yasamaktadirlar.
Epey uzun oldu. Simdilik bu kadar. Gelecek yazida ABD, Kürt ulusuna devletlesme yolunu acmistir konusunu islemek üzere…
Bu vesileyle NEWROZ COM´un yeniden yayin hayatina baslamasinda emegi gecen arkadaslari kutluyorum.
28 Ocak 2005