Ayşe Hür’ün Sefaleti Üzerine !!
Ayşe Hür’ün Kürd cephesinde iyi bir alıcı kitlesi var ve yazdığı makaleleri Kürdler tarafından kapışıyor.
Ben de bir çok Kürd gibi Ayşe Hür’ün makalelerini Kürd basınında okuyorum..
Ne de olsa biz Kürdler „El yahşi biz yaman, el buğday biz saman“ misali yabancıları baş tacı yapıyoruz.
Ayşe Hür’ün bugüne kadar Kürdlerle ilgili yazdığı yazılarda yeni bir şey yok. Kürd tarihi açısından Ayşe Hür’ün tarihçi olarak getirdiği yeni bir şey yok. Yaptığı tek şey var. Kürdlerle ilgili bazı eserden çeşitli alıntılar yaparak her hangi güncel bir konuda spekülatif manşetlerle gündeme gelmektir. Fakat işin ilginç yanı alıntı yaptığı kitapları da okumuyor.
Ayşe Hür sadece Kürdler konusunda değil, başka konularda da okuyucuyu bilgisiz, cahil ve aptal yerine koyarak yazılar yazıyor.
Örneğin 22 Nisan 2012’de Taraf gazetesinde „Ermeni Soykırımı’nda Alman Rolü“ başlığı altında bir makale yazmıştı.
Ayşe Hür makalesinde „Sosyalist ve komünistlerin tavrı” ara başlığı altında
“Bu polemiklerin arkaplanında Bernstein ve Kautsky’nin liderliğini yaptığı Revizyonist Sosyalist Parti ile komünist Liebknecht’in başını çektiği Spartakistlerin çatışması vardı. İlginç biçimde, Revizyonistler Abdülhamid’in Ermeni politikalarını eleştirirken, Spartakistler 1853-1856 Kırım Savaşı’ndan beri, Çarlık Rusya’sına karşı Osmanlı İmparatorluğu’nu desteklemeyi doğru bulan Karl Marx ve Friedrich Engels’in politikalarını izliyorlardı. “ tespitini yapıyor.
Ayşe Hür’ün „Revizyonist Sosyalist Parti” ve “”Komünist Lienknecht” gibi tespitleri 26 Nisan 2012’de yine Taraf gazetesinde Halil Berktay tarafından eleştirildi. Çünkü o dönem ve hiç bir zaman Almanya’da Ayşe Hür’ün iddia ettiği gibi “Revizyonist Sosyalist Parti” diye bir parti olmadı. Var olan Parti, SPD idi. Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ydi. Spartaküs Grubu tarafından “Revizyonist” diye suçlanıyordu.
Ayşe Hür Marxist literatürden habersiz olduğundan dolayı başımıza “Revizyonist Sosyalist Parti” çıkardı.. Ayşe Hür dünyada bir hakareti Parti ismi olarak algılayan ilk kişi olması gerekiyor. Her halde “Oportunist” yada “Reformist” tespitleri görmüş olsaydı, Oportunist yada Reformist Sosyalist Partilerini saymaya başlıyacaktı. Spartakuslerin Ermeni jenosidine karşı çıkmadıkları meselesi ise saçmalıktır.
Ayşe Hür’ün sorunu bilgi sahibi olmadığı ve hakim olmadığı konularda yazmasıdır.
Ayşe Hür’ü daha önce Kürdlere ilişkin olarak ileri sürdüğü bazı düşüncelerden dolayı eleştirmiştim. Yazılarımı kendisine aktaran Ozan Bawer’i kızarak arkadaşlarının listesinden çıkarmıştı.
Ayşe Hür 10 Mart 2013 tarihinde Radikal gazetesinde dikkat çekişi
“Sene 1921: Koçgiri isyanı, Alişer ve Zarife” başlığı altında bir makale yazdı.
Makalede Kürdler açısından ve Kürdler için yeni bir şey yoktu.
Yeni olan şey Ayşe Hür’ün hatalarıydı.
Örneğin: “Alişer Bey’in Birinci Dünya Savaşı sırasında bir süre ortadan kaybolduğu, bu süre içinde Ermeniler ve Ruslarla bölgenin siyasi geleceği için görüşmeler yaptığı, ancak bu görüşmelerin bilinmeyen bir nedenle başarısız olduğu ileri sürülmüştü. Nitekim Alişer Bey, 1917′de Rus ordusu Erzincan’a doğru yürürken ortaya çıkmıştı.”
Şu noktanın altını çizmek lazım Ayşe Hür’ün iddia ettiği gibi “Rus orduları 1917’de Erzincan’a “yürümüyor. Erzincan 25 Temmuz 1916′dan itibaren Rusların işgali altındadır. Alişêr 11.11.1916’da Kürdlerin hakları için Ruslarla bir antlaşma yaptğını belgelerden biliyoruz.
Daha önce Newroz.Com’da yayınladığım “Erzincan Hükümeti” ve bazı eleştirisel notlar” adlı yazı serisinde konuya açıklık getirmeye çalışmıştım.
“ Alişêr ve Seyid Riza’nında içinde yer aldığı bir grup Kürd liderinin Kurdistan Teal-i Cemiyeti aracılığıyla Paris Barış Konferansı düzenleyicilerine gönderdikleri mektup o dönemi daha iyi ifade ediyor.
Alişêr Koçgirizade
Kürdlerin Dêrsim, Erzıngan, Kangal, Sêwaz, Akteke,..... delegesi
Seyd Rıza
Dêrsim Şix Hesen Aşireti Lideri
Brahim
Dêrsim Seydan Aşireti Lideri
Mehmet Emin
Aşiret Lideri
Husên Mustafazade
Erzıngan Aşiretleri Lideri
Mahmud ve Mehmed Kamıl
Koçgiri Aşiretlerinin Liderleri’nin imzaladıkları mektuptan konumuza ilişkin kısa bir bölümünü aktarıyorum.
“Koçgirili Alişer Efendi 1916’da Erzingan’a geçti ve kürd delegasyonunun şefi olarak ruslarla görüşme yaptı.
11.11.1916’da, Rus İmparatorluğu ve müteffik güçler, Alişêr Efendi ile bir antlaşma imzaladılar.
Alişêr Efendi Dêrsim’li 11 aşiret lideriyle birlikteydi. Bu liderler savaştan sonra Kürd ulusunun bağımsızlığını ve haklarının tanınmasını istediler.
İmzalanan bu antlaşma özel bir komisyon tarafından Erzingan’da tercüme edildi. Dêrsim Ordular Komutanlığı tarafından Rus İmparatorluğu’na gönderildi. Gazetelerde yayınlandı.
Doğal olarak bu antlaşma Rus Ordusu tarafından mütefiklere de gönderildi. Bu dokumanın bir nushası bizim elimizdedir.
Daha sonra ise Rus Çarı’nın devrilmesi üzerine Erzingan’da bulunan Rus Orduları Lenin tarafından yönetilmeye başlandı. Lenin’in yönettigi bu ordular halkımıza karşı saldırıya geçtiler. Bu gelişme sonucu bizlerde karşı saldırıya geçtik. Bolşevikleri kendi topraklarımızın dışına atmaya mecbur kaldık.“(Sevê Evin Çiçek , “17 bin kişiyi ırmağa atıp boğdular“ adlı makalesine bakınız) https://newroz.com/tr/forum/349125/erzincan-h-k-meti-ve-baz-ele-tirisel-notlar4
Ayşe Hür, Alişêr’in Ruslar ve Ermenilerle görüşmeler yaptığı ve „ancak bu görüşmelerin bilinmeyen bir nedenle başarısız olduğu ileri sürülmüştü.”
Niye “bilinmeyen nedenlerden dolayı” oluyor.
Nedenleri çok açık.
Ayşe Hür’ün alıntı yaptığı yada makalesine kaynak olarak gösterdiği kitapları dahi okumadığını yukarıda söylemiştim. Alişêr’in Rus ve Ermenilerle anlaşmamasının nedeni Kürdistan ve Ermenistan meselesiydi.
Ayşe Hür’ün “bilinmiyen nedenlerini” Dr. Nuri Dersimi şöyle açıklıyor: “ Kumandan Lahof 1918 yılı ocak ayında Erzincan’ı terketmiş olduğundan, orada kalan Ermeni kumandanlarından Murat Paşa Dersimlerle kuvvetli bir ittifak yapmak istemişti. Bu hususta Alişêr Efendiyle yapılan görüşmelerde bazı önemli şartlar üzerinde uyuşulamamış ve Murat Paşa’nın teşebbüsü akim(sonuçsuz) kalmıştı.
Alişêr Efendinin beyanatına göre Murat Paşa yalnız Büyük Ermenistan amalini takip eden bir proje teklif etmiş ve Kürdistan muhtariyet ve istiklalı hakkında ittifaka girmekten çekinmiş olduğundan, kendisiyle uyuşmak mümkün olmamış ve bu sebeple meyusen Batı Dersim’e çekilmeye mecbur kalmıştır.” diyor.
Davut’ta makalesinde Alişêr ve Alişan Beylerin Kürd temsilcileri olarak Murat ile görüştüklerini ve daha sonra “Bir araba ve 16 Atlı ile Dersime gitti ve Dersim ileri gelenleri ile bir toplantılar yaptı. Bu toplantılarda Dersimlilerin Şuura hükümetine aktif şekilde katılması kararlaştırıldı” diyor.
Nuri Dersimi’nin Alişêr’e dayandırdığı teze göre taraflar “Kürdistan ve Ermenistan meselesinde” anlaşamamışlar..
Nuri Dersimi’ye göre Murat Paşa Batı Dersimlilerle anlaşmayınca bu sefer Doğu Dersimlilerle anlaşmaya çalıştı.
Sözü N. Dersimi’ye bırakalım: “Murat Paşa Doğu Dersim aşiretleri reisleriyle dahi ayrıca anlaşmaya teşebbüs etmiş ve Keçelan aşiret reislerinden kayın biraderim Ağa beyi, Abbasan kabilesi reisi Seit Ali ağa oğlu Hüseini, Lolan aşireti reislerinden Mehmet, Ali ve Yusuf oğlu Keko ağayı Kürdlerin mümesili sıfatıyla Erzincan’a davet ederek, Desimliler adına istişarelere başlanmıştı. Murat Paşa bütün harp malzeme ve muhimmatının ermeni komitesi tarafından temin edilmesi şartıyla Dersim’den kendi kumandası altında muhim savaş kuvvetleri teşkilatlandırılmasını ve derhal müşterek bir Ermenistan-Kürdistan istiklali ilan ederek, devletin idaresinin kendi nufuzu altında bulunmasını ve bunlara benzer başka ağır şartlar ileri sürdüğü için , bu Kürt heyetiyle de uyuşmak mümkün olmamış ve Kürt heyeti Erzincan’ı terk ederek Dersim’e dönmüştür” diye yazıyor.(Nuri. Dersimi, age, sayfa 114-115)(Aso Zagrosi, “Erzincan Hükümeti” ve bazı eleştirisel notlar”)
Ayşe Hür, Kürdler ve Kürd coğrafyası hakkında ciddi bir bilgiye sahip olmaksızın bir çok makalesine “Kürdistan-Ermenistan”, Zaza-Kürd laflarını sokuşturmasını biliyor. Ama her ne hikmetse bilinen şeyleri de “bilinmeyen”ler diyerek geçiştiriyor.
Ayşe Hür makalesinde Koçgiri’yi de “Zaza” ilan etmeye kadar götümüştü. Konuyu yakından bilen bazı insanlar kendisini uyarıyorlar “Koçgirilerin Kurmanci konuştuklarını” söylüyor. Ayrıca Ayşe Hür’ün “Alişan Bey, kendisini ‘Halife Ordusu Müfettişi’ ilan etti ve Kızılbaş da olsalar, Koçgirililerin bildiği tek otorite olan padişah” tespitinin de yanlış olduğunu “‘Alişêr’in kendisini Halife Ordusu Müfettişi’ ilan ettiğini söylüyorlar.
Ayşe Hür Alişer’in “ Halife Ordusu Müfettişi” meselesini “Kızılbaş da olsalar, Koçgirililerin bildiği tek otorite olan padişah” değerlendirmesi de saçma …
“Koçgirilerin bildiği tek otorite” gibi saçmalıklardan ziyade Kemalistlere karşı taktiksel bir yaklaşımdır. Aynı dönemde İstanbul’da Mustafa Paşa Yamulki başkanlığında İttihat ve Teraki ve onların Kürdistan’a sığınmış artıkları olan Kuvayi Milliyecilerin yargılanması var.. O dönem İzmir Valisi olan Güney Kürdistanlı İzzet Xandan’ın Yunanlarla olan ilişkileri var. Mustafa Paşa Yamulki’nin Doğu Kürdistan’a geçerek Simko’yu Kemalistlere karşı Yunanlarla birleştirme çabaları var.(Daha geniş bilgi için General Kürd Mustafa Paşa Yamulki’nin Anısına() yazdığım yazı serisine bakınız)
Murat Issı’da Yunan belgelerine dayanarak Radikal gazetesinde yayınladığı “Kürd özerkliği sözü” adlı makalesinde Mustafa Paşa Yamulki’nin Yunanlarla girdiği ilişkileri doğruluyor.( http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1120163&CategoryID=42 )
Hürriyet Yazarı Özdemir ince Koçgirilerin Yunanistan ile girdiği ilişkileri söz ediyor .Özdemir İnce Kürdleri tehdit etmek amacıyla şöyle yazıyordu: „Bu iletiden sonra, Koçgiri büyük ihanetinden başlayıp Şeyh Sait'ten ve Dersim'den geçerek Kürt ve Alevi mesel ve menkıbelerini gerçek boyutlarına indirgemenin artık farz olduğunu düşündüm. Artık falanca kırılır, filanca üzülür sakınımlarını bir yana bırakıp bütün irinli yaraları patlatmak gerekiyor. Yetti artık! Patlasın ki irinleri aksın! Örneğin 1915 ve öncesi “Ermeni gailesi” ile Kürt aşiretlerinin derin ilişkisi ortaya çıksın! Örneğin Koçgiri'nin isyancı şeyhlerinin işgalci Yunan ile yaptığı fesat işbirliği iyice anlaşılsın ve utanması gerekenler utansın! Komşuluk hatırına ve kimseyi utandırmamak için bu gerçeklerin hepsi bir kurşun tabuta konup kapağı”(Aso Zagrosi, Kürdler, Ermeniler, Yunanlar ve Türk Arşiv Belgeleri” (https://www.newroz.com/tr/politics/345403/hreftrnode345403k-rdler-ermeniler-yunanlar-ve-t-rk-ar-iv-belgeleria )
Ayşe Hür’ün Koçgiri ile ilgili yamalı bohça makalesi eleştirilere uğrayınca bir düzeltmeye gitmek zorunda kalmış. Yani Alişan Bey değil, Alişêr’in “ Halife Ordusu Müfettişi” lakabını kullandığını Koçgiri’de Zazalar değil Kurmançların çoğunlukta olduğuna dair bir düzeltmeye gitmiş.
Fakat bu sefer Ayşe Hür’ün özrü kabahatında daha büyük olmaya başladı.
Şimdi nedenine geleceğim.
Ayşe Hür 17 Mart 2013 tarihli Radikal gazetesinde başlığı taşıyan bir makale yayınladı. Ayşe Hür bu makalesinde içine düştüğü yanlışlıkları Dilek Kızıldağ Soileau ve Gekil Jiyan’ın eleştirilerini dikkate alarak düzeltmeye çalıştı.
Fakat, Ayşe Hür’ün makalesini dikkatli bir şekilde okuduktan sonra bu makale bana yabancı gelmedi. Hani Fransızların meşhur Déjà Vu ile karşı karşıya kaldım.
Makale ve içeriğine ilişkin kafa yorarken dil bana yabancı gelmiyor, argümentler de öyle…..
Hemen Taraf Gazetesinin arşivine girdim ve Ayşe Hür’ün yazılarını control etmeye baaşladım.
Ayşe Hür, 15.11.2009 tarihinde Taraf Gazetesinde „Dersim, Alevistan, Zazaistan” anabaşlığı altında bir makale yayınlamıştı. Hemen Ayşe Hür’ün Taraf’ta yayınladığı „„Dersim, Alevistan, Zazaistan” makalesini ve hemde Radikal Gazetesinde yeni bir makale olarak yayınladığı ““Alevistan, Zazaistan ve Kürdistan” makalesini kağıta döktüm ve birlikte incelemeye koyuldum.
Yazıları karşılaştırınca yanılmadığımı anladım.
Ayşe Hür eski bir makalesini yeni bir makale diye hem okuyucuya ve hemde Radikal gazetesine satmış.
Pekala Ayşe Hür Radikal gazetesi ile konuşup eski bir yazısını güncelleştirebilirdi.
Fakat, kadın çok profesyonel. Gelen eleştirilere kısa bir vermiş . Hemen ardından eski makalesinin arabaşlıklarını değiştirmiş ve yer yer eski pragrafların yerlerini değiştirmiş ve yeni bir makale diye Etraki bê îdraklara satmış.
Makalelerin yüzde doksandan fazlası aynı.
Ayşe Hür sadece okuma tembeli değil, aynı zamanda yazma özürlü...
Ayşe Hür gibilerinin Kürdistan araştırmaları konusuna bulaşmamaları lazım. Çünkü, bu alan emek ister, enerji ister, ciddi bir hassaslık ister ve var olan kaynakları ciddi bir taramayı gerektirir. Ayşe Hür gibilerine gölge etmeyin başka ihsan istemem demem geliyor.
Ayşe Hür iki yazısını ekte veriyorum. İstiyen arkadaşlarda iki yazıyı karşılaştırabilirler.
Dersim, Alevistan, Zazaistan(Taraf Gazetesi) http://www.taraf.com.tr/ayse-hur/makale-dersim-alevistan-zazaistan.htm
Dersim, Alevistan, Zazaistan(Radikal Gazetesi) http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1125474&CategoryID=77