بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Hasan H. YILDIRIM on 15 November 2012

30 senedir Kürd milletine karşı devreye konulan TC-PKK danışıklı savaşı yer ve zamana ayarlı kotlarla sürüyor. Şu an süren “ölüm orucu” eylemide bu danışıklı savaşın dönemsel bir halkasıdır. Amaç bellidir. Kürd milli dinamiklerini değişik yol ve yöntemlerle tasviye etmektir.

Zaten “Kemalist Kürd Hareketi” olarak sokağa salınan Apoculuğun varediliş/varoluş nedenide budur. Bunu anlamak zor değildir. Bu ihanet çevresinin açıklamaları yoruma yer bırakmaksızın herkesin anlayabileceği kadar açık ve nettir.

KCK açıklamasında, "Türkiye'nin birliğinden bütünlüğünden ve halkların kardeşliğinden yana olan demokratik-devrimci tüm kesimleri, vicdan sahibi tüm insanları daha aktif devreye girmeye, Kürt halkıyla omuz omuza faşizme karşı eylem birliğini geliştirmeye çağırıyoruz! Kazanan halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesi olacaktır."

Şapka düştü, kel göründü diyeceğim ama bu saflık olur. Zaten ortalığa salındığından beri keli iyot gibi ortadaydı.

Fakat ne yazık ki, “ajanlaşan birey ve yapılanmalara karşı silahlı yönelim,” eşliğinde “kurşuna adres sorulmaz heval,” yaklaşımıyla Kürd milletine karşı süren kirli savaş tüm açıklığıyla ortadayken, kel fodul diye lanse edildi. Ve hala ediliyor. Kimi çevre bunu rant kapısı edinmiş bulunuyor.

Eğer değilse yukarıya aldığım KCK açıklamasında Kürdlerin millet olmadan doğan hangi hak dile getiriliyor?
Samimi dürüst her namuslu Kürd’ün buna cevabı “hiç”tir.

Fakat buna karşın Kürd millet kökü kazıcılığıyla görevli bu çevreye Türk egemenlik sistemin kendilerine yüklediği “Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünü koruma misyonu,” olduğudur.

Apocu ihanet odağı BDP, Türk Anayasa değişikliği için hazırladığı taslakta: “Türkiye Cumhuriyeti, farklı kimlik ve kültürlerden oluşan ayrılmaz bir bütündür. Bayrağı, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli Marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır” görüşüyle ortaya koydu.

İşte ihanetin belgesi!

Burada Kürdlerin millet olmadan doğan hangi hakkı var. Hiçbiri! Peki ne var. “Devleti ve milletiyle Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü.”

Bu ihanet değilde nedir?

Sahi değilse ihanetin sınırı nereden başlar ve biter açıklamaya muhtaç değil midir?

Kürd tutukluları bu ihanetçi yaklaşım sonucu “ölüm orucu”na yatırılmış bulunduğunu anlamak o kadar mı zor? Kuşkusuz bunu anlamak zor değildir.

Fakat işin içine bireysel, ailesel ve çevresel çıkarlar girdi mi üç maymunu oynamak yaşam biçimleri olur.

Kendilerine yazar, siyasetçi, politikacı diyen bu düşürülmüş yalaka takımı Kürd insanının kanı ile beslenmeyi yaşam ilkesi edinmişlerdir.

Bilmezlermiki, Abdullah Öcalan ve onun mankurtlaştırdıklarının Kürd/ Kürdistan diye bir sorunlarının olmadığını. Bal gibi bilirler.

Fakat kendi pis yaşamlarını sürdürmek için Kürd millet kökünü kazıyanları “Kürd ulusal direnişcileri” olarak lanse etmeyi politika edinmişler.

Nedensiz değildir. Karşılığı vardır. Vekil, belediye başkanlığı, köy muhtarlığı, gazete köşe yazarlığı, herhangi bir kurumda koltuk sahibi olma, kitaplarını satabilme olanağı sağlama vs. ile süren rant elde etme amaçlıdır. Yedikleri Kürd eti, içtikleri Kürd kanıdır.

Kendilerine Kürd aydın ve politıkacıları diyen bu kemik kovalayıcıları, Kürd milletine karşı devreye konulan TC-Abdullah Öcalan ortak komplosunun savunucu oldukları ve bununda ihanetle eş olduğunu bilmelidirler.

Kendilerine Türk egemenlik sistemi tarafından biçilen “Kürd millet kökünü en iyi siz kazarsınız” misyonu ile sokağa saldıkları Abdullah Öcalan’ı “Kürd halk önderi,” mankurtlaştırdıklarının şahsında “Kürd direnişçileri”ni keşfetme ihanettir.

Bu rantçı yalakalar sahi hangi dünyada yaşıyorlar? “Başkan Apo” dedikleri Türk egemenlik sistemin tetikçisinin dediklerini okumuyorlar mı?

“Bizler Demirel’in demokratik düşüncelerini hayata geçiren bir hareketiz. Bizler neler yaptığımızın farkındayız,“ “Devletin temel ilkelerine, üniter yapısı, anayasal kurumlarına karşı değiliz. Bizim bu kurumlarla bir sorunumuz yoktur. Dikkat edin demokrasi projemde sınır kavramı yoktur. Biz Türkiye'nin mevcut anayasal kurumlarını ortadan kaldırmak amacında değiliz,“ "Bizim demokratik çözüm planımızda üniter devletle sorunumuz yoktur. Misak-ı Milli sınırlarını tartışmıyoruz,” “1920’li yıllardaki Mustafa Kemalin izindeyim. Onu kendime örnek alıyorum,” “Demokratik cumhuriyet Atatürk’ün hediyesiydi. Bunu geliştirmek bizim görevimizdir,” “Ben olmasaydım Kürt milliyetçiliği gelişirdi,” “Otonomi, federasyon ve benzeri istemler Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü bozar. Çözüm demokratik Türkiye Cumhuriyetidir.”

Bu söylenenler sonucu 30 seneyi aşkın Kürd milletine karşı sürdürdükleri kirli savaşla Kürd/Kürdistan’da tamiri zor handikaplar yarattılarını bilmezler mi?

Kürdistan insansızlaştırırken, Kürd millet bireyleri tek tek veya toplu olarak yok edildiler.

Abdullah Öcalan’nın mesajlarında kendi içlerinde bazen 35 bin, bazen 15 bin Kürd gencinin katlettiklerini zafer kazanmış bir eda ile dile getirdiği ve arkasından “bizim öldürdüğümüz Kürd gençleri TC’nin öldürdüklerinden kat kat fazladır,” dediği kim inkar edebilir?

Şu an ölüme yatırılan Kürd tutuklularıda bu anlayışın sonucu olarak imha amaçlıdır.

Ölümle sonuçlanmasa bile –temenin odur- yüzlerce Kürd’ün yaşamları boyunca hastalıklı bir bünyeye mahkum edileceği kesindir.

Ahmet Türk: “Bu ölümlerin önüne geçmek için gerekirse bizler bedenimizi ölüme yatıracağız," dedi.
Ne zaman?

Gerekirse ne demek? Gerekirin kriteri ne?

O insanları ölüme yatıranlar sizlersiniz. Gülünç talepler uğruna ölüme yatırdınız. Gerekiyor dediniz. Peki ölüme yatırdığınız bu insanlar için gerekiyorsa, peki siz karar kılıcılar için niçin gerekmiyor?

Bu ne ikiyüzlülük! Bu ne sorumsuzluk!

Doğru ya! Ölüm gelsin hoş geldi. Ama kendi kapılarına değil, başkalarının kapısına.

Oh be ne hoş!

Kimi rantçı yalaka hemen devreye gireceğini biliyorum.

“Haberin yok mu onlarda dönüşümsüz süresiz açlık grevine girdiler“ diyeceklerdir.

Kürd tutukluların ölüm orucunun 60 gününü aştığı bir aşamada karar kılıcıların bu girişiminin samimiyetsiz ve şov amaçlı olduğu aşikardır.

Herkes şunu bilsin ki, Kürd tutuklularını ölüm orucuna yatıranlar kadar, buna destek veren rantçı çevrelerde suçludur. Bunun vebali büyüktür.

Bu gün Kürd milletine karşı süren TC-PKK danışıklı savaşın tozu dumanı arasında gemilerini yürütüğünü zanedenler yarınlarında olacağını bilmelidirler. O günden sonra mazlum Kürd milletine bunun hesabını zor verirler.

Benden söylemesi.

15 Kasım 2012

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.