بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 19 Gul 2010

http://www.forumromanum.de/member/forum/entry.user_288757.2.1109887208…

Çeviren: Faruk İremet
18/05/2010 22:39

“BİZ BİR TERÖR EYLEMİNİ ENGELEDİK''

''Ekim 2008'de, Ofog (http://www.ofog.org/avrusta) üyesi iki eylemci Anna Andersson ve Martin Smedjeback, İsveç'in tanınmış silah şirketlerinden olan Saab Bofors Dynamics'in Eskilstuna'da ki fabrikalarına eylem koymak için izinsiz girdiler. Saab Bofors Dynamics'in ürettiği ve dünya askeri güçleri tarafından revaşta olan Carl Gustaf raketatarlarını tahrip ettikten sonra gözaltına alındılar. Uyguladıkları eylem ve verdikleri milyon kronluk zararın faturası dört ay haspis cezası. Bölge mahkemesinin Anna Andersson ve Martin Smedjeback hakkında vermiş olduğu dört aylık ceza, Svea Yargıtay Mahkemesi tarafından da onaylandı. Martin Smedjeback mahkemede iki eylemci adına savunmasını kendisi yaptı. Savunmasını sunuyoruz:''

Ben, yapacağım son savunmamda size, İsveç silah senayisine karşı yapmış olduğumuz eylemden dolayı benim ve Anna Andersson'un neden beraat edilmemiz gerektiğini anlatacağım. Ben konuyu üç şık altında açıklıyorum: savaşın gerçek yüzü, kanunların sağladığı olanak ve ilginin zorunluluğu.

''Biz Birleşmiş Milletler halkı olarak, gelecek kuşakların savaş faciasından korunması için kararlıyız.'' Böyle başlıyor 1945'te kurulan BM'in ilk şartı. Ama malesef verdiğimiz sözü unuttuk. 65 yıl geçti hâlâ savaşın yarattığı facialarla karşı karşıyayız. Bu durum bize, mücadelemizin umutsuz olmadığını gösteriyor. Savaşlara son vermek zor değil. Bugün her zamankinden daha iyi, barış yolu ile problem çözme ustalığına sahibiz.

Savaşların imhasını sağlamanın birinci adımı, savaşa katılmamak ve savaşa destek verememek. İsveç askeri güçleri, İsveçin yarattığı savaşlar için asker yetiştirmemektedir. Ama biz nüfus oranlamısına göre dünyanın ikinci silah satan ülkesi ünvanına sahibiz. Biz hem demokrasilere hem diktatörlere, hem barışta olan ülkere hemde savaşta olan ülkelere, hem dünyanın en zengin ülkelerine hemde en fakir ülkelerine silah satmaktayız.

Ekim 2008'de ben ve Anna Carl Gustaf marka roketatarları etkisiz duruma getirdik ve bu silah en revaşta ve satışlarda sükse olan bir silah. Bu silahı 40 ayrı ülkeye pazarladık. Gazeteci yazar Bengt Nilsson STV (İsveç resmi televizyonu) debat programında 1997'de Liberya'da bir konteynirde nasıl Carl Gustafları gördüğünü ihbarladı. Bu yıl ''Dagen'' gazetesi Somalya'da islamist milislerin ellerinde nasıl Carl Gustaf roketatarlarını gördüklerini yazdılar.

Savaş sadece kurban alır, yani çok kurban. Size bir örnek vereyim örneğin Irak savaşı. Cidiye alınan tanınmış tıb dergisi The Lancet, 2006'da bir haber yayınladı ve bu habere göre 2003-2006 yılları arasında Irak'ta toplam 600.000 insan şiddet ve savaş yüzünden hayatını yitirdi. İsveç bu savaşa olduğu gibi, dünyadaki diğer savaşlarada sürekli silah ihracatından dolayı bir fiil sebep olmaktadır.

Ama eğer biz BM'lerin koyduğu hedefin yerine – kendimizi savaşın faciasından korumalıyız. Bunu kanunların sınırlar içinde gerçekleştirebilir miyiz?

Pek çok yönden İsveç anayasası çok iyi. O bize bazı kanuni haklar tanıyor, bizim ezilmememiz için güvence sağlıyor. Bizi ezmek isteyenleri kanunen korkutup engeliyor. Ama bizim hukuk sistemimizde hâlâ kör noktalar var - savaş onlardan biri. Ama İsveç hukuku, savaşı engeleyebilir mi, haksız kılabilir mi, savaş suçlularını yargılayabilir mi?

Kanunun bazı maddeleri adını andığım sorunlara çözüm bulabilir, aslında terör suçları için ceza yasası, bu alanı kapsayan muktedir bir parçadır. Peki bizim kanunlara göre terörizmin tanımı nedir?

Kısacası, bir eylemin terör olarak sınıflandırılması: bir fiil cinayet, toplu katliyam, adam kaçırma, sabotaj ve imha bakış açısıyla ciddi sindirmeye veya istikrarı bozmaya veya bir ülkeyi yok etmeye yönelik eylemler düzenleme, korku yaratma, ülkenin altypısını derinden zedeleme, ülkeyi etkisiz duruma getirme, ülkenin altyapısını oluşturan politik, ekonomik ve sosyal yapısını imha etme gibi eylemleri içerir.

Bu açıklama saldırgan savaşa yapılan açıklamadır. Savaş, büyük ölçüde terörizmdir. Bizim terörle mücadele kanunlarımız hukuk bakımından kimi kapsadığını açıklamamıştır. Bu kanun kişileri, örgütleri ve ülkeleride kapsamaktadır. Bundan dolayı bizim kanunlar bize bir olanak tanımaktadır. Bizim kanunlarda kişiler mi, örgütler mi yada ülkeler mi yargılanacak diye geçmiyor! Bizim kanunlara göre hem devletler hem de memurlar yargılanabilirler. İsveç toplumunun temel ilkesi hiç kimsenin hukukun üzerinde olmayacağıdır, bu kategoriye başbakan, güçlü devlet görevlileri ve uluslararası İsveç şirket yöneticileri de dahildir.

Eylül 2005 yılında, gazeteci Asa Lindeborg ve Erik Wijk polise bir suç duyurusunda bulundular. Suç duyrusunun sebebi Irak savaşıydı. Suç duyurusuna göre ABD'nin saldırı savaşına sebep olduğu ve bu yolla uluslararası insanhakları kanunlarının çiğnendiğiydi. Uluslararası devlet terörü sürdüren ABD ve müttefikleri hakkında İsveç'te belki kovuşturma açılamaz, ama savaşa silah yardımında bulunanların kanunlarımızca yargılanması mümkündür. Hâtâ bizim kanunlarımıza göre terörizmi desteklemek ve destek vermek suç teşkil etmektedir. İsveç silah senayi Irak savaşından önce ve de Irak savaşı boyunca ABD ve müttefiklerini büyük oranda yeni silahlarla destekledi ve silah sağladı.

Lindeborg ve Wijk'in polise yaptığı suç duyurusu terör suçunu kapsamaktaydı. Lindeborg ve Wijk'e göre Saab Bofors Dynamics genelmüdürü Tomas Samuelsson teröre destek verdiğiydi. Polise yapılan teröre yataklık ve yardım suç duyrusu bu gazetciler tarafından hukuk ombüdüne teblğ edildi. Saab Bofors Dynamics genelmüdürü Tomas Samuelsson dışında, gazeteciler startejik ürünler genlemüdürü Andreas Ekman hakkında da teröre yardım ve yataklık etiklerinden dolayı suç duyurusunda bulunmuşlardı

Ne polise ne de hukuk ombüdüne yapılan suç duyurusu sonuç verdi. Teröre yardım ve yataklık yaptıklarından dolayı kimsenin hakkında mahkeme açılmasına ve soruşturma açılmasına sebep bulunamadı. Çünkü şimdiye kadar her hangi bir mahkemede bu tür suç duyrusu hakkında mahkeme açılmadığından, suç duyurusu mahkeme gündeminden düştü.

Peki kanun, normal bir vatandaşın terörü engelemek için uygulayacağı bir eylemi nasıl görüyor? Buna bir örnek verelim, diyelimki ben ve Anna Södertälje'de aşırı terörist bir terör örgütü olduğunu haber aldık. Bu terör ağının Londra Metrosunun havaya uçurluması için bir bomba ürettikiğini duyduk. Bu bomba kulanılmadan bulunduğu yere girip imha ettiğimizi farz edin. Şimdi biz bu bombayı kulanılmaz duruma getirdiğimizden dolayı, bu davranışımızdan dolayı serbest bırakılmayacak mıydık?

2008 yılında karşı karşıya kaldığımız durum yukarda yaptığımız yorumlamadan farksız. Biz 13 mayıs 2008'de bir haber aldık. Bu habere göre İsveç silah şirketi Saab Bofors Dynamics, ABD'den 285.000.000 İsveç kronu değerinde Carl Gustaf roketatarı alacağı yönündeydi ve bu roketatarlar 2009 yılında ABD askerlerine gönderilecekti. Biz ABD askeri güçlerinin Irak'ta sürdürdüğü terör eylemlerinden haberdardık. Yani işkence, katliam ve toplu infazlar gibi. Biz, Eskilstuna'daki Saab Bofors Dynamics şirketinde bulduğumuz bu tanksavar toplarının Irak'ta terör eyleminde kulanılacağından büyük bir şüphe duyduğumuzdan, 16 ekim 2008'de bu silahları etkisiz duruma getirdik ve bu vesileyle bu silahın terör eyleminde kulanılmasını kanunlarımıza göre engelemiş olduk. Bu takındığımız insani tavrımızdan ve nefsi müdafa hakkımızı kulandığımızdan dolayı serbets bırakılmamız gerekmektedir. Çünkü biz İsveçin bize tanıdığı kanuni hakların dışına çıkmadığımızdan mahkemenin hakkımızda açmış olduğu davanın düşmesi gerekmektedir.

Demokrasinin oksijeni halkın ilgisiyle gerçekleşir. Bir çoğumuz gözü açık, duyarlı vatandaşlara olan ihtiyacımız konusunda fikirdaştır. Yani duyarlı vatandaş yöneticisini kontrol eder ve bunları işleye bilecekleri suç durumunda denetler ve etik suç işlemelerini engeller. İlgi ve eylem (aksiyon) farklı şekillerde karşımıza çıkar. Protesto yürüyüşleri, isim listeleri, makaleler, açlık grevleri, sokak tiyatroları ve benzerleri, ve benzerleri şeklinde. Kanunun bize tanıdığı sınırlar içinde yüzlerce protesto forumu mevcuttur. Ama ne yazıkki arasıra buda yetmemektedir.

Yasal kanunları kulanmanıza göre eğer şartlar ve baskı daha da artıyorsa, bizim üstümüze düşen şiddetsiz bir adım atıp hakkımız olan sivil itiatsizliğimizi kulanmaktır. Biz, Ofog grubu olarak yaptığımız eylemle, uyguladığımız metodla ve takındığımız tavırla yanlız olmadığımızı biliyoruz. Şiddetsiz sivil itiatsizlik dünyanın her yerinde metod olarak kulanılmaktadır ve bu metod tanınmış, kulanılmış bir metod olup demokratik toplumlarca kabul görmektedir. Bizim kendi parlementomuzda (İsveç Parlementosu) üç parti sivil itiatsizliği kendi programlarında, -ülkemiz için gerekli demokratik bir hak- diye beyan etmişlerdir.

Ben, savaşların insan ırkının sonunu getirmeden, insanoğlunun savaşların sonunu getireceğine inanmaktayım. Ama bu otomotikmen gerçekleşmiyor. Bunun gerçekleşebilmesi hepimizin desteğiyle, küçük veya büyük desteklerimizle, hem kanunların sınırları içinde hem de kanunların sınırlarını aşarak gerçekleşecektir

Martin Smedjeback
http://www.ofog.org/avrusta

Çeviri: Faruk İremet
http://www.iremet.se

[center][b][color=#0033FF][size=large]bu iki video ile içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız sistemi sorgulayan ve eylemleri ve karşı duruşları ile taktiri hakedenlere desteklediğimin küçük bir tevazusu olarak bilinmesi temennilerimle aktarıyorum selam saygılar kurdıstan4all[/size][/color][/b][/center] [center][/center] [center][/center]

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.