Letya, sevdiklerinden kolay kolay ayrılmayan bir insandı. İçinde her zaman sevgiyi taşıyordu. Sevdiklerini kolay kolay kırmıyordu. Zor severdi ama sevdimiyde tam severdi. Bir insanı tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekiyordu. Ve sevmezse de onu asla kimse sevmeye zorlayamazdı. Belki insan kolayca yüreğine girebilirdi. Ancak o insan eğer beyninde yer etmemişse her an yine terk edilebilirdi. Bazen sevmediği halde terk etmekte zorlanıyordu, çünkü engelleyemediği içindeki "acımak" duygusuydu.
Letya'nın narin, incecik atletik bedeni, esmer teni, uzun kirpiklerinin gölgelediği baygın bakışları her erkeği kendisine aşık edecek bir güçteydi. Bazen ayna karşısın da kendi kendisine bakarken ağlıyor, içindeki bütün acıları içine gömüyordu. Sanki ağlayan o değil, insanlık ağlıyordu! Banyodan çıktı ve maillerine bakmak için Computer'in önüne oturdu ve bir sitede ailesi Güney'e geçerken sınırda Türk özel timleri tarafından yakalananan 14 yaşındaki bir Kürd çocuğunun dramını okudu. Türk özel timleri bir kayanın altında Bijar adlı bie çocuğun annesi ve üç kardeşinin yanında babasının kafasını kesip öldürüyorlar. Türklerin binlerce savunmasız insanı vahşice öldürdükleri yeni değildi. Gerillada durum başkaydı. Silah kuşanan, sonucuna da katlanıyordu. Letya'nın derdi daha çok masum çocuklar, kadınlar ve savunmasız insanlardı. Letya, toparlandı, içindeki bütün acılarının düşmana karşı büyük bir kin ve nefret dönüştürdü ve kahve içmek için mutfağa gitti. Mutfakta Miyu'da gelmiş bir şeyler atıştırıyordu. Miyu, Letya'yı üzgün görünce:“Hayır ola! Bir şey mi oldu?“ diye sorunca Letya, sözkonusu Kürd çocuğunun dramını anlattı. Miyu'nun sesi soluğu kesilmiş, ne diyeceğini bilmediği için kalktı Letya'yı kucakladı ve: “Üzülme!“ dedi. “Savaşlar sonsuz değildir!“ Letya, zarif bir davranışla: “Biliyorum ama bir şey yapamamaktan büyük vicdan azabı çekiyorum,“ diye karşılık verdi. Uzun süre iki arkadaş birbirlerinin gözünün içine baktılar ve kimse bir şey söylemedi. Mutfağı boğan sessizliği Letya'nın cep telefonun çalması bozdu. Karşıdaki yumuşak ve oksayıcı ses: “Okuldan sonra sana uğrayabilir miyim?“ diye Letya'ya sordu.
Letya: “Neden olmasın!“ dedikten sonra telefonu kapattı ve Miyu'dan özür dileyerek odasına geri çekildi ve ders çalışmaya başladı.
Akşam saat 22:00'ye doğru Vincent, Letya'ya geldi. Letya, Vincent'in elinde tuttu ve mutfağa götürdü, Vincent'te internette bir sitede bazı resimler gösterdi. Resimin birin de Türk askerlerinden birisi kesilen gerillanın başını saçlarından tutmuş, havaya kaldırmış ve ayağını gerillanın cesedinin gögsüne koyarak poz vermişti. Vincent sanki dilini yutmuş gibi bir şey söylemiyodu. O an sanki anlaşmışlar gibi Miyu ve Ophelia'da mutfağa geldiler ve ikisini derin bir sessizlik içerisin de görünce;
Ophelia: “Aman Allah'ım!“ dedi. “Bu korkunç fotografı nereden buldunuz?“
Letya, Vincent'te: “Ne düşünüyorsun?“ dedi. Vincent'in şok geçirdiği belliydi ve aniden: “Korkunç!“ dedi.
Letya, bir yandan resime, bir yandan da arkadaşlarını birer birer gözden geçirdikten sonra: “Sizce halklar kardeş olabilir mi?“ diye sordu.
Vincent: “Hayır!“ dedi. “Bunuda nereden çıkardın?“
Letya: “Öylesine sordum!“
Vincent: “Bunlar Kürd gerillaları ve Türk askerleri mi?“
Letya: “Evet!“ dedi ve devam etti: “Bazı Kürdler bu tür vahşiliğe rağmen Türklere ’kardeş halk' diyorlar.
Ophelia: “Onlar belki komünisttir!“ dedi. “Halklar eğer kardeş olsaydı, dünyada savaşlar olmazdı.“
Miyu: “Bence de. Kardeşlik aynı anne ve babadan doğanlara denilir. Halklar arası kardeşlikten bahsetmek çok yanlıştır. Halklar arası kardeşlik değil, her zaman cıkar ilşkileri vardır. Ben ırkçı değilim ama Türkler gerçekten çok barbar bir halk olduğunu kabul etmek gerekir.“
Ophelia: “Almanların Yahudilere yaptıkları da Türklerin Ermenilere ve Kürdlere yaptıklarından az değildi ama yine de ayırt etmek lazım. Bütün dünya halkların da olduğu gibi Türklerin içerisin de de iyi ve kötü insanlar vardır.
Vincent titrek bir tonla: “Kuşkusuz!“ dedi ve ekledi: “Ama bu tür halklar da iyi olan insanlar daha çok azınlıkta ve bir istisna oluştururlar. Sence Türk kamuoyu Türklerin bu barbarlığını bilmiyorlar mı? Bence Hitler dönemi biraz başkaydı. Türkler neden dünyada sevilmiyorlar? Ben de ırkçı değilim, hatta Türk kökenli arkadaşlarım bile oldu ama git Kreuzberg'te yaşayan Türklere bir bak. En çok a-sosyal onlarda vardır.
Miyu: “Doğrusunu söylemek gerekirse ben Arap ve Türkleri hiç sevmedim.“
Letya: “Ben Ophelia'yı anlıyorum. Halklar arası kardeşliğe ben de inanıyordum ama bu tür bir vahşeti ve Türklerin Kürdler üzerine estirdiği bitmek bilmeyen terörü beni bu düşüncenden oldukça uzaklaştırdı. Elbette Türkler içerisin de de İsmail Beşikçi gibi Kürd sorunu için 17 yılını hapiste geçiren Türkler var. Ayrıca, gerillada da bir çok Türk var ama gerçekten de bunlar bir istisna ve küçük bir azınlıktır.“
Miyu: “Bence esas olan halkın nasıl düşündüğüdür. Devlet sonuçta halkın devletidir.“
Vincent: “Benim tanıdığım bütün Türkler, Kürdler sözkonusu olduğunda, ellerin de gelse bütün Kürdleri yok ederler. Çoğu ilkin iyidirler ama uzun süre tartıştıktan sonra asıl niyeti ortaya çıkıyor.
Opelia: “Doğrusu benim Türkler ile hiçbir yakın ilişkim olmadı. Beni en çok kızdıran Türk erkeklerinin kız kardeşlerini eve kapatması ve Alman kadınlarına ise hep laf atmaları, peşine düşüp rahat bırakmamaları.“
Miyu: “Birde şu maçolukları yok mu? İnsanı çileden çıkarıyorlar.“
Vincent, Letya'ya dönerek: “Sen kesin Türklerden nefret ediyorsun değil mi?“
Ophelia: “Kim düşmanını sever?“
Leya:“Ben sadece Türklerden değil, Arap ve Farslılardan da nefret ediyorum.“
Miyu, hem pek nazik hem de pek alaycı bir şekilde: “Orta Doğu'da Araplar, Farslar ve Türkler olmasaydı, şimdi Orta Doğu kesin Cennet'e dönüşmüştü. Bence bu üç barbar halk diğer halkların anasını ağlattı.“
Ophelia sesli gülerek: “Ya Japonluların, Kore ve Çin'e yaptıklarına ne demeli?“
Miyu: “Biz sucumuzu Almanlar gibi kabul ediyoruz. Almanlar Yahudilerden özür diledikleri gibi tazminatta halen ödüyorlar. Türkler Kürdistan'ı ilhak etmekle kalmıyorlar, Kürdlerin varlığını tümden inkâr ediyorlar. Suç halklarda değil, suç sistem de demek bence çok yanlış, çünkü sistemi detekleyenler kimlerdir?“
Letya: “Bence Miyu çok haklı! Türkler her Türk asker doğar demiyorlar mı? Yine sistem halktan oluşmuyor mu? Devleti ayakta tutan, vergi ödeyen, hükümeti seçen halk değil de kimdir? İnsanlar kardeşse eğer nasıl olurda bir kardeşin okulları, onlarca televizyonu, günlük gazeteleri olur ama diğer kardeş bırakalım tüm bunları, kendi ülkesin de anadilini bile konuşması yasaktır.“
Ophelia: “Kimbilir belki bir gün gerçekten insanlar arsı sömürü, zulüm ve baskı sona erer sınırlar kalkar ve dünya Cennet olur ama 21. yüzyılın da böylesi bir toplum mümkün görünmüyor!“
Letya: “Ama Kürdlerin bağımsızlığı ve özgürlüğü mümkündür. Bu nedenle Kürdün birleşmesi, kürtlerin kardeşliği, kardeşlerin yanyanalığı mekruh hatta öcüdür. Düşman Türke kardeşlik, Farsa kardeşlik, Araba kardeşlik ise caiz hatta farzdır diye düşünüyorum. Zulme karşı çıkmak, zincirlerinden kurtulmak, insanca yaşamayı istemek neden suç oluyor?“
Miyu: “Bir halk ne hakla tel örgülerle, mayın tarlalarıyla, sınırlarla, gözetleme kuleleriyle gerçek kardeşlerinden koparılıp, bölünür, parçalanır, sömürgeleştiriliyor? Kendi kardeşine kardeş olamayan insan güruhu düşmana kardeş olsa neyi kurtarır?“
Vincent: “Yeryüzünde halklar arasında kardeşlik olsaydı 24 tane arap devleti olmazdı. Her kardeşin tenceresi ayrı kaynar. Milletler arasında kardeşlik değil Miyu'nun da dediği gibi çıkar ilişkileri vardır. Bence Kürdlerin çıkarı ülkesini birleştirmekte, parçalanmış milletini biraraya getirmekte yatıyor.“
Ophelia: “Çok doğru! Kardeşlik teranesi doğru olsaydı Sovyetler dağılmazdı, 70 yıllık kardeşlik deneyinin getirisi dünyaya Nataşa ihracı oldu. Kardeşlik olsaydı Yugoslavya dağılmazdı. Kardeşlik gerçek olsaydı Çekler ve Slovaklar ayrı devlet olarak örgütlenmeyi seçmezdi.“
Letya, Ophelia'dan cesaret aldı ve: “Kardeşlik kırbacını kendi baskı rejimlerinin dayanağı haline getiren Stalin ve Lenin'in heykelleri çöplükleri doldururken, anti-komünist Türkiye devleti istihbarat teşkilatına havale ettiği ideolojik sersemletmeyi maalesef Kürd enayilerinin sırtından seslendiriyor.“
Miyu: “Yeryüzünde milletlerin kardeşliği safsatasının reel bir örneği bulunmuyor. Mazlum milletlerin hak gaspına bahane edilmekten başka amacı olmayan kardeş çığırtkanlığı yıllar öncesinden yuvarlandığı çöplükte Stalin, Lenin heykelleriyle zıbarmaya da devam edecektir. Değerli arkadaşlar. Muhabetiniz çok hoş ama ben yatmaya gidiyorum, çünkü yarın erken kalkmam lazım!“
Ophelia, Letya ve Vincent birden: “İyi geceler Miyu!“ dedikten sonra Ophelia'da kalktı odasına gitti, çünkü ertesi gün çalışsacaktı. Vincent ve Letya mutfakta yalnız kaldıktan sonra Vincent kalktı Letya'yı kucakladı ve Letya'nın siyah, gür ve uzun saçlarını okşayarak: “Biliyorum Kürdlerin işi çok zordur ama bir halkın davasını kişiselleştirmemek lazım. Kürdlere nasıl yardım edeceğimi şimdilik bilmiyorum ama bu işin seni çok kurcaladığını biliyorum. Tabii sana akıl verecek değilim ama bence sen okuluna konsantre olmaya bak. Orta Doğu'da daha çok taşlar devrileceğe benziyor. Kürdler artık eski Kürdler değil ama düşmanları çok vahşi ve barbar!“ dedikten sonra masadaki Notbook'u eline aldı ve: “İstersen odaya gidelim!“ dedi. Ondan sonra ikisi kalktılar ve Letya'nın odasına gittiler ama resimler Letya'yı fena şekilde şok etmiş, moralını tümden bozmuş, öyleki Letya hiçte sohbet edecek durumda değildi.