[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6299]
Mam Celal Plenum konuşmasında : „ Amerikalılar YNK Genel Sekreterine bildirdiler, ki eğer Kuveyt'in özgürleştirilmesi için Müttefik güçlerine yardım ederlerse Kürdlere büyük silah ve maddi yardım yapacaklarını ve Irak'ta Kürdlere federal bir yapı tanıyacaklarını söylediler. Genel Sekreter'de Nawşirwan'dan KDP yönetimi ile bu öneriyi değerlendirin ve sonucu bana bildirin dedi. Nawşirwan'da Genel Sekretere şu cevabı verdi: bunu kabul etmiyorum. Çünkü, Saddam kendiliğinden Kuweyt'ten çekilir ve biz savaşın içinde kalırız. Bu yanlış tavır Kürdlerin elinden tarihi fırsatı kaçırmaya neden oldu. Kuveyt'in kurtuluşundan sonra Kürdistan'ın büyük bir kesimini özgürleştirmiştik, federasyon bizim için onaylanacaktı“ diyor.
Nawşirwan Mustafa Mam Celal'ın bu iddiasına karşı şöyle yazıyor:
“ Talabani Irak ordusu Kuveyt'te girdiği zaman yurtdışındaydı. Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesinden sonra Amerika'ya bir sefer yaptı. Bir telgraf ile benim düşüncemi sordu ve Amerika'dan ne talep edelim? Diye sordu. Bu ziyareti iyi görüyordum. Ben de kendisine Baas rejimine karşı ve yıkılması için ne gerekiyorsa yap dedim. Fakat, Saddam halkımızın büyük bir kesimini ordugahlara savaş esiri olarak doldurmuş. Bir çok yoldaşımız Baas rejiminin zindanlarındalar. Kendisine “yankı yapacak basın açıklamalarından kaçınmasını“ istedim. Bizim elimizden en geliyorsa yapalım dedim. O dönem biz Qesmareş'deydik. Buradan itibaren ciddi bir şekilde ayaklanmaya hazırlanıyorduk. Peşmerge güçlerini örgütlemek ve şehir halkını ayaklandırmak amacıyla yazılı ve doğrudan ilişkilerle detaylar üzerine duruyorduk. Dana Ahmed Mecid o dönemler bizim Kirmanşah temsilcimizdi. Niçin Suriye'ye gönderildi. O da bu bilgileri Suriye'lilere verdi.
Baba Bush  idaresi  o dönem     ne  Talabani  ile   ve ne de    Irak  oppozisyonundan  başka  bir güç  ile  görüşmeye  hazır  değildi.  Çünkü  Amerika'nın   o savaştaki  amacı    Irak  ordusunu  Kuveyt'ten   çıkarmak ve   Kuveyt'i  özgürleştirmekti.  Irak'ın  işgali,   Baas rejiminin   yıkılması ve  Saddam'ı  devre  dışı  bırakma    Amerika'nın  planında  yoktu.  Çünkü  böyle  bir  olay   Irak-İran  ve İran ile  Haliç  ülkelerinin   dengesini  bozacaktı.   Kürdlerin  büyük  göçü  esnasında  dünya  kamuoyunun   müdahale  talebinden bulunduğu  bir  ortamda, Baba Bush'un açıklamaları,  Beyaz Saray,   Pentagon ve   ABD  Dışişleri  sözcülerinin   bu  gerçeği  gösteriyor.  Amerikalılar  açık bir şekilde  amaçlarını  ortaya  koymuşlardı.  Bu  söylemin  gerçekliğini  öğrenmek  istiyen  herkes    o dönemin arşivlerine  bakarak     Baba Bush'un   açıklamalarını  görebilir.   Baba Bush  ’ben  tek   bir  Amerikan askerini   Irak  bataklığına  göndermeye  hazır  değilim'  diyordu.
Talabani  Amerika  ziyareti sırasında    Amerikan  yetkilileri ile  görüşmek  için  çok  çaba  sarfetti.   Hatta  Amerikan  yetkililerine  yakınlaşmak  için    rüşvet  diyebileceğimiz    Washington Post'ta   çok ateşli  bir  açıklama  yapmıştı.   Talabani  o demecinde  ’eğer    Başkan  Bush  isterse    Amerika'lılarla   birlikte    Irak   ordusuna karşı   omuz omuza  savaşmak  için  10 bin adamımı  göndereceğim' demişti.   Talabani    J.  Randal  gibi   bir kaç  tanınan   Amerikalı  gazeteci aracılığı  ile    Amerika  Dışişler Bakanlığından    küçük bir  memur ile  bir  kahvehanede  görüşmüştü.   O da  gevelemeden açık bir şekilde : ’Amerika  bu aşamada   Irak  muhalefeti  ile   görüşmeye  hazır  değildir' diyor.
Nawşirwan  açıklamasının devamında     Talabani'nin  bu  hikayeyi uydurduğunu,  Amerika'da      çeşitli  karar  mekanizmalardan  geçmeden   kimseye  böyle  sözlerin  verilemeyeceğini söylüyor.
Nawşirwan    yazısında  “ ne   Baba Bush  döneminde,  ne   ondan  sonra  Clinton  döneminde,  ne  oğul  Bush  döneminde  ve  ne de bugün  Obama  döneminde  hiç  biri    böyle  bir  konuda  Talabani'ye  yada   başka bir  Kürde   söz verdi.
Ayrıca     Nawşirwan   yazısında   eğer  böyle  bir şey  olsa      o dönem Kürdistan  Cephesi  vardı.  Barzani  ülke  sorumlusuydu,  Talabani de  yurtdışı  sorumlusu..     O zaman   neden   bu öneri  Cephe'ye  getirilmedi   diye soruyor.(kısaltmak  zorunda  kaldım)
Mam Celal  Plenum  raporunda   “Bizim  aramızdaki   çelişkilerden  biride   Irak-İran  savaşının  bitimine  ilişkindi.  O dönem  Komela  liderinin  devrime  inancı  kalmamıştı.  Irak  ile  yapılan  ve “ Önderlik savaşı“  diye bilinen savaşta     çok  korkmuştu.  Hiç  kimseye  danışmadan  acele  bir şekilde  bölgeyi  yönetimin  diğer kadrolarına  bırakarak  alanı  terketti.  Özellikle  Enfaldan  sonra.   Yüzlerce  aile ve binlerce  kişi  YNK ile birlikte  geri çekilmişlerdi.  Onların  yardım ve yol göstericiğe ihtıyacı  vardı.   Fakat,  Komela  lideri  keyfine göre  kararlar veriyor, kendi başına   devrimi  tasfiyeye  girişti ve  kendisine  yakın  olan  kadroları     yurtdışına  göndermeye başladı.  Peşmergeleri    evlerine  geri  dönmeye  yada   İran'a  gitmeye  teşvik ediyordu.  Genel Sekreterin  yokluğundan    Genel Sekreter  Yardımcılığı  görevini  kullanarak    Devrimi  tasfiye   girişmişti.  Eğer     yoldaş   Xosret,  Cabar  Ferman  ve  diğer  bazı  yoldaşların    karşı  koyuşu  ve  direnişi  olmasaydı,  resmi  olarak   devrimi  tasviye  edecekti.  Sonuçta  bu  siyaset ve   anlayış  Saddam  ile    görüşme  şiarını  ön plana  çıkardı ve   devrimin   devam etmesi  gücüne   karşı  propagandaya  girişti.   Genel  Sekreter   o dönemler  Suriye'deydi.  Beni    ikna  etmek  için    yoldaş   Ömer  Abdullah'ı  göndermişti.  Fakat    Genel Sekreter  bu  siyaseti  kabul  etmedi ve  meşhur  şiar ile  cevap verdi: ’ Saddam'ın  yıkılışına  kadar    mücadeleye  devam'.....
Burada     Genel Sekreter  ile  yardımcısı  arasındaki  çelişkiler  daha da  derinleşmişti.   Durumu  sakinleştirmek  için  Politbüro     devrimin      partizan  savaşı  yoluyla   devamına ve  Irak  oppozisyonu  ile birlikte   diktatörlüğe  karşı  mücadeleye  devam   kararı verdi.   Bizde   şehirlerde  ve ordugahlarda   zamanı geldiğinde   kullanmak için   askeri  birimleri  oluşturmaya  giriştik.  Çünkü  bize  göre  Saddam  Kuveyt'e  girer,  Amerika ve Avrupa'da   kendisine karşı  savaşır.  Buna  ilişkin  olarakta  onunla  çelişkiye  düşmüştük. Saddam'ın   Kuveyt'te  saldırmasından   sonrada   Nawşirwan   onun  geri çekileceğini  düşünüyordu.   Bundan  dolayı     Saddam'a   görüşme  teklifi yapıyordu.  Nawşirwan,    yoldaşlarından ve özellikle  Genel Sekreter'den  habersiz,    Saddam'a  mektuplar  göndermeye  başladı.    Kendi  siyasetinin  başarısı  için   zayıf  çabalarla   zayıf   bir  antlaşma   umuduyla  hareket etti.  Gerçi  Saddam    zayıf  bir  çözüm  için de   hazır  değildi ve    Genel  Sekreter  yardımcısının  tek bir mektubuna da  cevap  vermedi.     Yalnızca  sözlü  olarak  ’isyancılar   vatanın  saflarına    geri dönsünler'  cevabını  vermişti.   Bu  ise     Saddam rejiminin  yıkılması gerektiğini  savunan  çizgiyi doğruluyordu.   Faşist ve  şövenist  rejim    hiç bir zaman  demokratik  hakları  vermez“ 
Mam  Celal'ın  bu iddialarına  karşı Nawşirwan  Mustafa  şöyle  yazıyor: “Herkes  Enfalden  ve Enfal  sonrasında  meydana gelen  olaylardan  söz edebilir, ama  Talabani   söz etmemeli. Çünkü  o   İran  savaşı  sırasında  oluşan   Saddam'ın  korkunç  ordusunun  Kürdistan  için  yolda  olduğunu  biliyordu.  Fakat  o  kendisini    bu kızgın  ateşten  uzak  tutmak  için   İran  seferini   örgütledi ve  oradan   yurt dışına  uçarak     Kürdlerin  1991  ayaklanmasında    başarılı  olmasına   ve Irak  Kürdistan'ın   tümünün  kurtulmasına kadar Kürdistan'a  geri    gelmedi.  O geri  döndüğü zaman  yenilgi alınmış ve büyük   göç başlamıştı.    Direnişe   geçme  ve  büyük göçün  uluslararası  arenada    Kürdler için  yaratığı   ortamı  değerlendirme  yerine  Bağdat'ta    giderek    utanılcak  bir biçimde   Saddam'ın  yüzünün  sağı ve solunu  öpmeye başladı.   Bu öpüşme  olayı   dünya  basın ve yayın  organlarında     ilk  haber  oldu.   Talabani ve  bazı yandaşları  Enfaldan  sonra   artık Peşmergelerin   işi  kalmamıştır  diyorlardı.  Bunun  içinde  yine   Suriye'yi  kendilerine  esas merkez  olarak  seçtiler.   Yüklerini  hafifletmek  ve    maddi harcamaları  hafifletmek  istiyorlardı.   Önderlik  kadrosunun  dışında   çok  az  Peşmerge, siyasi ve  yayın  kadrosunun dışında    “askeri kalabalığı“    tüm  yolları  kullanarak dağıtmak  istiyorlardı.
Suriye'de    basın ve yayın faaliyetlerine ve  söyleşiler  yapmaya çok   önem veriyordu.   Kürdistan  Cephesi  kurulduğu  zaman   kendisini    Cephe'nin  yurtdışı  sorumluluğuna   önerdi.  Saddam  Kuveyt'i  işgal ettikten  sonra   bu sefer    harekete  geçerek  Peşmerge   toplamaya  başladı.
Devam edecek
Çev:Aso  Zagrosi
[/url]
 
        
     
       
       
       
      