بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 10 October 2009

Merhaba Şener!..(1.Bölüm)

Dara Botan/ Doğum günün kutlu olsun, bugün senin en mutlu günün eminim şimdi çok mutlusun çünkü sevdiklerinlesin.....!

Yıllar oldu ne bir yoldaş, nede bir arkadaş olarak sana yazamadım. Gerçeklerden yana ne duyarsam seni andığımdan, senden çok uzak seninleyim, bana verdiğin bilgi ile her gün yenilenirim. Tufan kopan fırtınalarla bin parçaya bölünüp dağılsamda, başım dik dururum. Gecelerin içinde çizdiğim portrelerimin boyasında, esaslı duruşundadır karşımdaki sesiz figur, anıların konuştuğum cümledir. Kayarken yıldızlar gökyüzünden, kaymayan yıldızlardan birisin. Ayın güneşe olan tutulması kaç vakittir bilmem, bildiğim şey yıllarca yokluğunla yalnızım, hatıralarınla tutuldum nice zamandır. Sensizlikte, seni günlerime var ederim ve o dolan gözlerim değil mi tek çarem..???

Bu sabah acılar ile yine uyanacağım, rüzgara karşı geçip seni soracağım, izinden sürülüp gelen gölgene değecek kahırımın çilesi ve duvarlardan aynaya yansıyan çizgiler bana seni göstermeyip hatıranı getirecek, o gülüşünde sakladığın ahengi belkide!

Siyah bir boncuk tanesi düşerse tutarım, bu hayata nehirler dar gelir benim sana olan hasretimin oluklarına. Seninle varolmak gibi bir şeydi ilk tanışıklığımız bir zindan köşesinde beton bir duvar dibinde. Karşındaki insan seli ve kutsal savaşınızdı tek gayeniz onur ve gurur. Sokaklar arasında yürüyorum bir benimle olan o günler var, kasketime sakladım merak etme yüreğimde demlenen acıları ve o acılardan can alıp son adımlarımı atıyorum. Birazdan akşam olacak yine seninle dolup taşacağım, oysa daha yeni çıktım eylül yasından daha hiç hazır değilim kahrolası bu kasım sabahına. Gün iyice ağardı, gözlerimin rengi bulutlara büründü, tanıdıkmı sandın bana bu baharları hep yaşadım güz'leri. Ne olurdu biraz bekleseydin, ne olurdu açmasaydın kapıyı yoldaş olan o namertlere? Ve çokmu özledin Mazlum Kemal ve Hayriyi hiç düşünmedin mi ne olacak halimiz senden sonra.

Yıllar bile öfkemi anlamıyor, zora verme beni sevmedim ben bu apansız gidişi, ben hayat oynunu kuralına göre oynadım, sen ise oyun bozanlık edip gittin.

Yokluğun ile yarından haber alamaz oldum. Dün vardı, bugün gitti. Gidişinle varolan zaman son günümü çaldı, kaç yüreğe dolup gözlerden taştın, sarı sardunya kurudum, deniz mavisinde gürleyip terk edildim, feryada sarılıp ılgıt-ılgıt seni hıçkırdım nefesim ile. Fotoğraflar sararıp soldu hayat dörtlü bir karede karanlıklarla dondu.

Kıyametin dağa vurdu, tırtılar ipeklere döşedi yoldaşlığını, gökkuşağı oldun tüm renklerin, bilur hayatın öğretmeni Şener!

Kaşlarda ırmakların suyu değildir akan, firar edilen ömürlerin en ağır sancısı ile yakan hasretin hokkalı bir kahve tadında, söndürülen gerçeklerde sıyrıldı gerçeğin, perişanlığımın tek nedeni olsanda, saygı ile sana karşı eğiliyorum Arkadaşım!

Zor bir dönemdi Eylül ayı.

Bitti!

Var olan son acımı yazdım sandım meğer ne kadarda aldanmışım elemlerim en derin acımı bugüne saklamış benliğimde.

Yazmak demek yaşamak demektir!

Bilemiyorum....

Yaşıyormuyum?

Bu aldığım nefes benim mi bilmiyorum!...

Sensizlik pusulasında kaybolan bir fırtınanın yelkovanı gibi çattığım tek şey sana olan hasrettir. Sana olan hasretim kadar sorularımda var!

Kim cevab verebilecek bu sorulara bilmemki.

Kaç dağa yüzümü sürdüm, kaç yola düştüm sayısını ben unuttum!

Unutamadığım tek şey ıslanan gözlerim.

Tutabilirsen elimi tut, param parçayım!

Haydi tut elimden çıkar beni bu ateşten.

Sende gitmiştin hatta gidenlerin en başındaydın.

Beni bu dünya ya adaletsizce teslim ettin,

Haksızlık bu!...

Haksızlık.

Şener; Karanfiller ne zaman söyledi gizini, kuşlar zaten hep kaybediyor izini, bir derenin sonu değilmi akan akarsu? Benim sonum sizin hasretinize prangalı.

Ben her şeyde sana mağlubum, aslen sonsuzluğunla çoğalıp yaşamın kıyısında özlemine düşerim ama hasret sancısı yürek acısıdır. Seninle dolduğum bir günüm daha sona eriyor ne garip daha seninle konuşacam yine gecenin sesizliğinde belki hiç sebebsiz.
Benim burada oluşum senin başka yerde beklemen neyi değiştirebiliyorki? Peşimde olan bir tek gölgen yokki, her şey ile bendesin tıpkı orada yaşadığımız günler gibi. Hayalimde senden büyük emelim yok. Kimseyle kavgam olmadı bu hayatta, seninle olan kavgam gibi. Nedenlerini biliyorsun. Hayır kızmadım!

Kızamamki...!

Sende biliyorsun ben hiç kızmam, sadece müthiş öfkelenirim. Bir damlanın batışı gibi battıkça hasretine durulurum. Bahanesi yoktur ama sebebide çoktur.

Kahreden keder ve bu acı yaşam hayatmıdır bilmemki hayat dediğin şey nedirki!

Çok anlamsız bir kavram artık bu zaman. Seni kimseyede sormadım yemin ederim bildiğimi kime sorayımki! Sensizlik ormanlarında kaç ağaç oldum, kaç dala yaprak olsamda kuruyan bir kök oldum sensizliğinle bunu anlıyormusun?...

Sesizliğim beni anlayan tek şey, çığlıklara rest çektim gelde sustur beni!...
Fırtına koptu haydi gelde dindir.

Dindirebilrimisin Şener...?

Rehin bıraktın beni bu aleme söyle günahım neydi...?

Madem çağrdın beni niye almadın benide kendinle beraber!..

Yolumuz sadece Botana kadarmıydı...?

Yaşama yabancıyım,

Ya sana...?

Sanadamı yabancıydım...?

Fısıltı adresinemi gizledim hancımı be adam, haydi söyle kim çaldı şuursuz deliliğimi...?

Ah... Kahrolası o vakit serzenişler ne çabuk değişti...?

Ne zaman sana bir hoşça kal dedim, söyle şahidin kim?

Ağlamaktan utanan kim...?

Söyle allahsız!....

Bir benmiyim ağlayan..? Seni yazan hangi kalem sızlamaz.

Aslında yürektir hep yanan.

Anlıyormusun Şener...???

Yüreğimde acılar dinmedi ki anlasana, senin olmadığın bu hayatta bu zülüm bittermi ha...? Sen gelmesende bir selam yolla sabah doğan güneş ile. Bu da bana yeter!
Kitapsız bir selamıdamı çok görüyorsun?

Yolamasanda olur yinede seni ben özlerim merak etme.

Sen ordasın bütün sevdiğin yoldaşlarınlasın. Sana ne bu dünyanın halinden.

Arnavut kaldırımlı taş sokaklarda gezindim, Ülker değdi yapraklarıma görmedin mi..?
Yalan değil, duydukların hepsi gerçek kıskanıyorum senin gibi hep gidenleri. Beden üstü kalmış bir el gibiyim. Bir dinlen bu gece gel yine bende bir soluk al sırtımı dayayıcağım bir duvarım yok.

Hasret zalim, birde sen beni bu hasret ile yakma. Yenilginin mahkumuyum ben tarakuzza geçen özleme karşı. Dünden teslimim ben ayrılıklara. Dünyayı yakacak gücüm yok, yaktım kendimi hasretin ile.

Zulaya saklanan yakut gözyaşlarımda acın parıldıyor.

Söyle güneşin oğlu!...

Hayaldemisin yoksa düştemi, hasretin yüreğimi tüketti. Sana gelmek istiyorum söyle bana şimdi kiminlesin...?

Mazlum ile dersim'demisin...?

Kemal ile hangi direniştesin...?

Hayri ile kaçıncı koğuştasın...?

Agit ile batman'da çay bahçesindemisin...?

Felat ile gençlik gazetesi için batman sokaklarında afişlemedemisin...?

Yoksa dağların son gerillası Şiyar ile Botan dağlarındamısın Şener...????

Özlüyorum seni, dünya ile barışamadım. Ne kadarda girsem insanlar arasına kimselere alışamadım. Geçen günler eskisine nazaran daha ağır geçiyor, oysaki kısacık bir beraberlikte cihana doyamadık seninle.

Biliyormusun üşüyorum bu zalim hasretinden kopan alevlerin ortasında. Haberin varmı kaç zaman geçtiğinden? Çok uzun bir zaman yüzünü görmedim oysaki ilk günkü gibi aklımdasın sevdiklerinle olmak nasıl bir şey anlat bileyim.

Beni sorma hep aynı ama biraz daha kederli hüzün, gün be gün bir o kadar çetin. Senden ayrı rüzgarın götürdüğü yere kadar belki götürecek ayaklarım. Anlımdaki çizgiler sizden bana armağan olan özlemin çizgileri. Yoldaşlığa olan kapımın zili susmuş mektub devri çoktan bitti, bitmeyen uzun günlerin gün batımı.

Tam orta boşlukta bir noktadayım ne sen varsın nede sizden bana kalan son yadigar heryerde bir gölgesi sezmiş odaya çok oldu gideli belkide şimdi arayıp kızdırmanın tam zamanı Ramanlı aşiretinden tek kahramandır o..! Belkide Raman sinemasına gidip bir palavraname filimi izliyor kim bilir Amsterdam netcafelerinde.

Bilirsin onunla aramızda denizlerden zaman olsada o duyar beni hiss eder. Bir yolunu bulup kızdırmalı onu, istersen ona akademideki mutfak nöbetinde güzel yemek yapıp sabah rozet ile mükafatlandırılıp akşam Başkanın(!) mutfağından coca-cola alıp içtiği için birkaç karanlık kişilik tarafından Şam'a rapor edilip uygulamaya alınmasını konuşayım onunla.
Evet biliyorum diyecek yahu bari bıraksaydılar hepsini içseydim hepsini içmedim bütün redeaksiyon bir kutu coca-colayı bölüştük uygulamayı ben boyladım!

Ama Daro onun mutfağından colayıda onun konteslerinden olan güneyli saddeten uçurtum ya oh canıma değsin.

Ya da şehit Ahmet tepe nöbetini konuşayım, tepe nöbetine gitmişti yolda kereng toplayıp başkanın(!) mutfağından zeytin yağı alıp tepede kerengleri kızartmış üstünede iki yumarta kırmış komutan Şiyarda onların yanına gizlice gittiği gün Şiyarla yemiştiler, sonra yakalanmıştılar. Özeleştirideki o sorularını konuşayım mı? Hatırladınmı soruyu...? Ona neden başkanın mutfağından yağ aldında akademi mutfağından almadın..??

Ne biçim cevab verdi bütün akademiyi gülmekten kırdı geçirdi cevabı ile, Başkanın(!) mutfağındaki hakiki zeytin yağı akademi mutfağındaki yağ bağırsaklarıma zararlı olduğu için! Kızdırayımmı ne dersin...???

Aslında yine bana gelecekti ama gemisi herhalde okyanuslara açıldı yanaşmadı henüz benim limana, doğrusu benden çok benimle olanları görmek istiyordu hatta kendini öyle ayarlamıştı ama aksilik oldu geç gelindi oda kalamadı ama haberi var geldiklerinden zaten artık yazacak ona yazmaya başladıda. Beritan'ı belki alır gelir bu sefer bilemem, bilirsin delidir ne yapacağını kimse önceden bilemez.

Biliyormusun Şener ben seninle devrimi sevdim, seninle kanlı ayaklarımdaki botlarımla dağlarda ölmeye geldim, senin gibi davamı sevdim sen bir kere gittin, ben bin kere öldüm. Hüzün dolu yağmurları yağdır üstüme yoldaşlık yağmurlarında ıslanmayı özledim, ak kanatlarda uçan turnaları arıyor gözlerim, haydi durma rüzgar ile gel arkadaşlığını özledim. Giden yıllardan bir gün getir orada sakladığım umutlarımızı özledim, sensiz geçen gün karanlık, Seninle doğan şafakları özledim, omuzunu yasla omuzuma dost eli özledim, yıllarım senden sonra sitem dolu zamanı tut, senle olan zamanlarımı özledim. Devrim dolu bir alimdin Mazlumun öğrencisi, Ağitin öğretmeni sana yazdığım hasret yegane fikrisin. Boyun büken bir ben değilim ki, boncuk mavisi küstü hayata zerdali dalı. İçimdeki fırtına dinse, dinmez yüreğime kanatığım göz yaşları, günler aylar değil, yıllar yakar beni sensizlikte. Haykırdım o kahpe musallat taşına, neydi bu acelen yoluna can olduğum arkadaşım söyle mezarın nerede...?

Devrimin kasırgasında ihanete boyun eğmeyen ilimin yok ve yok artık başvuracağım bir gerçeklik kitabı. Büsbütün yalnızlık iskelesinde sensizliğinle ceheneme demir atmak gibi bir şey artık yaşamak. Kim kaldı devrimci diye bağrıma basayım...?

Hangi komşumun kapısını çalayım ekmek için değil gerçeği anlatmak için...?

Hangi gerçeği unutayım yalancı olmak için?

Partizan yürek bile avutamıyor beni.

Sana yeminim olsun ki hiç konuşmadım seni Selim abi ile.

Sadece sordum ona fırçada esinlediğin Mona Lisa'yı...!

Seni sorduğum tek insan akademide portatif kleşin sahibi.

Kırık dökük her yanımız bir ikimiz yalnız kalmışız.

Ama sen söz vermiştin, hani ölümüne sevdalandığımız bu devrim, devrimci türkülerimizle inleyecekti Kürdistanı, hani bablekan govendleri ile kurtuluşumuzu kutlayacaktık ve hani Mazlumun, Kemalin, Hayrinin, Ferhatın, Akifin, Alinin ve daha nice yoldaşlarımızın heykelerini dikecektik Amed zindanlarına, hani Gabbar dağını gelin gibi süsleyip Agitte zılgıtlar çalacaktık, hani Antep'i Hakkinin bayrakları ile donatacaktık.

Kaç umutla bağladık bu davaya ve bembeyaz türkülerimize karalar bağlandı, bu davamız seninle aktı senden sonra kara olanlar karanlık olarak sefil hayatlarıyla kahramanlığa yama olmak ile yaşadı. Amed zindan esirleri asıl esirliği yaşadı beka'da, zindanlarda iftiracı olanlar çoktan olmuştu orada şaheser birer komutan(!) Ve Beka'da sana ve Komutanım Baran'a iftiraname yazan baş senarist hala ötüyor palavralarla.

Gün aydınlanmaya başladı anladım gidiyorsun tasalanma benimlesin hergün, bugün ve yarın akşam yine beraberiz. Seni ilk amed zindanında gördüğüm gibi yalnız değil, akademideki gibi, Botan'daki gibi yalnız bugün değil yarın yine seni görüp görüp konuşacağım hasret gidereceğim ama hep çok özleyeceğim Şener....!

(Devam Edecek)
Dara Botan
[email protected]

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.