بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 27 June 2009

Acıların kıyısına vurunca hüzün gemileri, kaçtığım feryatlardan yakalandım yine kıskıvrak, boğazıma düğümlenen hıçkırıklarla. Zor yazmak, hele hele anlatmak. Sen bir yalnız, sen bir kendine has idin.
Ne önlenebilen nede durudurulabilen bir özgürlüktün. Özgürlükte senin adındı!.. Sonu olmayan yanlızlıkta en acı yaradır senin acın. Kapatmıştım senden sonra kutsal kitabları ve açmamaya yemin ettim.

Bulut yüklü hep yağdın üstüme hasret ile, bir ben kaldım, birde biz kaldık, ama senin yokluğunla hep baş-başa. Hergün çoğaldın, hiç eksilmeyen bir bohem. Seni anlatmak istemedim hiç kimseye, senden sonra unuttum öz dilimde heceleri, kelimelere itimadım olabilirmi senden sonra...? Kime inancım kalabilirki...?

Sen bir kahramandın dün, bugün, yarın ve her zaman. Kuralları yıkan ve yasakları delen, direnişin onuru ve gururu!...
Yazmak istemiyorum seni, senin gibi. Bu, günlerin batımıda nöbet tutmuş acın var yine yolumda. Acımasız dertlerimle belalı pusularda yaşıyorum. Seninle dalıp dalıp eskilere giderken sebebini seninle paylaşabildiğim bir katmer dünyasıdır yaşadığım. Ansızın çıkan rüzgarlara ve yağan kaç yağmura sakladım sana olan hasreti...??

Kimselere söylemedim!..

Tanımayan, bilmeyen ve yüreğinde özlemeyen anlamazki bizi!...

Takılıp gidiyorum imanı olmayan hüzünlere. Yıllar nede çok hızla yol alıyor kendince. Ama içimde gitmeyen kitapsız yılların ayak sesleri var.

Esasında korkuyorum!...

Senden daha yeni değilim, senden çok eksiğim. Kaçmayı çok denedim ve gözyaşı benim olacak dedim, kaç kere yenik düşerim isteme bunu benden, kendime dedim. Kendimi paraladım, ama söz geçiremedim hasretine!.. Sızarken bitmeyen geçmişe, yaralar yeniden hep kanar. İş işten geçti artık dönemem geri. Yeminimi bozdum ve bu kez seni yazabilsin bu ellerim diye başladım!...

Aha.....

Al işte yarama tuz bastım.

Gittiğin cenet bahçene anlatsam duyarmısın beni..?
Hep benimlesin ya, bugün yalnız kalayım biraz ne dersin..???
Gurur yapamamki.

Koyverdim bak....

Aksın kuruyana kadar aksın boşverdim.
Bak duyarsan hıçkırıklarımı af et sen beni ha.

Sana anlatacaklarımı hiç anlatmadım kimseye...
Özledim seni ve çok özledik senliği...

Yaşanan yıllarım çok oldu. Seninle ve senden daha fazla oldum kendimle, diye aldatmaca bir hayal dünyasında bocalanıp gidiyorum. Bir arada kalabilmenin imkanı varken kırılan resimlerde parçalanmış çerçeveler bulup seni yerleştiriyoruz parça parça ve seni anıyoruz.

altÜç kişi kaldık!... Kan ve can gibi bağlıyız her birimiz bir damar olarak kenetlendik yine eskisi gibi. Küçük Sidar'ı çok sonraları bulduk okudunmu bilmem yazmıştım bir ara. Yanıma geldi görüştük.

Emanet Sidar ise sende biliyorsun hep yanımda, yanımda yoksa telefonumda, telefonumda yoksa bilgisayar ekranımda, ekranımda yoksa nöbetini tutuğum derin uykularda, seninle olan o rüyalarda. Yaban elde kavruluyoruz güz rüzgarlarında. Ve sonradan korkulan el değiliz onunla, ve onunla beraberim merak etme gözüm üstünde. O sana bir emanetti, şimdi sizden bana kalan son yadigar.

Eski zindan yoldaşları nasıl bir birine bağlıysa bizde öylesine birbirimize bağlıyız, birgün kavgalı on gün barışık yaşarız. Kim onunla aramıza girebilirki...?

Hiçbir yaşayan varlık!.........

Herkes yoldaşlarına olan özlemi yazar ayıbı yok dedim, özlemleri yazmakla acılar biraz olsun diner ya, Selim abi yazar zindan yoldaşlarına olan özlemi, bak Elif arkadaş nasıl yazar Dersim'in ilk yıldızlarına olan özlemi.

Dedim bize ihanetçi diyenlere inat olsun diye özlemini biraz yaz. İçimde ona söylediğim bu cümleleri, ağzımdan çıkan sözler bakabilirmi dilimdeki heceye...?

Nafile...!

Bir çok kez daha niyetlendim ama konuşamadım, imkanı olmayan bir ümitsin hala ona, bunun farkındayım, acısından geçmesen yitik kalır günleri, bilincindeyim!...

Çok şeyler yaşandı. Salanıp yürürüz fırtınayı arkamıza alarak, ak tene zülüf sürmeden bakarız yana yana. Oturak yerlerimizin çimeni saz, Zemheri ayında ise sarı yaz gibiyiz. Yüreğimizi bozamayan hep kafamızı bozdu ya.

Çok kolay sanıyor dünki put perestler kahraman olarak tarihi geçmek, sormaz sanır mertkolik onlara bu ne tafra!...

Melekleri yazmak çok kolay sanıyorlar yada hangi Canavardan başlıyayım..? Hangi kanımızı emen başımıza birer vampir olan o şaheser Komutanı yazayım. Bunlar bana seni geri getirecekmi..?

Ya onunla yaşadıklarımın hangi günlerini yazayım..??

Ya hayatımda yaşananları..??

Yaz gördüklerini, anlat diyor duygularım, anlatıklarım bize neyi geri kazandıracak senin gibi kaybettiğim yoldaşları mı komutanlarımı mı..??? Acılar sona erecek mi..?? Kader vaktin saatini kıracak mı..?? Geceler inat sabah güneşi beyazamı boyanacak..??

Güz'ü getiren son, hangi bahar olabilir, sanki hiç yanlızlara gün bitmedi mi..? Hangi ilk bahar, sonbaharda can çekişmedi..?? Çektirilen azap binde bir, günah birde kaçtı..??
Canları can ya, biz kan değiliz.

Hani bir söz bitişi onlarda nefes var, bizde ise yok idi. Takılmışlar anladıkları dile, akmışlar değmeyen figana, sanırlar kalp sevmekle aşınır ama dert yükleyip taşımazlar. Onlar bir zalimle yaşamadıklarını, biz yaşadık bin zalimle. Acımıza kaç değer biçer bizi bilmeyenler...?

Komutanımla seni çok konuşuruz. Ya o çok sevdiğin Sidar..?
Bir bütün seni anlatmasını istedim ondan,

Evet kaçıyor, yazmak istemiyor!....

Aslında hiç önemi yok bana kalsanda o kalmasada misafir be adam!...

Reşitmiyim sandınız yalnız kalmaya.

Başlarım sabrına, söverim sukunetine bu hayatın

Bir elimde yarın, öbür elimde dün yaşamaya.

Herkes gidiyor bu yarışa gün be gün.

Benmi büyümekteyim yoksa uzuyormu sizden kalan yanlızlığa attığım volta..??

Zaten çırıl-çıplak kaldım aç duygulara.

Neden küsüyor bize sevinç çığlıkları..??

Senden kalan bir eski resim, etrafı çok yabancı bakma. Yaşam diye ne kalabilir sandın ona, bana ve ötekine...? Çekilip bir köşede boylu boyunca uyumak istedik hep senden sonra, aldığım nefes nefesmi................ Ha!.............

Haydi be ordan,
Bıktım senden oyun bozan ey hayat!...

Kimselerin görmediği bir karanlıkta kıpırdaşsa gölgelerin!.... Belki atar bir adım benden yana. Sende biliyorsun korkuyorum onunla seni konuşmaktan, sen onun hıçkırdığı son gözyaşısın.

Ama bir oğlu oldu!...

Onunla biraz avunabilsin ve sana olan bitmeyen özlemi dinsin diye senin ismini verdi. Mutlu bir hayal kuruluşu olmadı, bir pembe dünya üstüne, senin olmadığın dünyada birimize mutluluk olabilir mi?...

Gerçeklere saplanan yolumuzda, senin olmadığın ’'gerçekliğin'' bizi toz dumana katmadan, kor eder bir tutam ateşte. Serilmedi daha bizde kopan alevden yelkenler. Bizi bulabilirmi bir sevinç kıvılcımı. Yanımızdasın sen hep, ama konuşulmayan ve anlatılmayan bir hasretsin. Yanlızlığın gelir bazen bana ve bastığın yerde mutluluğum hiç gitmez. Ferahtır acılar sen olduğunda, sabah kapatamaz kor yaralarımızı. Doruklarımızda olan mey, seni seninle yaşamak ne güzel şey!...

Alaca karanlık çökerken demlenir yüreğimiz
Yorgun yıllar üzgün anılarıyla yordu bizi
Kaybolmak istemedik ne kendimiz ile nede sensiz
Bulamayan bir güneşe sormak seni
Fırtına derinliklerinde çivit bir renk olmak
Bir dağ başında ölümle yaşamak
Ayrılığın acı ve buruk vaktini tanıştırdı oralardaki tan
Bilinmezliklere doğru yol alip gitmek ister benliğin
bir daha olmamak ve düşmemek için
Sorgulamadan varoluşun nedenlerini
Neden yaşayamadık sebebsiz.
Karınlıklar içinde boğulup karanın bir tonu mu olmaktı derdimiz
Ne zaman karşı koyduk gelen ölüme
Ölmeden heba oldu çok yüce değerlerimiz
Bize verdiğin gerçeklik ile vurulduk arkadan gelen kahpeliğe.
Hani derdin ya ''Birini yaşamak zor zannat''
Daha yaşamadan yok edildik hep bir zaman.
Ve gidebilmek yarına seni seninle yaşamak....

Bitmeyen hüzünlerin dinmeyen acısı, özgürlüğün asi damarı,

Kürdistanın son beyzadesi Komutan Şiyar!...

Uzaklarda söylenen bir şarkı, anıların tek arayışı, flu gibi olan özlemli bir bekleyiş, takvimlerde çevrilmeyen tek yaprak, gençliğin iksiri, kan defterimizde kabuk bağlamayan yara, adını duyduğunda usluca boynunu büküp geçen yıllar, gözlerinin güldüğü gecelerde, karanlıkları yırtan gölgen, asırlarca uzakta bir deniz iskelesi olan gerçekliğin, kahramanlık destanlarının yenilmeyeni, varlığınla bin dünya doğuran,

Dağların son gerillası Komutan Şiyar!....

Umutsuzluk demlerindeki ışık, yanlızlıklar içindeki topluluk, korkuların tek korkusu, yalanlarda gerçeğin lambası, sislerde tutunulacak bir kol, dostluğa can veren azimin, Agit yoldaşın son öğrencisi, Şener yoldaşın cenetteki arkadaşı, Komutanım Baranın sırdaşı, biz mahşeri yakan üçlünün yegane komutanı ve

Dersimin son efendisi Komutan Şiyar!...

Seni nasıl anlatabilmeli ve sana olan özlemi nasıl dindirmeli...

İlk görüşümdü seni kapıdan içeri girdin, ve oturdunuz, hiç uyumamıştım o gece ve daha öncesi olan birkaç gece. Elem, acın ve kederinde hatta birazda benim deli duygularım vardı. Çıktığınızda koğuşumdan yıkılıp giden ümitlerin nede sıkı sardı seni değil mi...? Hiç konuşmadık, gözlerim gelişinle sayende biraz uykuya maya çalmış şekilde nasıl kapandı gördün. Geldiğinde acıydı günün ama emin eldeydin artık yarın olacaktı bir düğün. Ertesi gün geldin koğuşuma karşıma geçip oturdun. Hani yazıyorken raporunu sana baktığımızı görüp gülüyordun. Fişek gibi kasvetliydi duruşun ama namluda bekledi o yaman bakışın. Hiç bilmiyordun birazdan gelecekti sevdalanacağın cananın. Ve olacaktı sana milattan bu yana en çok sevdiğin yara. Bir çocukluk rüyan ilk gönül maceran, aşka inanmayan o gözyaşların.

altZ... zaten geldiği bu nankör dünyada kırılan yalan aynasında dolanıp kalandı. Onu hayata getiren senin ona ilk bakışındı. Z...'yi yazmak değil amacım. Sen ve ölümsüz hasretini hangi boşluk doldurabilir..?
Hatırlarmısın Komutanım Baran ve Şener yoldaşla yönetim kapısı önünde onlarla son vedanı. Nasılda hüzün kaplamıştı hepimizi.

Üzülmüştük!..

Ya sen...??

Gittiğinde büs bütün bir yetim kalmış gibi boyun büktük. Ama senin Şam'da olan turunu duyduğumda kıskanmadımda değil. Fazla kalmadım bende geldim delice sevdiğimiz ülkemizin dağlarına. Hani görüştük ya Kongre platformunda. Bir kaçıştı, bir kurtuluştu, benim gibi, herkes için Kürdistan dağlarında ölmek!...

Zor belada olsa gördüm orada sana olan emaneti, seninde onu gördüğün gibi, bende soluk, benzi gitmiş, yaşıyan bir ölü, hiç konuşmayan cansız bir ruh gibi görmüştüm Şam'da. Ve yine karşılaştık onunla Botan dağlarında.

Sana Şam'da ’'af et beni, ben artık bir günahkarım dediğinde, senin dizlerinde hıçkıra hıçkıra ağladığını, yalan perdenin gerçekliğini birer birer anlatığında, yaman olan o yaşama sevinci nasıl esir alınmışlığını görmek ne acı şeydi değil mi...?

Sen o acıyı sana anlatışında hiss ettin, en derin yüreğinde, avuçlarına aglayıpta o evde yaşananlara engel olamadığı için, eli kolu bağlandığı için, feryad çığlıklarını kimseye anlatamadığı için, yaşamak için bir sebebinin kalmadığını, kimselere güvenmediğini, yalan perdenin altından gizlenen gerçeği senden başka kimseye anlatamamanın acısını, birtek sana anlatırken öldür beni diye sana sarıldığını.

’'GÖRÜLMEYEN GERÇEK'' diye yazdığı o şiir için, nasılda evde ulu önderin koruması olan arkadaşları(!) Mahmut, Hamit ve ulu önderin baş yaveri olan Cuma'nın kardeşi Mustafa tarafından dövüldüğünü, gözünün morluğunu, duvarlara vurulan başından akan kanları, tekme ve tokatları, ve Şam'dan çıkarken elime gizlice tutuşturduğu o notu, ve daha bir çok şeyi anlattı.

Sen benden daha önce öğrenmiştin gerçeklerin ne olduğunu, o evde yaşanan kahpe bir yaşam olduğunu ve sana gelecek olan kaderin bir yanlızlık gibi gelecek günlerin artık iyi olmadığını görmüştün.

Ve anlattırken bana seni, seni andık durduk biz Botanda sen Dersimde.

Of....Of.....

İçimiz nasılda daraldı yine demi...???

İşte burada ona hak veriyorum niye yazmak istemediğinden...

Çok mu kolay yazmak o günleri...

Hele hele o evde onun yaşadığı o olayları....??

Ya Botan dağlarında kanayan yaralarımıza yavaş-yavaş damlatılan o naylonları,

Ve bedenimizden kemiklerimize sürülüp ateşle kaynaklaştırılan o lastikleri, yazmak

Su mahiyetinde başımızdan akan kanları yutkunmayı, anlatmak

Çok mu kolay...???

Ağlamayı unutmuştuk, o zulumlerde sadece ölmeyi istedik onunla.

Sadece Ölmeyi....!

Anlıyormusun..?

Geçenlerde bir dosta gidip ziyarette bulunmuşlardi oğlu ile. Oğlu kürtçe konuşmadığı için dostu niye oğlun kürtçe konuşmuyor diye gevelemiş. O dosta verdiği cevabta ’'Ben kürdistan dağlarında kürt halkı için canımı feda ederken siz neden Türkiye metropollerinde ben kürdüm demiyordunuz...?? Şimdi Avrupada kürtçe konuşmak ile kürdistanlımı olunuyor'' ’'biri üretir, diğeri yanar, öbürü yaratır, oturan ise yutar, geldiği yeri bana satar, işte ne kitabın var, ne imanın gözlerinden bana söversin nefreti '' demiş. Bence çok iyi demiş. Onu bilirsin biraz deli-doludur ama keskin cevab verendir.

Kongre bitiminde anlamıştın neler olacağını, çünkü sen gerçekleri savunan devrimcilerin neferiydin bunu Agit yoldaştan öğrenmiştin. Sen Kürdistan dağlarında özgürlük yaratan bir destansı kişiliktin. Cudi dağını bağımsızlığa kavuşturan bir efsaneydin. Devir aldığın bayrağı göklerde hep dalgalandırıp durdun, direnişlerde özgürlüğü hazm edemeyen Ulu Önderin gözüne batan bir elemdin.

Kongre çıkışında Şener Yoldaşa ve Komutanım Baran'a verdiğin sözün eriydin. Evet sen hep onlarlaydın, çünkü onların gördüğü gerçekler senin gördüğün gerçeklerin öncüsüydü. Fırtınayı geçip kıyametleri görmüştün, yılmadın, korkmadın, kaçmadın!.... Tam aksine onlara ’'Ne gerekiyorsa yapılsın ve ne yaparsanız yapın benimde yanınızda olduğumu unutmayın, ben burada yalnız değil gelecek olan kıyamettede sizinleyim bu sözümüde unutmayın'' demiştin.

İşte bu sözünü birkaç kişi yalnız biliyordu!...

Kongre sonrası yaşanaları gördünmü, bildinmi, bilmemki.

Biraz toz-dumandı ilk başlar sonra koptu kıyametler. Anlatsam sana ve onlara dinlermisin...???
Gerçi anlatmıştır sana şimdi cenet bahçendeki arkadaşın Şener Yoldaş.

Ha... Bak, unutmadan selam söyle ona benden, oda bilir ya dünya malında, bu komşu bağında, gözüm yok. O Mozart kaseti artık çok emin elde, bir şey olmaz, gözüm üstünde, saklamış düzlüklerde yüreği ile nöbette tutar ona hep gece-gündüz!...

altLo hevalê bi rê
Îro çû Botanê

Ji bo evîna azadiyê
Teyr neda xebera xêrê

Stêrk ji çavên min barî
Roj li me bû tarî

Em bûn dilşewat
Hesreta te bû welat

Dilê me keliya
Bi xeyala te em hiliyan

Kêm nebû tu ji dilê me
Pey te sal bihurîn ji emrê me

Ew dinya ji me re bû hesin
Were dernê ji xewna min

Ji xwîna te baran barî li Merdinê
Kerin ket vê birinê

Z.... bû çavreşa te
Dil dabû bejna te

Bi agir te kola vî dilî
Navê te neda kesî.....

Devam Edecek....

(Değerli Okurlar yaşanan olayların daha net anlaşılabilmesi, yaşanan süreçte Ak ve Kara'nın belirginleştirilmesi Komutan Şiyarın Şahadetindeki karanlık perdelerin gün yüzüne çıkaması ve yaşanan her olayı okuyucularımızın bilmesi gerektiğine inandığım için sizlerinde isteğiniz doğrultusunda 2.bölümü yeniden yazmak için çıkardım diğer bölümde buluşmak umuduyla. Saygılarımı Sunarım.)

Dara Botan

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.