بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 16 Gul 2008

Merhaba,

Rousseau'nun „Insanlar arasindaki esitsizligin kaynagi“ adli önerdiginiz kitabi büyük ilgi ve heyecanla okudum. Maalesef aradigimi bulamadim.

Rousseau 1712-1778 yillari feodalizmin hüküm sürdügü Fransa'da yasamistir ve tespitlerini o caga göre yapmistir. Rousseau'da Marx gibi egemen siniftan igrenen birisiydi. O dönem insanlar hakkinda yazdiklarinin baska olamiyacagini düsünüyorum.

Rousseau'ya göre toplumda yasiyan insanlar kibirli ve kötüdürler. Herkes cikarini düsündügü icin birbirlerine karsi gercek yüzünü göstermiyorlar. Insanlar kötü ama tabiiasi geregi iyidirler.

Rousseau kendi dönemindeki kötü toplumu elestirmekle kalmiyor, bizzat insanlarin toplumlasmasinida kötü görüyor. Bu düsünceyle Rousseau kendi döneminde olan bu konudaki görüslerle catismada olur. Onun düsünceleri bu nedenle örnegin Kilise ve „Aciklamacilar“ tarafindan reddediliyor. Kilise icin insanlar zaten „ana-günah“liydilar. Aciklamacilar ise insanlarin dogumdan akilci, ögrenen ve toplumsal olduklarini savunuyorlardi.

Rousseau'ya göre eger insanlar Aristoteles gibi toplumsal bir yaratikdiysa (yunanca: zoon politikon) o zaman her toplumda insanlar arasinda harmoni olmasi gerekiyordu. Bu olmadigina göre – insanlar birbirini igreniyor, hirsizlik, kiskanclik, dolandiricilik, yalancilik vs. yapiyor, toplumda uyum saglamiyor- insan ancak toplumdisi „iyi“ olabilen, yani yalniz basina kalirsa, toplumdan izole edilirse iyi olabilen bir yaratiktir. Bu durumu Rousseau insanin „Tabii-durumu“ olarak belirliyor.

Hypotestik „Tabii-durum“ insanin tek icgüdü kendi kendini sevmektir (amour de soi) En az zararla kendini sevdigin icin baskasinada zarar vermiyorsun. Kendini sevmenin yaninda insanda acima (pitie) duygularida vardir. Rousseau'ya göre bu hayvanlarda da vardir. Insanin akilci, tasavvur, vicdan gibi diger yetenekleri durgundur. Insan „Tabiidurum“da kendi etrafinda dönen bir vahsi hayvan gibidir.
Tabii facialar nedeniyle insanlar türleriyle birlesiyor. Böylece kültür ve toplum olusuyor ve dünyayi kötülük sariyor.

Rousseau'nun yukaridaki az ve öz görüslerini bir iki kelimede toparlarsak:
Insan yalniz basina, tekil olarak izolasyonda yasasa tabiiasi geregi iyidir. Ama ne zaman ki toplumlasiyor, yani kendi türüyle doga facialarina karsi örnegin birlesiyorsa, kültürlesiyorsa o zaman kötülesiyor.

Iste ben buna sahsen katilmiyorum ve Rousseau bence cok yanlis düsünüyor, cünkü insanlar tek basina örnegin yasiyamazlar. Onun icin insan yapilacak en büyük iskence izolasyon ve sürgündür. Insan sosyal bir varliktir. Aile kurumu örnegin tanidigimiz en sosyal kurumdur. Erkek, kadin ile birlesir ve bunlarin sevgisinde cocuk dogar. Cocugu olmayan ciftlere aile denilmez.

Cirilciplak dünyaya gelen bir cocugun yasamasi mümkün degildir. Cocugun anne veya babasina ihtiyaci vardir. Kanimca insanlar hep kendi türüyle yasadilar. Yani ilkin TOPLULUK, (asiret) sonra TOPLUM, daha sonra SEHIR ve DEVLET olusuyor. Bu dogal bir gelismeydi.

Simdi ben söyle düsünüyorum; Insanlarin dogumdan nasilki yetenekli olani ve olmayani var aynen öylede iyi ve kötüsü vardir. [b]egitimle,[/b] herkese is, temiz ekmek ve suyu olan bir insan ruhu sukunetle dolu, huzuru yerinde “mutlu“ bir insandir. Eger esit dagilim olursa insanlarin dünyada mutlu yasamasi mümkündür. Fakat esit dagilim mümkün mü? Bu ayri bir sey. Kimine göre utopik, komünistlere göre örnegin mümkün.

Ben örnegin cok Science Fiction filmlerine bakiyorum. Bir cok film 2050 gibi yillarda oynuyor. Insanlar öyle gelismiski Uzay Gemisi var. Ama icindekiler halen yasadigimiz toplum gibi yasiyor ve davraniyorlar. Yani insani insan yapan özellikler binlerce yil gecmesine ragmen halen var. Bu baglamda ben sahsen dünyanin bir cennet olacagina inanmiyorum ama insanlarin dahada mutlu olacagi bir topluma inaniyorum. Örnegin Kürdistan'in topragi zengindir. Eger Kürdler bagimsizligi basarirlarsa ki ben buna cani gönülden inaniyorum ama Kürdistan'in ondan sonra güllük gülüstanlik bir cennet olacagina inanmiyorum, cünkü insani insan yapan özellikler oldukca insan “insan“ olarak kalacaktir. Ben insanin ilahi olacagina inanmiyorum. Zaten komünistlerde bunu söylüyor. Onlar sadece biz siniflari kaldiralim diyorlar ve insanlar arasi “SINIF“ (zengin ve fakir) olmasin, ESIT dagilim olsun diyorlar.

Nedir insani insan yapan özellikler?

Kiskanclik, kibirlik, kötülük, iyilik, cekememzlik, kendini baskalarindan iyi görme komplexi vs gibi daha onlarca sey. Insan dogumdan farklidir; kimi zekali, kimi öyle degil, kimi sanatci, kimi matematikci, kimi ne bileyim, bir orside gibi yüzlerce baska tip, biri digerine benzemez, iste bu farkliliklar bizim en büyük zenginligimiz. Ama bir devlette esit haklar mümkündür.

Siz bana; “siz politikaci“ degilsiniz dediniz. Peki ben ne istiyorum? Ben ülkemin özgürlügünü ve bagimsizligini ve ondan sonra [b]SOSYAL DEVLETIMIZ[/b] daha sonra her Kürde Kürdistanda ESIT HAKLAR ve OLANAKLAR yani Avrupa'dakinden daha iyi olsun istiyorum. Simdi cok sey veya utopik birsey mi istiyorum. Hayir. Birey inanicinda, kisiliginde, özel hayatinda özgür olsun, herkese hersey icin olanak olsun, varsin bazilari yapmasin. Hastalar ve calisamiyanlar disinda (onlara sosyal devlet direkt yardim etsin) saglam raporu olan herkese is, konut, temiz ekmek ve su verilsin, bitti. Benim politikam aslinda bundan ibaret. [b]HERKESE ESIT HAKLAR VE OLANAKLAR![/b]

Birde toplumlar ve insanin gelisimi üzerine konusunca büyük bir intervalde konusmak gerekiyor. Bugün bir mail göndermemiz 5 milyon yil (düsünebiliyor musunuz?) sonra mümkün olmus. Ben örnegin Kürdistan'in bagimsizligi diyorsam en azindan 40-50 yil sonra olabilir diye düsünüyorum.

Dinleri örnek göstereyim: Bugün hiristiyanlik 2008 yilindayken, Islam 1500, Yahudilik 5000 yasindadir. Bunlar daha gelecek binlerce yilda varolacaktir. Yani komünistlerede söylüyorum. Komünizm ancak belki 500 sene sonra mümkün olur. Ne zamanki yer alti yer üstü zenginlik kaynaklari tükendi, alternatif enerji kaynaklari bulundu ancak o zaman olabilir. Ama komünizm utopikte olsa ben olabilecegine inaniyorum, nasil ki bir dindar insan cennetin öbür dünyada inaniyorsa, bende bu dünyada mutlu bir yasam sürdürmenin mümkün oldugunu düsünüyorum. Ama bu cok uzaklarda oldugu icin simdilik ben Kürdistan ile ilgileniyorum, Kürdistan'i kurtardiktan sonra ancak dünyayi kalkmaya calisirim. Think Global Act Local!

Ayrica Rousseau'nun yasadigi dönem Marx'in yasadigi döneme benzer. Ikiside cok fakirler ve zengin siniftan, insandan nefret ediyorlar. Dogrusu ben düsmanim haric kimseden nefret etmiyorum. Sadece akilci olalim diyorum ve EGITIMLE, kendimizi Rousseau gibi yetistirerek, ama onun gibi pesimist düsünmeyerek, gelecege yönelmek. Ben OPTIMISTIM ve güzel günler bizi bekliyor.

Ben düsmanlarimizi iyi taniyorum ve olan kötülükleride görüyorum. Ama iyi insanlarda görüyorum. Sizce dünyada en cok iyi insan mi yasiyor yoksa kötü insan mi yasiyor? Bana göre iyi insan daha cok. Baksaniza 7 milyar insan, düsünebiliyor musnuz 7 milyar bir cok olumsuzluga ragmen kuzu kuzu yan yanda yasiyorlar. Arada bir kavga cikmis, bu bence cok dogal, cünkü insan zekali bir varliktir. Onun icin neslini tüketmeyecektir. Biz Kürdistan'a bakalim: Bu forumda yazilari tiklayanlarin sayisi 100-130. Yani buraya gelenlerin sayisi 250-300 bilemeden 400. Iki, üc kisinin hakaret etmesi cok mu? Lütfenin insanin iyi yönlerinide görün.

Gerisini lütfen burada okuyunuz, eger sizi ilgilendiriyorsa;

[url=http://www.alan-lezan.blogspot.com/]Kisa Hikayeler[/url]
[url=http://alanlezan.com]Uzay, Iletisim Caginda Kürdler[/url]
[url=http://alanlezan.net]Alan Lezan - Kürdistan üzerine Politik yazilar[/url]

TOPLULUK: Insan sosyal bir varliktir. Cirilciplak dünyaya ayak basan bir insanin bebeginin yanliz yasama sansi yoktur. Böylesi bir bebegin bir anne vaya babaya ihtiyaci vardir. Bu zaruri birlesmeye aile kurumu ya da toplulugu deniliyor. Bir dernek toplulugu ya da ayni görüs cercevesinde birlesen spor veya baska aktivite topluluklarini da sayabiliriz. TOPLUM toplulugun bir üst kademesidir. Asiret, etnisite örnegin birer toplumdurlar. Toplumda insanlar kendi yandaslari ile birlesmis bilinclice ortak amaca yürümeyi esas almistir. Üretim araclari, din, dil, töre ve adetlerin kurumlasmasi toplumlarin en büyük özellikleridir. Politik, sosyal ve ekonomik olarak beraber yasiyan insan topluluguna da denilir. Bir Portekiz, Alman, Ingiliz veya Kürdtoplumu gibi. SEHIR: Latince CIVITAS, Pazar ya da alisveris merkezi anlammina gelirken, fransizca CITE ve Ingilizce CITY ise yunanca POLIS anlaminda kullaniliyor: CIVITAS haric digerlerinin asil amaci sosyal organizasyon ve mekanliga bicim vermek ve toplumun politik görüsünü ifade etmektir. Örnegin AKROPOLIS SEHIR-DEVLET anlamina da geliyor. Sehirler ticaret ve pazarin olmasi nedeniyle doguyorlar. Sehir kelimesinin ya da sehir toplumunun dogusu politik toplum, daha dogrusu geleneksel toplumdur. Bu su anlama geliyor: SEHIR = ÖZGÜRLÜK ORTACAGDA SEHIR DENILDIGINDE ILK AKLA ÜNIVERSITE, YENI POLITIK DÜZEN; YENI DÜSÜNCELER, ÖZGÜR HAREKET ETME, ÖZGÜR INITIATIVE VE HERSEYDEN ÖNCE TICARET ÖZGÜRLÜGÜ (PAZAR) GELIRDI. TAMDA BU ZAMANDA PAPAZLARIN DINI GERI TEPIYOR VE HEM LAIZIZM DOGMUS OLUYOR HEM DE INSAN HAKLARI = CITOYENNETE. DEVLET: Latince status = durmak, nüfus, durum, hal, vaziyet, anayasa, yasama hali, onur anlamina geliyor. Sehir bir ticaret merkeziyken, devlet bir kontrol kurumudur ve insan haklarindan sorumludur. SEHIR-DEVLET-LAIZIZM-INSAN HAKLARI (= CITOYENNETE )'nin orta-caga denk gelmesi tesadüf degildir. Bilindigi gibi orta cagda büyük din baskisi vardi. Laizizmi savunanlar RADIKAL Kilise ve devletin ayrilmasini istiyorlardi. Özetlersek: Ilkin topluluklar, sonra toplum ve sehirler (pazar-ticaret) derken devlet olusuyor. Hiristiyan dinsel baskiya karsi tepkiden laizizm ve insan haklari ile karsilasiyoruz. Laizizm yukarida da belirtildigi gibi dinin devletten koparilmasini RADIKAL isteyenlere denilir. Türkiye ve Kürdistan'da böyle bir akimin olmayisi üzücüdür. Buna karsin Sekularizm (latince saecularis) kilisenin egemenligine son verip doga ve insani üniversell incelemeye denilir. Örnegin Renaissance'da sanat kilisenin himayesinden cikarilarak bizzat halki temsil eden devletin himayesine sokuluyor. CIVITAS, yani SEHIRler Devletlerin aynasidir. Istanbul ve Ankara'yi örnegin bir New York, London, Paris ile kiyasladigimizda Istanbul ve Ankara'nin pek de gelismedigini görüyoruz. Diger yandan Amed'i Istanbul; Paris, London ve New York ile kiyasladigimizda Amed'in cok, cok daha gerilerde oldugunu görüyoruz. Amed sahipsizdir ve devleti olmayan bir ulusun sehiridir. Onun icin cok fakir ve bakimsizdir. Bu politik bir olaydir. Bir laik ve demokratik Kürd devleti olsaydi Amed böyle mi olurdu? Hepsinin elbette kendilerine göre bir hikayeleri vardir. Fakat bilim ve demokrasinin gelismedigi, laizizm ve sekularizmin, insan haklarinin olmadigi bir despot devletin egemenligi altindaki sehirler ve insanlar gelisebilir mi? Bunu ben sadece TC icin demiyorum, bu bütün Orta Dogu, Asya'nin bir kismi ve Afrika icinde gecerlidir. Sadece bu nedenlerlede olsa Kürdler laik, demokratik devletlerini kurmalidirlar. Yukaridada görüldügü gibi, ilkin TOPLULUK, sonra TOPLUM, Daha sonra SEHIR ve DEVLET olusuyor. Bir TOPLUM olan KÜRDLERin DEVLETlesmesi tarihin dayattigi bir zorunluluktur.

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.