Ahmet Muhtar Paşa “Özellikle Beyazid Kolordusu refakatinde olan Hemawend Kürd atlılarının gerek bizim, gerek düşman köylüleri hakkında reva gördükleri mezalim ayyuka çıkmışsa da hep anonim kaldığından şahsi tayin ile faili cezaya çarptırmak mümkün olmazdı” diyor.(Ahmet Muhtar Paşa, age, Cilt II, sayfa 213)
Bilindiği gibi o dönem Kürdistan Kadiri tarikatının en önemli şahsiyeti Suleymaniyeli Kak Ahmedê Şêx tir. Savaş başlamadan önce Sultan Abdülhamid savaşta desteğini almak için onu İstanbul’a davet ediyor. Kak Ahmedê Şêx kendisi değil, Seyyid Muhammed Mufti’yi temsilcisi olarak İstanbul’a gönderiyor. Seyyid Muhammed Mufti, Kak Ahmedê Şêx adına savaşa katılacaklarına dair söz veriyor. Savaş başladığı zaman Kak Ahmedê Şêx, Hemawend aşiretinin mensuplarının da içinde yer aldığı Kürd savaşçılarını Şeyh Said(Şeyh Mahmud’un babası) önderliğinde Beyazid’e savaş cephesine gönderiyor.(M. Emin Zeki, Tarikhi Suleymaniye, sayfa 224)
Ahmet Muhtar Paşa „Hemawendlerin“ olumsuzluklarından ve cezalandırılmaları gerekiyordu dediği zaman doğru söylemiyor. Tam tersi yaşanıyor. Savaştan sonra Hemawendlerin savaşta gösterdikleri başarılardan dolayı Sultan Abdulhamit tarafından kendilerine Bazyan mıntıkasını hediye ediliyor: „Hemawend aşireti Osmanlılarla omuz omuza savaştı........... Savaşta eşsiz başarılar elde ettiler. Bundan dolayı Sultan Abdulhamit Bazyan mıntıkasını kendilerine hediye etti.(Dr. Abdullah, Alyaweyi, Kurdistan le Serdemi Dewleti Osmani da, Silêmanî-2004, sayfa 92)
Bir çok yabancı kaynağın “Beyazid’te Hıristiyanlar katliamdan geçirildi” şeklindeki iddialar doğru değildir. Beyazid’te Hıristiyan olarak Ermeniler yaşıyorlardı. Daha önce Vahan Minasyan( Bardizaktsi)den aktardığım gibi “Kürdlerle Ermeniler Rus ve Osmanlılara karşı birbirlerini koruyacaklarına dair anlaşıyor”.
Fakat, Ermeni generali Der Ğugasof önderliğinde Rus orduları Beyazid’e girdikleri zaman Kürdlere karşı katliamlar yapıyorlar. Ermeniler antlaşma bozuldu Kürdler gelirlerse intikam alırlar mantığıyla Maku’ya taşınıyorlar. Vahan Minasyan 22 gün süren Beyazid savunması sırasında ölen Ermenilerin sayısını 90 cıvarında olduğunu yazıyor. Zaten Vahan Minasyan hemen savaşın ardında bölgeye gidiyor.
Aslında Şeyh Ubeydullah Nehri ve diğer Kürd ileri gelenleriyle Osmanlı generalleri arasında yaşanan sorunların kaynağında Kürdlere karşı düşmanca davranmalarında, Kürd savaşçılarına erzak ve elbise verilmeyişi ve Şeyh Ubeydullah’a karşı saygısızlıklar yatıyor.
Ahmet Muhtar Anılarında Şeyh Ubeydulah’ın savaş alanıne terketmesi şöyle değerlendiriyor: “Bu zat hakkında evvelce dahi çeşitli telgraflar alınmış ve her birine lüzumlu cevap yazılmıştı. Hatta birinde : ‘Şeyh efendiyi müritleri hanesinde otururken daha fazla seviyorlar’ denilmişti. Şeyh meselenin başlangıcında elli bin atlıyla harbe geleceğini vilayet kanalıyla İstabul’a vadetmiş, gerçi binbeşyüz kadar atlı ile Beyazid Kolordusuna gelip hizmete de yeltenmemiş değilse de faydasından fazla zararı olduğu görenlerin malumuydu. Sonraları güya hakkında yapılması lazım gelen hürmette ve askerlerine bakmada kusur gösterildiğini ve müzaçsızlığı vesile ederek çekilip gittiği dahi malumdur.(Ahmet Muhtar Paşa, age Cilt II, sayfa 142)
Ahmet Muhtar Paşa’dan yaptığım alıntıda altını çizdiğim paragrafta Şeyh Ubeydullah’ın gitmesinin gerekçelerinin bazıları mevcuttur.
Ahmet Muhtar Paşa Şeyh Ubeydullah’ın “1500 atlı ile geldiğini” yazarken doğruyu söylemiyor. Çünkü kendisi aynı kitabın bir başka yerinde ise “Şeyhlerden halife Fehmi efendi 550, Şeyh Abdullah Efendi(Şeyh Ubeydullah olacak-Aso)nin 3800, Şeyh Hamza Efendi’nin 800, Şeyh Celaleddin 1440 kişi” geldiğini yazıyor. (Ahmed Muhtar Paşa, age, cild 1, sayfa 152)
Ahmet Muhtar Paşa bir yer de 1500 atlı ile geldi ve diğer bir yerde 3800 atlı ile geldi demekle ne yazdığını dahi göremiyor. Yalanlara dayalı tarih yazımı budur. Aslında Ahmet Muhtar’ın burada saydıkları Halife Fehmi, Şeyh Celaleddin ve Şeyh Hamza gibi Kürd şahsiyetlerin hepsi Nakşibendi tarikatına ve Nehri Şeyhlerine bağlıydılar. Ayrıca sık sık isimleri geçen Haydaranlarda öyle.... Zaten hepsi savaş alanını birlikte terkediyorlar.
Aslında Kürdlerin toprakları savaşı alanı olduğundan dolayı Kürdler büyük bir felaketle karşı karşıya kalmışlardı. O ortamı en iyi özetleyen Kars’ın Köprü köyünde bir Rus gazetecisiyle konuşan bir Kürd’ün anlatımlarıdır. Kürd şöyle diyor: “Ah!! Yaman geldi Osmanlı, yaman. Hamza’mı aldı götürdü, bütün mallarımı götürdü. Atlarımı götürdü. Rus geldi, buğdayımı, arpamı alıp götürdü. Evet Rus aldığının parasını ödedi. Fakat, ben şimdi parayı ne yapayım? Bana ve çocuklarıma ekmek için buğday ve üç-beş davarıma arpa lazım. Bunu şimdi parayla bulmak mümkün değil.(Halfin, age, sayfa 75)
Savaş cephesinde olan Kürdlere gelince “Kürd askerler , köylerdeki ailelerinin perişan durumları yetmezmiş gibi orduda çeşitli olanaksızlıklarla karşı karşıyaydılar. Osmanlı , onların yiyeceklerini bile vermek istemiyor ve onları , ihtiyaçlarını temin için kendi olanaklarıyla başbaşa bırakıyordu. Bu durum ise Osmanlı subaylarıyla Kürd Kumandanları arasında tartışmalara neden oluyordu. 12 Temmuz 1877’de Kürd Kumandanlarından askerlerin hırsızlık ve talan gibi hareketlerine engel olmasını istiyen Ferid Paşa’ya Şeyh Ubeydullah şöyle diyordu:
‘Ben iddia edilen nahoş olaylar üzerine duracağım ve gereken tedbirleri alacağım. Fakat, tarafımdan delillerle sabit olunmuştur ki, bazı Osmanlı subayları 7-8 gündür askerlerimizi bütün yiyeceklerden yoksun bırakmışlardır. Umut ediyorum ki, siz bu durumda gereken müdahaleyi yapar ve bu hususlara son veririrsiniz”(Halfin, age, sayfa 76)
Açıkca görülüyor ki, ve Şeyh Ubeydullah’ın da “sabit bir şekilde tespit ettiği” gibi Kürdlere karşı ayırım yapılıyor 7-8 gün erzak dahi verilmiyor. İşte burada Şeyh Ubeydullah Kürdlerin kumandanı olarak yaşanan sorunları gündeme getiriyor.
Yıllarca Şeyh Ubeydullah’a katiplik yapan ve yaşanan olayların canlı tanıklarından biri olan Güney Kürdistanlı şair Wefayi( Anılarını Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyyid Abdulkadir’in istemi üzerine yazmış) anılarında Kürdlerin savaştan çekilmesine bir başka neden daha ekliyor. Wefayi şöyle yazıyor: “ Osmanlı bazı yönetici ve komutanlarının iki yüzlülüğü, altan alta dünya malı için Ruslarla ilişkiye geçip ihanet etmeleri neticesinden Ardahan, Beyazid ve başka yerler Rusya’ya bırakıldı, yenilgi alınıp geri çekildi. Bunun neticesinden Şeyh Ubeydullah mecbur kaldı, askerlerine izin verdi ve Van yoluyla Nehri’ye döndü.(M. Hame Baqi, age, sayfa 64)
Devam edecek