Skip to main content

Güney Kürdistan'daki Gelişmelerle İlgili Xecê İle Röportaj(1)

Değerli Okuyucular,

Ülkemizin Güney ve Özgür parçasında son dönemlerde çok ciddi gelişmeler yaşanıyor. Ne yazık ki biz Kuzeyli Kürdler orada yaşanan ve hepimizin kaderini doğrudan ilgilendiren tarihsel gelişmeleri net bir biçimde mercek altına alamıyoruz.
Güney Kürdistan’daki gelişmelere dair farklı değerlendirmeler ve düşünceler var. Bu gelişmeleri biraz daha yakından öğrenmek için Hevala Xecê( Hawrê Xecê-Hatice Yaşar) ile bir söyleşi yaptık.
Bu söyleşinin ilk bölümünü yayınlıyoruz.

Aso Zagrosi

Aso Zagrosi: Xecê, sen 40 yılı aşkın bir süredir Kürd ulusal kurtuluş hareketinin aktif üyelerinden birisin. Kürdistan’ın her parçasında dağ dahil siyasi arenanın her alanında tüm Kürdistanlı kadrolarla çok sıkı ilişkilerin oldu ve bu ilişkilerin hala devam ediyor. Yıllardan beri de Güneyde yaşıyor ve Sleymani üniversitesinde ders veriyorsun. Güney Kürdistan'da yaşanan olayları çok yakından ve bire bir yaşama olanağın var. Son gelişmelere ilişkin olarak seninle bir röportaj yapmak istiyorum.

İlk sorum: Gorran Hareketi'nin 29 Ocakta yayınladığı ve 7 maddeden oluşan beyannamesini nasıl değerlendiriyorsun?

Xecê:Siyasi programına katılalım, katılmayalım, Gorran hareketi Kürdistan’ın Güneyinde meşru ikinci siyasi güçtür. 18 yıldır siyasi iktidarı ve tüm avantajlarını elinde bulunduran YNK ve KDP nin oluşturduğuListi Kurdistani karşısında katıldığı son parlamento seçimlerinde 25 milletvekilliği kazanmıştır. 2. Büyük siyasi güç olmuştur. Böylece memleketimizin Güneyi ilk kez parlamentoda muhalefet eden bir siyasi grup ile tanışmıştır. Tüm demokratik ülkelerde muhalefet nasıl davranıyorsa Gorran grubu da parlamentoda seçmenlerine verdiği vaadlere uygun davranmaya çalışmıştır. İlk olmanın neden olduğu acemiliklere rağmen kitlelerin hoşnutsuz olduğu alanlarda halkın yanıbaşında olmaya çalışmış ve de medya araç gereçlerini aydınlara açmıştır.
29 Ocakta yayınladığı beyannamesi ise; halkın içinde tartışılan konuların siyasi bir proje olarak iktidarı elinde tutan siyasi gruba sunulmasıdır. Her demokratik ülkede sık sık karşılaşılan bir siyasi reflekstir.
Herhangi bir demokratik ülkede hatta Türk parlamentosunda bile, defalarca benzer ve daha da ileri taleplerin muhalefet tarafından defaen kitlelere sunulduğunu hepimiz biliyoruz.

Aso Zagrosi: Gorran'ın bu açıklamasına karşı Kürdistan Başkanı, Kürdistan Hükümeti, Kürdistan Parlamentosu, Kürdistan Başkan'ının başkanlığında toplanan 19 parti, YNK ve KDP Politbüroları ayrı ayrı açıklamalar yaptılar. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsun?

Xecê: Uzun süre iktidarda kalmak malesef insan türünün duyu organlarını işlemez hale getiriyor. 6. his bir yana 5 asli duyu organı da dumura uğruyor. Ve de bir siyasi için en onulmaz hastalık olan MAĞRUR olma hastalığına duçar olmalarını sağlıyor. Her hangi bir köy çeşmesinin etrafında toplanan kadınların rutin sohbetini bir yana bırakalım, YNK ve KDP merkez kadrolarıyla 10 dakika konuşmak yeter. Gorran’ın açıklamalarından daha fazlasını duyarsınız. Kurmanci Xwaruda bir laf var „bo mın rehmete bo to ibrete“ derler. Bana göre; erken seçim talebi dışında, Gorran’ın ileri sürdüğü diğer 6 talebi ile ilgili olarak Zaxo’da herhangi bir taxi şoföründen de farklı bir talep duyulmaz.
Bu nedenle, bu açıklamaları, uzunca bir süredir iktidarda bulunan bir siyasi sınıfın, nasıl da; birer ferdi oldukları bir halktan uzaklaşabildiklerinin talihsiz itirafları olarak görüyorum... Siyasi iktidar temsilcileri bu beyannameyi hafife almak yerine demokratik bir refleks gösterebilseler ve her maddeyi tek tek tartışmaya açabilseler idi, internet sayfalarında gözlerimize sokulan kanlı Kürdistan bayrağı fotoğraflarını görmezdik.
Memleketimizin güneyinde Kürd halkı 17 Şubattan bu yana bu tür resmi açıklamaları asla ciddiye almadığını gösterdi. Nitekim 23 Şubatta Kürdistan parlamentosunun olağan üstü toplantısında Gorran siyasi hareketinin bir çok talebi meşru talepler olarak kabul gördü...

Aso Zagrosi: Partilerin açıklamaları ve basın savaşının ardında Nawşirwan Mustafa bir dizi partiyi „kartoni“ ve bir dizi gazeteci ve aydını da iktidar „saldır dediği zaman saldıran dur dediği zaman duran“ maaşlı memurlar ilan etti.. Bu tespitin ne kadar doğruluk payı var?

Xecê:18 yıldan bu yana varlığını sürdüren Kürdistan Parlamentosunda ilk siyasi muhalefet grubu Gorran’dır derken tam da bunu söylemek istiyordum. Sayısını benim bile tam olarak sayamayacağım bir yığın eğilim sürekli olarak Kürdistan siyasi arenası ve parlamentosunda yer aldılar. Kuzeyli okur-yazar ve siyasi sınıf ile karşılaştırıldığında Güneyli Kürd siyasileri daha bir Kürdçe düşünür ve Kürd realitesini hesaba katarlar. Genel olarak dayatma değil de konsesyüs yolunu seçerler.
1964 siyasi ayrışmasından itibaren karşı karşıya kalan ve bu gün YNK ve KDP olarak adlandırabileceğimiz bu 2 genel siyasi hat; cahşlar dahil anarşizmden siyasi radikal islami hareketlere kadar tüm siyasi arenayı kontrol altına aldılar. Bütün bu siyasi hareketler YNK ve KDP arasındaki güçler dengesinde zamanı geldiğinde sahneye sunulan hareketler oldu.
Bu gerçekliği ben 10 yılda farketmiş isem son derece doğaldır ki bu siyasetin tepesinde yer alan Noşirwan rahat bir biçimde alenen dillendirebilsin. Kürdler „mer meran dınase“ derler. Anam da, „Köre kör deyince niye hatırı mı kalır?“diyordu. Bu bir inkar edilemez gerçeklik; Kürdistan da YNK ve KDP ve de her ikisinin kontrolünde hareket eden siyasi varyantları hep var oldu ve varolmaya devam ediyorlar. Kürd baharı öncesinde peşmergeye kan kusturan ve hatta enfal jenosid girişimi sürecinde aktif rol alan cahşlar bile bu 2 siyasi hareket arasında bölünmüştü. Enfal sürecindeki aktif rolü nedeniyle Bağdat mahkemesi tarafından insanlık suçu işlediği gerekçesi ile hakkında tutuklama kararı çıkan Koye’den Kör Qasım Ağanın hala Hewler’de ağırlandığı tüm yayın organlarında yer aldı... Doğru bu 2 siyasi hareketin siyasi varyantları, cahşları ve tabii ki kalemşorleri de var. Ve bunu da hepimizden iyi Noşirwan bilir.
YNK ve KDP yöneticileri kendilerine rağmen; siyasi arenada yeni bir dil ile tavır belirlemeye çalışan bu yeni hareketi gerçekten de çoüu kez anlamakta güçlük çekiyorlar. Memleketimizin bu parçasında demokratik mücadele geleneği hatta parlamento içi mücadele geleneği bile henüz çok yenidir.
Gorran hareketinin katıldığı ilk 25 Temmuz 2009 parlamento seçimlerinde kullandığı dil ile 7 Mart 2010 seçim sürecinde kullanılan dil karşılaştırıldığında özellikle de resmi olmayan medya incelendiğinde demokratik mücadele konusunda ne kadar büyük bir mesafe katedildiği ve bu yeni dili oluşturan kavramların seçimine nasıl özen gösterildiği görülecektir.
Başta birbirlerine karşı olmak üzere kıran kırana bir silahlı mücadele geleneği sonucu Kürdistan gerçekliğinin dayattığı hassas bir uzlaşmaya ulaşan bu 2 güç yeni bir siyasi güç hem de silahsız olduğunu ilan eden bir siyasi güç ile dialog kurmanın yeni diline yabancı. Daha önce siyasi arenada var olan gruplara karşı ellerinde; paranızı keseriz, yönetim kademelerinde mevkii vermeyiz veya en önemlisi ‚biz savaşırken siz neredeydiniz?’ benzeri argümentleri vardı. Bu yeni hareketin ileri gelenlerinin tümü daha yolun başında iken ‚hiçbir resmi mevkii istemiyoruz, halka hesabı verilmeyen ve hakkımız olmayan hiçbir maddi yardım istemiyoruz diyerek seçimlere katıldılar. Son argümentü ise Noşirwan başta olmak üzere Gorran hareketi içinde yer alan kadrolara karşı, Mam Celal ve Kak Mesud dahil hiçkimse ‚biz savaşırken siz neredeydiniz?’ diyerek öne süremezdi.
YNK ve KDP strajejik anlaşmasında ilk ilke birbirlerine karşı hiçbirşey söylememeleri ile ilgili. Yani YNK ve KDP uygulamaları ile ilgili olarak birbirlerine karşı hiçbirşey söylemeyecekler....Eğer herhangi bir olumsuzluk varsa kapalı kapılar ardında çözülmelidir anlayışı egemen kılınmıştı. Çoğu kez polit-büro üyeleri bile dışlanarak 2 genel sekreter kendi aralarında 30 milyonluk bir halkın kaderine karar veriyordu. Dağda belki geçerli olan bu prensip 18 yıldır parlamentoya sahip bir ülkede, 200 yıllık kazanımları tehdit eder hale gelmişti. Çünkü Kurd halkı bu gün sahip olduğu kazanımların kendi kanı ve canı pahasına elde edildiğini biliyor ve bu konuda kendisini kimseye borçlu hissetmiyor. konuşuyor... Kürd halkı dinamik siyasi bir halktır, dünyaya ve her türden yeniliğe kendi bünyesine uygun bulduğu oranda açıktır. Rızgari kelimesinin yanına sürekli olarak AZADİ yi de ilave etmiştir. Kürdistan bayrağı ve Ey Reqip var olsun ama nasıl bir ülkede varolması gerektiğine dair mutlaka bizim de söyleyeceklerimiz dinlenmeli dedi ve diyor Kürd halkı...Kürd halkı Saddam’ı söküp attığı günden bu yana her yerde ve her fırsatta nasıl bir Kürdistan’da yaşamak istediğini ilan ediyor. Bir günlük bir Dıhok ziyaretinde sıradan bir turist bile konuşan Kürdleri duyar.

Noşirwan Mustafa ve içinde yer aldığı siyasi hareket; Kürdistan’da KDP ve YNK yöneticileri dahil hemen hemen herkesin tartıştığı problem-talepleri yüksek sesle dillendirdi ve farklı olarak çözüm arayalım dedi.

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan'da son yaşanan tartışmalarda KDP'nin basın ve yayın organlarında Nawşirwan Mustafa'nın „ Qasimo'yu öldüren İran'ın Qudus Kuvvetleriyle gizli görüşmeler yaptığı“ yazıldı. Bir dizi kuzeyli Kürd çevreleri bu iddia yi kullandılar. Sence Nawşirwan Kürdistan kazanımların yok etmek istiyen İran'ın adamı mıdır?

Xecê:Türkçede „dinime laf eden....“ diye başlayan bir deyiş vardır. Bu konuda sadece bu sözleri söyleyip cevap vermek mümkün ama yine de okuyucuya saygıdan dolayı kısaca görüş belirtmek isterim. Bu sözlerin KDP’nin herhangi bir yetkilisi tarafından telafuz edilmesi bir yana akıllarından bile geçiririlemeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Sıradan ve Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinden bi haber Güney’de YENİ MODEL işgüzarlardan birinin sarfettiği talihsiz sözlerdir, diyelim. Kürd siyasi arenasında 40 kişiyiz ve hepimiz birbirimizi iyi tanırız. Noşirwan Mustafa da son 50 yılda Kürd siyasi arenasında her yanıyla tanınan biridir. Siyasi tezlerine yandaş olunur veya olunmaz ama dost da düşman da Noşirwan Mustafa’nın birilerinin adamı olmayacağını bilir. Ayrıca Noşirwan Mustafa’nın içinden geldiği siyasi gelenek de Kürdistan’ın diğer parçalarından ulusal kurtuluşçuları düşmanlarına pazarlamak-teslim etmek örneğine rastlanmamıştır. Bu nedenle bu sözleri, panik halindeki bir işgüzarın zırvalaması diyerek geçiştirelim...

Aso Zagrosi: Bugün Güney Kürdistanlı partilerinin bir çoğunun Tahran, Ankara ve Şam’da temsilcilikleri var. Partiler devletlerle ilişkiye geçiyorlar.. Neden Güney Kürdistan Parlamentosu bir karar çıkarıp bu ilişkileri yasaklamıyor.. Ben partilerin partilerle ilişkilerinden değil, devletlerle ilişkilerden söz ediyorum.
Xecê:Gorran hareketinin parlamentoda yer aldığı günden bu yana; parlamentoya işlerlik kazandıralım demesinin nedenlerinden birisi de tam da bu konudur. Karar çıkarmak bir yana parlamentoda sahip olunan çoğunluğa dayanılarak tartışmalara bile izin verilmiyor. İlk skandal yeni hükümetin kurulması akabinde; iktidar da bulunan Partilerden birinin bir polit-büro üyesinin, yeni başbakan Berhem Salih’e haber bile vermeye gerek duymadan bir kaç bakanı da yanına alarak türk başbakanı ve yetkilileri ile görüşmeler yapması ve bu konuda hiçbir açıklama yapmaya gerek duymaması ile ilgili olarak patladı. Tüm özgür medya kitlelerin rahatsızlığını günlerce tartıştı ama iktidar partileri, parlamento dahil hiçbir yerde konu ile ilgili herhangi bir biçimde açıklama yapmaya gerek duymadılar. Dolayısıyla bu gün kitleler ‚seffaflık istiyoruz’ derken, komşu devletler ile neler konuşuyorsunuz bilmek istiyoruz diyorlar...

Aso Zagrosi: 17 Şubat günü Güney Kürdistan'ın Suleymaniye şehrinde büyük bir gösteri yapıldı. Gösterinin ardından bir grup KDP'nin 4.Liq'nın önüne gittiler ve binayı taşladılar. Ardından KDP 4.Lıq korumaları kitlenin üzerine ateş açtılar, bir genç öldü ve 57 kişi yaralandı. 17 Şubat'tan beri Suleymaniye sistemli yürüyüş ve gösterilere sahne oluyor. Yürüyüşler Kürdistan'ın diğer şehirlerine de yansıdı..
Bu yürüyüşleri nasıl değerlendiriyorsun? Göstericilerin talepleri neler? Kimler bu gösterilerin arkasında? 4.Liq'tan kitleye açılan ateşi nasıl değerlendiriyorsun? Hewler'de Zeravani güçlerinin Suleymaniye'ye getirilmesini nasıl değerlendiriyorsun?
Kürdistan Hükümetinin, diğer resmi kurumlarının, partilerin ve toplumun farklı kesimlerinin bu yürüyüşlere karşı yaklaşımı ne?

Xecê:Benim fazla bir şey söylememe gerek var mı? Daha ilk kitlesel tepkide, halkın yıllardır tartıştığı ve son 2 yıldır Gorran hareketinin siyasi arenaya taşıdığı bir kaygının ne kadar ciddi boyutlara varabildiğinin tanığı olduk. Demokrasi yandaşları; siyasi partilerin denetimindeki askeri güçlerin adı peşmerge bile olsa ülkemizde demokrasinin tepesinde sallanan demoklesin kılıcı rolünü oynadığını her fırsatta tekrarladılar. Hatta bizim Kuzeyli okur-yazar ve siyasi sınıf bile sık sık peşmerge güçleri birleştirilsin nakaratını tekrarladılar. Birleşsinler ama nasıl ve kimin denetiminde olsunlar, biz de asla gündeme gelmezken, Güney’deki demokrasi yandaşları bir süredir tam da bu konuyu tartışıyorlar.
İstihbarat ve güvenlik güçleri siyasi partilerin tekel ve denetiminden mutlaka çıkarılmalıdır deniyor. Daha anlaşılır olsun türkçeye tercüme edeyim; ordu kışlasına dönsün’ deniyor. Bu gün YNK ve PDK polit-bürolarının denetiminde ve tekelinde olan bu silahlı güçler birleştiğinde sadece ve sadece bu siyasi gücün çıkarlarını korur ve her türden demokratik gelişmeyi ezmeyi görev haline getirirler deniyor.
Geçen Mayıs ayında Selehaddin Üniversitesinde 100’lerce ‚güvenlik’ görevlisi, öğrenci ve hocanın gözleri önünde kaçırılıp-katledildikten sonra bir yol kenarına fırlatılan 23 yaşındaki Serdeşt Osman olayında 10 larca parlamenterin ve binlerce katılımlı protesto gösterilerine rağmen hükümet ve güvenlik güçlerinin vurdumduymaz tavırları bu tehlikenin sadece birkaç aydının kaygısının çok ötesinde olduğunun sinyallerini vermişti.
17 Şubat günü iktidarda bulunan bir siyasi partinin bürosundan göstericilerin otomatik silahlarla dakikalarca taranması 50 nin üstünde göstericinin yaralanması ve 14 yaşında bir çocuğun katledilmesi demokrasi güçlerinin dile getirdikleri kaygılarında ne kadar haklı olduklarını kör gözlere bile ayan etmelidir.
KDP bürosunun taşlanmasını ilk protesto eden Gorran hareketi sözcüsü Mıhemed Tewfiq olduğu halde, anında Gorran’ın Soran, Hewler ve Şaqlawa bürolarının yerle bir edilmesi...(Allahtan Gorran grubunun kitleyi tarayacak silahlı güçleri olmadığından bu 3 yerleşim birimi de kann gölüne dönüşmedi) Sleymani’de varolan 10 binlerce peşmergeye rağmen KDP’nin kontrolündeki Zerewan güçlerinin büyük bir aceleyle Sleymani’yede konuşlandırılmak istenmesi. Hem de başbakanın bile haberi olmadan... Daha ilk günden yaşanan bu olumsuz gelişmeler, memleketimizin Güneyinde silahlı güçlerin siyasi partilerin denetiminde olmasının Güneydeki kazanımlara karşı nasıl yıkıcı bir tehdit oluşturduğunu gösterdi.
İktidar da bulunan siyasi güçlerin ilk gece yaptıkları arrogant açıklamalar kitlelerin daha bir öfkelenmesine neden oldu. Böylesi durumlarda kan Kürd halkının öfkesi açısından yangına benzin dökülmesi etkisi yaratır ve tüm Kürd düşmanları bu gerçekliği itiraf ederler. Ama malesef iktidar öylesine gözleri karartmış ki daha dün mitiglerde göğsünü kurşunlara siper edenler yeni kendilerine kurşun sıkıyorlar. Kitlelerin kararlı direnişi karşısında ilk gecenin arogant tavırları terkedilmeye başlandı Çünkü;

Halk, Zerewan ve diğer peşmerge güçlerine asıl bulunmaları gereken adresleri göstermekten imtina etmedi. Neçirwan Barzani ve Berhem Salih’in açık desteğine rağmen KDP bürosunun Suleymaniye sorumlusu görevinden alındı ve daha sonra da parlamento olağanüstü toplanarak göstericilerin taleplerinin itirafı olan 17 maddelik kararları onayladı.
Toplumun her kesiminden olan göstericilerin talepleri genel olarak KDP ve YNK önderlerinin bile her fırsatta itiraf ettikleri zaafların artık giderilmesi için somut adımların atılmasıdır.
-İstihbarat ve güvenlik güçleri birleşsin ama herhangi bir siyasi gücün denetiminde olmasın, Kürd halkının güvenlik güçleri olsun.
-18 yıldır, iktidarda olan bu 2 siyasi parti halkın ortak malı olan kurumların üzerindeki tahakkümünü terketsin.
-Kürdistan bütçesi, gelirleri ve özellikle petrol anlaşmaları iktidarın tekelinden çıkarılsın. Kapalı kapılar ardında imzalanan antlaşmalar , en azından parlamentonun denetimine sunulsun.
-Demokratik bir anayasanın hazırlanması ve tüm halkın sivil kurumlar dahil bu anayasa taslağı ile ilgili tartışmalara katılması.
-Kadınlara yönelik ayrımcı yasaların ortadan kaldırılması.
-En yetkili ağızların pelesenk haline getirdikleri yolsuzluk-adamkayırmacılık (gendeli) uygulamalarına karşı artık somut tedbirlerin alınması.
-YNK ve KDP’nin kendi mülkiyetlerine geçirdikleri kamu arazi ve binalarının kamuya devredilmesi...
-ve en öne çıkan slogan; sosyal adalet....ve dadperweri....
Talepler en genel hatları ile bunlar... Bu talepler etrafında kitleleri kim meydanlara sürüyor sorusuna teşbihte hata olmaz diyerek, Guerneca tablosunun ilham perisini Pikasso’ya soran şahsın aldığı cevabı tekrarlamak gerek.
Mam Celal ve Kak Mesud başta olmak üzere Kürd ulusal kurtuluş hareketinde yer alan herkes-hepimiz bu gösterilerin arkasında duruyor ve bu gösterilerden sorumluyuz.
Yıllarca özgürlükten-demokrasi den ve Kürdistan’ın yer üstü ve yeraltı kaynaklarının nasıl talan edildiğinden bahsettik. Özellikle petrol ve petro-dolar Kürd halkına aittir dedik. Sonuç da halkımızı ikna etmişiz ki Bu halk artık üşenmeden petrol taşıyan tankerleri sayıyor ve bu para nerede diye soruyor. Yan Kurdistan yan neman denerek enfallere göğüs geren halk bu gün „Niye Kürdistan bir avuç insana Neman ise milyonlara kaldı“ diyerek meydanları dolduruyor.

Devam edecek

Anonymous- Kritiker (not verified)

Tue, 2011-03-01 22:18

Benim Bu Röportajdan okudugum ve anladigim ilk izlenim; Xecé sanki Goran hareketinin "genelsekreteri" gibi  yorum ve görüs belirtmesidir... Xecé bagimsiz bir Aydin sifatiyla degil, muhalif Partinin sözcüsü gibi olaylara yaklasim gösteriyor... Bu 1. bölümdeki Röportajda Xecé "bagimsiz" Aydin sifati tasimiyor maalesef, ve 2. bölümün nasil olacagi hakkindada anafikir veriyor...

Xece harikalar… (not verified)

Wed, 2011-03-02 17:58

Xece'nin soylediklerinin hepsi dogru. Xece elestilecekse bunlari soyledigi için degil, elestirdigi o sistemin bir parçasi oldugu için elestirilmeli. Yillarca kendisi ve arkadaslari siyasi iktidarin bazi olanaklarindan guzelce faydalandilar  (Avrupa'dan giden dostlari "bize tahsis edilen aracimizla...." balayip YNK yardakçiligiyla devam eden "Kurdistan anilarini" bu sitede yazdilar).  Xece'nin hali PKK'den ayrilanlarin "ben tertemiz" "Apo kapkara" haline çok benziyor. Madem guney boyle idiyse (olmasaydi dunya yolsuzluk sampiyonu olmazdi) simdiye Xece harikalar ulkesindeydi, yeni boyle odu degil mi. Yutmazlar, samimi olmak gerekir.

yok (not verified)

Sun, 2011-03-13 00:49

Sen Xece`yi nekadar taniyorsun bilmiyorum. bilmeden de yorum yapmisin onada bisey demiyorum. Bu bayana cok saygim vardi simdi ise sonsuz. Roportajinda cesaretini bir kez daha ortaya koymus bulunuyor. Bu degerli hanimin guneydeki konumunu bilmeyenler icin biraz aciklamada bulunayim. Xece yillardir ynk icinde. ynk nin en tepesindekilerle yillarca ayni daglarda savasti, ayni kaptan yedi ve simdi de ynk suleymaniye sorumlusu olan Celal Talabaninin hanimiyla ayni evi paylasiyor. Bu konum ve iliskilerine ragmen, hic kimseden cekinmeden, gozunu kirpmadan yanlis yapanin gozunun icine parmagini patirmaktan cekinmemesinden dolayi ve ayrica bilginliginden dolayi onunde saygiyla egiliyorum.

Serhad Bapir (not verified)

Wed, 2011-03-16 10:56

Ev tıştên ku Xecê xanım behsa wan dıke gelek muhim ın. Dıvê ku em guhê xwe bıdıne vê hewarê. Du sal beriya nıha, dı rojeki weki vê rojê da, mın dı bloga xwe da hın tıştan nıvisibû. Beşek jı wê nıvisa mın wusa bû:     4- Ev 18 salın ku beşeki mezın ya başûra Kurdıstanê û her wusa ev gelek salın ku bajarê Helebçeyê dı bın kontrola hêzên Kurdan da ye. Gelo heta kijan dereceyi bırinên vê tevdakuştına bı çekên kimyayi hatın kewandın û pêçandın? Xelkê ku ne nêzik û ne gırêdayi rêvebırên partiyên Kurdan e (ku pıraniya xelkê dıkebın vê kategoriyê), gelo bı kijan çavi lı rewşa xwe û lı rewşa zenginên derdora YNK û PDK dınêrın? Gelo hın kes û derdor, lı ser êş, kuştın û wêranbûna xelkê Helebçeyê û her wusa lı ser xelkê tevayiya başûra Kurdıstanê, dı sistema bertil û hilekariyê da zengin bûn? Bınêre: http://huneruraman.blogspot.com/2009/03/du-gotn-u-cend-prsen-l-ser-helebceye.html Hıngê tevgera Goranê tunebû, lê dı nav sistema PDK û YNK ê da kesên gıregır yên lı derdora van partiyan başûrê Kurdıstanê wek mılkê bavê xwe dıhesıbandın.

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.