İlkokuldayken, yazı yazacak bir defterimiz vardı sadece. Onu da okul için özenle kullanmak zorundaydık. Yırtılır veya ıslanır diye çok endişelenirdik, çünkü yeni bir defter almamız pek kolay olmazdı. Yoksulluk dar mintan yakasıydı bizim için. Sıkıverirdi boğazımızı.
Ama üç dört ay yağan ve çevremizi beyazlarla kapliyan karlar vardı ki, bizim için en büyük ve en beyaz defterler, bu karlardan oluşurdu.
Biz bu karların üzerine ne destanlar, ne hayal dolu hikayeler, ne kadar içli cümleler yazardık. Üstelik sayfalar biter diye de bir korkumuz olmazdı.
Son yıllarda Munzur’umuzu tutsak ettiler. Adeta kollarina kelepçeler takıldı. Bu yetmezmiş, bir de Munzur’un kolları ve bacakları, cellat sömürgeciler tarafından, operasyon masasında parça parça kesiliyor.
Munzur vadisi gibi, Kürdistan’daki bir çok akarsuların önlerine dev duvarlar örülerek barajlar yapılmaktadır.
Barajlar yüzünden doğası esir alınan Dersim’de, şimdi artık eskisi gibi kar yağmamaktadır. Büyüklerimizin dedikleri gibi, toprak kar suyuna doymazsa, verim vermez, çeşmeler akmaz ve dereler, nihayetinde de nehirler kurur gider.
Oysa Munzur Vadisi sit alanı olarak belirlenmiştir. Buna rağmen, kendi kanunlarını bile çiğneyen sömürgeciler, Dersim’i sırtından hançerliyorlar. Dersim insanı gibi doğası da soykırımdan geçiriliyor.
Dersim Halkı olarak, duyarlılığımızı göstermek zorundayız. Dersim’i, çocuklarımıza sapa sağlam olarak teslim etmeliyiz. Baraj ve benzeri yapılasmalara, birlik içinde karşı çıkmalıyız.
Son söz: Çünkü,Munzur Dersim’in şah damarıdır.