بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 23 August 2012

Kürdistan'da 1990'lı yıllarda, siyasal Türk İslam'ın distribütörlüğünü yapan İlim, Menzil, Vahdet ve Talebe gibi Kürt siyasal İslamcı örgütler, Kürt gençlerine Afganistan, Çeçenistan, Filistin, Lübnan, Bosna da ölmeleri karşılığında Naim, Adn ve Firdevs cenneti vadetmişlerdi. 1992 yılında benimde yakından tanıdığım Edip Sadioğlu ve Adil Balat Yeryüzü Dergisi ( Burhan Kavuncu) ve Tevhid Dergisi ( Nurettin Şirin ) tarafından Bosna'ya Naim, Adn ve Firdevs cenneti için ölüme yolcu edilmişlerdi . 2003 yılında Selefi İslam'ı ve Usama bin Ladin İslam'ı için bedenine bağladığı bombalarla Vadedilen fantastik Firdevs Cennetine yolculuk eden üçünçü kişi, Çewlikli Azad Ekinci olacaktı. 2010 yılında ise Marmara Gemisinde Ali Haydar Bengi isimli Çewlikli, Filistinli Müslüman kardeşleri için İsrail'li askerlerin kurşunlarına hedef olacaktı. Son olarak zalim ve diktatör Suriye rejimini alaşağı etmek için, "Özgür Suriye Ordusu" saflarında Allah için savaşarak şehit olmaya teşvik edilen kişi Çewlikli Azad Ekinci'nin kardeşi Metin Ekinci olacaktı.

Doksanlı yıllarda Kürt gençlerini Müslüman coğrafyalara Allah için ölüme gönderen siyasal Türk İslam'ın Hasan Sabahları ve Hasan Sabah'ın ilahiyatıyla zehirlenen siyasal Kürt İslam'ı, sadece isimlerini zikrettiğim bu temiz niyetli Çewlikli gençleri ölüme kurban etmeyecektiler. Daha onlarca Kürt genci Hasan Sabah ilahiyatına kurban edilecekti. Doksanlı yıllarda ölüme gönderilen Kürt gençlerin cenazeleri üzerinde Hasan Sabah ilahiyatını inşa eden, Tevhid ve Yeryüzü Dergileridir. Bu misyonu şu an devralan ise; "Kuranın aydınlığına doğru" sloganıyla Kürdistan'da oryantalist ve kolonyalist faaaliyet yürüten Haksöz Dergisidir. Bu eksenden hareketle "Çewlikli Metin Ekincinin Özgür Süriye Ordusu" saflarına katılarak Allah için canını verdiği bu hareket hakkında kısaca düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Özgür Suriye Ordusunun büyük çoğunluğunu oluşturan İhvani Müslimin cemaatidir. İhvan hareketinin lideri Hasan El Benna iletanışan Mustafa Sibai Suriye İhvan hareketinin başına getirilir. Suriye İhvan hareketinin diğer önemli isimleri arasında yer alan Sait Hava, İsam Atar, Beyanuni gibi isimleri hatırlatmakta yarar vardır. Şu anki liderleri Muhammed Abu Şakfadır. Bu hareket temel manifastosunu Hasan El Benna'nın "Davet Risalesi" adlı eseri üzerine inşa etmiştir. "Davet Risalesi" adlı eser Kuran ve sünneti rehber aldığını, Mısır ve İslam dünyasında kötülüklere karşı ihya ve irşadla görevli İslami bir organizasyon olduğunu iddia etmektedir. Suriye İhvan hareketi, Özgür Suriye ordusunun en büyük Tugaylarından birine Yezid Bin Muaviye adını vermesi bu hareketin ne kadar İslami ve insani olduğunu fazlasıyla kanıtlamaktadır. Özgür Süriye Ordusu içinde ikinci çoğunluğu ise El Kaide Örgütü oluşturur. Küresel ölçekte selefi İslam'ı ile hedeflediği kafir paradigmanın ikmal istasyonlarını bombalı eylemlerle vurarak sesini duyuracaktı.

Usama Bin Ladinin kurduğu bu cemaatin ilahiyat düşüncesi Arabistanlı Muhammed Abdulvahab'ın, Vahabilik düşüncesinden ve Cezayirli Muhammed İbni Ali Es –Senusi tarafından kurulan Senusici düşünceden beslenmiştir. Bu eksenden hareketle Kürdistanda İhvan ve El Kaide İslami hareketleriyle en sıcak ve samimi ilişkiler içinde olan Kürt Hizbullahıdır.

Doksanlı yıllarda siyasal Kürt İslam'ın kitap evlerinde Mustafa Sibai, Hasan El Benna, Abdülkadir Udeh, Said Hava, Hasan En – Nedvi ve Muhammed Abdulvahap'ın kitaplarını ekmek su gibi satılmasını sağlayacak, Kürt gençleri bu kitaplarla İslam adına zehirlenip ölüme yolcu edilecekti. Oysaki hakikate hiç birinin eserleri çağın korkunç paradigmasına karşı alternatif olmamıştır. İhvan hareketini ilmi ve entelektüel zaviyede mutaala ve murakabe eden her ilahiyatçı ve sosyolog, bu hareketin Sahih Kuran düşüncesiyle hiç bir şekilde uyuşmadığını görecektir. Bunun en büyük delili ise yetmiş iki ülkede örgütlenen İhvan hareketi, örgütlendiği her ülkede hem birbirlerine karşı hem de Müslüman halka karşı korkunç şiddet eylemlerine başvurmasıdır. İkincisi, "Allah onlardan razı, onlar Allah'tan razı" Ayeti vahiy, akil ve vicdan ekseninde kendisini vücuda getirmiş olsaydı, başta hareketin merkezi olan Mısır'da ideal bir devlet ve ideal bir toplum inşa ederdi. Bu hareketin Aziz İslam inancını ve Kutlu Peygamberin misyonunu taşımaktan ziyade daha çok Arabizm asabiyesinin ve umranının bidat ve hurefa kültüründen oluşan şirk ve cehalet hareketi olarak yorumlamak daha doğrudur diye düşünüyorum. Çünkü kutlu Peygamberin ölümünden sonra bin dört yüzyıldır tüm İslami fraksiyonlar ve mezhepler, Kuran ve Sünnete uyduklarını söylüyorlar.

Bin dört yüzyıl boyunca Kuran'a ve Sünnete tabi olduklarını söyleyen siyasal İslam, Kuran ve Sünnnet adına birbirlerinden milyonlarcasını acımasızca katletmişlerdir. Bu anlaşılır gibi olmamakla birlikte bunun hiç bir izahı da yapılamaz. Yirmi yedi Arap devleti, İslami en iyi temsil etme yarışı içinde birbirlerine sırayı kaptırmadıkları gibi, onlarca İhvan cemaati de en ideal İslami temsil ettiklerini hicap etmeden söylemeleridir. Oysa ki, hakikatte hidayet, ahlak, erdem, irfan, adalet ve özgürlük gibi ilahi öğretilerden en mahrum olan ve en yabancı duran Arabistan, Katar, Dubai, Kahire, Darfur, Ankara ve Tahran devleti ve toplumuydu.

Yeryüzünde Allah ve İslam adına fitne ve fücur çıkaran bunlardı. Kendi asabiyeleriyle övünenler bunlardı. Yeryüzünde Allah ve İslam adına kendilerini, devletlerini, cemaatlerini ve toplumlarını kutsallaştıran bunlardı. Allah ve İslam adına milyonlarca insan öldüren bunlardı. Müslüman halkların emeğini sömürerek Madrid sahillerinde güneşlenen, Lizbon'un yeşil sahalarında golf oynayan, Dubai'nin en şatafatlı otellerinde modern cariyeleriyle sex partileri düzenleyen ve Afrika kıtasının vahşi doğasında safari yaparak eğlenmeyi ibadet ve seyhat olarak algılayan bunlardı.

İslam Peygamberi HZ. Muhammed'in, dört gün cenazesini iktidarları için defin etmeyenler bunlardı. Evlerinde, ibadethanelerinde, işlerinde, sokaklarında, meclislerinde, köylerinde, kasaba ve şehirlerinde Hubel putunu boynuna asıp ona secde edenler bunlardı. Mekke'nin aristokrat ve komprador sınıfından oluşan on iki insanı cennetlen müjdeleyenler bunlardı. Fedek vadisi için Hz. Peygamberin kızı, Hz. Fatıma'yı hamileli haliyle tekme tokat dövenler cennetle müjdeledikleri kimselerdi. Bu günahkar ilahiyatın Kürdistan'daki ikmal merkezi kendini Hizbullah olarak tanıtan cemaat olacaktı.

Oysaki Ehmede Xani'nin, ilahiyati hiç bir kiriminal bulgu ve dökümantasyon taşımıyordu. Bu günahkar ve kiriminal ilahiyatin hiç bir düşünce adamı Saidi Kürdi gibi, bilge ve hiç bir aksiyon adamı Şeyh Said gibi onurluca duruş almamıştı. Bahsettiğimiz bu ilahiyatın hiç biri kendi ülkelerinde Ehmede Xane, Saidi Kürdi ve Şeyh Said'ın ilahiyatını toplumlarıyla tanıştırmamıştı. Kürt halkının her Cuma namazından sonra onlar için yürüyüşler tertipleyip yardım kampanyalarını yaptıkları gibi onlar da aynısını Kürt halkına yapmayacaktı. Bu kriminal ve günahkar ilahiyat kendi halkına, diğer Müslüman milletlerin halklarına, Kürt halkına ve insanlık ailesine ölümden, korkudan ve cehaletten başka hiç bir şey vermeyecekti. Dolayısıyla bu kıriminal ve günahkar ilahiyat için ölen hiç bir Kürt genci Allah'ın rızasını ve mükafatını alamayacağını bilmelidir.

Kürt gençleri ülkelerini işgal eden, dillerini yasaklayan, ontolojik varlığını inkar eden ve fizyolojik varlığına alçakça tecavüz edenlerin ilahiyatına asla inanmamalıdır. Bununla birlikte bu kriminal ve günahkar ilahiyat için ölmenin Allah katında çok büyük bir günah olduğunu da unutmamalılar. Kürt gençleri ilahiyatlarını Kurandan ve Exmede Xane gibi Kürt ilahiyatçılardan, sosyolog ve tarihçilerinden öğrenmelidirler. Eğer Kürt gençleri Allah'ın, Hz. Peygamberin, Kürt halkının ve insanlık ailesinin sevgisini ve takdirini kazanmak istiyorlarsa ülkelerini işgal eden bu günahkar ve krminal ilahiyatı topraklarından kovmalıdırlar.

Dolayısıyla bağımlı ve güdümlü siyasal Kürt İslamı, Kürdistan'daki kriminal ve günahkar Arap, Türk ve Fars ilahiyatıyla derhal ilişkilerini kesmelidir. Sahih İslam inancıyla ve düşüncesiyle derhal ilişkiye geçmelidir. Şayet bunu yapmaz akıllarını Arap, Türk, Fars, ilahiyatına teslim etmeye devam ederlerse Allah ve İslam adına daha çok Kürt gençlerini zehirleyip Arap, Türk ve Fars ilahiyatı için ölüme gönderecektir.

Dolayısıyla siyasal Kürt İslam'ı şunu çok iyi bilmelidir:" Ey iman edenler, yapmadığınız bir şeyi neden başkasına söylersiniz." Ayetini yaşamlarına ihata etmeyen Kürt halkı değildir. Allah'ı meteoroloji işlerine tahvil edenler Kürtler değildir. Kürtler Allaha, vahye ve gönderilen risalete en derin manada inanan ve muhabbet besleyen bir halktır. Dolayısıyla sunnetullah, hukukullah, hududullah, uluhiyet, rububiyet ve mulukiyet sınırlarını ihlal ederek yaratıcı karşısında günahkar olan onlardır. Bu günahkar ve kriminal ilahiyat için Kürt halkının Müslüman evlatlarını ölüme gönderenler çok büyük bir günah ve suç işlemişlerdir. Bundan dolayı bir daha yapmamak şartıyla tövbe etmeleri kaçınılmaz olmuştur. İliklerine kadar günah ve cehalet deryasına ram olmuş bu ilahiyat, asla orjinal İslam'ın temsilcisi olamaz. Dolayısıyla orjinal ve özgün vahiy İslam'ına tüm müslüman milletler içinde en fazla yakın duran ve yaşayan Kürt halkı olduğu gerçeği tüm delilleriylen ortadayken; Kürtler için "kurtuluş İslamdadır" sloganı iblisçe bir kandırmacadır.

Dolayısıyla bu günahkar ve kriminal ilahiyatla zerhirlenen ve uğruna ölüme gönderilen Müslüman Kürt gençlerin bu durumundan birinci derecede, siyasal Kürt İslam'ın sorumlu olduğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır. Şayet, "Huzur İslamda'dır" ilahiyatının fantastizmi bir aldatmaca olmasaydı, huzurlu ve adaletli bir devlete ve topluma, dini ilimlerde ihtisaslaşmış milyonlarca Ayetullah'a sahip İran İslam Cumhuriyeti olacaktı. Dünya devletler ve cemaatler ligi sıralamasında en kriminal ve günahkar ilahiyat devleti İran olurken en kriminal ve günahkar cemaat ilahiyatı ise İhvani Müslim ilahiyatı olduğunu dünya alem bilmektedir. Bu gerçeği hiç bir akıl ve vicdan sahibi inkar edemez. Dünyanın yetmiş iki ülkesinde örgütlenen bu hareket, Mustazaf Müslüman halklara ölüm, açlık, cehalet ve kaostan başka hiç bir şey armağan etmemiştir. Mustazaf ve yalın ayaklı halklar bir taraftan zehirli gelenekselizmin, öte taraftan postmodernizmin yoğun bombardımanı altında anlam ve ruh dünyaları şoke edilmiştir. Bu iki zehirli paradigma insanlık iklimi üzerinde tüm zamanların en devasa huzursuzluk atmosferini yaşatmışlardır. Rasyonellik adına, eskisinden daha çok güçlü ilahlar ve daha güçlü krallar yaratmışlardır. "Kur'an'ın aydınlığına doğru" sloganıyla eskisinden daha çok şirk ve hurefa ilahiyati yaratılmıştır.

[email protected]
http://www.rojevakurdistan.com/index.php/component/content/article/114-kadir-amac-/6512-kuert-gencleri-guenahkar-lahiyat-adna-oelueme-goenderiliyor-

Güzel bir Yazı. Allah senden razı olsun. Hele Hele Özgür Suriye Ordusu isimli çapulcu tugayları eğer bir birliğinin ismine Yezid bin Muaviye ismini vermişse aklı Kıt Kürd gençlerinin iyice düşünmesi gerekiyor. Her ölen Şehid değildir. Hele hele zulümün daniskasını yaşayan Kürd milleti dururken başka yerde şehadet aramak ise dangalaklığın daniskasıdır.

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.