Büyük Filosof ve Din Alimi Ebu Wefa Kurdî Gawani Aşiretindendi.(8)
Ebu Wefa Kurdî Kürd halkının yetiştirdiği en büyük din alimlerinden biridir. O, yaşadığı döneme damgasını vurmuş ve kendisinden sonra asırlar boyunca bir dizi dinsel ve mezhepsel grupları ve düşünce akımlarını etkilemiş bir şahıstır. Ebu Wefa Kurdî’nin düşünceleri ve dinsel etkisi günümüzde devam etmektedir.
Ebu Wefa Kurdî , Kadirilerden Nakşibendilere, Bektaşilerden Alevilere, Êzidîlerden Yarsanlara kadar bir dizi dinsel ve mezhepsel yapıları etkilemiş ve adeta paylaşılmayan tarihi bir kişiliktir.
Ben Gawaniler üzerine yaptığım bu kısa araştırmada Ebu Wefa Kurdî’nin dinsel düşünceleri üzerine durmayacağım. Zaten böyle bir girişim bu yazı serisinin çerçevesine aşar.
Benim üzerine durmak istediğim Ebu Wefa Kurdî’nin etnik yada günümüzde moda olan şekliyle onun ulusal kimliğidir.
Aslında Ebu Wefa Kurdî’nin dinsel duruşu ve felsefesini inceleme görevi Kürd teologlarına düşüyor. Fakat ne yazık ki bugüne kadar Kürd teologları ona gereken önemi vermemişler.
Bilindiği gibi Türk devleti bir yüzyıldan beri Kürdlerin ulusal varlıklarını inkar ederek ve Kürdleri soykırıma tabi tutarak tarih sahnesinde silmek istiyordu. Türk devleti yaptığı tüm jenosidlere rağmen Kürdleri millet olarak ortadan kaldıramadı. Kürdler millet olarak ayakta ve ulusal haklarını talep ediyorlar.
Yıllardan beri Türk devletinin yoğunlaştığı alan Kürdlerin kendi aralarındaki dinsel farklılıklarını kullanmak, Kürdleri birbirlerinden uzaklaştırmak, etkileyebildikleri Kürdleri Türkleştirmek ve etkileyemedikleri Kürdlere karşı da tarihi gerçekleri çarpıtarak etkisizleştirme çabaları içine girmiştir.
Mesela son yıllarda Türk devleti kiralık kalemleri aracılığıyla yoğun bir şekilde „Alevi Kürd“ün olmayacağını, „Alevi ve Bektaşiliğin Türk Manşeli“ olduğunu propaganda ediyor. Bu iş içinde bir dizi çevreyi finanse ediyor ve sesleri de bir hayli gür çıkıyor.
Aslında yüzyıldan beri Türkiye dışında bir dizi araştırmacı yaşadığımız bölgeye ilişkin var olan dinsel ve mezhepsel yapılanmalara ve dinsel-toplumsal ayaklanmalara kafa yormuşlardır.
Türkler yüzyıl boyunca ellerinde bulunan belgelere rağmen , Selçuklar döneminde bazılarınca „Baba İshaq“ ve bazılarının ca da „Baba İlyas“ isyanı (1240) olarak adlandırdırılan hareketleri „Türk“, yönlendirici dinsel düşünceyi de „Türk düşüncesi“ diye lanse edip herkese empoze ettiler.
Her ne kadar bazı eserlerde „Baba İlyas“ile Ebu Wefa Kurdî arasında bir bağlantı kurulmaya çalışılsada var olan genel propaganda ortamında pek ses vermiyordu.
Alya Krupp Baba İlyas’ın ailesinden olan Aşık Paşazade’nin 1332/1913 tarihinde İstanbul’da yayınlanan „Tarih“ adlı eserine dayanarak Baba İlyas ile Ebu Wefa Kurdî arasında bağlantı kuruyor.
„Ben ki fakir derweş Ahmed aşıqım İbni Şêx Yahya İbni Şêx Sileman ve İbni Bali Sileman Al Ali Aşıqım ve ibni Murşid ul afaq Muxlis Paşayım ve İbni ve ibni Qutb ud dewran Baba İlyas halifet El Seyid Abu El Wefa Tac’l Arifin......“(Alya Krupp Studien zum Menaqybname des Abu l-Wafa Tağ Al- Arifin Teil 1 Das historische Leben des Abu L-Wafa Tağ al- Arifin , 1976 München , sayfa 6)
Aslında Ebu Wefa Kurdî (1026-1107) öldüğü zaman Baba İlyas hala doğmamıştı. Fakat, Baba İlyas Başkaldırısı döneminde Wefaiyi Tarikatı bölgede geniş bir şekilde yayılmıştı. Zaten Baba İlyas Xorasani, Xorasan’dan geliyor. Geyikli Baba , Doğu Kürdistan’ın Xoy şehrinden geliyor. Abdal Baba Geyikli Baba ve aynı zamanda arkadaşı yine Xoy’dan geliyor.
Bilindiği Xoy tipik bir Kürd şehridir.
Yine Alya Krupp, Taşköprüzade’nin 1852 tarihinde İstanbul’da çıkan „as- saqaik an-numaniya fi ulama ad daula utmaniya(übers. v. Meğdi Ef)“ „Baba İlyas’ın Geyikli Baba adlı öğrencisine hangi Şeyh’e bağlı olduğu sorulduğu zaman ‚ Ebu Wefa al Bağdati’nin tarikatına bağlı Baba İlyas’ın öğrencisiyim diyordu’(Alya Krupp, age sayfa)
Her ne hikmetse Kuzey Kürdistan ve Anatolia geçen tüm Ebu Wefa Kurdi’nin tüm müritleri, halifeleri ve Wefaiyi Tarikatına bağlı kesimler Türk yada Türkmen oluyor.
Bir dizi tarihi olayda olduğu gibi bu hususta ciddi bir şekilde irdelenmeye değer. Türklerin „tarihi gerçekler“ diye sağa sola empoze ettikleri „sahte ve uydurma tarih“tir. Bundan en çok zarar görenlerde Kürdlerdir.
Ebu Wefa Kurdî olayını alalım.
Ebu Wefa Kurdî’yi babası aracılığıyla Hz. Ali’ye götürüp bağlama girişimlerine fazla bir şey söylemiyorum. O dönemler dinsel otoriteleri olan aileleri ve bireyler Şerif adı altında Hz. Hasan’a, Seyyid adı altında Hz. Hüseyin’e ve oradan Hz. Ali’ye ve Hz. Muhammed’e bağlamak bir gelenekti. Bu tip değerlendirmelere fazla kızılacak bir şey yok. Kürdistan’ın geneline baktığımız zaman tüm Kürd Mirleri, Şeyh ve Dede aileleri kendilerini bir biçimde Hz. Ali’ye bağlamaya çalışıyorlar.. Hatta bu konuda türlü türlü şecereleri de var.
Ebu Wefa Kurdî’yi babası Muhammed Abu Wefa El Kebir El Arizi , Zeynel Abidin üzerine Hz. Hüseyin’e ve oradan da Hz. Ali’ye „Menakibname“de de bağlanıyor.
Fakat ilginç olan Ebu Wefa Kurdî’nin yandaşları tarafından kaleme alınan Yaşamı ve Tasavvufi görüşlerini konu alan „Menakibname“ ve Ebu Wefa dahil , Türklerin dışında Ebu Wefa Kurdî’nin Annesi Fatma’nın Kürdlüğünü kimse tartışma konusu yapmamıştır. Ebu Wefa Kurdî’nin yaşamını konu alan dinle fazla bağlantı içinde düşünmeyenler hem annesi ve hem de babasının Kürd olduğunu söylüyorlar. Ebu Wefa Kurdi’yi Hz. Ali ailesinden koparmak istemiyenler ise mutlaka annesinin Kürd olduğunu vurguluyorlar.
Dursun Gümüşoğlu „Menakıbname“yi „Tacü’l Arifin Es Seyyid Ebu’l Vefa Menakibesi“ adı altında Osmanlıca’dan Türkçe’ye çevirerek 2006 yılında Can yayınlarında yayınladı.
Aslında berbat bir çeviri... Adam bu işin erbabı değil. Kitaba yazdığı önsöz ise tam bir felaket.. Bırakın kitabı çevirmesine adamın artniyetli olduğu bilinmese okuduğunu anlamamış diyeceksin. Kitapta Türk ve Türkmenlerden Ebu Wefa Kurdî’nin Müritlerinden olan Turkmani soy ismi dışında söz edilmemesine rağmen(bir yada iki kere söz edilmiş ve gözümden kaçmışsa bir şey söyleyemem) Kürdlerden yüzlerce defa söz ediliyor. Buna rağmen çevirmenimiz alıntılara boğarak Ebu Wefa Kurdî’nin etnik kimliği hakkında şu tespitleri okuyucuya dayatıyor:
„Ebü'l Vefâ'nın gerçekten Kürt asıllı olduğunu kabul etmek biraz güçtür. Çünkü menâkıbnâmede onun en ileri gelen halifelerinin hemen tamamının Boğa b. Batu, Mu-hammed et-Türkmânî, Turhan, Tekin vb. tipik Türk isimleri taşıdığı veya onların Türkmen olduklarını gösteren nisbetleri bulunduğu görülmektedir. Ayrıca o çağın Arap müelliflerinin bölgenin yerli halkı olan Kürtler'in göçebe bir hayat tarzı sürmeleri dolayısıyla, Türkmen zümreleri gibi oraya gelen bütün öteki konar göçer toplulukları da "Kürd" kelimesiyle niteledikleri bilinmektedir. Buna göre Ebü'l Vefâ'nın bir Kürt şeyhi olması muhtemel bulunmakla beraber, Türkmen şeyhi olması ihtimali daha güçlü gibi görünmektedir. Ebü'l Vefâ ömrünün büyük bir kısmını Bağdat'ta geçirmiş, bundan dolayı Bağdâdî nisbesini almış, 9 Aralık 1107'de vefat etmiştir."
Çevirmen çevirdiği belgelere dayalı olarak kitap hakkında vicdanlı bir değerlendirme yapabilirdi.
Dursun Gümüşoğlu yalnız değil. Onun gibi düşünen isimleri sayılmayacak çok kişi var. Bunlardan biri de Alevi, Bektaşi ve Babailer üzerine de çalışmaları olan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocaktır.
Yukarı sözünü ettiğim Alya Krupp eserinde 1371 tarihinde Ebu Wefa Kurdi’nin Wefaiye Tarikatına bağlı Şehabeddin Ahmed El Vasiti adlı bir Şeyh tarafından yayınlanan „Menakibi Tac’l Arifin“ esere dayanarak Ebu Wefa Kurdi’nin „hem annesi ve hemde babası Kürd asılıdır“, diyor
Şimdi Prof. Ocak Şehabeddin Ahmed El Vasiti’den daha iyi bildiğinden dolayı ona kızıyor ve şöyle yazıyor:
„Burada üzerinde durulması gereken bir başka mesele de Menakıbnamesinde Kürd soyundan geldiği bildirilen bu zatın gerçekten Kürd olup olmadığı hususudur. Çünkü bir defa , Seyyid Ebu Wefa’nın menakıbname de adları geçen ileri gelen BÜTÜN HALİFELERİNİN TÜRK ASILI OLDUKLARI GÖRÜLÜYOR, Kİ BUNDARDAN BAZILARI ŞUNLARDIR.(büyük harflerle benim-Aso)
1)Şeyh Boğa b. Batu,
2)Şeyh Muhammed Türkmani
3)Şeyh Turhan,
4)Şeyh Tekin,
5) Şeyh Muhammed b. Belikısa“(Ahmet Yaşar Ocak, Babailer İsyanı, Aleviliğin Tarihsel Altyapısı........ Dergah Yayınları, ikinci Baskı 1996, sayfa 103)
Devam edecek