بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 12 March 2012

Kürt meselesi asla sadece siyasi bir sorun değildir evlat.

Hatta asıl sorun bunu hep bir siyasi “sorun” olarak telakki edilmiş olmasıdır. Bu kattiyen büyük bir gaflet, boktan bir delalettir. Kürt sorunu diye paketlenen mesele babalarımızın tek göz odalarında nenelerimizin horlamasının, aniden uyanmasının ucuna pamuk ipliğiyle bağlı korku ve endişe içinde zinhar ön sevişme yapmadan annelerimizi becerirken sesini çıkarmaması için ağzını kapatıp ölesiye nefes nefes bırakıp -hatta halam ol sebepten öldü- her gece bir çocuk peydahlamasıyla başlıyor.

O çocuklar ki, adları, Ahmet, Mehmet, Ali, Fatma, Ayşe, Zeynep gibi bir Arap iklimden, karışlıksız bir Kureyş sevdasından gelme olup suretleri külliyen karıştırılmıştır. Yine o çocuklar ki doğumun ancak yıllar sonra fark edilip hepsinin içinde bir kimliği olmadığı kafa kâğıdına 1 Ocakların yazıldığı yaşını unutmuş kimsesizlerdir. Bu sebeple gözlerinde bir pastadan tüten bir muma üflemenin hasreti ile bağrında üflemeyip yuttuğu, tıkandığı nefesi taşırken doğum gönü kutlamalarına laf atıp dururlar.

Tek göz odada sağına soluna yediği şamarlarla başı dönüp kardeşim diye bellediği bir ordu sübyan içinde anne babasının kişi başına düşen sevgi miktarının -enfolasyonun zirvesinde olduğu o günlerde- asgarisini alıp çoğuna göz dikmesiyle başlar bu problemler yumağı.

O çocuklardır, babaların sevdiği yemekleri yer, beğendikleri elbiseyi giyer, tekmil bir kazığın daracık bedeninden sırayla geçip giderlerken bedenleri çarpık çarpuk olmuşlardır hep. Kıyafeti kendine değil, kendini, bedenini şaşırmış bir yatırım aracı olarak kabul görülmüş kıyafetlere uydurmak zorunda kalmış bir ömrün artığı içinde debeleniriler.

İlk doğmanın vermiş olduğu statünün ikinci doğanla beraber kaybedildiği ve ömür billah kayıp bir tahtın varisi olmak için soluk soluğa çarpışmasıyla birinin ötekisinden nefret ederken, günde bin defa başkalarının çocuklarına her iş başı kurban edilirken artık Kürt olmasının hiç bir ehemmiyeti kalmamıştır bu çocukların. Bu döneme pekâlâ şamar dönemi diyebiliriz.

İlkokula başlarken boynuna bir ipten geçirilerek asılan silgilerle bilmediği bir dilin tedirgin dünyasının kapılarını korkuyla araladığında ikinci büyük darbeyi almıştır. O silgiler ki asla kaybolma ve çalınma gibi bir lüksü yokken, silgisi yerine tutumlu olma adına parmağına tükürüp sildikçe silinen o çocuklar bir daha asla kendilerine gelememişlerdir. Ne söylediği katiyen önemsenmemiş, ve söylediği her şeyi yarım yamalak söylediği için iki dil bir arada kalmış doğal kekeme olan bu çocuklar, başka bir dilin iklimden kasırgaların ortasında yolunu şaşırmış birer köpek gibi ulurlar ergenlik çağına kadar. İşte bu döneme kekeme dönem diyoruz ki hiç bir dilbilimcinin, diksiyon hocasının içene sıçtığımın diyafram egzersizin düzeltemeyeceği bozuk şivenin yükünün altında kalakaldığı bir yenilgi meydanıdır.

Gene de böyle bitmez, devam eder. Kadını kutsal bir ana, erkeği ebedi kardeş kıvamına sürükleme süreci başlar. Ne zaman ki önündeki uzantısının farkına varıp ve başını sokacak tek delik bulamayıp at, eşek inekle hemhal olduğunda artık çocuk kaybolmuştur. Hatta insan, birey varlık kaybolmuştur., her sivilcesinde binlerce kadın arzusu saklı bu ergenin etrafında gördüğü bir kaç kadından sonra, sevişme ihtimali olan tüm kadınlara bacım dediğinde ise Kürt kadın hareketi tamamıyla yalan olmuştur. Kimse sıkmasın, daşşaklarını ağırlığını unutmasın. Eşekten kadına geçiş arasındaki o tozlu çamurlu yolda dört parçaya ayrıldığında ne Irak’ın, ne Türkiye’nin, ne Suriye’nin sınrılarını bilinmektedir. Ama çoktan bedeni işgal edilmiş ve onlarca parçaya ayrılmıştır. O artık iflah olmaz bir bölücüdür.

Az biraz büyüyüp evin kıytırık idaresinde bağımlı bir söz sahipiğin elde ettğinde kendinden sonraki kadın ve çocuklara bir Hitler disiplinini dayatıp olmayan bir koltuk aşkına başı döner.Hayatının bu en dar ve kısa alanında bir kaç numara çekme şansına bunca ram olandan ne beklersiniz? İkitidar denilen şey karşısında ya daha despot bir iktidar kuracak ya da ona içten içe hayran kalacaktır. İşte bu çocuklar iktidarın, hükmetme ve hükmedilme arzusunun künhüne varmadıkça insan yerine dahi koymayacam onları.

Kürt sorunu bir sevgi ve cinsellik sorunudur. Öfkesi de bu yüzden kendine türdeşine dönmüş ki aklı bir karış havada olanlar buna ihanet derler. Ama asıl beteri Kürt algı dünyasının en kallavi yalanı olan “hepimiz kardeşiz” sloganı önüne bir duvar gibi dikilmiştir. Hayatı boyunca hep kardeşleri yüzünden payına düşeni alamamış birinin ihtiyaç duyacağı en son şey bir başka kardeşken bir o kadar kardeşi götüne mi soksun.

Bakın evlatlar sizler sevişmeyi ve sevmeyi bilmediğiniz sürece sizden bir bok olmaz. Sizler boynu bükük, bacılarının ellerini Tarzan misali sıkıp kıracakken kadını erkeğe, erkeği bir üst erkeğe özendiği işlerin iyice boklaştığı bir ortamda bu sorun asla çözülmez unutmayın. Hiç bir kudret hiç bir silgi tabiî ki o boynunuza iple takıp kaybolmasından ölesiye korktuğunuz silgiler dahi asla dağlarınıza yazılan ne mutlu Türküm yazısını silecek kudrette değildir. Bu yüzden siz ve silgileriniz siz ve eciş bücüş elbiseleriniz siz ve erkek kadın üstüne söylemleriniz bu sorunun tam nediniyken bunun bir çözüm olarak görüp bellediğiniz sürece hiçbir bok elde edemezsiniz. Kimi zaman erkeksi kimi zaman cinsiyetsiz feminizminizin, liderlerinizin, partinizin ki ben o davada on yıl yattım hepsinin canı cehenneme.

Gidin ve sevişin. Sevin, sevilin, sevginiz gösterin. İstediğinizi giyin ve kaybedin. Kaybetmenin tedirginlğinden hesap sorulmazın rahat iklimine geçin. O zaman belki o düşmanınız karşısına dikilip insan olduğunuz farkına varıp bir dilenci gibi hakkı talep etmektense hakkını söküp alabilme cesaretini ve özgüvenine sahip olursunuz. Yoksa onun bunun maşası olmaktan patlamaya hazır bomba olmaktan öteye gidemezsiniz.

“Kürt sorunu” bir geç boşalma sorundur,

“Kürt sorunu” bir orgazm olamama sorunudur.

“Kürt sorunu” bir geniş kazak operasyonudur.

“Kürt sorunu” babanızın her gün tırşık yerken sizin ne istediğini unutmuş olma sorunudur.

“Kürt sorunu” kardeşlerinizin sayı sorunudur ki hala çokluğuyla övündüğünüz o yarakların kapladığı alanın ta kendisidir.
http://www.binbejing.com

yukaridaki yaziyi okuyunca zaman zaman bir kurd mu yoksa kurdleri hakir goren bir turk mu yaziyor bu yaziyi diye dusundum. bunu yaziyi kotulemek amaciyla yazmiyorum tam tersi yazi aslinda bir kac noktada dusundurtugu icin diger yanlari ne kadar acaip olsa bile IYI BIR YAZI olma sinirini fazlasiyla gecmis durumda. peki beni taciz eden nedir? aslinda o yazida tasvir edilen bir cocuklugum da olmadi ki savunmaya gectim diyeyim sanirim turkler arasinda duymaya alsitigimiz bir tonu var yazinin ama bir kurd yaziyor ise tamamiyle sabir la okunacak bir mesruyeti var actigi konularin. ustelik bir sosyal bilimci bu yaziya bir cok acidan en basta factual (gerceklerle saglikli bir irtibattan yoksun) olmasi itibari ile elstirebilir ben butun bu ikircikli dusuncelerime ragmen yaziyi ihtiyac duyulan kiskirtici yazilardan yani iyi yazilardan sayiyorum bir baska fayda da yazinin yayainlandigi kurd sitesine gittim gayet ilginc buldugumu soylemeliyim ve ordan da cok ilginc bir yaziyi buraya aktarmak isterim arada kaynamasin http://www.binbejing.com/kurt-entelektuelinin-trajedisi-uzerine-dervis-aydin-akkoc.html TARTISILSIN her sey ahzir lokma gibi yutulmasin TARTISILSIN tartisma acici yazilarin guzelligi tartisma actiklari icindir hurmetler HeK

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.