Bizler muhbirlerden çok çekmiş bir toplumuz. Hala da çekiyoruz. 12 yıl kaldığım Türk zindanlarında ve çıktığım mahkemelerde "muhbir" kavramıyla çok karşılaştım. "Muhbir vatandaş" mahkeme tutanaklarında genellikle isimsiz geçer. İhbarını yapmış, isminin gizli kalmasını istemiştir. Bir de açık muhbirler vardır. Onlar, bir soluk mahkemeye veya savcılığa uğrar, muhbirlik bilgilerini verir, çıkar giderler.
Cezaevindeki muhbirleri hiçbir koğuş kabul etmez. Siyasi koğuşlarda kalamazlar. Adli koğuşlar muhbirler için güvenli bir yer değildir. Kafası bozulan, siyasi koğuşlarla bir şekilde bağı olan veya muhbirlikten nefret eden bir adli tutuklu zulasında beklettiği şişiyle muhbirin karnını deşer atar. Bu ihtimaller göz önünde bulundurularak herhangi bir örgüt veya örgüt arkadaşları hakkında savcılığa veya polise bilgi veren muhbir kişi, kimsenin ulaşamayacağı tek kişilik hücrelere alınırlar. O hücreler de genellikle son katın, son hücresi olur.
Türk devletiyle mücadele yiğitlik ister. Türk devletiyle mücadele, karaktersiz kişiliklerin işi değildir. Kazara biri bir dönem yiğit görünebilir. Atar tutar. Devrim naraları savurur. Bir bakmışsınız "Kürdistan Bağımsızlık Örgütü" dahi kurmuştur. Ama iş sıkıya geldiğinde, köşeyi ilk o kırar. Yurt dışına kaçar. 30 yıl arkadaşlarıyla birlikte iltica kurumlarını dolandırır. Arkasında bir arkadaşlık ve siyasal dolandırıcılık mezarlığı bıraktığı o sıra, başka bir yere direksiyon kırmak için kıvranır durur.
Tam bu sırada bir Türk memuru Avrupaya çıkar, bunları bulur, iki sohbetle topunu alır götürür, askerlik sorunu olanlara bedelli askerlik yaptırır. Bedelli askerlik yaparken Türklük marşları okurlar, ama arkadaş sitelerine "bağımsız Kürdistan" yazıları göndermeye devam ederler.
Bu ara sürgünden toplanmış siyasal arkadaş paralarıykla turizm şirketleri ve araba acentaları açılır. Ama yetmez. Türk devleti hizmet beklemektedir. İki Kürt karşısında inindırıcılığı kalmamış vatandaşın Kürt toplumuna ve çevresine satacağı bir şey kalmamıştır. Gündemde olmak için yollar düşünür. Rakip Kürt örgütüne karşı hiçbir şansı yoktur. Yiğitlikte, karakterde ve kişi,likte kaybetmiştir. Suçlu dediği örgütten, başka bir Kürt oluşumu kurarak hesap soracak yüreği ve inandırıcılığı yoktur.
Karektersiz düşünceleri sonunda ona asli yolunu gösterir. Muhbirlik. Türk devletinin en çok ihtiyaç duyduğu şey tam da budur.
Elinde çoğu Türk devletine ait cinayetler listesi, altında bunları rakibim olan örgüt işlemiştir adlı bir dip not. Yıllardır celladım dediği Türk savcılarının ayağının dibine düşmüştür artık.
Nereden nereye değil mi? Hayır böyle bir soru sormayacaksınız.
Dedim ya Türk devletine karşı istikrarlı mücadele, yüksek karakterli insanların işidir. Bir katil, bir faşistte cesur olabilir, ancak onu dayandığı sınıflar ve sırt aldığı kurumlar bellidir. Eğer muhalif görünen kişide yüksek karakter yoksa, siyasal atıp tutmaların hikayesi, celladım dediği kurumların ayağının altında "muhbir vatandaş" olarak biter.
Şahitleri, tutuksuz sanıkları ve muhbirleri mahkemeye çağıracak olan mubaşir ise kasvetli Türk mahkemelerinin koridoruna seslenir:
"Muhbir vatandaş, duruşma başladı, ifade sırası sizde."
Muhbirlik berbat bir iştir. Ölü eti yemek gibi bir şeydir. Muhbirler korkak olur. Korktukça daha çok suç işlerler. Daha çok suç işlemeyi yiğitlik olarak satmaya çalışırlar, fakat cakanın alıcısı olmaz. Kürtler muhbirlerini asla unutmazlar...