بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Millet İsek Devletleşmek Gerek!

Lozan Kölelik Antlaşmasıyla Kürd millet egemenliği gaspı öngörülerek oluşturulan “Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerin toprak bütünlüğünü koruma” politıkası artık iflas etmiştir. Bunu başta ABD’li aydınlar olmak üzere bir çok politıkacı ve askerde artık kabul etmektedir. Bugünden sonra hiçbir güç ortadoğu’ya ilişkin eski politıkasında diretemez. Her çevrenin yeni bir politıka oluşturması zaruriyeti doğmuştur. Oluşturulacak yeni politıkalar bölge devletlerin sınırlarını sorgulama temeline oturtulması kaçınılmaz olacaktır. Bu da Kürd ve Kürdistan’ın bağımsızlığı ve birleşmesini bir adım daha yakınlaştıracağı anlamına gelmektedir.Irak olarak tanımlanan coğrafyada olup bittenler dediklerimizi ispatliyor. ABD, bugünden sonra “Irak toprak bütünlüğü”nü koruyup iç savaşı önleyemez. Her ne demekse “Irak’ta ulusal birlik” ucubesi tutmayacaktır. Ki tüm baskılara rağmen tutmadığı gibi. Ama bunun alternatifi var. Irak dedikleri coğrafyanın milliyet ve mezhep temelinde üçe bölünmesi mevcut kargaşanın alternatifidir. Bundan kaçan kaybeder.Amerikalı eski diplomat ve yazar Peter W. Galbraith göre, "Irak'ın kurtuluşu, parçalanmaktan geçiyor...kansız ve dostça bir boşanmanın Irak halkı için en iyi çözüm olduğu”nu belirtiyor.Bu bir modeldir. GOP ile ortadoğu’ya hakim kılınmak istenen modeldir. Bu model’in başarı ile uygulanması Türkiye, İran, Irak ve Suriye’ninde parçalanmasını gerektirir. Gelişmelerin seyride bu yöndedir.ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’nin Beyrut’ta dile getirdiği “Ortadoğu’da değişimin zamanı gelmiştir” söyleminin anlamıda budur.Peki biz Kürdler bunu nasıl algılamalıyız? Bilindiği gibi zaten bir çok değişim yaşandı. Fakat düşünülen bunun daha ötesidir. Daha ötesi eski statükoyu savunan güçlerin artık tasviyesidir. Yeni bir statükonun yerleştirilmesidir. Eski sınırların kalkması, yeni sınırların çizilmesidir. Coğrafyemızda yeni devletlerin doğmasıdır. Zaten GOP ile yapılmak istenende bu değil midir? Bunda kötülük nerde? Hele biz Kürdler açısında bundan kötülük aramamız düşünülebilinir mi?Kürdistan sınırlarınıda belirleyen ortadoğunun yeni haritasının ABD Silahlı Kuvvetlere yakınlığıyla bilinen  „Armed Force Journal“ adlı dergide tesadüfi yayınlanmadı. Bunun bir anlamı olmalı. Kürdler, bu değişimleri görmeli. Buna uygun politılalar belirlenmelidir. Güney Kürdistan siyasal önderliğin buna uygun bir politıkaya sahip olduğuna şüphe yoktur.Eğer Güney Kürd önderliği, bugün mikrofonların karşısına çıkıp bunu ifade etmiyorlarsa kendilerini kuşatan dünya ve bölge dengelerinin hassasiyetinden dolayıdır. Fakat atıkları emin adımlar buna hizmet ettiğide bir gerçektir.Bu gelişmelerden sonra eğer birileri, “Kürtlerin nihai çözümü federasyondur” iddiasında bulunuyorsa bu paranoyak iddia sahipleri sorgulanmalıdır. Dahası neye dayanılarak böylesi bir iddiada bulunulur bunu da anlamış değilim. Kürdler arasında bir anket mi yapıldı, referanduma gidildide Kürdler, böyle bir irade beyanında mı bulundu? Bunların hiç birisi olmadığına göre hangi aklıevel böylesi bir iddia da bulunabilir? Bulunanlar var. Anlaşılan bizde çok aklıeveller var.Kuzey Kürd reformist hareketi, Kürdistan sorununun çözümü konusunda çözümsüzdür. Beklentisi sömürgeci devletin demokratikleşeceği ve yapılacak reformlarla soruna çözüm getirileceğidir. Kürd reformist hareketi, TC devleti ve hükümetlerine yalvarmalariyla Kürd milletini dilenci durumuna düşürmüştür. Kürd milletini sömürgeci devlet tarafindan verilecek bir sadaka beklentisine sokmuştur. ”Meclis’e Kürt kimliğimle girmek istiyorum…Bizim ana kriterlerimiz; Dil özgürlüğü, din özgürlüğü, kültürel özgürlük gibi hususlardır“ diyen Abdülmelik Fırat ve onun gibi düşünen çevreler, izledikleri bu politıkalarla sömürgecilere sonsuz hizmet ettiklerini kavramiyor olamazlar..Bu politikalarla Kürd milletini rehavete sevkederlerken, sömürgeci sistemede sonsuz kolaylıklar sağlıyorlar.„Biz Türkiye sınırlarına saygılıyız“,“Biz bölücü değiliz“,“Türkiye`den ayrılmak istemiyoruz“, “Biz silaha baş vurmadık”, “Türkiye`de politıka yapmak istiyoruz“ vs. gibi Türk sömürgeci sistemini kutsayan yaklaşım sahibidirler.Esas amaçları, Türkiye´de yasal çerçevede politika yapabilmeleridir. „Türkiye Partisi“ olmak için can attıyorlar. „Türkiye Partisi“ olmak için kendilerini programlayanlar Kürdistan sorununu sömürgeci sistemiçi bir soruna indirgeyerek sorunu çözümsüzlüğe havale ediyorlar. Kürd milletini „Türk, Arap ve Acem Kürdü“ yapıp işin içinde çıkıyorlar. Bu yaklaşımlariyla ne kadar uysal politikacılar olduklarını ispatlamaya çalışiyorlar. Merakıma yorun. Kurduğunuz legal parti seçime girdi. Pek inanmiyorum ya olsun, farzedelim bir kaç kişinin seçilmesini sağladınız. Peki o ırkçı yemini okuyacak mısız? Eğer o ırkçı yemini okursaniz adına çıktığınız davayı inkar etmiş olmuyor musunuz? TC yasalarına göre halk tarafından seçilirseniz bile mecliste o ırkçı yemini okumadığınız müddetçe vekil sıfatını hak etmiş olmuyorsunuz. Yemini okudunuz ve sistemin bir parçası olduğunuzu deklere ettiniz. Peki ogünden sonra samimiyetinize kim inanır?Anlaşılan sizin bu konu da bir projeniz yok. Zaten duruşunuzda böyle bir niyetinizde yok. Olanı da ben söyleyeyim. İlk etapta çevreniz dahil, kendiniz sistemin nimetlerinde nasıl yararlandırabilirim çabası içinde olacaksınız. Bunun zeminide Türk egemenlik sistemin işitmek istediklerini ikidebir dile getirmeniz olacaktır. Bugün dile getirdiğiniz gibi. Hani laf aramızda çok akılı politıkacılarsınız ya.İşte bu akılı politıkacılarımızdan birinin söylediklerini yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için sıkıcıda olsa olduğu gibi aktarmak gereğini duyuyorum.Derya Sazak : ”Kuzey Irak'ta Kürtler ileride ayrı bir devlet haline gelirse, "Güneydoğu bundan etkilenir, Türkiye'deki Kürtler de oraya katılır" kaygısı boşuna mı?” Abdülmelik Firat : “Çok saçma. Türkiye madem AB'ye girecek, Kürtlere zaten kültürel haklar tanıyacak.”Şeyhimiz hangi dünyada yaşıyor bilemem, ama bildiğim bir gerçek var ki, ne AB Türkiye’yi içine alır, ne de Türkiye’nin kendini değiştirerek, dönüştürerek AB standartlarına kevuşma diye bir derdi vardır. Her iki tarafta bunu kamuoyuna defalarca deklere etmişlerdir. Şu an süren kördüğüşüne bakıp kimse aldanmasın. Bu sayfa kapanmıştır. Dahası var. AB’nin Kürdistan politıkası bilinmiyor değil. Bu politıkada Akdenizdeki kurbağalara istenen haklar kadar Kürdlere hak istenmediği bilinmiyor mu? AB’nin daha evelki raporlarını bir yana bıraksak bile Avrupa Konseyinin „Kürtlerin Kültürel Durumu“ başlıklı son raporunda bile Kürdlerle alay edildiği kavranılmıyor mu?Raporda “Kürtler, dünyanın devletsiz en büyük ulusu“ olarak nitelendi. Hele şükür. Peki buna yol açanların başında bu Avrupalılar gelmiyor mu? Yüzyıllardır bunun sür-git devamında bunlar suçlu değil mi? Bugünde bu suçlarından israr etmiyorlar mı? Ona ne şüphe. Avrupa, Kürd milletine karşı hem suçlu ve hemde borçludur.  Bunu tersine çevirmek Avrupa’nın elinde. Buna güçte yetebilirler. Yapacakları tek şey Kürdistan politıkalarını değiştirmeleridir. Yoksa ağzımıza bir kaşık bal çalmakla geçiştirilecek bir mesele değildir. Eski politıkalarında radikal bir kopuş şarttır.İşe Lozan’ı sorgulamakla başlasınlar. Eserleri olan Kürd-Kürdistan’ı bölen sınırların kalkması için bir politıka oluştursunlar. Kürd millet egemenliği gaspı olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye „toprak bütünlüğünü korumak“ politıkasından vazgeçsinler. Kürdlerin bir „azınlık olduğu“nu aşsınlar. Bir millet olduklarını artık kabullensinler. Her milletin hakkı olan devlet kurma hakkının olduğunu ve Kürdlerin bu konudaki çabalarını desteklesinler. O zaman samimiyetlerine inanalım.Bazen düşünüyorumda eloğluna birşey demekte gerekmiyor. Sebebine gelince bunları söylediğimizde Avrupa’dan önce bizim aklıevel aydın ve siyasetçilerimiz kart vaziyeti alıyor. Avrupa’nın avukatlığına soyunuyor. Kürd-Kürdistan’ı bölen, dört devlet sınırları içine hapseden Lozan Antlaşmasının mimarlarına düşmanlık yapmamamızı, dahası sevmemizi istiyorlar. Peki bu Kürd aydın ve siyasilere ne demeli? Be kardeşim 83 yıldır Türk egemenlik sistemin Kürd milletine  karşı uyguladığı inkar ve imha  politikalarını destekleyen bu Avrupa değil midir?Hayır efendim. Kim ne derse desin umurumda bile değil. Ben bana düşmanlık yapanları sevemem. Hele bu düşmanlık yüzyıllardır egemenliğimi gasbetmişse, inkar ve imha ile beni yok etmeyi planlamışsa buna düşmanlık etmemi fazla gören mantığın sorgulanmaya ihtiyacı var derim.Tekrar başa dönelim. Avrupa hayranlarına, siz bunu Lozan haranlığına yorumlayım. Malum çevrelerin Kürd millet egemenliğini nasılda boşa çıkarmaya çalıştıklarına bakalım.Derya Sazak, “Ayrı devlet meselesi...” sorusuna karşın  Abdulmelik Fırat, “Hayır. Kürtlerin kimlikleri ve kültürleri kabul edildikten sonra hiçbir mesele kalmaz.” Hayda gelde burdan yak. Şeyhimiz kimi kandırmaya çalışıyor? Devleti mi, yoksa Kürdleri mi? Kandırmak istediği her kimse dediklerine inanmayacakları bugünden sonra Şeyhimizin bilmesi gerekir. Radikal Gazetesi için yazdığı makaleden şunlar söyleniyor. “Kürtlerin kimliği, dili ve kültürü ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ortağı olmasını talep etmekteyiz.” Bununda „tüm kürt yurtseverlerinin gönlünde yattığını“ ileri sürmektedir. Atma Şeyhim atma. Ben yurtseverim, ama bemin gönlünde yatanın iddia edilen bu zırvalıklar değildir. Dahası tüm Kürd yurtseverlerinin gönlünde yatanın bu zırvalıklar olduğu hükmüne nereden vardın bilemem. Örneğin ben bağımsız Kürdistan´ı savunuyorum. Şimdi ben bu malum çevreye göre Kürt yurtseveri olamaz mıyım? Yurtsever olmanın ölçütü Türk egemenlik sistemi altında alt kimlik sahibi olmak mıdır? Yapmayın Şeyhim yapmayın. Bu zırvalıkları uluorta bize mal etmeyin.Bu zatlar ve üyesi oldukları partileri bu zırvalıkları savunmuş olabilir. Bu doğal hakları. Ama bunun „tüm kürt yurtseverlerinin gönlünde yatanda bu olduğu“ anlamina gelemiyeceğini bilmeleri gerekir.Malum Kürd çevreleri, ne zaman başkaları adına konuşmayi kendilerine hak görmekten vazgeçecekler? Dahası böyle bir niyetleri var mı? Anlaşılan bu hastalığa kötü yakalanmışlar. Bu hastalik onlara Türk egemenlik sistem mantığında kalma olsa gerek. Kuşkusuz kendi adınıza, üyesi olduğunuz parti adına konusabilirsiniz. Ama siz bu zırvalıkları savunuyorsunuz diye bunun „tüm kürt yurtseverlerinin gönlünde yatanda bu olduğu“ iddiasinda bulunamasınız. Dahası ahlakide değildir. Hiç kimse bu uzlaşmacı ve teslimiyetçi yaklaşımları Kürd milletine mal etmeye çalışamaz. Buna hakları yoktur. Eğer bunda diretilirse bilinsin ki, Kürd milletine yapılacak en büyük saygısızlık bu olur.Kürd milletine soran mı oldu? Kürd milletinin önüne referandum sandığı konulupta tavrı mı ortaya çıktı? Bunların hiç birisi olmadığına göre hangi aklıevel Kürd milletinin tavrı budur kehanetinde bulunabilir.Bu konu da Kürd milletinin tavrını açığa çıkarmak gerekir.  Kürd milletine sormek gerekir. Türkiye, Iran, Irak ve Suriye´den ayrılmak istiyor musun, istemiyor musun? Kendi bağımsız devletini kurup egemenliğini eline almak istiyor musun, istemiyor musun? Parçalı ülke ve milleti birleştirmek istiyor musun, istemiyor musun? Kürd milletine bu sorular sorulmadan, onun kendi iradesi belirlenmeden hangi aklıevel Kürd millet iradesi adına karar verebilir? Hangi haddini bilmez kendini Kürd millet iradesi yerine koyabilir? Onun adına kim karar verebilir? Hiç kimse!Sorunun çözüm adresi Kürd milletidir. Geçerli olan onun tavrı ve vereceği karardır. Bu da oluşturulacak demokratik bir ortamda, uluslararası demokrasi güçlerin gözetiminde yapılacak bir referandumla belirlenebilir.Kürd milleti, bu konuda kararını çoktan vermiştir. Bu kararın kendi egemenliğini ele alacağı kendi bağımsız milli devletini kurması yönündedir. Kürd milleti, verdiği mücadelesiyle bunu kanıtlamıştır. Dahası Güney Kürdistan halkının resmi olmayan referendum da ortaya koyduğu iradesi ayrıca bunu doğrulamıştır.                     Böylelikle Bağımsızlıkçı güclerin önüne koyduklari Bağımsızlık, Ülke ve Millet Birliği hedefi olarak tanımlanan Kürdistan Devrim Stratejisi doğrulanmıştır. Bu strateji, ülke ve millet gerçekliğimizin somut tarihsel koşullarının doğal sonucudur. Bu stratejinin Kürdistan halkının zaferiyle sonuçlanacağı kaçınılmazdır. Tarihsel gelişmenin seyri budur.Kuşkusuz bu kendiliğinde olmayacaktır. Çünkü kendiliğindenci hareketin geleceği yoktur. KUKM`nin zaferi, ancak halkı kucaklayabilecek bir yeraltı örgütlülügü ile mümkündür. Halkın nabzını elinde tutan, günlük ihtiyaçlarından tutun uzun vadeli çıkarlarını ifade eden, bu uğurda halka beraber çözüm üreten, halkla bir bütünlük içinde olan, dış düşman ve yerli ihanete karşı savaşan devrimin partisidir. Kürdistan´da böylesi bir parti henüz yaratılmış değildir. Bu, şu an mevcut olan politik güclerin tek başına yapabilecekleri bir işte değildir. Bu görev, bir bütün olarak Kürdistanlı bağımsızlıkçı-devrimci güçlerin çözmesi gereken en acil sorundur. Bu başarıldığı oran da diğer sorunlar buna bağlı olarak çözüm yoluna girecektir. Bu görev başarıldığı oran da çözüm gücü olunacaktır. Sömürgeciliğe, ihanete ve her türlü uzlaşıcılığa karşı mücadele zeminine kavuşacaktır. Görev açık ve nettir. Kürdistanlı bağımsızlıkçı güçler, ya görevlerini yerine getirir tarihin yapıcı ve yazanı olurlar, ya da bekle-gör siyasetini sürdürür KUKM´nin tasviye edilmesinin suç ortakları olurlar.Önümüzdeki tercihler bu kadar açık ve yalın. 27 Temmuz 2006

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.