Qandil'de PKK Pantheon'nun tanrılarının kavgasından kaçtım,
Avrupa'da ki mikro tanrıcıkların içine düştüm.
Tanrım neden beni bu kadar korkak ve güçsüz yaratın !.
Yoksa benimde mi Tanrı olacağımı düşünerek bunu bana reva gördün.
Şart mıydı yaşam ve ölüm kaderimizi çobanlara vermek.
Keşke hepimiz koyun olsaydık.
Ya da çoban olsaydık.
[center]_________******___________[/center]
Silahı yılana doğrultu ve rastgele ateş etti.
Yılan ölür !.
Bu, kahramanımızın çok iyi nişancı olduğundan değil, yılanın yaratılış gereği kendisini mermiye doğru atmasındadır.
Bir çok kahramanlık denilen hikayenin özü budur.
Sonra bizler, kahramanımızı baş tacı yaparız.
İşte her şey bundan sonra başlar.
Kahramanımız, bu statü duygusu hoşuna gitse de, o artık ta derinliklerinden gelen bir mutsuzlukla, tatminsizlikle baş başa kalır.
Onu kahraman yapanlardan yabancılaşır, tat almaz, hırçınlaşır ve yaşayan bir ölüye döner.
Çünkü kitle kendisinden daha korkak ve yalancıydı.
Kullanılmıştı !.
Kendi kahramanı ise 'kitle' olur, paradoksal bir şekilde.
O artık kendisi değil, kitlelerin yaratığı kendisidir.
Bundan dolayı, hiç bir kahraman gerçekliğini itiraf etmez, çünkü ortada ilk, yani yılanı öldürdüğü sanılan kişide artık kahramanlığına inanmıştır.
Ve sonra, Orwell'in 1984'teki Winston Smith'i gibi, sıradan kitle gibi imtiyazsız kaderlerine devam ederler.
zagroslarin sargesasi jan