Sevgili Ozan Babo,
Şiirinizde adım muhalife çıkmış.
Genel yapı gereği yaşamım boyunca hep muhalif oldum.
Annemi dövmeye kalkarken babama da muhalif olduğum 20 li yaşlarımı hatırlarım.
Babamın benden özür dilediğini de buruk bir anıda anımsarım.
O güzelim adamlar, o güzelim atlarına binerek çekip gittiler ve yazarın deyimiyle geceye nal sesleri dÜştü.Bana da hüzün.
Sana muhalif olup olmadığımı da halen biliyor değilim, ama çok duygu yüklü iletişimler ve şad olduğum akşamlar durur okurken ve yazarken.
Muhalefetliğim olgunlaşmanın çeperine çarparak gün be gün farklı renkler de aldı.
Daha çok Kürdistanileştim Stalin öldükçe, daha da koyulaşarak Xalıt Bege Cibriye, oradan İhsan Nuriye, Şeyh Seide Pirana, Seyd Rıza ve Ali Şere sarılarak anlattım ve dinledim ...Orada dost ve düşmanı ayrışma daha net koydum.
Yani Kürdü orada sevdim ve onun içindir ki en ağır küfrümü sömürgeciliğe dair kullandım ve kullanıyorum.
Muhalefetin özü budur.
Bu muhalefette dostlarım her gün arttı, düşmanları kürdün de kudurdukça kudurdu, kudurmakta.
Evet sevgili Fılozan hep Berwarto'yla başladım bu tatışmalara, ama bu süre zarfında v harfi w leşti bu bendeki değişimdi.
Küfrün kimin başlattığına bakmadan muhalefet şehrini koydum ve öyle kaldı.
Fikirlerde muhaliflik şahsa özgüdür.
'Siz de taktir edersiniz ki yaşın en verimli döneminde yol göstericilik tecrübe ve birikimle olur...
Dün akşam uyumadım tespihime küfürleri dizdim ve tespihimi salladım durdum...
99 taneli tespihe benzedi ki; ben pek de o kadar uzun ve küçük taneli tespihlere sarılmam.
Oltu taşı işlemeli ağızlığım, tabakam ve muş tütünüm her zaman masamda durur, sık sık ona sarılmak zorundayım her ne kadar içim yasağı her gün gelişiyorsa bile, ona da muhalefetim halen devam ediyor.
Kendime de muhalif olduğum anlar oldu.
Yaşam zaman zaman kayalıklara da çarptı beni. Ağladığım ve kızdığım anlar da oldu. Hep çocuklar ağlamaz.Yaşlılarda göz yaşları kaldırımlara dökülür bu memlekette .
Burada topraklar ıslaktır burada ıslağa karışır.
Ve burada gökyüzü mavi değildir, onun içindir ki ağladığınızda yıldızlar yoktur ay şavkımaz ki göz yaşlarınız şavkısın buralarda. Şems tanrısı da kayıptır sabah sabah, baba annem gibi selamlayamıyorum gün doğuşunu ve gün batımında selamsız kalır güneş.
Gitmek mi zor, kalmak mı zor ustadım. İkisi de beladır omzumuzda .Kimbilir belki hayatı omuzlayıp kalabalıklara karışıp kaybolmakta vardır bir akşam östü,bilinmez.
İyisi mi duygulari yüreğe ve bilince vurmak ve Seyd Nesimi gibi dizeye sığınarak haykırmaktır;
ÜŞÜDÜM,MELANET HIRKASINI GİYDİM KİME NE....!!
ÜŞÜDÜM,MELANET HIRKASINI GİYDİM KİME NE....!!