Mevcut Kürd siyasal partilerin izledikleri siyasete ve uygulamalarına bakıldığında karşımıza kapkaranlık bir tablo çıkmaktadır. Diğer parçaları bir yana bırakalım. Kürdlerin ezici çoğunluğunun umut bağladıkları Güney parçasındaki partilerin izledikleri siyasi, ekonomik, askeri, kültürel vs. alanlardaki politikalarına bakıldığında bunu görmek zor olmayacaktır.
Güney de iktidarı ele geçiren siyasi partilere baktığımızda, sömürgecilerimizin icazetiyle politika belirleyen hırsız çeteleri olduklarını görüyoruz. Kimse hemen celelenmesin ve hemen savunma ve de saldırı durumuna geçmesin. Bunu yapmadan önce orada olan bitene bir baksın. Ondan sonra diyecekleri bir şeyleri varsa buyursun söylesin. Fakat öyle heybeden yükseklerden atmasın.
O zaman Irak özelinde sorunu biraz kurcalayalım.
Saddam iktidarının yıkılışıyla Irak devleti darmadağın oldu. Şii ve Sünni Araplar, aşiretler birbirlerini yok edercesine kanlı bir savaşa tutuştular. Kürd partileri, kendi sorunlarını çözme, iç birliklerini gerçekleştirmeye soyunacağına Araplar arasındaki savaşta arabulucu rolüne soyundular. Yanyana getirdiler ve kendilerine bir devlet inşa etmeye çalıştılar. Ne yaptılarsa kimsye yaranamadılar. Belki bu arada kişisel, ailesel, aşiretsel, partisel para elde edip palazlandılar ama Arapların Kürdlere saldırmalarına açık kapı bıraktılar. Musul ve Şengal'deki katliamlarla Kürdlerin karşı karşıya kalacağı trajedilere yol verdiler. Olan biten ortadadır.
Kürdler ne ederse etsin Arapların eşit temel de kendileriyle birlikte yaşamayı kabullenmeyecekleri yaşanan süreçte bir kez daha ortaya çıktı.
Hiçbir şeyi Kürdlerle paylaşmayı kabullenmeyen Irak Arap Hükümetleri sadece 2011 yılından 2014 yılına kadar Irak ordusuna 41 milyar dolar harcamış. Bu kadar harcamaya karşın IŞID'ın Musul'a küçük bir grupla saldırısıyla toz-buz oldu. Arkasına bakmadan kaçtığı gibi milyar dolarlık savaş malzemesinide kendilerine bıraktı. Ogündür bugündür toparlanamıyor.
Irak Arapları birbirine güvenmiyor ve birbirlerini yok etmek için savaşıyorlar. Ortak bir ordu etrafından örgütlenemiyorlar. Bu nedenle hiçbir mezhep grubu merkezi orduya güvenmiyor ve her mezhep kendi askeri silahlı güçlerini oluşturuyor. "Şii Kanun Devleti" (Maliki ve Abadi'nin partisi) iktidari döneminde 42 tane Şii millis gücü kurulmuştur. Bunların çoğu uluslararası suçlar işlemiştir.
Bunların başında "Heşdi Şebi Millisleri" teşkilatı gelmektedir.
IŞID tüm boyutlarıyla orta da. Varlık nedeni Kürdlere karşı savaşmak. 2014 Haziran ayında Musul ve Tikrit’in yanı sıra Diyala, Selahaddin ve Enbar’ın bazı ilçe ve köylerini işgal etmesinden sonra, Şiiler’in dini lideri Ayetullah Ali Sistani’nin fetvası ve hükümetin desteğiyle, "Heşdi Şebi Milisleri" teşkilatı kuruldu. Bu çeteninde IŞID'tan farkı yok.
Bu teşkilat IŞID ile savaşmaktan öte esas olarak kendini Kürdlere karşı savaşa göre konumlandırmıştır. Dini fanatizm ve Kürd düşmanlığı temelinde eğitilen bu militanlar Kürdistan için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
"Heşdi Şebi Milisleri" teşkilatı, İran Generali Kasım Süleymani komutasındaki İran Kudis Gücü’nün istihbarat birimi tarafından idare ediliyor. Esas olarak Kürdlere karşı konuşlandırılıyor. Kerkük’ün Taze nahiyesi ile Dakuk ilçesi arasında kurulan karargâhlara yerleştirilmişler. Karargâhları Kerkük merkezine 15 kilometre mesafededir. Şu an Kerkük ve Tuzhurmatu sınırlarında onbinin üzerinde Şii milis bulunuyor.
Irakin "Heşdi Şebi Millisleri" teşkilatının bütçesi Kürdistan'ın bütçesinden daha fazladır.
Üstüne üstlük Irak devleti, şu an da bile IŞID'ın işgali altındaki Musul'daki kamu görevlilerinin maaşı olarak ayda 17 milyon dolar gönderiyor.
Fakat Hewler ve Bağdat arasındaki anlaşmalara rağmen merkezi bütçeden KRG'ye düşen payı Irak Hükümeti bir türlü göndermiyor.
Güney hükümeti dilenci durumuna düşmüş. Elinde, "bak vermesen ayrılırım ha" demenin ötesinde bir icraatı yok. Ayrıl o zaman. Elini tutan mı var?
Ayrılmak mı? O da ne? Bu konu da, İran ve Türkiye'ye verilmiş sözleri var. Zaman zaman trübünlere oynasalar da bağımsızlık güneylilerin ajandasında yok. Yok, çünkü; bunu dile getirecek ne düşünceleri, ne de dayatacak cesaretleri var. Onlar, ancak Türk, Arap ve Farslara yalakalık yaparak, onların hakim olduğu Kürdistan parçalarındaki Kürdlere karşı tetikçilik yaparak kendilerini yaşatmayı dünden bugüne politika edinmişlerdir.
Güneyli siyasiler, "Irak'ın yeni hükümeti herkesin hükümeti olmasa bağımsızlığa gideceklerini" söyleseler de gereğini mevcut politikakarıyla yapmazlar, yapamazlar. Ancak Irak'ın "toprak ve siyasi birliği"nin pekişmesine hizmet ederler. Kendi iç birliklerini sağlayacaklarına dağılan Irak Araplarının birliği için enerjilerini harcarlar. Bugüne dek yaptıkları bu oldu. Tersini yapmak için orta da bir politik değişiklikte görünmüyor.
Bakınız! Irak merkezi hükümeti, Güney Hükümetine mevcut bütçeden paylarına düşen parayı göndermedikleri gibi son dönemler de yapılan anlaşma da, Güney Hükümeti; ayda 550 bin varil petrol Kerkük'ten Irak merkezi hükümetine verecekti ve karşılığında 1 milyar 200 milyon dolar alacaktı. Anlaşma gereği Güney Hükümeti petrolu veriyor ama Irak para vermiyor.
Kaldı ki Irak ordusu ve son dönemlerde "Heşdi Şehbi Milisleri" habire Kürdistan'a saldırıyor. Şu an Sadiye ve Celawa onların işgali altındadır. İkide bir Kerkük'ü alacağız diye yüksek sesle dile getiriyorlar. Bu politikalarıyla Kürdlerin dikkatini Musul'dan uzaklaştırıp Kerkük üzerine çekmeye çalışıyorlar. Bu arada örgütlenip güç oluyorlar. Ve kimse yanılmasın. Güç yetebileceklerine inandıkları an Kürdlere saldıracaklardır.
Peki Güneyli siyasiler ne yapıyor? Günü kurtarmanın ötesinde yaptıkları bir şey yoktur. Günü kurtarmaya odaklanmışlar. İleriye yönelik bir plan programları yoktur. Varsa da kimseye yansımış değildir. Bilen var mı onu da ben bilmiyorum. Fakat bazı yalakacılar bilmişcesine habire güney propagandasını yapıp duruyorlar.
Merakıma sayın. Kürdlerin Irak merkezi devletinden ayrılmak için başka ne neden aranıyor? Bunca haklı gerekçeler orta da varken. Bu fırsat kaçırılırsa ne zaman bağımsızlığa gidilecek?
Kürdler mevcut siyasetleriyle dilenci durumuna düşürülmüştür. Irak, İran ve Türkiye ortak olarak Kürdleri bu duruma düşürmüştür. Kürdleri güçten düşürerek ve korkutarak bağımsızlıktan uzak durmalarına çalışılmaktadır. Güneyli siyasilerde buna boyun eğmişlerdir. Bunun daha ötesi onların şahsında "kardeşlik" keşfetmişler, "stratejik müttefik" ilan etmişlerdir. İşin gerçeği budur.
Bunları söylediğimizde kimi birey ve çevreler "ne yapıyorsunuz, güneyi yıpratıyorsunuz" yaklaşımlarıyla güneyli güçlerin yalakalığnı kendilerine yakıştırıyorlarsa bize de, kendilerine hayırlı olsun demek kalıyor.
Kuşkusuz her şeye rağmen Peşmergenin ülkeyi savunması önemli ve kahramancadır. Hatta bunu yaparken gönlü kırık olarak yaptıklarını da biliyoruz. Bunca fedakarlığa katlanırlarken, ağır bedele karşın pazarlarda seyyar satıcılık yapıp gece kondularda yaşarlarken, yönetici elitin ve çevresinin mlyonluk villalarda dolarlarla oynadıklarınıda bilmelerine rağmen.
Güney Hükümeti'ni oluşturan güçlerin bu kabullenmez tutumları bir yana Peşmerge'ye gereken önem verilmemiştir. Eğitilmemiş ve ihtiyacı olan silahı temin yoluna gidilmemiştir. Ellerine kırık birer teleşkof vermişlerdir. Ülke savunmasına önem verilmemiştir. Eğer başta ABD ve müttefiklerin müdahalesi ve kendilerine ağır silahlar verilmeseydi IŞID saldırısıyla kim bilir şimdi halleri ne olurdu.
Güney Hükümeti'nin izlediği siyasi, ekonomik, askeri, kültürel vs. alanlardaki politikasıyla bugün ekonomik krizin eşiğine gelmiştir. Siyasi olarak bağımsızlaşamamaktadır. Geleceğini sömürgeci başkentlerin iczatine ipotek etmişlerdir. Yanı sıra iç birliklerini sağlayamamışlardır. Görünüşe bakılırsa buna niyetleride yoktur. Durum bu olunca başıboşluk her alana damga vurmaktadır. Gelir-gider kontrolsüzdür. Kişilerin insiyatifine verilmiştir Ki bu kişilerinde bu konu da karneleri bozuktur. Diğer kalemleri bilmiyoruz. Sadece Güney Hükümeti'nin KDP ve YNK'nin denetimindeki şirketlerden 17 milyar dolar borç aldığı ve nerelere harcandığı kimse bilmiyor. Sahi KDP ve YNK'ye bağlı bu şirketler bu parayı nasıl kazandılar? Kürdistan halkının bu parasını nasıl zimetlerine geçirdiler? Ve halkın bu parasını hükümete borç vererek Kürdlerin gelecek nesli borçlandırılmaya çalışılması hangi hak ve hukuka sığar? Ayrıca bu para hangi şartlarla hükümete verildiği de bilinmiyor. Dışarıya milyarlarca dolar kaçırılmış. Kültür, tarım, sanayi vs. alanlarda politikasızlık damgasını vurmaya devam etmektedir. Türkiye ile 50 senelik petrol anlaşması yapılmış. Nasıl yapılmış kimse bilmiyor. Parlemento ve hükümeten bile gizli yapılmış ve gizlilik üzerindeki sis perdesi devam etmektedir. Bunu dilendiren sayısız aydın ve gazeteci "faili meçhul"e götürülmüştür.
Bunlar ve benzei konular gündeme düştüğünde karşımıza kapkara bir tablo çıkıyor. Bu tablo KDP ve YNK'nin ortak eseridir. Perşembenin geleceği çarşambadan bellidir. Bu güçler ülke yönetiminde olduğu middetçe Kürd milletini büyük feleketler beklemektedir. Benden söylenmesi.
20 Şubat 2015