Skip to main content

AYDIN OLMAK!?(1)

Aydın ne demek; tam olarak tanımlayacak tek bir tanımlaması yok. Herkes bir tanımlamada bulunur. Herkesin tanımlanması kendine, aklın yolu birdir desekte; bunun da bir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü her aydın tiplemesinin bolca alıcısı vardır.

Gerçekten kime aydın denir?

Şöyle desek denk düşer mi?

Aydın; kimden gelirse gelsin haksızlığa karşı tavır alandır. Toplumun gözü, kulağı, sessidir. Kendi ikbalini, cebini, koltuğunu değil, insanlık için yararlı olanı dile getiren insandır. Koltuk sevdası dürtüsüyle hakim güçlerin yalakacılığını değil, toplumun hamalı olmayı seçendir. Dahası kendini topluma adayandır.

Denilecek ki böylesini nereden bulacağız? Bulamıyorsak eğer bu demek ki toplum kör, sağır ve dilsizdir.

Peki kendini "aydın" diye lanse eden okur-yazarları nereye koyacağız?

Onlar mı?

Kralın soytarıları ve egemenlerin yalakaları deyip geçeceğiz.

Ki bu konu da korkunç kirli bilginin taşıyıcıları olduklarını bildiğimizde haksız da sayılmayız.

Ki bunlar; kapılarında ikbal aradıkları, böylelikle kendini yaşattıkları kapı sahiplerinin "yanlışlarının militanıdırlar."

Benim ağam yanlış söylemez/yapmaz şaşma amentü sahipleridirler.

"Yapsada mutlaka bir bildiği vardır," savunularıda vardır.

Toplumun karşısına çıkıp gözlerinin içine bakarak kendinin inanmadığını toplumun baş salayıp onaylaması isteyecek kadar vicdan yoksunudurlar.

Ki vicdan diye bir nesne yoktur bu kesimlerde. Cüzdanla, koltukla, ikballa değiştirileli tarih olmuştur.

Anlayacağımız ağzı laf eden, eli kalem tutan bu okur-yazarlar tayfası toplumun değil, kapısında ikbal aradığı kapının "aydını"dırlar.

Yanı başımızdaki komşu da epey örneği bulunur ve isim de var.

"Devlet aydını"(!)

Yani para, koltuk, ikbal karşılığı devletin söylem ve yaptırımlarını topluma taşımak, şirin göstermek ve onlara kabul ettirmekle görevlidirler.

Bunun yanı sıra toplumda güç sahibi olan başka yapılanmalarda vardır. Bunların başında partiler gelir. Burada parti "aydını" karşımıza çıkar. Hele parti liderine sevdalı "aydın" bozuntuları ise zibil gibi.

Toplum, egemen sistem ve izdüşümlerinden çektiğinin bin katını bu "aydın" bozuntularından çektiğini söylesek abartıya kaçtığımız söylenemez sanırım.

Bu tayfa, insanlığın yüzkarasıdır.

Zülmün, haksızlığın, sömürünün, her türlü insanlıkdışı söylem ve yaptırımın cilalayıcısı ve sürdürülmesinde görev sahibidir.

Bu nedenle egemen sistem ve izdüşümleri bu tayfaya büyük değer verir. Doğurur, besler, toplumun yakasına bırakır.

Bu nedenle ortalık aydın bozuntusu ile dolmuş.

Kürd milleti ablukaya alınmış.

Korkunç bir bilinç kırma faaliyeti humalı bir şekilde sürdürülmektedir.

Bağlı bulundukları ana merkezleri bir ve aynı olsa da çok değişik kılıf altında aynı amaç ve hedef için çaba sarfetmektedirler.

Hepsi "Kürt sorunu"nu çözmeye çalışıyorlar(!)

Fakat hepsi Kürd-Kürdistan düşmanı.

Ortak kaygıları “Türkiye toprak bütünlüğü”nün bölüneceği.

Yoguslavya‘nın başına gelenin Türkiye‘ninde başına geleceği korkusu.

Anlayacağınız TC Devleti‘nin kaygıları.

Bunun için kim gözyaşı döker?

O kadar varlar ki düşman başına.

Kim ki bunlar?

TC Devletinin murtaza bekçisi beyaz Türkler ve barbar Türk‘ün şahsınde “kardeşlik“ keşfedip Kürdlere bu barbarlarla “ortak yaşam“ dayatan taşeron orospu ve pezevenklerdir.

Neye inanıyorsanız o, Kürd milletini bunlardan korusun!

28 Ekim 2014

Devam Edecek...!

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.