İşgalcilerin Çekilme Korkuları.
Türk devlet sistemi, birktirilmiş tarihsel sorunlarını, işlevsiz bir parlamento ve iradesiz iktidarlarla yalnız başına çözemeyen ve militarist zihniyet girdabında sürekli kendini tekrarlayarak pazarlayan problemli bir aygıttır. Dünya kamuoyunda, Jenosit, soykırım, işgal asimilasyon suçlusu, din ve dil ırkçılığıyla doksan yıla yaklaşan kanlı bir tarihi geride bırakan bir algı oluşturmuştur. Bütün bu biriken, bilinen, somut, belgeli sorunlardan dolayı sicili bozuk bir çete, mafya cumhuriyeti muamelesine tabii tutulmasını Kürtleri terörist göstererek gizlemeye çalışıyorlar.
Özellikle inkar ve yok etmekten başka anımsamadıkları Kürtlere ilişkin başka bir çözüm stratejisi olmayan TC, bu niteliğile çözemediği ağır sorunlarıyla AB, ABD için ciddi bir yük haline geldiği ve geçmişleri itibariyla benzer sorunları yaşayan devletlerin çok çok gerisinde kalan anti demokratik, ırkçı, sömürgeci niteliğiyle AB'nin kapısında bekletilmesini, Finlandya' ziyaretinde değerlendiren Erdoğan'nın belirtiği gibi anlaşılmayan bir durum değildir. Erdoğan'ın seçkin gazetecilerinden birinin Finlandya başbakanına PKK bahanesine sığınarak Kürtleri terorist ilan etmesini istemesi, Finlandya Başbakanın alaycı tebesümü ve yabancı basın nezdinde TC'nin değişmeyen Kürdistan politikası olarak okunmuştu.
Çünkü benzer sorunlardan muzdarip emperyalist devletlerin tümü geçmiş sömürgelerinde yaptıkları yıkım, yaşattıkları insanlık dışı muamelelerden dolayı utanç duyduklarını, özür diliyerek, katliamların sorumlularını cezalandırmışlardı. Keza yaşatıkları tahribat, verdikleri zararlardan dolayı, Almanya misali tazminat ödediler, işgal ettikleri coğrafyalardan çekilerek milletlerin ulusal kader tayin hakına razı oldular, hak eşitliğini kabul ettiler. Dolayısıyla geçmişte zorla sahip oldukları değişik coğrafya halklarıyla daha demokratik, ekonomik ve politik yöntemlerle toplumsal devinimlere,reformlara bir biçimde hizmet ederek geçmişleriyle hesaplaştılar.
Bütün dünya biliyor ki; Kuzey Kürdistan TC'nin sömürgesidir, Kıbrıs işgal altındadır, jenosit ve katliamların hesabı verilmemiştir, türk olmayanlara bakış değişmemiştir. Şimdi bu suçlu niteliğiyle, sömürgesel sorunlarını iyi kötü çözmüş AB toplumuna alınmayacağını bilmiyor mu? İşgal ve sömürgecilikten daha deneyimli ve burjuva devrimlerini geride bırakan bu emperyalist devletlerin kamuoyuna, demokrasi, özgürlük yanlısı olduğunu anlatan türk hükümet yöneticileri, işgali altında bulunan ve esir muamelesi yaptığı, Kuzey Kürdistan'nın otuz milyona yakın nufusunun bir ilk okulu dahi olmadığını nasıl açıklayacak? Üstelik AB kamuoyu; resmi okulları olmayan, ana diliyle egitimi yasak milyonlarca Kürtlere rağmen AB'ye girmeye heveslenen Türk devletinin bir ilk olduğu bilgisine sahipken! Türk sömürgeci sistemin varlığı, türk olmayanların inkarı, imhası üzerine oluşturulduğunu bilmeyen mi var?
Faşist Kemal Atatürk'ün arzusuyla bir gecede ilan edilen bu ırkçı, totaliter cumhuriyet değiştirilmezse demokrasi, barış ve güven ortamı geliştirilemez. Kürt Türk ayrılığı dahada keskinleşir. Herşeylerini yitirmiş Kürtlerin sayısı milyonlarcadır. Kendilerine bu acıları yaşatan ve Kuzey Kürdistan'ı ceheneme çevirenlerin, Amerika, Fransa, İngiltere devleti değil,Türk devleti olduğunu iyi biliyorlar. Amerika ordusu Iraklılar için, İsrail ordusu Filistinliler için ne ifade ediyorsa, Türk ordusu'da Kürtler için ayni seyi ifade ediyor. İşgalcilerin Çekilme korkularıda aynidir. TC'nin bölünme paranoyası işgalciliğin ömrünü uzatmaz ama karşılıklı cenazelerin sayısını artırır. Taksim olayı; ırkçılığın, sömürgeci vahşetin dayanılmaz bir yansıması olarak not edilmezse yanlış yapılır.
İnsanlığıyla buluşmuş, kişilik sahibi hiç bir insan türk işgalciliği altında yaşamak istemez. Bu ceberut, hotzotçu siyaseti görmezlikten gelen Erdoğan, Filistin hamisi kesilerek İsrail'e kafa tutması tam bir sahtekarlıktır. Bütün müslümanları İsrail işgaline karşı cihata çağıran TC hükümeti, Kuzey Kürdistan'daki uygulamaları İsrail'e rahmet okutur nitelikte olduğunu bilmiyor mu? TC işgaline karşı mücadele ettikleri için yüzlerce Kürt aydını, seçilmiş belediye başkanlarının, yürtseverlerin suçsuz yere tutuklanmarı,esirler gibi birbirlerine bağlanarak yürütülmeleri istiklal mahkemeleri hatırlar niteliktedir. Bu insanlar sömürgeci türk mahkemeleri karşısında kürtçe savunmalarını bile yapamıyorlar. Anlaşılan o ki, Kürtlerin ana dili üzerinde hak iddia edebilecek kadar pervasızlaşan türk devlet savunucuları oyalamaya, manipule etmeye devam edecekler.
Kürtlerin yerinde başka bir halk olsa, sadece bu nedenden dolayı Türkiye'yi cehenneme çevirir. Çünkü bundan daha azgın bir faşizm olamaz. Orta doğu'da elli milyonu aşkın Kürtlerin; ulusal kültürünü, dilini, şarkı türkü söylemekten ibaret gören bu çapulcu devletin takiyeci hükümetin pozitif çözüm eksenli bir Kürt politikasının olmadığının kanıtıdır. Kürt ve Kürdistan düşmanlığından türk Kemalist ırkçılarıyla ümmetçi ırkçıları arasında hiç bir fark yoktur. Ondan dolayıdır ki, Kürtlerin ulusal dinamikleriyle oynuyarak örgütlü, direniş güçlerini dağıtmak istiyorlar.
Ulusal kadrolarını, önderlerini imha etmek istiyorlar, Kürtleri bir on yıl daha sürü misali gütsünler. Çünkü Kürtleri köle kendilerinide sahipleri olarak görüyorlar. Kürt bireylerini, toplumunu, ulusunu,coğrafyasını kendilerine ait, özel mülkiyetleri gibi görüyorlar. Kürtler nedir? kimdir? Neden kendisine bir türlü ait olamıyor? Bir insanın, bir toplumun kendine ait olmaması, Ulusal iradesinin olmaması, başkasına ait olması köleliktir. Bundan daha ağır bir felaket olacağını düşünemiyorum. Bütün temel ulusal aidiyetlerinden mahrum ve izole edilerek yaşamak zorunda bırakılan bir halk ruhsal yapısıda dahil hiç bir şeyi normal görülemez. Kürtler bütün ulusların, halkların izlediği yolu izlemelidir. Türk sömürgeciliğinden kurtulmayı temel siyaset yapmalıdır. Aksi halde ulusal sosyolojisi sakatlanan ve normal insanların ruhsal yapısından uzak, işgalcilerin kaba işlerini gören köle bir toplum olarak kalacaktır.
Başka birisine ait olan bir insan doğası gereği köledir. Bir maldır, bir araçtır. Bir iş aracı nasıl ki, cansız bir köleyse, Köle de canlı bir araçtır. Sömürgeci türk ulus sahipleri hertürlü ayrıcalığa sahip özgürler olarak, Kürt kölelerine bir asırdır hükmediyorlar. Silahlarıyla tepemizde bekliyorlar; istedikleri gibi konuşmamızı, istedikleri gibi yaşamamızı, istedikleri gibi nefes almamızı yoksa boğazımızı sıkacaklarını belirtiyorlar. TC devleti, hükümeti ve muhalefetinin Kürtleri zorla yönetme ısrarı, Kürtçe eğitimini Türkün müsadesine bağlanması insani degildir.
TC Kürtlerin yaşam hakkını elinde almıştır. Kürt Ulusal Bayrağı, toplumsal değerleriyle değil, bütün ulusal isyanlar'da dahil hertülü işkence katliam ve jenositleri gölgesinde bastırdığı türkün işgalci, kanlı, kirli bayrağı altında nefessiz bırakmak istiyor. AKP Kürt kitlelerinin çaresizliğini, mağduriyetini kullanarak kurtuluş hedefinden uzaklaştırma partisidir. Devlet kendisine hizmet etmeyen bütün Kürtleri hedeflemiştir.Türk Cumhuriyeti, Kürtleri esir almış, rehine misali bütün ulusal, temel haklarını gasp etmiştir.
Kuzey Kürdistan'ı nasıl insansızlaştırdıklarını, coğrafyasını nasıl viraneye çevirdiklerini devlet için tehlikeli olmayan yanlarıyla tartışmaları yeni bir oyundur. Kürtçe eğitim dili olsun mu? Olmasın mi? Oynundan daha onursuz ve sinsi bir oyun olur mu? Kürtlerin ulusal pusulasını iyice karartacaklar. Eli kanli katillerin, kelle avcıların, Yeşil'leri yönetenlerin cirit attığı, bir ortam'da, onlar kamuoyunu yanıltmak için çoktan taş altı ettikleri Yeşil diye bir pisikopatı arama numurası yapmaları, Hrant Dink'in katillerine çocuk muamelesi yapmaları, niyetlerini fazlasıyla deşifre etmektedir.