Ecevit bir hain olarak yaşadı ve bir hain olarak öldü..
Bizim Kürdler genel olarak düşmanlarıda olsa ölülerin arkasında konuşmazlar... Bu durum nereden kaynaklanıyor ve nasıl Kürdlerin gelenekleri içine yerleşmiş bilemiyorum..Ama, iyi bir gelenek olduĝunu söylemek çok zor..Ecevit öldüĝü zaman Türk basını haftalarca onun yaşamının bir çok yönünü irdeledi... Ama her ne kadar daha sonradan bizim Kürdler bir kaç makale konuya ilişkin yazdılarsada genel olarak Kürd basını bu meselede tam bir ölüm sessizliĝine büründü..Aslında Ecevit gibileri üzerine yazmak gerekir.. Ecevit gibi hainlerin Kürd halkına karşı yaptıkları düşmanlıkları ortaya koyarak Kürdlere ve gelecek Kürd genç kuşaklarına ibret olsun diye bırakmak gerekir..Kürd ulusal kollektif hafızası oluşturulurken bir yandan Kürd ulusal kahramanları ve diĝer yandan Ecevit gibi hainler yerlerini almalıdır.. Birinci grup kahramanlar bizim amaçlarımıza varmak için örnek almamız ve takip etmemiz gereken insanlardır. Ecevit gibileride lanetlenecek ve ihanetin sembolu olarak teşhir edilecek insanlardır..Ecevit tüm siyasal yaşamı boyunca Kürdlere ve Kürd ulusal istemlerine karşı düşmanlık yaptı ve uşaklıĝını yaptıĝı Türkl sömürgecilerden daha fazla Kürd düşmanlıĝını yaptı... O, kraldan daha kralcıydı...O,ölmeden öncede Kürdlere karşı yaşamı boyunca yaptıĝı kötülüklerin devam etmesi için „Atatürk’ün Musul Vasiyetnamesi“ diye bir hikaye ortaya attı....Bizim hain Ecevit’in bu tutumu bana , Kürd çevrelerinde sıkça anlatılan Muhtar hikayesini aklıma getirdi..Eskide Kürdistan’ın bir köyünde bir muhtar varmış..Muhtar, köydeki tüm arazilere ve köylülerin tüm mal ve mülklerine el koymuş. Köylülerin hepsi muhtarın esirleri durumundaymış... Bizim mahtarın köyde yaşıyan insanlara yapmadıĝı tek bir kötülük kalmamış..Bizim mahtar hastalanıp yataĝa düştüĝü zaman Köylüler bu duruma korkunç derecede seviniyorlar... Köylüler muhtardan kurtulacakları umuduyla kendi kendilerine bayrak ediyorlar..Nede olsa muhtarın günleri sayılıdır..Muhtar da öleceĝini biliyor.... Ölmeden önce Muhtar tüm köylüleri evine davet ediyor ve kendilerine çok önemli bir şeyler söyleyeceĝini ifade edyior..Muhtarın evinde toplanan köylüler büyük bir merak içinde muhtarın kendilerin ne söyleyeceĝini bekliyorlar.Muhtar köylülere: „Ben yakında öleceĝim.. Ben yaşamım boyunca sizlere her türlü haksızlıkları ve kötülükleri yaptım. Sizden son bir isteĝim var... Eĝer siz benim bu istediĝimi yerine getirirseniz, kısmen de olsa vicdanım rahatlar ve gözüm açık o dünyaya gitmem“... diyor.Köylüler bir birine bakar ve muhtara son isteĝinin ne olduĝunu sorarlar.Muhar: „Eĝer siz kabul ederseniz size söylerim“ diyor.. Muhtardan ömür boyu her türlü kötülĝü gören Köylüler muhtarın son isteĝini kabul ediyorlar..Muhtar: „Ben öldükten sonra beni köyün ortasında bir aĝaca asın ve iki gün bekletin. Böylelikle size yaptıĝım kötülüklerin karşılıĝını bulur ve vicdanım rahat o bir dünyaya giderim“ diyor..Köylüler evlerine gittikten sonra muhtar eşini çaĝırıyor ve kendisine: „Ben öldükten sonra, köylüler beni köyün meydanında bir aĝaca asacaklar.. Sen o arada polise haber vereceksin ve kocam köylüler tarafından asıldı diyeceksin“..Neyse muhtar ölüyor, köylüler mahtarı aĝaca asıyorlar ve muhtarın eşi de polisleri çaĝırıyor.Polisler tüm köylüleri tutukluyor ve onları cezaevine koyuyor.Cezaevine düşen köylüler hep kendi kendileri „biz muhtarın ne dirisinden ve ne de ölüsünden kurtulduk“ demeye başlıyorlar..Bizde hain Ecevit’in ne dirisinden ve nede ölüsünden kurtulduk.. O, ayaklara düştüĝü ve komalık durumunda olduĝu zaman dahi Kürd düşmanlıĝını kimseye bırakmamak için „Atatürk’ün Musul Vasiyetnamesi“ adı altında özgür Kürdistan’a ilişkin Türk yayılmacılıĝının önünü açmaya çalıştı.. Türklerin böyle bir şeyi yapıp yapmaması baska bir mesele...Ama, hain Ecevit’ın ölmeden önce yine ortalıĝı zehirlemesi, tamda muhtarın durumunu andırıyor.O, hain olarak yaşadı ve hain olarak öldü..