Türkiye Güney Kürdistan’ı İşgale Yeltenir mi?
Bu sorunun cevabı hem evet, hem hayırdır. Kürdler, sessizliğini bozmazken Türk tarafı bunu çok ciddi bir şekilde tartışmaktadır. Getiri ve götürüleri hesaplanmaktadır. Bugüne kadar süren tartışmalarında çıkardıkları sonuç işgalin Türk devletinin bekası için kaçınılmaz hale geldiğidir. Resmi ve sivil kesimin, iktidar ve muhalefetin, sağ ve solun, deyim yerindeyse bir kaç aydının dışında bir bütün olarak toplumun ortaklaşa çıkardıkları ortak sonuç budur. İç dinamikleri açışında Türkler, Güney Kürdistan’ı işgal etmeye hazırdır. Bu konu da yoğun bir hazırlık yaptıklarıda bilinmektedir.Peki buna rağmen Türkler neyi beklemektedir? Bu sorunun cevabı hepimizin bildiği ABD engelidir. Burada şu soru ortaya çıkmaktadır. Türkler, ABD’ye rağmen Güney Kürdistan’ı işgala kalkışabilir mi? Bu sorununda tek bir cevabı yoktur. Yapamazlar dememek gerekir. Türk egemenlik sistemin politıkasına bakılırsa ABD’ye rağmen bu tür bir maceraya kalkışabilirler. Kuşkusuz bu ABD ile savaşmayı göze almak pahasına olacaktır. Bunu bir şartla göze alabilir. Türk egemenlik sistemi yayılmacı bir sistem olduğu konusunda hepimiz hem fikiriz. Kendilerinde bölge süper gücü oldukları fikri egemendir. İslam aleminin öncülüğünü yapma fikri her zaman canlıdır. Bugün bunun tüm verileri kendilerince oluşmuş durumdadır. Türkler, şunu görüyorlar. ABD’ye karşı girişeceği bir savaşta başta İran, Suriye devletleri olmak üzere islam alemin büyük bir kesimin desteğini alacağını hesaplamaktadırlar. Ki bunun verileri fazlasıyla vardır. Girişecekleri böylesi bir savaşta kazanması halinde süper bir güce ulaşması hesapları vardır. 1. dünya savaşıyla kaybettiklerini geri alma hesapları diridir. Dahası Kürdistan sorunundan ebediyen kurtulmuş olurlar düşüncesindedirler. Bu dürtü Türkleri böylesi bir maceraya sürükleyebilir.Böylesi bir girişim Türklere hem büyük kazandırır, hem büyük kaybettirir. Kazanmaları halinde bölge süper gücü, kaybetmeleri halinde Irak’ın şu anki konumuna düşerler. Türk tarafın bu konuyu detayına kadar analiz ettikleri kesindir. Önümüzdeki günlerde bu konu da hangi tercihe oynayacakları ortaya çıkacaktır.Bizim temenimiz Türk tarafın böylesine ucu açık bir mecaraya sürüklenmesidir. Çünkü Türklerin girişeceği böylesi çılgın macera sonunda ya Kürdistan davasınının üstüne bir yüzyıl daha betonlanmasını, ya da büyük Kürdistan’ın doğuşunu sağlayacaktır. Birincisi mümkün olmadığına göre ikincisi kaçınılmazdır.Kaçınılmazdır diyoruz, çünkü böylesi bir macerada Türklerin kazanması mümkün değildir. Türklerin kazanması demek ABD’nin kaybetmesi demektir. ABD’nin yüzyıllık projesinin boşa çıkarılması demektir. ABD’nin dünya egemenlik mücadelesinde tasviyesi demektir. Bugünün dünya güçler dengesi açısında bu mümkün değildir. ABD, dolayısıyla Kürdler bu savaşı kazanacaktır.Türklerin boşa çıkarmaya çalıştığı olay budur. Sorunun PKK sorunu olmadığını en aşağı Kürd yurtsever güçleri bilmektedir. PKK’nin Türk Genelkurmayın bir alayı olduğu beynini PKK’ye rehin bırakanların dışında Kürd yurtsever güçlerin ortak tespitidir. Burada yanlış anlaşılmaya yer vermemek için bir parentez açmak istiyorum. Sözüm PKK’nin tabanına ve gerillaya değildir. PKK tabanı ve gerillanın Kürdistan davası için savaştıklarına kuşku duymuyorum. Sözüm PKK yönetiminedir. PKK yönetimi Türk egemenlik sistemin elinde Kürd milletine karşı kullanılan bir kontradır. PKK olayı sadece ve sadece Tüklerin elini güçlendiren bir koz olduğu aşikardır. ABD, bunu Irak işgali öncesi gördüğü için kontra artığı PKK şefini paketleyip sahiplerine teslim etmişti. Anlaşılan odur ki, sorunun bununla bitmediğidir. Sorun bir bütün olarak PKK’nin tasviye edilmesi sorununa endekslenmiştir. Son zamanlarda ABD’li yetkililerin açıklamasına bakılırsa bu sorunu çözecekleri ve Türklerin elinde bu kozu alacaklarıdır.Peki o zaman sorun bittiyor mu? Kuşkusuz hayır. Türkler o zaman daha da kudurur. Çünkü Türklerin PKK ile bir sorunları yok. Sorun GOP ile devletleşmeye yönelen Kürd milletinin yükselişidir. Korkulan ve engelenmek istenende budur. Havlamalarının nedenide budur.ABD’nin uygulamaya koyduğu GOP Türk milli çıkarları ile çatışmaktadır. Türkler bunu açıkça dile getirememektedir. Ama ABD’nin uygulamaya koyduğu GOP’nı boşa çıkarmak için de her yola başvurduğuda bilinmektedir. Irak ve Güney Kürdistan’ı istikrarlaştırmak ve ABD’yi zaafa uğratmak için ne gerekiyorsa onu yaptığı bilinmektedir. Yaptıklarıyla ABD’yi zor durumda bıraksalarda ABD’nin GOP’den vazgeçmesine yetmediğini gördüler. Ama kendi milli çıkarını GOP’un boşa çıkarılmasından görmekteler. O zaman yapılanların daha ötesine başvurmayı kendi bekası gereği algılamaktadırlar.ABD’nin Irak işgalini „batağa saplanmak“ olarak değerlendirdikleride biliniyorken bunu daha da derinleştirmek için fırsat bu fırsat deyip Güney Kürdistan’ı işgal etmeyi uygun görüyorlar. Ama boşuna umutlanıyorlar. Stratejilerini bu kurgu üzerine kuran Türkler, ABD’nin Irak işgalinin esas nedeninide anlayamazlar. Önceleri Saddam’ı devirip demokrasiyi kurup bir an önce geri dönüşlerini hayal ettiler. Bu bir çelişki olsa da bunu inatla sürdürdüler. Aslında bununla kendilerini oyaladıklarınıda biliyorlardı. ABD’nin bölgede kalıcılaşacağını ve bölge sınır ve statükosunu değiştireceklerini görüyorlardı. Zaten 1 Mart 2003 tezkeresinin reddi, arkasında Saddam’ın düşüşü ile Irak ve Güney Kürdistan’da başlayan terör eylemlerinin arkasında yer almasının nedeni de buydu.Türkler, Güney Kürdistan’ı işgala kalkmayı göze alır mı, almaz mı zaman gösterecek. Fakat ABD’nin GOP ile gündemleştirdiği politıkayı boşa çıkarmak için elinden geleni yapacaktır. Ama ABD’de bu şımarık “our boys”larının uzayan boyunlarına çuval geçirmekten kendini alıkoymayacaktır. Bunu herkesten çok Türkler bilir. Denesinler hele. Bu iş havlama iş değildir. Sıkıysa düşündüklerini uygulasınlar. Emin olsunlar ki, Kürdler bunu çok istiyor. Güneyli kardeşlerimiz bu konu da hazırlıklarını yapmışlardır. Dört gözle eşek Türkleri bekliyorlar. Başlarına geçirecekleri torbaları hazır. Hemde petrolle bandırılmış olarak. ABD mi Türkleri hiç kırar mı? Bunca insan kayıplarını ve yaptıkları masrafları hiçe sayıp “our boys”larının hatırı için birde gel beni döv diyemez mi? Aptal Türk’ün bekletisi bu mu?Avrasya, ABD için hayati bir alandır. ABD, dünya’ya hakim olmak için Avrasya’ya hakim olmaktan geçtiğini defalarca deklere etmiştir. Avrasya’nın önemi hem jeopolitık, hem de bir enerji yatağı olması bu alan üstünde hakimiyet kurma ABD için büyük önem arzetmektedir. Bu alana hakim olmak için GOP devreye konulmuştur Verilere bakıldığında bunu başaracağıdır. Önüne çıkacak güçlere karşı askeri güç dahil her yönteme baş vuracağıdır. “Our boys”lar mı buna karşı çıkacak? Güldürtmeyin insanı. ABD, tek başına dünyaya egemen olmaya çalışmaktadır. Afganistan ve Irak işgalleriyle bu stardı vermiş bulunmaktadır. Sırada İran, Suriye ve Türkiye var. İran ve Suriye yönetimlerini, Türkiye’nin uzlaşılmaya gelmiyen tutumunu değiştirmeyi ulusal güvenliği açışında gerekli görmektedir. Bunu nasıl ve ne zaman yapacak meselesi uluslararası konjoktüre bağlı. En son çare olarak İran ve Suriye’nin işgali düşünülüyor. İşgal edebilmesi içinde uluslararası koşulların buna yol vermesi ve en aşağı Rusya, Çin ve AB’yi nötralize etmesi gerekiyor. Sorun İran’ın nükleer silah edinip edinmemesi meselesi değildir. Farzedelim ki İran, “nükleer programımı uygulamaktan vazgeçtim” dedi. Bu konuda samimi adımlarda attı. Peki bu ABD’nin İran’a saldırmamasına yetecek midir? Yetmeyeceği açıktır. İran BM’lere sevkediliyor. Yaptırım uygulanması kararının çıkması zor deniliyor. Çin ve Rusya’nın bu konu da engel çıkaracağı düşünülüyor. Bir yaptırım durumunda İran’ın elinde de yeterli kozlarının olduğu belirtiliyor. Bunların başında batıya yönelik petrol ambargosuna başvuracağı iddiaları yaygınlık kazanıyor. Bu tür uygulamalarla İran’ın yola geleceği sanılmıyor. İran’ı yola getirecek tek bir ihtimal kalıyor ve bununda askeri müdahale olacağı kesinlik kazanıyor. Fakat bunun hemen olacağı düşünülmüyor. Bunun içinde uzun bir diplomasi sürecinin yaşayacağı biliniyor. Ama her halükarda İran molla rejiminin aşılması kaçınılmazlığı açığa çıkmış bulunuyor.İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, ABD Başkanı George W. Bush'a gönderdiği mektup muhatapsız kaldı. Cevap verilmemesini ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, “Bu mektup, bizim ele almakta olduğumuz konulara somut biçimde hitap etmiyor” şeklinde açıkladı. Bunun anlamı ABD’in Iran molla rejimiyle uzlaşmayacağı ve onu aşmayı önüne koyduğudur. GOP’nin gereğide budur.Koşullar ne olursa olsun ABD bölgede kalıcılaşmak isteyecektir. Kalıcılaşması demek kazanması demektir. Ne pahasına olursa olsun bu savaşı kazanacaktır. Çünkü bu savaşı kaybetmek demek, ABD’nin dünya hakimiyet savaşını kaybetmiş demektir. Ortadoğu’da tutunamayan ABD, dünyanın hiçbir bölgesinde tutunma imkanı bulamayacaktır. Dolayısıyla ortadoğu’da kazanmak için tüm gücünü ortaya koyacaktır. Mevcut statükoyu bozacak ve yeni bir düzen getirecektir. Bu da doğal olarak Kürd milletine kurtuluş yolunu açacaktır.ABD’nin yüzyıl projesi olarak kabul görülen bu girişimi sekteye uğratmak ve boşa çıkarmak Türk’ün yapabileceği bir iş olmasa gerek. Türk, bunu düşünmüyor değil, ama başaracaği bir iş değildir. Türk bunu dener mi, denemez mi önümüzdeki günlerde göreceğiz.22 Temmuz 2006