Skip to main content

Kendim Olmak İstiyorum!

Kürd katliamı çok yönlü sürmektedir. Bir yanda fiziki olarak yok edilirken, diğer yanda asimilasyon kurumu yoğun olarak işletilerek etnik temizliğe tabi kılınmış bulunmaktadır. Türk egemenlik sistemi ve etnik temizlik ayrılmaz iki parçadır. Mevcut resmi ideoloji ve kurumlariyla ayakta kaldıkça bu yöntemi ı meşru bir siyaset aracı olarak görmeye devam edecektir. Bu konu da gözükara bir yaklaşım ve yaptırım sahibi oldukları ortadadır. İnkar ve imhaya dayalı politıkaları gereği “öteki” olarak tanımladığı herkesi ya katleder, ya da devşirir. Bu konu da epeyce mesafe katettikleride ve onlarca millet ve azınlık yok ettikleri gerçeği bilinmektedir. Şu an hedeflerinde Kürd milleti vardır. Yoğun bir Kürd katliamı sürmektedir. Kadın, çocuk ayırımı yapmaz. Çocuk ve bebek katilidirler. Bunu telefuz etmektende çekinmemektedirler. Katil devletin iktidarsız Başbakanları bile bunu bize bir kez daha hatırlattı. “Amaçlarını biliyoruz. Çocuk demeden gereğini yapacağız” dedi ve gereğide yapıldı. Bir kaç gün içinde ona yakın masum Kürd bebesi katledildi. Bu, Türk usulü yönetim biçimidir ve bir realitedir. Son serhıldanlarda katledilen çocuklar, bu realitenin ne ilk ne de son kurbanlarıdır. Rutin hale gelen linç olayları ise işin bir başka boyutu. Bununla verilmek istenen mesaj açık ve nettir. Kürd milletine korku salmak, teslim almak ve arkasında beyaz katliamı dayatmaktır. Çok yamalı bohçaya bir yama daha eklemektir.Laf kalabalığına, hele imalarla izahatlara hiç gerek yok. Türk denilen toplumun resmine alıcı bir gözle bakın. Sağa solu kıvırmadan görünen resme bir ad koyun. O zaman Türk denilen ucube toplumun çok yamalı bir bohça olduğu gerçeğine ulaşmaktan zorlanmayacaksınız. Bu çok yamalı bohçaya alıcı bir gözle bakın. Kürd yamasının dikişini çekin alın. O zaman şunu net olarak göreceksiniz. Ortada Türk denilen bir toplumun olmadığını göreceksiniz. Çünkü Kürd yamasının dikişini çekip aldığınızda ogünden sonra çok yamalı ucube Türk toplum bireyi kendi geçmiş etnik seceresini irdeleyecektir. Türk denilen ucube toplumun bireyi kendi konkunç gerçekliğine ulaşacaktır. Ogünden sonrada herkes geçmişinin peşine düşecektir ve hiç kimse, artık bu yamalı bohçanın dağilmasına göğsünü siper etmeyecektir. Dahası dağılmasına katkı sunacaktır. Bu süreç uzak değil. Türk egemenlik sistemini elinde bulunduran elit tabaka bu gerçekliği gördüğü içindir ki, Kürd yamasının dikişine sıkı sıkı tuttunmuştur.Bunu korumanın yegane yolu bugüne dek uygulaya geldiği devlet terörüdür. Türk devleti, terörist bir devlettir. Türk egemenlik sisteminde terör, mevcut sistemi sürdürmenin temel aracıdır. Bu sonradan kazanılmış bir özelik değildir. Barbar Türklerin coğrafyamıza ayak basmasından bu yana baş vurdukları bir yöntemdir. Ogünden buyana coğrafyamıza felaket getirdiler, kan gölüne çevirdiler.Türk tarihi kanlı ve kirli bir tarihtir. Türk egemenlik sistemi, bu kirli ve kanlı tarihini “kahramanlık” tarihi olarak sunar. Oysa siyasi tezgah ve komplo tarihidir. Bu kanlı ve kirli tarihin kurbanları sadece diğer millet ve azınlıklar değildir. Türk etnik bireyide bundan fazlasıyla nasiplenmiştir. İktidarı elinde bulunduran elit azınlık, her yola baş vurarak kendini yaşatmayı siyaset haline getirmiştir. Kardeş boğmak, gözlerine mil çektirmek, saray dehlizlerine ulemayı kaybettirmek bir yönetim biçimi haline gelmiş ve bugünün yönetim biçiminin oluşmasına yol açmıştır. Cumhurbaşkanını zehirlemek, Generallinin uçağına bomba koymak, işadamını, aydınını, bakanını, hakimini vs. katletme geleneği Türk yönetim biçiminin kendisidir.Bu kanlı ve kirli tarihin mağdurları dünyaya seslerini duyuramamışlardır. Bunun asıl nedeni Türk egemenlik sistemin dünya egemen güçlerin çıkarlarına cevap veriyor olmasıdır. Türk egemenlik sisteminin yaptıkları yanına kar kalmasında dünya güç odakları pay sahibidir. Bu nedenle katliamcılığı, etnik temizlikçiliği, soykırımcılığı yanına kar kalmıştır. Bugünde bunu icra etmektedirler. Dünya buna karşı üç maymunu oynamaktadır. Söyledikleri “dikkat edin imajınız bozuluyor” deyip avukatlığı bile yapılmaktadır.Türk egemenlik sistemi yüzyıllardır Kürdistan’ı işgal etmiş ve egemenliğini gaspetmiştir. Kürd milletini yok saymış ve yok saydığı Kürd milletini etnik temizliğe tabi kılmıştır. Milyonlarca Kürd katletmiştir. Milyonlarcasını asimilasyondan geçirip Türkleştirmiştir. Bu politıka ve yaptırımlarından zere kadar vazgeçmiş değiller. Vazgeçecekleride yok. Vazgeçer deyip bu barbarlarla “ortak yaşam” öngörenler büyük bir yanılgı yaşiyorlar. Türk egemenlik sistemi, kirli bir sistemdir. Mayası bozuk bir sistemdir. İstilacı, işgalcı, sömürgeci, soykırımcı ve asimilasyoncu bir sistemdir. Saldırgan, küstah ve ikiyüzlü bir sistemdir. Siyasi tazgahlar ve komplolar sistemidir. Bu siyasi bir kültür olarak kendi toplumuna sindirilmiş, kabul ettirilmiş ve kanıksanmıştır. “Her Türk askerdir”, “Türk’ün Türkten başka dostu yoktur” ırkçı mantık bu siyasal düşüncenin tezahürüdür. Bundan dolayı Türk toplum bireyi “öteki”ne karşı daima düşmanca bir yaklaşım sergilemiş, gücü yeteni kırıp geçmiş, gücü yetmeyenede dalkavukluk etmiştir.Bu barbar sürüleriyle ortak yaşam olmaz. Onların değişeceği yok. Değişme diye bir dertleride yok. Tarih, Türk egemenlik sisteminin ırkçı, şoven resmi Kemalist ideolojiden vazgeçmediği müddetçe, Türklerin komşulariyla barış içinde yaşayamayacağını göstermektedir. Türk egemenlik sisteminin gerçek yüzünü görenler ve asıl amacını anlayanlar, tehlikenin boyutlarını daha iyi kavramaktadırlar. Sistemin gerçek yüzünü kavramayanlar, bilerek veya bilmeyerek çok tehlikeli bir oyunun parçası haline gelmektedirler. Türkler, toplum olarak bu sistemi kabul ettikleri ve kanıksadıklarından dolayı gerici bir mihrak olmaktan kurtulamiyorlar. Egemenlerin işine böyle geldiği için, ezilenler yanlış algıladığı için toplumsal çatışma nötürleşmiştir. Atatürk’ün “sınıfsız imtiyazsız kaynaşmiş bir toplumuz” deyişi bir yerde gerçeklik kazanmıştır. Bundan dolayı sistem karşıtı bir muhalefet doğmamaktadır. Böylesi bir sistemin kendiliğinden değişeceği mantığı ayakları havada kalmaktadır. Bu mantığın savunucularının başında Kürd reformistleri gelmektedir. Bu çevrelerin politika haline getirdikleri mevcut ceberut sistemin değişebilir mantığı Kürd milletini bedeli ağır bir rehavete sürükledikleri gözlenmektedir.Coğrafyamıza barış gelmesi için yapılması gereken işlerin başında, Türk egemenlik sistemini tüm yönleri ile kavrama ve ona karşı Kürdistan bağımsızlığı ve Kürd milletinin iktidar hedefi  için mücadele etmek gerekir. Kuşkusuz sorun sadece bizimle bitmiyor. Bu konuda Türk demokrasi cephesinde de cepheden bir mücadelenin olması zorunluluğu kaçınılmazdır.  Bugüne dek bu cephede dişe dokunur bir mücadelenin olmayışı işimizi zorlaştırdığı ayrı bir gerçekliğimiz. Türk toplumunda demokrasi dinamiklerinin bu görevi yerine getirmeleri, ancak Kemalizmin gerici özünü kavramalarına ve cepheden mücadele etmelerini gerektirir. Bu görev kendilerine daima hatırlatılmalıdır.Bugüne dek bununda pek bir işe yaramadığı bilinmektedir. Dedik ya Türk egemenlik sistemin mayası bozuk olduğu gibi, Türk denilen toplumun mayasıda bozuk. Bu nedenle adam gibi adam aydın ve sol oluşmuyor. Bir kaç namuslu aydını saymasak diğerlerinin MKG’nin güzergahında politıka yürüttükleri gerçekliği ortadadır. Başımıza “sosyalist” olarak kalkışanların Kürd milletinin ülke ve iktidar istemi karşısında “Aman ha! Sınırlar değiştirilmek isteniyor sabrımız taşırılıyor” dedikleri tarih olmayacak kadar yenidir.Kendilerine Türk aydın ve solu diyen çevrelerin MKG’nun birer piyonu haline geldikleri bildiğimiz bir olay. Kürd milletinin egemenlik hakkı gaspına dayalı Ortadoğuya verilen statükoyu Türk egemenlik sisteminin yanısıra bu zevatın canhıraş korumaya çalıştıkları yine bildiğimiz bir olay. Bu malum çevreler, Kürd milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine karşın sarıldıkları güç MKG’nunda sarıldığı islami terörist mihraklardır.  “Ezilen İslam dünyası“ dedikleri gerici ve faşist güçlerin avukatlığına soyunun malum çevreler, aslında bir yerde Türk savaş kuymayının bilerek veya bilmeyerek taşaronluğunu yaptıkları ortadadır. Burada „ezilen“ kavramı örtü görevini görmektedir. Onu kaldırdığınızda bu mantık sahiplerinin Türk savaş kurmayı ve gerici islamın örtüşen çıkarlarının koruyucuları olduğunu göreceksiniz. Bugün Türk, Arap ve Fars solllarının üstlendikleri görev budur.Şimdi işin tuhaf tarafı ırkçı, şoven Türk, Arap ve Fars solu, bir taraftan „devrimci işçi sınıfı“, ve “ezilen halkların mücadelesi ve kardeşliği” lafazanlığını elden bırakmazken kurtuluşu radikal islami teröre bel bağlamaları sizce ne anlama geliyor? Siyasalaşan islami terörü kurtuluş sayan MGK’nun gölgesi tatlı su sollarımız „Allahu ekber“ deyip kafa kesme karşısında organizma olup „umutsuz olmaya hakkımız yok“ deyip „devrim rüyası“ görüyorlar. Allah halkımızı bu doğmatik sosyalistlerden korusun.Sonuç olarak, Kürd millet bireyine diyeceğim şudur. Kürd milletini yaşatmak, geleceğe taşımak, dünya milletleri içinde şerefli ve onurlu yerini almak için seni mahfetmek isteyen Türk, Arap ve Acem’e karşı uzlaşmaz bir savaş veren olacaksın. Seni yok etmek isteyenleri yok etmek için donanacaksın. Hiçbir koşulda Türk, Arap ve Acemlerle dostluk ilişkisi içinde olmayacaksın. Düşmanı düşman olarak göreceksin. Düşmanına acımayacaksın. Ne merhamet dileyeceksin, ne de merhamet edeceksin. Onlara ait ne varsa yok etmeyi yaşam tarzı edineceksin. Ben kurtuluşu burda görüyorum. Bu işin başka kurtuluş yolu yoktur. Diyenler düşmanın değirmenine su taşıyanlardır. Bunu böyle bilmek gerekir.Herkesin tercihi kendine. Benim tercihim açık ve net. Düşmanla ortak yaşam kurmayı ret ediyorum. Ben, ben olmak istiyorum.23 Mayıs 2006

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.