Skip to main content

„Dinimiz, imanımız vatandır“! Vatan Kürd-u Kürdistandır!

İran Mollaları ve Esed diktatörü, artık ABD ve müttefiklerinin kendilerine saldıcaklarından emindirler. İlk başlarda bu saldırıyı Rusya, Çin ve AB ülkelerinin desteğini alarak savuşacaklarını hesapladılar. Ama yanıldılar. Bu hesap tutmayınca islam alemine yönelip dört ay önce Danimarka’da bir Gazetede çıkan Hz. Muhammed karikatürlerini bahane edip halkın dini duygularına hitap ederek destek almaya yöneldiler. Mesele üzüm yemek değilde bağcı dövmekse arife tarif gerekmez. Bir hedefe yönelmek için gerekçe bulmak zor olmasa gerek. Ortada ele tutulur bir gerekçe olmasada bölgemize dayatılan statükoyu savunma mücadelesi veren sömürgecilerimiz gerekçe bulmada üstlerine yoktur.Son dönemlerde İran Molla rejimi ve Suriye Esed diktatörlüğü üzerinde kara bulutlar dolaştığı inkara gelmez. Bu ülkeler tarihlerinde bu kadar yanlız ve çaresiz kalmamışlardı. Eskiden bloklar arası mücadelede birine yaslanarak kendilerini diğerine karşı koruyabiliyor ve yaşatabiliyorlardı. Fakat sovyet blokunun dağılmasıyla sömürgecilerimiz kendini ortalıkla yapayalnız buluverdiler.Hele ABD’nin GOP ile bölgeye askeri işgal dahil müdahale sürecini başlatmasıyla bölgedeki bu statükocu sistemler için ölüm çanları çalmaya başladı. Bu belayı başlarında defetmek için ihtiyaç duydukları dış destek arayışları boşa çıkınca kurtuluşu meydan okumada buldular. Bunun içinde hitap ettikleri kitlelerin desteğini almanın çarelerine baş vurdular. Kitlelerin dinsel duygularına hitap etmeye başladılar. İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad’ın islam aleminin desteğini alabilmek için Yahudilere yönelik kabul edilemez söylemleri hatırlardadır. Bu da yetersiz gelmiş olacak ki, bundan dört ay önce Danimarka’da bir Gazetede çıkan Arap Muhammed’in karikatürlerini fırsat bilerek gündemleştirdiler. Mal görmüş mağrip gibi üstüne çullandılar. Dini kullanıp halkı sokaklara döktüler. Batıya ait mekanlara saldırttılar. Batıya kendilerince ne kadar güçlü oldukları mesajını verdiler. Bu bir işe yarar mı, yaramaz mı bir yana, buraya kadar yapılanı anlamak zor değildir.İran Mollalarının ve Suriye diktatörlerinin yaptıklarını anlamak kolay, ama bu canhıraş sokaklara dökülen “duyguları rencide edilmiş” ve “hassas” kitleye ne demeli? Bunları sokaklara dökülmesine yol açan neden gerçekten sözü geçen karikatürler miydi? Dine karşı duyulan hassasiyeten miydi? Buna inanmak biraz zor.Bu çapulcu sürüsü eğer haksızlıklara bu kadar “hassas”sa hergün yanıbaşındaki müslüman Kürd “kardeşleri”nin başına getirilen belalara karşıda “hassas” olmaları gerekmiyor muydu? Ama her ne hikmetse bu gerici ve milliyetci sürüler kendi yanıbaşındaki müslüman Kürd “kardeşleri”nin yaşamlarına yönelik olaylara karşı hiçte hassas değildirler. Fakat bir iki karikatür için bu kadar “hassas” olabiliyorlar. Bunun haklı ve desteklenilmesi gerekir deyip Kürd milletinden destek bekliyorlarsa boşuna beklemesin. Bu “hassasiyet” İran Molla rejimi ve Suriye Esed diktatörlüğünü koruma hassasiyetidir. Dahası çağdışı zihniyetin diğer ülkelerde de iktidar olma hassasiyetidir. İşin aslına bakılırsa sokağa dökülen bu insan selinin hassasiyeti, teokratik rejimleri koruma güdüsüdür. Mevcutların korunması, sür-git devamının sağlanması ve yenilerinin kurulması hassasiyetidir.  Bu bağlamda da hiç kimse bu güdülmüş kitlelerin çağdışı rejimleri koruma ve sürdürmeye çalışma ve yenilerine yol açma “hassasiyetleri”ni bize haklı, ilerici ve desteklenilmesi gerektiği teorisini yapmasın. Hele Kürdler bu yaklaşımdan çok uzak dursun. Şu bilinsinki bu yaklaşıma ses veren Kürd, Kürd milletinin çıkarına karşın ezeli düşmanlarımızın koltuk deyneği ve değirmenine su taşıyanlar olacaktır. Daha evel bu rolü oynayan çok Kürd oldu. Ve sonuç olarak düşmanlarımız düze çıktıktan sonra Kürdlere yöneldiği ve korkunç katliamlar yaptıkları bilinmeyenler değildir.Defalarca oynanan, ama her defasında katliamımızla sonuçlanan bu seneryo bir kez daha sahneye konulmak ve biz Kürdleri bu oyunda bir kez daha oynatmak istemektedirler. Dün bu oyuna çokça gelen Kürdler, bu kez bu oyuna gelmemelidir. Belki bizi buna sürükleyecek Kürd çevreleri çıkabilir, ama millet olarak bu konuda uyanık davranmak zorundayız. Sömürgecilerimiz boş durmamaktadırlar. Biz Kürdleride kendileriyle birlikte sürüklemeye çalışmaktadırlar. TC devlet yetkilileri bu konu da inceden inceye bir politıka oluşturmaktadır. Bir taraftan kitlelerin dini duygularını istismar edip Batı’ya karşı ayağa kaldırılırken, diğer yanda tarafları sağduyuya çağırmaktadır. İki yüzlü bir politıkanın verenleri olmaktadır.Türk Başbakanının açıklamalarını okuyanlar bu iki yüzlülüğü açıkça görebilirler. Bilindiği gibi hiçte anlayışına uygun olmayan bir söylemde bulundu. Türk Başbakanı Recep Tayyıp Erdoğan, “Karikatür tartışması sadece bir karikatür tartışması değildir. Ötekini küçümseyen hastalıklı bir zihnin eseridir. Bu zihniyetin bulaşıcı etkilerini engellemek için bir şeyler yapmak zorundayız."  dedi. Şimdi buna inanalım mı? İnanmamız için bir neden yoktur. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz. Kendi ve temsil ettiği zihniyet hiçte “öteki”nin inancına saygılı değildirler. TC devlet okularında islam din dersini “öteki”lere mecburi kılmaları “hastalıklı bir zihniyetin eseri” değil midir? Kendi dışındaki tüm inanç sahiplerini “katli vacip gavur” olarak baktıklarını nasıl inkar edebilirler. Kürd milletine yönelik politıkalarında sorun bunuda aşıp bir başka boyut kazandığını herkesten çok biz Kürdler biliriz. Kürd milletinin çoğunluğu müslüman inançına inanmalarına karşın Kürd millet düşmanları Arap, Fars ve Türk islamcılara göre Kürdler, “katli vacip gavurlar” olabilmektedir. Camilerinde “Kürd öldürmek sevaptır” fetvalarını çıkarıyorlar. Bu fetvalar geregi binlerce insanımız katledildi. Kimi müslümanlar “Allahu Ekber” eşliğinde insanlarımızın kafasını keserken, diğer müslümanlarda “hak ediyorlar” diyerek destek verdikleri unutulmadı. Dahası bu insanlıktan nasibini almamış bu çağdışı islami teröristleri “direnişçi” ilan etmektedirler.Şu açıkça bilince çıkarılmalıdır. Sömürgecilerimizin önümüze koymaya çalıştıkları “peygamber efendimize yapılan saldırıya karşı müslümanların birliği” çağrısı, Kürd milleti açımızda bir tuzaktır. Sorun müslüman olanla olmayanların savaşı değil, çağdışı zihniyetle çağdaş zihniyet arasında süren mücadeledir. Dahası Kürd milletinin egemenlik hakkı gaspı üzeri Ortadoğu’ya dayatılan statükonun savunucuları ve değiştirmeye çalışanlar arasında süren mücadeledir. Kürd milleti olarak yerimiz statükoyu korumaya çalışan güçlere karşı mücadele olmalıdır. Zaten Kürd milleti yüzyıllardır bu mücadeleyi verdiği bir sır değildir.  Siyasalaşan islam, dünya insanlığı açısında olduğu gibi Kürd insanı içinde tehlikeli boyutlara vardığı son olaylarla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Bunun zararı herkesten çok Kürd milletine fature edileceği kaçınılmazdır. İran ve Suriye ile AB arasında su yüzüne çıkan bu kavga aynı zamanda bizim kavgamızdır. İran ve Suriye’nin bu kavgayı kazanması bizim açımızda çok tehlikeli bir sürecin başlayacagına emin olmak gerekir. Bu nedenle kimden gelirse gelsin azgınlaşan ve tehlike duvarını çoktan açan siyasalaşan islamın ıslah edilmesi mücadelesi desteklenilmesi gerekir. Kürd millet çıkarı bunu gerektirir.Kürd milletinin çıkarı islam dünyasında değildir. Bu dünya Kürd milletini boğan bir dünyadır. Dahası islamiyet Kürd milletini birleştiren bir kıimlik değildir. Çünkü Kürd milleti çok dinli bir millettir. Müslümanlık, Alevilik, Ezidilik, Zerdüşlük, Kakailik, Musevilik, Hiristiyanlık vs. saymak mümkündür. Bunlara birde ateistleride eklemek gerekir. Bu realite karşısında Kürd toplumunu islam dünyasına yamama anlayışı kabullenilecek bir anlayış olamaz. Ağzını açan “dini inançlara saygı duyalım” demektedir. Ama nasıl? Ve hangi dine? Bu saydığım dinlerin hiç birisinin felsefesinde bir diğerine karşı saygı yok ki, bende onlara saygı duyayım. Sorun saygınında ötesindedir. Peki Kürd toplumunda bu kadar var olan çok dinin bir hak hukuk içinde birlikte uyumu nasıl sağlanabilinir? Bana göre dinsel inanç esasına göre siyasallaşmayı engeleyerek. Dini inanç ve ibadet zemininin ötesine geçmesini engeleyerek. Dini inanışı politıka arenasına taşımayı yasaklayarak. Toplumu laikleştirerek. İnsana insan olduğu için değer veren demokratik bir sistem kurarak. Demokrasi, insanın insanca yaşamını zehirleyen ortaçağ düşüncelerinin boy vermesi ve yaşatılması için kullanılacak bir sera değildir. Demokrasi adı altında gericiliğin örgütlenmesi ve gelişmesine müsaade edilmemelidir. Kürd toplumunda “Allahu Ekber” deyip kafa kesen zihniyetin yeşerrmemesi için tetbir şimdiden alınmalıdır. Dini inança dayalı politik faaliyete bugünden izin verilmemelidir.  Kürd milleti, kendisini kuşatan düşman denizinde yaşatmak ve varlığını sürdürmek istiyorsa düşmanlarımız tarafından bize empoze edilen ve edilmeye çalışılan çağdışı zihniyetlere ve dini inança dayalı teokratik sistemlere itibar etmemelidir. Kürd milletine ait olmayan gerici Arap kültürünün bayraktarlığını yapmaktan uzak durulmalıdır. Kürd milletinin içinde artık bir daha Ebu Müslim Horasaniler, Selahattin Eyubiler çıkmamalıdır. Kürd milletinin yolu Ahmedé Xané ve Dıldar’ın gösterdiği yoldur. Bu yol aydınlık bir yoldur. Kürd milletini devletleşmeye ve özgürlüğe taşıyacak olan yoldur. İnsan olarak bireyin hak ve hukukunu her şeyin üstünde tutan demokratik bir sistem kurmayı amaçlayan yoldur. Ancak bununla çok dini kimlikli Kürd millet bireylerini uyum içinde birlikte yaşamasının koşulları sağlanabilir. Dahası çok kimlikleri tek bir kimlik içinde eritmek gerekir. Kürd ulusal marşı „Ey Reqib“ın yazarı Dıldar’ın dediği gibi „Dinimiz, imanımız vatandır“. Vatan Kürd-u Kürdistandır. 09 Şubat 2006  

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.