Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 21 March 2010

[b]Cemil Gündoğan:Newroz'unu söyle kim olduğunu söyleyeyim-1.2010[/b]

Zerdüştlük de bu dönüşüm sürecinin ideolojik harcıydı. Fakat İslâmî istilayla birlikte bu doğal gelişme kesintiye uğramıştı. Kürt egemen sınıfları etnik değerleri ayakaltına alarak İslâmî iktidarlarla bütünleşmişlerdi. Dil olarak Kürtçenin, toplum olarak Kürtlerin bağımsız gelişmesi bu şekilde kesintiye uğramıştı. Kürtlerin bugünkü “düşürülmüş“lüklerinin altında işte böyle bir tarihsel geçmiş yatmaktaydı.

Gerçeği ararken lafın kendisine bakmak yetmez, illa ki o lafın kim tarafından, ne zaman, ve nerede durularak söylendiğine bakacaksın. İyi Newrozlar. Kawa'larınız bol olsun, ve mümkünse demircigillerden olsun

Yıl 1977, yani üniversiteleri terk ederek, harıl harıl, Kürt olduğumuzu, bunun için gadre uğradığımızı, yer altı yer üstü zenginliklerimizin talan edildiğini, kendi kaderimize sahip çıkmamız gerektiğini... propaganda ettiğimiz o heyecanlı yılların ilklerinden. Aylardan bahar ve ben aynı işi yapmak üzere Kızıl Kilise'deyim; Dersim'in, ismi ilçedeki askeri komutanın karısının adına atfen değiştirilerek Nazımiye yapıldığı söylenen küçük kazasında.

Nazımiye, Kürdistan'da bolca rastlayacağınız kışlaşehirlerden biridir. Zaten halk dilindeki adı da Kısle'dir ki sözlü geleneğe göre, ilçenin ilk ve en görkemli betonarme binası olan Kışla'dan (asker kışlası) gelir. Bir yamaçta kurulmuştur. Dört bir tarafında dağlar ve tepeler yükselir. İlçeye en yakın ve dolayısıyla en heybetli görünen dağ ise Hamik'tir ki, benzerleri gibi kutsal sayılır.

[b]Hamik'te Newroz ateşi[/b]

Bir bahar akşamı kahvehanede otururken halkın büyük bir gürültüyle dışarı fırladığını ve sokak lambalarının altlarında toplaşarak Hamik dağındaki ateşe benzer şeylerin ne olduğunu tartıştıklarını gördüm. Her kafadan bir ses çıkıyordu: Kimisi Hamik'in gazaba gelip ateş püskürttüğünü söylüyordu, kimisi ateşlerin kıyamet habercisi olduğunu vazediyordu... Birazdan jandarma da sahnedeki yerini aldı. Bir isyandan şüphelenmiş olmalıydılar ki, elleri tetikte ilçenin küçük meydanında dörderli-beşerli volta atarak “Kıpraşanı yakarız!“ havası basmaya başladılar. Bu kargaşa içinde nasıl olduysa o gün öğleden sonra bana bakıp hınzırca gülen iki “Apocu“ arkadaş geldi aklıma. Durumu anlamıştım, günlerden 21 Marttı ve “Apocular“ Hamik'te lastik yakmışlardı! Çevremdeki arkadaşlara, “Çekinilecek bir şey yok, Newroz ateşidir“ dedim. “O da nedir?“ diye sorduklarında da başladım anlatmaya: “Efsaneye göre çok eski tarihlerde Dehak diye zalim bir kral varmış. Tanrı, bu kralı cezalandırmak için iki omzundan birer yılan başı peydahlamış......“

Ertesi gün, çarşıda, sözünü ettiğim iki “Apocu“ya rastladım. “Dün ne yaptınız?“ dememe kalmadan başladılar anlatmaya: “Kar çok fazlaydı, lastikleri dağın tepesine çıkaramadan yarı yolda yakmak zorunda kaldık!“ Oysa ben başka bir şey söyleyecektim. Sabah erkenden ilçe merkezine yığılan köylülerin anlattıklarına göre, Hamik'teki ateşleri gören bazı köylüler “Ziyaretler gazaba geldi!“ diyerek paniklemiş ve güneşin doğuşunu bile beklemeden kurban kesmişlerdi! Tevatür veya gerçek, ilçedeki “Kürtçü“lerin Newroz kutlaması, köylerde kan banyosuna sebep olmuştu...

Yoksulların bu vesileyle biraz et yemiş olmalarına sevinmiştim, ama kafam da karışmıştı: Madem ki Newroz, Kürtlerin yaradılış efsanesiydi, nasıl oluyordu da geleneğin asıl taşıyıcıları olması gereken köylüler bunu bilmiyorlardı?

Bu soruya o zaman ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum, ama o günden beri Newroz mitinin reifiye edilmesine, yani gerçekmişgibileştirilmesine karşı hep soğuk durdum.

[b]Med Kralı Keyakser'in Newroz'u[/b]

Tarihin cilvesi diyelim, Newroz mitinin reifiye edilmesinde başı çekenler de “Apocular“ oldular. Newroz'un, aslında, Kürtlerin ataları olduğu söylenen Medlerin köleciliği ve zalimliğiyle ünlü Asur İmparatorluğu'nu yıkışını sembolize ettiğini ileri sürdüler. Böylece, efsanede, halk isyanının önderi olarak resmedilen demirci Kawa (Kawayê Hesinker), Med kralı Keyakser'e (Cyaxares), Dehak'ın sarayı da Ninova sarayına dönüşmüş oldu! “Apocular“ bununla da kalmadılar, Kürtlerin “düşürülmüş halk“ haline getirilmesini “teorik“ olarak izah etmeye çalışırken de aynı Med bağlantısını kullandılar. Buna göre, Kürt aşiretleri, Medler zamanında büyük bir gelişme gösterip “halklaşmışlardı“. Zaten Zerdüştlük de bu dönüşüm sürecinin ideolojik harcıydı. Fakat İslâmî istilayla birlikte bu doğal gelişme kesintiye uğramıştı. Kürt egemen sınıfları etnik değerleri ayakaltına alarak İslâmî iktidarlarla bütünleşmişlerdi. Dil olarak Kürtçenin, toplum olarak Kürtlerin bağımsız gelişmesi bu şekilde kesintiye uğramıştı. Kürtlerin bugünkü “düşürülmüş“lüklerinin altında işte böyle bir tarihsel geçmiş yatmaktaydı.

Bu görüşe karşı çıkan grup ve kişiler ise Newroz anlatısının sadece bir efsane olduğunu, dolayısıyla gerçek tarihsel olaylarla ve kişilerle bu şekilde ilişkilendirilmesinin doğru olmayacağını iddia ediyorlardı.

[b]Ninova'nın Newroz'u[/b]

Bugüne geldiğimizde, “Apocular“ın hiç olmazsa bir kısmı, Newroz öyküsünün bir mit olduğunu anlamış bulunuyor. Onlara göre Newroz, bugün “önderlik“tir, Nokta; hem de büyük N ile. Buna karşılık dün Apocuların bu görüşlerine karşı çıkanların bir kısmı, bugün yüzlerini Ninova bağlantısına çevirmiş bulunuyorlar. Kürtlere ait web sayfalarına girerseniz Ninova edebiyatına dahil yazılar bulmakta sıkıntı çekmezsiniz.

İlginç değil mi, bir ve aynı efsaneye, bir ve aynı ömür dilimi içinde, bir ve aynı kişiler tarafından bu kadar çok sayıda yorum getirilmiş olması, yorumların sahiplerinin zaman içinde yer değiştirmeleri? Gelin farazi bir şey yapalım ve Newroz'un şu son bir ömürlük macerasında uğradığı değişikliklere bakarak, bu mitin ortaya çıktığı günden bugüne kadar ne tür değişiklikler geçirmiş olabileceğini hayal etmeye çalışalım. Zordur, ama deneyelim. Efsanenin olay örgüsü, kahramanları, yan öyküleri, sembolleri, efsanede kullanılan her bir kilit sözcüğün yan anlamları, rezonansları, göndermeleri... bütün bun lar, bu uzun zaman içinde ne tür değişikliklerden geçmişlerdir acaba?

Bugün her birinden koca koca teoriler inşa edilmek istenen o küçücük ve bazen de çelişik parçacıkların, sembollerin, figürlerin, işaretlerin, kırıntıların vb. hiç olmazsa bir kısmı, yani özcü bir Kürt milliyetçisini, tutarlı bir yoruma ulaştırarak Kürt ulusunun öncesizliğinin kanıtına dönüştürmek için saçını-başını yolduğu o tahrik edici malzemenin bir kısmı, bu durmak bilmeyen değişimlerin kalıntılarından başka ne olabilir acaba?

[b]Demirci Kawa'nın Newroz'u[/b]

Delal Aydın'ın, Newroz mitinin Kürtler'deki tarihsel evrimini konu edinen master tezi, bu konuya ilginç bir giriş oluşturuyor. Öykünün kayıtlı olduğu Firdevsi'nin Şehname adlı eserinden bugüne Newroz anlatısının zamanla nasıl değişimler geçirdiğini, öyküye zamanla nelerin eklendiğini, nelerin çıkarıldığını, nelerin atlandığını, nelerin vurgulandığını okumak gayet ilginç. Türk devletinin bu öyküyle ilişkisinin gelişim seyri de öyle. Bütün bu serüveni izlemek, Newroz mitinin, düne aitmiş gibi görünse de aslında her zaman güncele ait bir öykü olduğunu gayet güzel ortaya koyuyor. Kim ne yapmak istiyorsa ve yapacağı şeyi nasıl yapmak istiyorsa ona uygun bir de yaradılış öyküsü kurguluyor. İşin özeti herhalde bu.

Bizim, yani Marksizm söylemi içinde büyümüş 1970'li kuşağın kurgusunda vurgu, saraya karşı halk isyanına ve isyanın liderinin demirci karakterineydi örneğin. Çünkü insanların omuzlarında yılan başı çıkacağına inanmasak da emekçilerin bir isyanla kurtuluşa ulaşacağına gönülden inanıyorduk. Öyküde, askerler, beynini yılanlara yedirmek üzere son çocuğunu da almaya geldiklerinde demirci ustası Kawa isyan eder ve iş önlüğünden yaptığı bayrağın arkasına toplanan halkla birlikte sarayı Dehak'ın başına yıkar. Biz işte bu Kawa'nın torunlarıydık! Biz bu Kawa'nın piyeslerini yazdık, bu Kawa'nın piyeslerini oynadık, Bulgar bir desinatörün çizdiği balyozunu havaya kaldırmış bir demirciyi resmeden figürü aşırıp bu Kawa'ya amblem yaptık (desenin sahibi “sosyal-faşist“miş, ne gam!), 21 Martlarda bu Kawa için eylem yaptık, bu Kawa için vurulduk, bu Kawa için yaralandık ve bu Kawa için hapse düştük...

Sonra devran değişti. Demeye kalmadan toplumsal aktörler de. Newroz'un anlamı da bu değişimleri takip etti. Böylece, demirci ustamız Kawa bir gecede Mazlum Doğan oluverdi. Bir ara Zekiye Alkan'da simgelendi. Şimdilerde değişik yönlere doğru savrulup gidiyor. Bir ucu “Önderlik“e, diğeri Ninova'yı yerle bir eden Keyaksar'a doğru. Böyle devam ederse, sonunda, her biri gerçeğin sadece bir veçhesini resmetmekten sorumlu çoklu Newroz'lar ve çoklu Kawalar oluşacak. Ve bu da muhtemelen Newroz mitinin post-modern versiyonunu oluşturacak.

Eğer olursa, o zaman şu sözü biraz daha kolay söyleyebileceğiz: bana Newroz efsaneni söyle, senin hangi çeşit Kürt olduğunu söyleyeyim. Buna bir de son söz ekleyelim isterseniz, olası Newroz kavgaları öncesinde kafamız karışmaya başlamadan: Gerçeği ararken lafın kendisine bakmak yetmez, illa ki o lafın kim tarafından, ne zaman, ve nerede durularak söylendiğine bakacaksın.

[b]İyi Newrozlar. Kawa'larınız bol olsun, ve mümkünse demircigillerden olsun[/b]
Cemil Gündoğan:[email protected]

Kajin (not verified)

Mon, 03/22/2010 - 00:06

Cemil Nazmiye gözüyle Newroz'a bakıyor. Herkes kendi köyünden itbaren bakıyor demek. Bizde çok farklıydı. Newroza girdiğimiz zaman Newroz gecesi tüm köylüler kendi ahırlarının bacalarına taktıkları ottan yapılmış çapıtları yakıyorlardı. Bizim köyün her tarafı ateşti Yani Kürd siyasi hareketleri olmadan önce bizim Newrozumuz vardı.. Biz Newrozlarda ateş yaktığımız zaman hiç bir Kürd köylüsünün acayıbına gitmemişti. Cemil PKK'lilerin gözüyle bakmış, ama bizde DDKO, KDP ve Erivan radyoları Newroza siyasal biçim verdiler. Cemil'in bu Kawa amlemi konusunda soyledikleri doğru değildir.. Bulgarlarla alakası yok. Macarlarla ilişkisi var. Bu heykel budapeste var. Tarihçeside çok eskiye dayanıyor. Silav Kajin

Kajin (not verified)

Mon, 03/22/2010 - 00:15

In reply to by Kajin (not verified)

ayrıca Yusuf Hayanoğlu bu Amblemin üzerine bir hayli oynamıştı. İlham kaynağı olan güzel bir amblemdi. Sanıyorum Cemil dönemler Apo'nun çevresindeki grubla hareket ediyordu. Silav

Anonymous (not verified)

Mon, 03/22/2010 - 02:23

In reply to by Kajin (not verified)

Sevgili Kajin. Demirci Kawa Grafigi dedigin gibi Macar komünist Partisinin amblemi, ama onu cizen bir Bulgar olabilir. Bu konuda emin degilim. PKK cilerin gözüyle baktigina katilmiyorum, yaziyi daha iyi okumak gerek. Botan, Dersim ve Serhad arasindaki en büyük farklardan biri, kürd diline ve geleneklerine Botanin daha yakin olmasidir bence(ben serhadliyim). Nedenleri tartisilabilinir. Bölegeler arasinda bilinclenme 1970lerden sonra dengelenmistir. Özellikle sol örgütlenmeler buna öncülük yapmislardir. Yigidi öldür hakkini yeme. Bizim oralarda dayi tarafim KDP iliskilerinden dolayi daha Kuzeyli örgütler yokkende Newroz´u kutluyorlardi, ama biz genclik itiraf ediyorum. siyasi örgütlerden ögrendik. Bu tabiki her bölgeye farkli gruplar tarafindan tasindi, bunun icinde DDKO, DDKD, Rizgari KUK,Kawa,ve diger örgütlenmelerin oldugunu hepimiz biliyoruz. Ben sahsen ilk Newroz Tarihcesini/bildirisini KAWA nin Ankara grubundan bir arkadastan almistim. Herseye ragmen iyiki NEWROZ´umuz var. Icini bosaltip nevruz yaptirmassak daha yeni kusaklara bagimsizlik mesaji olmaya devam eder. Bu sene Apo cular icini bosalttilar, seneye allah kerim. Newrozlarimiz bitmesin BIJI NEWROZ

Anonymous (not verified)

Mon, 03/22/2010 - 01:12

sevgili Bawer, bende tam cemil abinin yazisini aktarmak üzere yaziyi kopyalamis asmak üzereydim ki, iyikide tekrardan foruma bir göz atmisim:) bianete yazan cemil abi, yine konusturmus kalemini. sende bilirsin iyi yazan biridir cemil abi. azmi o yazdi ben ve benim gibiler dagitik degilmi. vallahi sene 197...de bu Newrozda Kawa yine önder bildirisini tuslayanlardan biride cemil abiydi. ben bildiri dagitirken,yakalandigim anda yedigim dayaklar,iskencelerde bile canimi bu kadar acitmamisti. desene iskenceler yanimiza kar kaldi:) olsun iskence göre göre adam olmasini ögrendik. ama cemil abi yedigi dayaklardan,iskencelerden fazlasiylan etkilenmemis olmali ki, sanirsam baska seylerine kar etmise benzer. eee zararin neresinde dönersen kar dir. cemil abi"zarari"kara dönüstürmesini iyi bilir. gündoganlar bir günes gibi isildiyorlar. belediye resiligini kapmak o kadar kolay olmasa gerek. her neyse karda onun,akilda onun. inacin eksik oldugu yerde akil neye yarar diyede hic merak etmedim. akili erenlere biraktik, yüregimizi alip yola koyulduk. iyimi ettik,kötümü bununda hic muhasebesini yapmadim ki, zaten onada akil gerek. ama pisman olmadigim kesin, baksana halen bir isim alamadim kendime. bir coklari elimdekilen alay ederken,kücümserken inadina,inacina sallayip duruyorum. ama öyle bol keseden degil tabiki. cemil abi oldum olasi hep akillidir zaten. ama inanci biraz sarsilmis gibi. o yine aklini alip giderken,elde kalan ne? yasliliktan olsa gerek, agir agir yazarken,tekrardan foruma bir göz attim. iyikide göz atmisim. bak yaslanmanin getirdigi bir tercübede bu olsa gerek. sevgili kajin kisa vede öz tahlil ederken cemil abiyi, artik turfandagillerden olan cemil abinin, demircigillerden ola bilmesi icin akildan fazlasi gerekir. ama ben yinede cemil abinin adini andigi ve ilginc buldugu Delal Aydinin Newroz mitinin Kürtler deki tarihsel evrimini konu eden master tezine ulasmak icin, tez elden tanri Google ye tik ettim ama tik yok. cemil abinin yazdiklarini daha bir bilince cikarmak icin illada Delal Aydinin tezini tez elden okumak isterim. sahi Delal Aydin kimdir? cemil abi ne kadarda akili laf etmis degilmi. "Gerçeği ararken lafın kendisine bakmak yetmez, illa ki o lafın kim tarafından, ne zaman, ve nerede durularak söylendiğine bakacaksın" cemil abinin "gercegi"ararken kendisine bakmayalim da nerde durdugu o kadar acik ki, vallahi yine bildigim iki kelimeyi yazacagim Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. hürmetler

Silav Balyoz. NEWROZ´u ülkede kutlamak, bizler icin sömürgecilige baskaldirmaktir. ´TC´nin Topyekün Kurdistani ilhak edisine karsi durmaktir. Diyarbekirdeki gibi iki davul üc zurna esliginde türklere kardeslik mesaji vermek degildir. Ben hem Kürd basinini hemde tirk basinini bir kolacan edip kim nerde ne yapmis diye merak ederken,Kuzeyde Apocularin TC´ye yag cekmek icin bin dereden su getirdiginin disinda bir seye tanik olmadim. Bir kac sira disi gelisme olmus olabilir ama sonucta cogunluk Serok´un pesinde kuzu kuzu dizilip TC nin korkulu rüyasi NEWROZ u Bayram havasinda kutladi. Newroz artik baris bayrami sevgili balyoz, katillerimizle belese helallesiyoruz, ... Sevindirici tek yani halkimizin katliama ugramamasi oldu (TC gelismelerden memnun) bunun disinda sonuca baktigimda ufukta umut verici pratik anlamda hicbir mesaja rastlamadim. Durum böyle olunca Cemilin yazisi olaylara degisik bir pencereden bakmak adina bu günün ruh haline biraz uyumlu bence. Newroz u anlamak istedigi gibi anlamakmi, yoksa Newroz gibi anlamakmi ?..iste bütün olay bu Gözlerinden öperim

Cemilin bu yazisi ile Turkiye Turklerindir gazetesinde yazan Ozdil soyadli kisinin yazisiyla ayni manaya gelmektedir. Cemil 77 lerde Newrozun basladigini yaziyor, o zat 91 diye yazmis... Belki cemilin haberi yoktur ama bizim koylerimizde bugunku gibi kitlesel olmasad Newroz bayram olarak kutlanirdi. Zaten cemilde bunu bilir ama bilmemezlikten gelir. Amaci "Apoculari " asagilamaya calismaktir. son olarak Cemil o zamanlar PKK ile hic bir iliskisi yoktu Ama doksanlarin ikinci yarisinda Med TV cevresinde epeyce dolasti ama olmadi...

Bir kere Cemil Apocular Ankara da kücük grupken onlarla iliskisi vardi. Aralarindaki tartismalardan sonra bir grup ayrildi Kawaci oldu. Ikincisi ise Cemil Apo'yu televizyonda elestirdiginden dolayi muritleri hismina ugradi... O döneme iliskin arsive bak.. Slm Bir bilen

Anonymous (not verified)

Mon, 03/22/2010 - 23:14

Biliyorum, başlık itici. Belki birileri için haksızlık olarakta algılanabilir. Kimbilir! Evet ne dediştim. Cemil herşey oldu, ama kendisi olamadı. Her okuduğu kitap ve makaleden etkilendi. Eski Cemi'li öldürdü, yeni bir Cemil olarak sahne aldı. Değişim hoşta, onunkisi değişim değildi. Eloğlunun dediklerini sanki kendisi bulmuş gibi sunarak bir resim çizdi. Cemil, birde hiçbir zaman KAWA'cı olmadı. Bunu ben söylemiyorum, yazdığı kitapta kendisi yazdı. KAWA Örgütü'nün varoluş hiçbir ilkesine inanmadı. Bağımsız örgütlenme, sömürgecilik, bağımsız Kürdistan, silahlı mücadele, sosyal-emperyalizm ilkeleriyle daima problemli oldu. Yazdığı kitapta kendi değimiyle bu onu “hiçleştirdi“. Doğal olarakta Örgüt içinde konumu gereği Örgütü hiçleştirdi. Bu durumu o dönem eleştirenleri “Apocuları öykünmekle“ suçladı. Ama ne hikmetse yıllar sonra Apo'nun kapısına şelteyi sererek ikbal aradı. Şimdide kafayı KAWA amblemine kafayı takmış. Neden acaba dersiniz? KAWA Örgütüne karşı derin düşmanlığından ileri geliyor. KAWA Örgütünü, düşmanları gibi “Maocu“ olarak nitelemeside bu düşmanlıktan kaynaklanır. Valla ne diyelim. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. O KAWA'ya düşmanlıkta yol almaya dursun, biz hala KAWA'gilerdeniz.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.