Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 1 February 2009

[b]’Anneciğim, Kimse Katillerin Sözünü Kesmiyor’[/b]

Ergenekon tartışması ile birlikte JİTEM eski elemanı Abdülkadir Aygan’ın açıklamaları günlerdir Kürt kamuoyunun yeniden gündeminde. Kürt siteleri ve Türk basını üzerinden Aygan'ın sunduğu ürpertici bilgiler ile başbaşayız.

Kimileri bu açıklamalarda kaybettikleri yakınlarının isimleri ile karşılaşıyor, kimileri çocuklarının, eşlerinin son anlarını Aygan'ın ağzından dinliyor.

...
Aygan'ın açıklamaları bazı çevreleri rahatsız ederken bazı Kürt çevreleri ise bu açıklamaların önemi ve gerekliliğini savunuyor.

Kimileri Aygan'ın açıklamalarını politik rakiplerine karşı kullanılırlık derecesine göre değerlendiriyor, kimileri Aygan'ın reyting değerini öne çıkarıyor, kimileri Aygan'dan soru ve bilgi siparişlerinde bulunuyor...

Aygan da çarkı felekte öğrendiği politik canbazlığın gerilim yaratan heyecanı ve ipleri elinde tutmanın rahatlığı ile ‚katil zanlısı’ olmaktan kahraman olmaya meylediyor. Artık kendisine ‚katil’ denmesine bile agresif tepkiler veriyor, politik dengenin ipi üzerinden yukarılardan düşmeden çeşitli numaralar yapıyor.

Sonuçta Aygan bir katil olmaktan uzaklaşıyor, bu denli aranan, gazetecilerin kapısında sıra beklediği, roportaj vermesi için ricacılar kullanılan biri olmanın ve en önemlisi JİTEM’in subay celatlarını ’’intihar ettirecek’’ denli sırlar savurmanın popüler zevkini yaşıyor.

Ne Aygan'ın ne de Aygan'dan fırsatlar yaratma peşindeki kesimlerin aklına onun insanlığa (Kürt ulusuna) karşı suçlar işlemiş bir aygıtın parçası, binlerce Kürdü öldüren bir cinayet şebekesinin celladı olduğu gerçeğine uygun davranmak gelmiyor.

Avrupa'da yaşayan ve çoğunluğu savaş acısından muzdarip olan, belki yakınları, oğulları, eşleri, babaları Aygan'ın ‚tanıklığında’ katledilen Kürt kitlelerinin bu olay karşısındaki çaresizliği...

Aygan'ın mesayi yaptığı JİTEM dehlizlerinde işkence edilen, Aygan ve mesayi arkadaşlarının tetiğini çektiği namlulardan ateşlenen kurşunların yaraladığı, sakat bıraktığı, yaşamını Ayganlar ile karşılaştığı anından itibaren travma ile geçiren ve Avrupa'nın işkence tedeavi merkezlerinde yitirdiği ruh sağlığını arayan mağdurların donukluğu...

Kürtlerin ulusal, insani, kültürel ve politik hakları için kurulmuş bulunan kurumların yıllardır olaya izleyici kalmaları...

Kürt hukukçuların, insan hakları savunucularının, politik elitinin Aygan vakası karşısında karşısındaki suskunluğu...

Kısaca hepimizde boyveren kırım psikolojisi veya cellat-kurban arasındaki garip ilişkinin anlaşılmaz diyalektiği...

...
Aygan ise bütün bu çevreler arasında ustaca bir denge kurarak kamuoyuna işlenen cinayetler ile ilgili parça, parça bilgiler sunuyor. İyi bir avukatı da olmalı ki, bizzat işlediği suçlarını mümkün olduğunca açık itiraf etmeden, ’tanık’ olduğu cinayet sayısını da ’’sadece otuz ile kırk arasında’’ tutarak, eylemlerini sınırlıyor.

Aygan hukuki düzenlemelerin ve kendisini koruyan dengelerin bilinci ile konuşuyor ve biz „gerçekleri öğrenme uğruna“ onun bize sunduğu bilgileri dinliyoruz.
Bir röportajında vicdani ile ilgili bir soruya „ben, bana ihanet edenlere ihanet ettim“ diyor. Bir katil zanlısı bize ihanetin tarifini yapıyor, herkese meydan okuyor ve biz dinliyoruz...

Gerçekleri öğrenmek, gerçekleri duyurmak uğruna!
Failler gerçekleri anlatabilir mi?
Kürt kırımının gerçeği ile faillerinin gerçekleri bir olabilir mi?
Gerçekler hangi araçlarla ve neler uğruna elde edilmeli gibi sorulara henüz yeterince yoğunlasmadan „elimize düşmüş“ bir Kürt katil zanlısı ile tarifsiz ve hukuksuz bir ilişki içine girmiş bulunuyoruz.

Oysa JİTEM'in cinayetlerine kurban giden, dili kesilen, kurşunlarla beyni parcalanan, kolları kırılan, işkencehanelerde ruhu çalınan binlerce Kürt kurbanı bize gerçekleri anlatmıyor mu?

Neden onların kesilmiş seslerini gerçegimizin asıl tanıkları olarak ilan etmiyor da onların faillerini „tanık“ diye konuşturuyoruz? Bu sorulara yoğunlaşmadıkça yaşamları çalınmış kurbanlarımızın yerini failler işgal etmeye devam edecektir.

Gerçekleri, dengeleri ve hukuku faillerimizin ‚vicdanına’ teslim ederek hergün biraz daha faillerimizin yargısız ve hesapsız yaşamalarına alışıyor ve adalet talebimizden uzaklaştırılıyoruz.

Ailesini Nazilerin toplama kamplarında yitiren Yahudi şaiir Paul Celan, savaş sonrası birçok katilin toplum tarafından aklanmasını bir şiirinde, „Anneciğim, kimse katillerin sözünü kesmiyor“ dizeleri ile dile getiriyor.

Abdülkadir Aygan'in Kürtlere karşı işlediği suçlardan ötürü henüz yargı önüne çıkmadan söz sahibi olmasına, ‚konuşmasına’ „dur“ demenin vakti gelmiştir.

Kürtler bütün imkanlarını kullanarak faillerinin yargılanmalarını sağlamalı ki, ancak o zaman bir hukuk sahibi olarak hem kendi kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna karşı gerçekleri belgeleme fırsatına sahip olacaktır.

Aksi durumda Aygan'ın ve onun gibi Kürtlere karşı suç işlemiş kişilerin beyanları birer haber manşeti olmaktan öteye varamaz.

...
Geçtiğimiz hafta Atilla Olgaç adlı bir Türk oyuncusunun 35 yıl önce ’biri savaş esiri, 10 Rum'u oldürdüğünü’ itiraf etmesindan sonra her bir Rum ve Yunan'ın yaşadığı her evde, her mekanda meydana gelen vicdani sarsıntı ve bu katile duyulan tepkiyi hep birlikte izledik.
İki devletin savaşında 35 yıl önce Aygan'ın silah arkadaşlarının Rum ve Yunanlara karşı işlediği savaş suçunun itiraf edilmesi hala insanların tüylerini ürpertip, vicdanlarını ayaklandırıyor.
Onların tepkisi katillerinin sözünü kesti!
Ya Kürtlerin tepkisi?
Kemiklerimizle yüzleştirmeyecek miyiz katillerimizi?
Acılarımız ve kanımız siyaset kadehinde içilen şarap mı olacak?

Kaynak: Rizgari

نەناسراو (not verified)

Sun, 02/01/2009 - 15:07

bu is Berivan Aymaz in sundugu kadar basit mi? bence degil aygan katil itiorafc su bu ancak bugune kadar karsitigi olaylar hakkinda hukuk ve kamuya en datayli bilgileri sunan kisi. yani iki ayri kisi olarak karsimizda. 1. katil aygan 2.katilik surecini ve o ise bulasmislari ortaya acan aygan hangisini nasil ele alacagiz? katil biri olarak BA nin bekledigi gibi susturursak onun tanik oldugu seyler uzerine onun baslatigi veri kanit toplama iisini kim yapacak? BA nin anlasilabilecek derdi -hesap sorma- durtusu ile sinirli ustelik hesabin da sorulacagi asil boyutlarda degil aygan gibi basit bir tetikci ile sinirli boyutu. BA su soruya cevap vermek zorunda: bu kirli surecin asil sorumlularini ele verecek verilere ulasmak istiyormuyuz istemiyor muyuz? hemen arkasindan bir baska soru daha geliyor? eger birinci sorunun cevabi olumlu ise, bu asil sorumlulari hukuki olarak ortulmus ancak vakialar olarak kabak gibi ortada olan asil supheli TC nin kanitlari ile yakayi ele verip yargilanabilmesi icin hangi imkanlarimiz hangi yontemlerimiz hangi planlarimiz var? kisa keseyim 2. sorunun cevabi malesef aygan disinda veya benzeri bir iki vakia disinda hic bir sansimiz yok. TC devleti kendi icinde yurttugu ergenekon sorusturmasini isin ucu devlete dokunmaya basladigi anda durdurabilir. oysa aygan isvecte konusmaya devam edecek haleti ruhiye de tutulmasi hatta isvec te yargi surecini baslatip, buna cesaretlendirilip (yani yargi surecinden berbat bicimde zararli cikmayacagina onu ikna edip, bu kanli surecin asil suclusunun giderek daralan bu dunyada ulsuslarrasi hukugun onune suruklemenin mmalasef ciliz sanaslarindan biridir aygan. sadece ona isledigi bulastigi cinayetlerden dolayi kizip hesap sormaya kalkamak bu sansi da kurutur. BA nin ve benzeri duusuncelerde olanlarin bu mevzuda bir kere daha dusunmesi gerek. HeK

نەناسراو (not verified)

Sun, 02/01/2009 - 14:46

Sayın Berivan Aymaz'ın son günlerde oldukça öne çıkan bir konuyu hukukçu gözüyle irdelerken izlediği hattı ve vardığı sonuçları önemsemekle kalmıyor destekliyorum. Tebriklerimi sunarım.

Anonymous (not verified)

Sun, 02/01/2009 - 14:59

bu yazinin neresine bakarsaniz bakin,sükrüye karsi yazilmis bir yazi oldugunu hemen anlayacaksiniz. aygan elestirilirken aslinda sükrüye de dokunuyor,ayganin konusmasi neden sizi rahatisz ediyor anlamadim? biraklin bu sürecte aygan konussun,aganin konusmasi kürdlere zarar vermez,aslinda konusmazsa zarar veryior ama korkusu olanlarin feryatlaridir bu yazi,kendinden korkmayanlar,pislikleri olmayanlar neden aygana saldirsinki? bu yazida sulandirma hareketinin bir parcasidir,ve kime hizmet ettigini anlamakta güclük cekiyor insan. sözüm ona kürd milletinin duygularina tercüman oldugunu iddia edeiyor bu yazarcik,ama bu sdece kendi duygulari oldugunu ve bununla ayganin susmasini istedigini acikca beyan ediyor bu yazarcik. özünde sükrü gülmüse yazilmis bu yazi,bunu anlayamayacagimizi zanediyor. aygan sussa, bu yazarcik aygan hakkinda tek satir yazmayacak onuda itiraf ediyor bu yazarcik. anlasilan ismarlama bir yazi.. bir de utanmadan adini sakliyor bu aymaz sanki kim oldugu bilinmiyor? lafa bak lafa.. (Acılarımız ve kanımız siyaset kadehinde içilen şarap mı olacak? ) bu lafa sapka cikaririm.. anlasilan benim bahsettigim sarap masalarindaki öldürdügünüz kürd genclerinin sohbetini yaptiginizi aciklamam yerli yerine oturdu. öldürüdkleri kürd genclerinin sarap masalarinda meze yapanlarin kim oldugunu bu millet iyi biliyor sayin aymaz.. su günöeri biraz atlatalim,kimlerin sarap masalarinda öldürdükleri genclerin muhabetini balndira balandira anlattigida ortaya cikacak. dinime küfür eden, dinimden olsa

Pek Değerli Delil Dersim, Seni uzaktan tanıyan biri olarak, söyleme ihtiyacı hissediyorum ki; Başka şeyler okumalısın, yüksek seviyene uygun şeylere yanıtlar vermelisin... Bu seçkin analiz kabiliyetini böyle heba etmemelisin. Senin cümlelerininden üstün bir anlama kapasiten olduğu anlaşılıyor, böyle günlük tartışmaların içine girmemeli, karizmayı çizdirmemelisin. Kürdistan'ın sana daha yüksek profil tartışmalarda ihtiyacı var. Selamlar

evet semsettin yarasi olan gocunur,kendinden emin olan zaten rahattir. ayganin kürd katilligini her gün isleyip aygani susturmak isteyenler neden yani baslarindaki kürd katilleri ile dost olurlar. anlasilan son dönemlerde uykulari kacan bir kesim degil bir cok kesim,var. bu son sürec beraberinde cok sey getirecek,sadece ayganin durumunu ve türkiyedeki kargasa ortamindan bahsetmiyorum,kürd siyasi arenasindada bir cok sey su yüzüne cikiyor,daglarin yaratcisi ve aponun maskesini düsürdüklerini iddia edenlerin en az öcalan kadar sorumlu ve suclu oldugu ortaya ciktikca,bazilarinin eteklerinin tutusmasi normaldir. katletikleri cocuklarin aileleri mahkemeye basvurup bunlardan hesap sordugu zaman kraldan daha kralci olanlarin aslinda cirilciplak olduklari görülecektir.. son sürec her seye ragmen her konuda kürdler lehine isliyor,hem dis politikada,hem ic politikada hemde kürdlerin kendi aralarinda. bu pis bagirsaklarin temizlenmesi gerekiyor ve girdigimiz sürec kürdlerin tüm pis bagirsaklarinin temizlenmesi sürecidir. bu rüzgar,saglam görünen bir cok ninayi beraberinde götürüp aslinda bu binalarin saglam olmadigi ve cürük oldugu ortaya ciktiginda diller tutulacak.. bu cürük binalarin temelinin ne kadar cürük oldugu ortaya cikacaktir.

Kek Delil, Doğru yoldasın Şemşettin gibi korkuları olan unsurların doğaldır ki, sizleri susturmak için her yola baş vuracaklardır Şu an yaptığı küçümseme dahil sen ıvır-zıvırların haddini bilmez tavırlarına kulak asmadan karanlıkları aydınlığa çıkarmaya bak ucu kime dokunursa dokunsun maskeleri düşür bu halkın gencecik çocuklarını bınkevir edenler korksun bu halkın ver elini dağlar diyen eli öpülesi gencecik kızların ırzına geçip, sonra katleden kürdkıranlar paniklesin maskeler düştükçe kazanan bu mazlum millet olacaktır desteğimiz seninledir

kürdler adina siyaset yürütmüs,hic kimsenin sirri yoktur,sir sahibi olduklarini zanedenler,ve hic bir seylerinin bilinmedigini zanedenler yaniliyorlardir,kürdler adina siyaset yapanlarin büyük cogunlugunun sir olarak sakladiklari hersey aslinda bilinmektedir,ve ortaya cikacaktir buda bilinsin. hic bir sey gizli kalmaz bu mümkün degildir. eteklerin tutusmasi bosuna degildir,ama son iki günde beklemedigimi olumsuz bir gelisme oldu ve beklemedeyim ,yoksa bir cok olayi belgelerle ortaya koyacagimizi bilmeni isterim. dokunulanlari huzuru kacti,ve öyle bir durum ortaya ciktiki,iki gün önce birbirlerine küfür edenler,birbirleri hakkinda atip satanlar bir baktikki ayni saflarda yer almaya basladilar bununda nedenleri vardir. degnegin iki ucuda boklu cikti.. gercek anlamda dokunuldugu zaman etekler tutustu,birbirlerinin karsiti olanlar birlesti,nedenide dedigim gibi degnegin iki ucuda boklu cikti. bu güne kadar birbirlerin dokundugunu zanettiginiz bazilarinin aslinda danisikli dögüs neticesinde birbirleri hakkinda yazdiklari ortaya cikti,ama ne zaman onlarin pisliklerini bilenler yazmaya basladi, o zaman zit kutuplar birlesti.. ama engeleyemeecekler bunlari onlarda biliyor... gelek spas izleyici kardesim desteginiz icin,ama kardesine inan hepsini siyasi arenadan silebilecek kadar bilgi ve belge sahibiyiz. hic ummadiklari anda onlarin katilliklerini,pisliklerini tarih,tarih yer,yer saat,saat önlerine getirecegiz,daha önce cok temiz oldugunu iddia edenlerin kendi eliyle nasil kürd evlatlarini mahkeme edip katlettklerini yüzlerine söyledigimiz gibi. sev bash slaw u rez

نەناسراو (not verified)

Sun, 02/01/2009 - 15:08

Bu çarşamba yapılan görüşmede Apo: "Asıl Kemalizm 1926'da öldü. İşte görüyorsunuz Silivri cezaevinde kendilerine Kemalist diyenler orada tutuklu, orada kalacaklar veya çıkacaklar bu önemli değil. Bunlar zerre kadar Kemalizm'den anlamıyorlar. Bugün kendilerine Kemalist diyenler ve Kemalizm için mücadele edenler Silivri de yargılanıyor. Bunlar acınacak haldeler. Aslında yargılanan bunlar değil, Kemalizm'in kendisidir. Bunlar Mustafa Kemal'in karikatürünün karikatürü bile olamazlar. Abdulkadir Aygan benim uzaktan akrabam. Marifetmiş gibi basına bunlarla birlikte yaptıklarını anlatıyor. Benim için de Kemalist diyorlar ama ben Kemalist değilim. Mustafa Kemal pozitivistti. İngilizlerin asıl planı Türkiye'yi ön-İsrail yapmaktı. Türkiye'deki sermayenin büyük bir bölümü Yahudilerin elindedir. Üzeyir Garih cinayeti de bununla bağlantılıdır. Anadolu yeşil sermayesi daha fazla pay almak istiyor. Ancak Yahudilerin buna izin verebileceğini zannetmiyorum. İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte de İsrail'i kurdular. Ama İngiltere bu ön-İsrail, proto-İsrail planını şimdi hayata geçirmeye çalışıyor. Bununla Türkiye üzerinden Ortadoğu'yu denetim altında tutmaya çalışıyor." diyor.

نەناسراو (not verified)

Sun, 02/01/2009 - 19:06

Aslında senin yazını okurken, duygu bazında anlamaya çalıştım. Ortada bir çok rolleri kendisinden toplayan bir kişilik var. Buna "Aygan Vakası" diye biliriz. Karşımızda bir eski itirafçı, bir Jitem tetikçisi, bir katil ve bir kurban duruyor. "Aygan Vakası" ile doğrudan yada dolaylı olarak ilişki içinde olan herkesim, kendine göre Aygan'a yaklaşım gösteriyor. Herkes ondan bir şeyler öğrenmeye çalışıyor. Önceleri Kürd basını ve şimdi de Türk basını Aygan'ın söylediklerini gündeme taşıyor. Aygan'da bu işte bayağı uzmanlaştı.. O da her yeni ortaya çıkan bilgiyi/bilgileri açıklamalarına katıyor.. Aygan ile yapılan söyleşiler, süreçe yayarak kontrol edildiği taktirde, onun gösterdiği performans hakkında bir bilgiye sahip olabiliriz.. Aslında sadece bir "Katil-Kurban" ile değil, aynı zamanda bir şarlatan ile karşı karşıyayız. Sevgili Berivan!! Yazınıza anabaşlık olarak Yahudi şair Paul Celan, „Anneciğim, kimse katillerin sözünü kesmiyor“ dizesini seçmişsiniz.. Evet Ana ve babasını Nazi toplama kamplarından kaybeden Romanya doğumlu bir şairin katillerin konuşmalarına ve aklamalrına karşı duygu dolu tepkisidir bu..Kendisi de çalışma kampından şans eseri kurtulan, Romanya doğumlu olmasına rağmen, şiirlerini celatlarının dili olan Almanca yazan Paul Celan bir döneme tanıklık etti.. Yahudi tarihçileri, şairleri, romancıları, felsefecileri, psikologları ve jenosid kurbanları bu karanlık döneme dair tanıklık yaptılar. Tüm bu çevreler, gördüklerini, bildiklerini ve duyduklarını yazarak "Unutulmanın" önüne geçtiler. Verilere/belgelere/anlatımlara dayalı edebi eserler "Unutulma sürecini bloke ederek" milyonlarca kurbanın anılarını diri tutular. Yahudi asılı aydınlar bir sürecin Arzuhalcileri oldular. Paul Celan bir şiirinde: "Şafağın kara sütü, biz seni gece içiyoruz, biz seni öğleyin içiyoruz, ölüm Almanya'dan gelen bir ustadır" diye.. Paul Celan yazarak yaşadığı ve gördüğü vahşetten kurtulmaya/özgürleşmeye çalıştı!!! Çünkü, jenosid bir "yüktü", yazmak ve anlatmak bir "selbsterapi" olayıydı. Ama, ne yazık ki bu yazılarda yetmedi, Paul Celan Paris'te intihar etti. Yine Yahudi yazarlarından biri ve aynı süreç üzerine yazan Primo Levi o sürece ilişkin ciddi bir tespit yapıyor: " Bir insanı parçalamak, bir insanı yaratmak kadar zordur. Bu öyle kolay ve çabuk olmadı, ama siz bu işi başardınız ey Almanlar" diyor. Primo Levi'de çok yazdı. "Özgürleşmek" ve "yeniden yaşıyabilmek" için yazıyorum diyordu.. Primo Levi'de intihar etti. Kürdistan'a gelen "Ölüm Ustası" Ankara'dan geliyor. Ankara'nın Türklerin başkenti olmasından sonra Miyonlara varan Kürd soykırıma uğradı. Fakat, Kürd aydınları şiirle, romanla, resim ile ve tarihi kitaplarlarla milyonlarca Kürd'ün kıyımını canlı tutabilirlerdi.. Yapamadılar.. Bu son savaşta bizim bu işi becerme şansımız var. Bırakalım, Kürd kurbanları ve kurban yakınları dile gelsinler!! Bırakalım, Kürd asılı "katil-kurbanlar" anlatsınlar. Eğer yarın Türk devlet mekanizması içindeden biri " anlatma ihtiyacı" duyarsa anlatsın!!! Bir psikolog gibi dinleyelim.. Bizim bigiye, belgelere ve somut anlatımlara ihtiyacımız var. Sevgili Berivan!! Ben kaygılarını anlıyorum. Böyle hasas bir olaya çok ciddi bir yaklaşım gerekir.. Profesyonel bir yaklaşım gerekir. Eğer, Kürdler bu anlatımları kanıksamaya başlarlarsa, bu tip anlatımlar banallaşırsa tam bir felaket olur. Ayrıca Kürd çevrelerinden bazı arkadaşlar, bu tip insanlarla yaptıkları söyleşilerde ve verdikleri pozlarda, sanki "katilin" "katil" yanını unutuyorlar. Bizde bu eğilim çok güçlü.. Bunu nedenini Kürdlerin kanlı tarihinden aramak lazım..Sanıyorum Wittgenstein söylemişti: "Eğer bir şeyi anlatmaktan zorluk çekiyorsak, susmamız gerekir" diye.. Kürdler susuyor. "Katil-kurban"ları konuşmaya teşvik etmek lazım.. Ama, "kötülüğün banalizasiyonuna" karşı uyanık olmalıyız.. Silav Ferzende Serhedi

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.