Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 30 August 2008

Hocam,

Adem'i kutsal kitaplarda anlatıldığı şekliyle ele alırsanız balçıktan yapılmış ilk insan olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. İlk versiyonuyla yahudi anlatımlarında yer alan bu zırva bilahare islam bilicilerin "israiliyat" diye nitelendirdikleri mitolojik anlatımların, dolayısıyla satirlerin yeni inançlara peygamber yada melekler şeklinde monte edilmesinin sonucudur. Satir deyimi grekçedir. Yunan mitolojisinin yarı-insan yarı-tanrı yaratıklara verdiği isimdir. Türkçeye arapçadan geçen "esatiri evvel" deyiminde yer alan satir sözcüğü arapçaya grekçeden geçmiştir. Eski dönem tanrılarına ait hikayeleri, mitolojik varlıklara ilişkin anlatımları kapsar. Yeni inançlar eskiyi örterken tamamen dışlayamadıkları eski inancın önemli figürlerine farklı nitelikler ve sıfatlar vererek yeni din içerisine yerleştirmek ihtiyacı duymuşlardır. Ancak bu yer verme işlemi eski inancın öne çıkan kutsiyetlerini küçümseme, aşağılama tarzını esas alır. Eski inancın öne çıkan yüce değerleri yeni inanç içerisinde her durumda tenzili rütbeye uğratılarak yer bulabilmişlerdir.

Grek mitolojisi de aynı yolu izler. Greklerde Hitit uygarlığının yaptığı gibi karıştığı halkların inançlarına ait kutsiyetleri kabul ederek bünyesine almak tarzı çalışmaz. Bunun yerine eski inancın figürlerini hayvanlara ve sair yaratıklara indirgeyerek kendi figürlerine egemen bir nitelik atfetme tarzı hakimdir.

Arap dini, bu gerçeğin üstünü örtmek için dayanak bulmak zorunluluğu duymuş ve o günün ortadoğusunda daha yaygın kabul gören yahudi inancının anlatımlarını esas almakta olduğuna vurgu yaparak, "esatiri evvel"e israiliyat diyerek sıyrılmaya çalışmıştır. Bunun bir diğer nedeni de yahudiliğin islamiyet gibi tek tanrılı bir inanç olmasında yatar. İslamiyetin yerleştirmek istediği tek tanrı inancına islama göre batıl olan çok tanrılılığı tasfiye ederek ondan önce ulaşmış bulunan yahudilik, yeni paradigmanın zorunlu kılması sonucu yukarda belirttiğimiz gibi eskinin inkarına dair çeşitli sebepler türeterek ve türettiği niteliği yeni inanca monte ederek başardığından islama fazlaca iş bırakmamıştır. İslama düşen, eskiye ve esatiri evvele ait olanlarla ilgili olarak yahudiliği izlemekten ve israiliyatı Kur'ana transfer etmekten ibarettir.

Adem yada Adam, Yehova'dan çok önceleri Pelajların (Palestin ismi bu pelaj kavminden gelir, sahillerde yaşayan denizci bir topluluğun adıdır) tapım gören tanrısı olarak Jerusalem'in baştanrısıydı. Hemen yanıbaşında varolagelen Zeus ve Mard (Marduk)'la aynı tanrıydı (Mard, Zeus ve Adam'dan daha eskidir ve her ikisinin prototipidir). Daha eski ve köklü olan anatanrıça kültünün eril tanrı inancı aracılığıyla ikincil duruma düşürülmesinden sonra başat bir rol verilen eril tanrılardan biriydi. Aslında Yunus ile Adam aynı tanrıdırlar. İsrailiyat bu ikisini farklı peygamberler olarak Tevrat'a monte etmiştir. Kur'an da aynen kopyalayarak izlemiştir. Yunus'un ilk tasviri yarı-balık yarı-insan olan Juno adlı tanrıdır. Bütün insanların Juno'dan (Yawa) türedikleri de iddia olunur. Babil'e kadar tapım görmüştür. Arkeolojik kazılarda açığa çıkan Babil sikkelerinde belden aşağısı balık şeklinde tasvir olunmuştur. Juno'ya Deniz kızının erkek versiyonu diyebilirsiniz. Yarı-balık yarı-insan kültü hint-avrupalı toplulukların tanrılara tamamen insani özellikler verdikleri 'as' tanrıları döneminden önceki döneme aittir. 'As' döneminden önceki tarihi aşamanın tanrılarına 'van' denir. Grekler 'pan' yada satir demişlerdir. Hintli, İrani ve Zagrotik kavimler greklere 'yawan' demekteydiler. İlk insan kabul edilen bu mitolojik Juno'nun (avrupaî Jones) isimlendirmesinde yer alan Jo, Ju ve Yaw hecelerinin günümüz zazakisinde Yo, Ju ve Yew formlarıyla bir sayısını ifade etmekte oluşu ilginçtir. Bu benzerlik Juno'nun kürt tanrısı olduğunu söylememize yetmiyor ama kürt dilinin kelime üretmede bu arada sayıları ifade etmede yararlandığı hatta dayandığı dini-felsefi altyapıya ve bu dini-felsefi altyapının diğer kültürlerle sıkı ilişkilerine tanıklık ediyor. Biz bu arada peygamber Yunus ile balık ilişkisini ve yunus balığını da anımsayalım. İlk insanın balçıktan yaratılması mitolojik ima ile denizin kuruduğu, geriye balçık kaldığı yorumuyla birlikte ele alındığında Pelajların istilasının ve inançlarının reddidir. İdeolojik karşı çıkma boyutu içerir. Sami kavimlerin açık tenlilere galip geldiğinin kanıtıdır. Bu noktadan sonra İbrahim'in kavmine getirdiği kara tenlilerle evlenme yasağı rafa kaldırılmış, ilgaya uğramıştır. Kaldıki İbrahim Ur'lu yada Urfa'lıdır. Her iki şehir de kürtlerle ilişkili. Nemrud ismi kürt diliyle açıklanabilecek kadar kürtlere yakın.

Hepa, başta Hurri-Urartu-Hitit olmak üzere önasyada yaygın tapım gören bir tanrıçaydı. Grekler bu tanrıçaya izafe edilen fonksiyonları parçalayarak birçok tanrıça yarattılar. Buna rağmen Önasya Artemis'i öne çıkardı. Kürtlerde Lis olarak tapım gördüğünü dağ ve coğrafya isimleri kanıtlıyor. Hepa'nın sıfatlarından biri de Kybele idi. Kübra da denmektedir. İslamiyet öncesi Kabe'deki putlar yani Lat-Menat-Hübel üçlemesindeki tanrıça Hübel bu Kybele'den başkası değildir. Kur'anda yer alan 'mahkeme-i kübra' deyiminde de yer bulur. Lat, kassitlerin Adam'ı yada Mard'ı olan ışık tanrısı yada oğul tanrı 'Lulu'dur. Araplar, Lat diyorlardı. La, hititçe parıltı anlamına gelmektedir, kassitlerin dini isimlendirmesi (lulu) ışık olduğunu düşündürüyor. Daha eski olan doğa tapımının kalıntısıdır, insani nitelikler atfedilerek ışığa hükmettiği söylenen tanrıya dönüşmüştür (Lamisa: Mis'in parıltısı, kürtlerde hala yaşan bir isimdir) (Arte: Soylu. Artemis: Soylu Mis) (Mezulla: Hitit akarsu tanrıçası. Akarsu parıltısı).. Menat'sa Mard karşılığıdır. Kürtlerde yaygın olan 'manc'ın ta kendisidir. Adem-Havva hikayesini ilk insan hikayesiyle özdeşleştirerek algılamak yerine coğrafyada egemen olan eski inançların yordamıyla açıklamaya çalışmak gerekir. Transkafkasya ve Kapadokya'dan çeşitli nedenlerle göç edenler anatanrıçaları Hepa'yı da birlikte götürdüler. İsrailiyat bu arada Tevrat yahudi peygamberlerinin yada krallarının yoğun din savaşlar yaşadıklarını aktarıyor. Uzun didişmelerden sonra Hepa Jerusalem (Kudüs) tanrısı Adam'la evlendirilerek uygun çözüm bulundu ve konsensüs sağlandı. İsrailoğullarının tek krallık dönemi tek tanrıyı zorunlu kıldığından Yehova inancı aracılığıyla tek tanrıya yönelindi ve Adam ile Hepa karı-koca şeklinde ilk insanlar olarak kutsandı. Eskinin başat tanrılarını tümden tasfiye etmeye Yehova'nın gücü yetmemişti ve yetmeyecekti.

Kürtlerde monofizit inançlarla birlikte düalist inançlar ve teslis (üçleme) birarada yaşadı. Bugün de yaşamaya devam ediyor. Müslümanlık, ezdîlik, aliilahilik ve alevilik şeklinde varlıklarını sürdürüyorlar. Bu inançların tarihsel kökleri oldukça eskilere uzanıyor. Müslümanlık dahi mazdeizmin derin etkisi altında olup kürtlerin eski inançlarına fazla uzak yada aykırı değildir. Bölgenin eski ve yerleşik uygarlığı olarak kürt uygarlığının bölgede yaygın ve kalıcı etkileri sözkonusudur. Etkileyen aynı zamanda etkilenir de..

Hürmetlerimle.

xxx

Hocam,

Bir önceki yazımda seni yanlış anlamama üzüldüğünü belitmişsin. Söylediğin doğrudur. Yazıma senin yorumladığın tonu serpiştirmek istememiştim. Yanlış ifade ettiğimi belirteyim. kaskatı bilimsellik dayatmadığını kabul ve teslim ediyorum. Seni üzmüş olmam bende daha büyük üzüntüye neden oldu. Bağışlaman ricasıyla özür diliyorum.

نەناسراو (not verified)

Sat, 08/30/2008 - 11:19

merhabalar KF once en son bolume- takma kafani hocam. ayrica yanlis anlasilmalar benim yazim bicimimin dogal sonuclari. verdigin bilgiler icin cok sagol. kurdler elbette mitolojileri ile kulturlerinin mecburi parcalari olan dinsel inanclari, aliskanliklari, doga ustu inanclari ile hep birlikte yasayacak-bunlara inanip inanmamakta kuslar kadar ozgur olmalilar. benim itirazim zaten yeterince fren etkisi yapan bir suru ivir zivirimiza bana gore gene fren etkisi yapabilecek yeni dinsel-mitik seyleri eklemektir. kurdlerde bu tur malzemeler bol bol bulunmakta. senin de yazdigin bilgiler bu malzeme bollugunu gostermekte. olmayan nedir olmayanlar eksik olanlar nedir? onlara bakalim demeye getirdim. bu hususta kurdistan cocuklarinin tartismali bir hemfikirde olduklarindan emimin tartismali elbette. hurmetler HeK

Sevgili HeK, Malzeme bolluğu yerinde bir belirleme. Bol olması nedeniyle farklılıklar arzetmesi de o ölçüde doğal. Yegane beklentim kürtlerin konu hakkında yetkin kurumlara sahip olmaları ve kürt akademisyenlerinin bu malzemeleri bilimin imbiğinden geçirerek kürtlerle yakınlığı yada uzaklığına mesafe tayin etmek suretiyle tarihi geçmişimizi aydınlığa kavuşturmalarıdır. Senin son yazın bir başka konuyu düşündürdü. Güney Kürdistan'da özgür üniversite beklentilerim rektörlüklerle siyasi amaçlı oynanması sonucu hayal kırıklığına dönüştü. Tarih yazımının faraziyeden arındırılması yakın gelecekte gerçekleşecek gibi görünmüyor. Tüm diğer bilimler gibi yetişmiş elemana ve ekip çalışmasına gerek duyuran tarih bilimine geleceğini inşa etmeye koyulmuş bir halk olarak herkesten çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Umarım tarih bizden ve bizler tarihten kurtuluruz, konu erbabına havale olunur. Tartışmaya katkıların ve yönlendirmelerin için teşekkür ediyorum. Sağlık ve selametle diyorum.

نەناسراو (not verified)

Sat, 08/30/2008 - 12:41

Israiliyat Yunan Kubra UzzaH? Israiliyat islami litarurde Kuranda gecmeyen ama dini kitaplara girmis olan Yahudi(lik) kokenli detaylara denir. Ornek Havvanin Ademin karurgasindan yaratilmis olmasi Israiliyattir. Kuranda (ve Hadiste) boyle br anlatim yoktur. Mahkeme-i Kubra Buyuk (ulu) mahkeme demektir. Kubra kelimesi Kebir (buyuk) kelimesinin abartili seklidir ve Turkceye Muazzam buyuk Mahkeme diye cevirilebilinir. Lat Menat Hubel ve Uzza(h) Tanri degil Tanricadirlar. Arapcada ismin sonunta T olursa o isim disildir. Hubel de T yokur cunki Alinti bir isimdir. Lat daha cok yerli bir yapilanmayi yada ilaveyi gosteriyor. T ilavesi ile La tanrisini disi bir tanri yapilmis olabilir. Menat hakkinda soylediklerinize katiliyorum. Yazinizda gecmiyen Uzza(h) tanrisin isminde yanilmiyorsam yazilan ama okunmayan bir t harfi var. Bu T SUKUN-Durma durumunda H diye okunur. Bu bazen H ya donusun T AllaH isminde de var ve Allah in da Aslinda bir Tanrica oldugunu soyliyenleri desteklemektedir. Yani Al-lah degilde Al-lat= El Lat. Yunan Yewan hakkinda da sunu ekleyim. Ben Yunan kelimesinin Ion Iyon-lardan geldigini bir yerde okumustum. Iyonlar bugunki Ege bolgesinde yasamis bir Hind-Avrupali halkti. Grekler bunlari Hellenizim doneminde asimile ettiler. Ama onlarin ismi dogudakiler tarafindan butun Greklere verildi. Kurtlerin Turklere Rom demeleri gibi. Greklere de Iyonlardan dolayi an cogul eki ilavesi ile Iyanan ve nihayetinde Yonan-Yunan ortaya cikmistir

Değerli Hemdo, Katkıların gerçekten çok anlamlı. Önce samimi teşekkür. Bu arada bir hususa açıklık getirmek gerekiyor. Ben Kur'anda israiliyat vardır demekten özenle kaçındım. Ancak kaçınmam, olmadığı anlamına gelmiyor. Lut suresi, Adem ve İbrahim'e ait pasajlar israiliyattır. Yorumunun hayranlık verici yanı eril tanrıların bazı hallerde dişile dönüşmesi gerçeğini ifade etmende yer buluyor. Tanrılar "lafzi iğdişe uğruyor" (deyim Gürdal Aksoy'a ait, güzel deyim..) dedirtmemek için fazla ileri gitmekten kaçındım. Sen cesaretle işaret edince söylemek vacip oldu. Transferler ve yerel inançlara uygulanması sürecinde zaman-zaman tanrıların cinsiyeti de nasiplendi. Hatta eski dildeki ana ve baba isimlendirmelerinin, bu babtan olmak üzere efendi, hükmeden sözcüklerinin eril-dişil ifade karakterine ilaveten yer değiştirmeleri de sözkonusudur. Yawan'ı, kürt münevveri Halil Modanî (Hayalî)'den aldım. İon tanımı da doğrudur. genellikle bilinen isimlendirme İon'dur. Yawan ve İon isimlendirmeleri, aynı topluluğun isimlendirilmesinde farklı halklarca kullanılan değişik formlar olarak algılanmalıdır. İkisi birbirini dışlamıyor. Bir ilginçlik daha, İon sözcüğünün başındaki İ ünlüsünü aldığınız zaman geriye 'on' kalıyor ki avrupai dillerde 'one, ena' gibi bir sayısını ifade etmekte kullanılan sözcüklerle ilgi oluşturuyor. farklı dil ve telaffuzlarda bu denli anlam birliği ifade eden sözcüğün farklı formlarında ilk ve bir rakamını göstermesini tesadüflerle açıklamaktan başka yollar olsa gerektir. Ben bu ilgiyi kısmen açıklamaya ve tartışmaya sundum. Tabii diğer arkadaşlarla birlikte katkılarınız ve başka açılardan ele almanız sonucu konu biraz daha açıklığa kavuştu. Hürmetler.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.