Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 2 July 2008

Problem uyduruk millet kurma projesidir —I— Mewla Benavî / Aktarma

Problem uyduruk millet kurma projesidir —I—
Mewla Benavî

Türk tarih kurumu başkanı Yusuf Halaçoğlu Türkiyede Kürt yok diyor. Uyduruk millet kurma ve uyduruk tarih kurma kurumu başkanı bu tartışmayı başlatmıştır. İsabetlidir. Tartışacağız ve Türk'ün varolmadığı ortaya çıkacaktır. Halaçoğlu veya başka birisi Türkiye olarak adlandırılan coğrafyada Türk göstersin. Adanalıdır Türk tarih krumu başkanı, Adanada bir tek tane Türk göstersin. Halaçoğlu herşeyden önce kendi aslını faslını açıklasın. Bu işler ’Mutlu Türk' olmak ile olmuyor artık.

Halaçoğlu neden Alevi Kürtler Ermenidir diyor?

Halaçoğlu Ermeni ve Avrupa'lı tarihçilerden yediği darbelerin yaralarını sarmaya çalışıyor. Halaçoğlu Ermeni katliamını inkar etmişti ve bazı Ermeni ve Batılı tarihçiler ile polemiğe girmişti. Ermeni katliamının Osmanlı devlet yetkililerinin planlı ve emirleri ile gerçekleştiğini iddia eden tarihçiler (Mavı Kitaba dayanarak), Osmanlı'nın resmi belgelerini referans göstermişlerdi. Halaçoğlu belgelerin sahte olduğunu idda etmiş ve Ermeni Tarihçi, Ara Sarafyanı, Türkiye'ye davet ederek Osmanlı arşivini açmaya söz vermişti. Söz vermişti ama son anda vazgeçti —Latife Soyadısız'ın (Türk devleti bakanlar kurulu kararı ile Atatürk'ten boşaltılan İzmirli Latife) mektuplarının yayınlanması konusunda da son anda vazgeçmişti. Yayınlanmama nedenin, öğretim görevlisi olan kardeşi Ahmet Halaçoğluna yapılan komplo olduğu yazıldı. Birileri kardeşine komplo kurdu ve Latife'nin mektupları yayınlanmadı— ve şimdi ’Türkler Ermenileri öldürmedi, onlar Kürtleşti, Alvileşti diyor.

Alevilerin Ermeni olduğu iddiası bir Ermeni iddiasıdır. Ermeniler Türk devletinin çözülmesi sürecine hazırlık yapıyor ve şimdiden dayanak oluşturmaya çalışıyorlar. Türk tarih kurumu başkanının kökeni belli değil. Ama iddiası tam da Ermenilerin iddiasıdır ve onların işine yarayan bir iddiadır.

Belki bazıları, Halaçoğlu Ermeni ve Batılıların Ermeni katliamı iddiasını bertaraf etmek için söylüyor diye düşünebilir. Yani ’katliama uğradı dediğiniz ermeniler ölmedi, din değiştirdiler ve şimdi Kürt görünüyorlar' demek istiyor diye düşünebilir. Halbuki ne Halaçoğlu o kadar aptal, ne de Ermeniler ve Avrupalılar o kadar saftır. Halaçoğlu Kürt Alevileri, Ermenilere hediye etmeğe çalışırken, Ermeni katliamı iddiası aynen eskidi gibi devam edecek ve Halaçoğlu da bunu gayet iyi biliyor.

İşte tam Türk tarihi ve Türke yaraşır kurum başkanı. Kendisinin asıl ve faslı belli değil. Ermenilere Alevi Kürtleri peşkeş çekerek yanaşma olmaya çalışıyor. Sanki babasının malıdır ve başkalarına devredecek.

Türk istihbarat elemanları, daha önce, Zazalar Kürt değil demişlerdi. Bunun bilimselikeli teorisini hazırlamış ve birkaç “akıllı“ Kürt de buna borazanlık yapmıştı. Genetik araştırmalar, Türk ’bilim kurumları'nın yalanını ortaya çıkardı ve Zazaca konuşan Kürtler ile diğer lehçeleri konuşan Kürtler arasında genetik ayrıcı bir farkın olmadığını gösterdi.

Ama Türk tarih kurumu başkanı İngilizce bilmediği için bu tür ilmi gelişmelerden habersizdir. Arapça mı biliyor? Hayır. Farsça, Osmanlıca mı biliyor? Hayır. Yani tam bildiğiniz gibi, Türklere ve tarihlerine layık bir kişi. Kim, neden Türk tarih kurumu başkanı yaptı?

Türkiye olarak adlandırılan coğrafya'nın problemi Kürtler'in tanımlanması değil. Kürtler tanınıyor, biliniyor ve dünya'da homojen guruplardan bir tanesidir. Sosyal, ekonomik, coğrafya, dil, kültür ve tarih bunu gösteriyor. Bütün buların yanında son yıllarda bilim, tarih'in imdadına yetişti. Genetik ilmi, milletlerin kökenlerini şüpheye yer bırakmayacak derecede fakta'ya dayanarak izah ediyor.

Türkiye'nin sorunu Türk'lüktür. Kürt milleti, uyduruk millet yaratma projesini başarısızlığa uğrattı, yerle bir etti. Artık ’Mutlu Türk' geçerli değil. Sıkışan Türk tarihi ve kurumu, Ermenilere yaltaklık yaparak tarihi kurtarmaya çalışıyor. Fakat kurtuluş mümkün değil. Bizans'lıların Kürdistan'a getirip yerleştirdiği hırıstiyanların tümü Ermeni değil. Kürdistan'da katliama uğrayan sadece Ermeniler değil, Kürt hırıstiyanlardır da. Ermeni olarak bilinenlerin bir çoğu da Ermeni değil, Kürt'tür.

Şimdi tarih

Burada bir belgeden söz edeceğim, grafik olarak görebilirsiniz. Belge ve müellifi alim'in keşfi, Türk ve Batının tarih tezini sıfırlamıştır.

Akhbâr al-tiwâl (Îxbar El-Tîwal) Ebî Henîfe Ehmed Bin Dawûd El Dinawerî. Kitap geçen ay Türk'çeye de çevrilmiş. Ama benim elimdeki, Arapça, Kum (İran) basımıdır.

Dînawerî'nin 820 ile en geç 896 yılları arasında hazırladığı haritadır Resmi büyük göstermek için tıklayın

Dinaweri Ortadoğu ve İslam tarihinin bilinen en eski ve en büyük tarihçilerinden biridir ve Kürt'tür.

Dinaweri'nin Akhbâr al-tiwâl adlı kitabında bir harita vardır ve Kürdistan, Kürdistan olarak haritada mevcut'tur.

Bu, bilimselike—Şimdi meşhur Türklerden kimin kimi şaaptığı ile meşgul, onların şaapmalarını bilimselleştiriyor— profesörü, Yalıçın Küçük ve Türk tarih tezini, ’ilk defa Selçuklular Kürdistan kavramını kullandı' iddiasının yalan olduğunu gösterdiği gibi, Kürt ve Kürdistan, tarihin, şimdilik bilinen, bu çağında da Kürt olarak varolduğunu gösteriyor. Kürt milleti Ebî Henîfe gibi büyük bir alimi insanlığa verdiği için de gurur duymalıdır.

Sadece o kadar değil. Ebû Hanife'nin henüz ortaya çıkmamış kitabı, Ensab El Ekrad, kitap olarak bulunmazsa da, alimin bundan 1200 yıl önce, Kürtlerin nesebini araştırmış ve yazmış olması başlı başına çok büyük bir olaydır. Çünkü bu; Batılı'lıların ’ulus' tezini de yerle bir eder. Yani uluslaşmak hiç'te devlet kurmak veya ulus-devletin ortaya çıkması—Ki Avrupa'lıların medenileşmesi, güçlenmesi ve Avrupa'yı bütün dünya'ya uuygulamalarıdır— değildir.

Genetik'ten söz ettim. Dünyanın genetik haritası ortaya çıkarılmış ve Kürtler'in genetik farklılıkları gayet açıktır.

*Turkish olarak adlandırılan gurup etnik Türk değil. Türk adlandırılan ve Türkiye olarak adlandırılan coğrafyada yaşayan bazı guruplar için kullanılıyor. Kaynak sraştırma ve analizde bu açıklanıyor ve yazılıyor.Resmi büyük göstermek için tıklayın

Gerek Zazaca konuşan bazı kişilerin ve gerekse Türk ve Ermenilerin; Zazaların Kürt olmadığı ile ilgili iddialar vardır. Genetik iddiayı tamamen çürütüyor ve Zazaca konuşan Kürtler ile diğer lehçeleri konuşan Kürtler arasında ayırıcı bir farkın olmadığını gösteriyor.

“Zazaki (veya Dimili) dili Kürtçenin bir lehçesi olarak sınıflandırılıyor. Şimdi ise linguistik esaslarına göre İrani ayrı bir dil (Paul 1998) olduğu, Zazaki konuşan İnsanların belki İranın kuzeyinden geliyor (MacKenzie, 1962) olabilir iddiası var. Her nasıl olsa da, Zazalar kendilerini Kürt görüyor (Donald Stilo, yüzyüze görüşmeler). Bundan dolayı, Zazaca konuşanlar ile Kürtçe konuşan diğer gurupaların genetik ilişkilerini araştırmak ilginç olacaktı. Genetik olarak; Zazalar bir bütün olarak, diğer Kürt guruplara, ve Güney Kafkasya coğrafi komşuları, mtDNA için ve Kurmanci-T, Y-SNP haplogroup'larına yakındır. Daha önceki; Zazaların İran'ın kuzeyi insanlarına yakınlığı (MacKenzie, 1962) hipotezi genetik destek bulmuyor. Tabii ki genetik; Zazakinin İran kökenli bir lehçe olmadığını göstermiyor.“

Kaynak: MtDNA and Y-chromosome Variation in Kurdish Groups

Alevilerin bir bütün olarak veya Kürt alevilerin genetik ilişkileri henüz araştırılmamıştır. Ama burada önemli olan ve Alveliliği de etkileyen faktör; Alevi Kürtler'in çoğunluğunun Zazaki konuşuyor olmasıdır. Zazaki konuşanların tümü Alevi değil, Ama Alevi Kürtlerin çoğu Zazaki konuşuyor.

Bu:

1- Zazaki konuşanların Kürt olmadığı tezinin iflası.

2- Kürt Aleviler için, Zazaki konuşmayı bir üst kategori olarak kabul edersek, Zazalar ile diğer Kürt gurupları arasında ayırıcı bir fark olmadığı gibi, Alevi Kürtler ile diğer Kürtler arasında da ayırıcı bir fark yoktur.

3- Eğer 2 numaralı tez doğru ise, faktaya dayandığı için doğru kabul etmek gerekiyor, Kürt Alevilerin Kürt olduğunu, köken olarak ta diğer Kürtler ile aynı kökene sahip olduklarını kabul etmek gerekiyor.

4- Türk tarih kurumu başkanı Yusuf Halaçoğlu pamuk değil, hava dövmüştür ve kendisi 'hallaç pamuğu' olmuştur. İddiası, Türk'lerin diğer tezleri gibi temelsiz ve yalandır.

Devam edecek

Agustos 2007

نەناسراو (not verified)

Wed, 07/02/2008 - 15:09

Türk'ün işi zor Mewla Benavî Türk'ün işi zor Mewla Benavî Türklerin işi zor ve zorluğun sadece küçük bir kısmından söz edeceğiz. Türk devleti vesayet devletidir. Türkiye olarak adlandırılan coğrafya'da yaşayan insanların çıkar, kaygı ve isteklerine, yerli halka düşman bir devlettir. Uluslararsı aktörlerin ihtiyaç ve isteklerine göre kurulan ve yaşayan bir devlet olmuştur. Bu Türk yöneticiler için çok doğal görünmüş ve yüzyıla yakın bir süre böyle devam etmiştir. Şimdi vesayetsiz kalan Türk, çuvallıyor, çuvallanıyor. Vesayet derken ’vesayet altındaki demokrasiyi' kastetmiyorum. Devlet denilen aygıt bir bütün olarak, siyasi, askeri, ekonomik, sosyal vs. vs. yani rejimin biçimi ne olursa olsun bir bütün olarak vesayet devletidir. Türk devletinin nasıl kurulduğu artık yaklaşık olarak biliniyor. Birinci dünya savaşı biterken, Rusyada Bolşevikler iktidarı ele geçirdiler ve Batı alemi bundan büyük korku duymaya başladı. Expansiyonist bir halk olan Ruslar, ele geçirdikleri global ideolojik silah, sosyalizm, ile dünyanın bir çok bölgesini etki alanına dahil edebilecek duruma geldi. Hırıstiyanlıktan kurtulan Rusya, İslam dini barikatını da kırmıştı ve bütün İslam alemine hitap edebilecek duruma gelmişti. İşte Türk devleti, Rusların bu expansiyonist durumunu, isterseniz sosyalizm deyin, durdurmak için düşünülen bir tehdit ve barikat olarak kuruldu. Türkilik ile Rusyaya terkedilen Orta Asya tehdit altında tutuldu, fiili varlığı ile de Rusya'nın Ortadoğuya doğru genişlemesini engellemek amaçlandı. Bu olağanüstü koşullarda kurulan Türk devletinin yöneticilerine, özellikle Atatürk'e ne yapması gerektiği çok iyi anlatılmıştı. Batı, Rusya ile anlaştıktan sonra, Atatürk İslami, İttihatçı, Osmanlı'cı bütün güçleri ve düşünebilen insanları fiilen ortadan kaldırdı. Liderleri ve aydınları kılıçtan geçirilen, dilleri, dinleri, kültürleri yasaklanan halklar, 2. dünya savaşının sonuna kadar açlık, sefalet ve jandarmanın baskısı altında inim inim inledi. Kemalistlerin kayıtsız şartsız köleliğini kabul etmek dışında hiçbir alternatife sahip olmadılar. 1. Dünya savaşı, Avrupa'da dengeleri sarstı ve yeni dengelerin kurulmasını sağladı, ama Ortadoğu 20. yy başlangıcında kurulan dengeler ile idare edildi. Türk devleti kendisine biçilen görev gereği, NATO üyesi oldu. NATO üyeliği ve 1964 ABD Rusya anlaşması Türk devletinin yaşamasının garantisi oldu. Küba Krizinde, çözümün bir parçası olarak, hem ABD ve hem Rusya, Türk devletinin işgal ettiği topraklarda hakim olmasının garantörlüğünü üstlenmiş oldular. Bu garantörlük aynı zamanda Türk devletinin NATO üyeliği ve Batı blokuna bağlılığının garantisi oldu. Kuruluşundan beri düşünme gereği duymayan Türk, yukarıda sözünü ettiğim garantilerin etkisi ile uzun bir süre düşünmeden yaşama garantisini almıştı. 1. dünya savaşı sonrasında oluşan bloklar, karşılıklı kabul ve anlaşmalara bağlanmıştı. Nasılki Macaristan ve Çeoslovakya, halkın ezici çoğunluğu taraftar olmasına rağmen, Batı yanlısı bir rejim uygulanamıyor idiyse, NATO üyesi ülkelerde de ’sosyalist' hükümetler kurulamazdı. Yani bloklar dahilindeki bölgelerde kriz ve değişim kabul edilmiyordu. Onun için de Kıbrıs ve İtalya'da solcular çok güçlü olmasına rağmen hiçbir zaman kendi başlarına hükümet kuramadılar. Türk devleti de NATO üyesiydi, Batı sistemine bağlıydı ve değişmezlerdendi. Yani hem ABD ve NATO'dan hemde Sovyetler ve Varşova paktından garanti almıştı. Bu durum, devlet erkanını düşüncesizliğe sevkederken, kafası kesilmiş kitlelerin Demirel ve Ecevit türünden beceriksiz, kişiliksiz ve anlamsız adamlar dışında seçenek vermiyordu. Batı blokuna dahil ülkelerde, devrimin mümkün olmadığını gören Batı'lı solcular, reformist politikalar üreterek ülkelerinin siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal gelişmelerine ortak oldular. Türk devletinin köreltici ve aptallaştırıcı atmosferinde solculuk yapmaya çalışanlar ise, dünyadan bihaber, hayalci veya devletin güdümündeki solcu oldular. Solcular dışındakiler ise tamamen devletçi ve devlete bağlıydılar. Piç doğmuş devlet, hiçbir değişim ve gelişmeğe açık değildi ve görevi hiç düşünmeden, çift taraflı (Sovyet-Batı) kılıç ile yükselmeğe çalışan kafaları kesmekti. Kesti. İşte Türk, böyle rahat, varlığını garantilemiş, düşüncesiz ve aptal yaşamanın ürünüdür. Soğuk Savaş biterken, Batı uydurması ’Türklük' hikayesini kullanmayı düşünen Türkler, Sovyetlerin dağılmasına bayağı sevindiler. Batı'nın Asyaya uzanan kolları ve bacakları olacaklarını hesap ettiler ve inandılar. Türklerin bu hayali 90'lı yılların 2. yarısına kadar devam etti. ABD Başkanı Bill Clinton'un1999'da Türk meclisinde yaptığı konuşma oldukça ilginçtir. Bill Clinton, kısacası Türklere, ya adam olur ve çağa uyarsınız ya da başınıza büyük belalar gelir, geleceğiniz kara, sonunuz karanlık olur demişti. Bill Clinton'un konuşması ABD-Türk ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır. ABD'nin Ortadoğu ve dünyaya ilişkin bağımsız politikası oluşmuş ve Bill Clinton, Türklere, artık ABD'nin diktatör Türk devleti ile arkadaş olmayacağını bildirmişti. Clinton'un bu sekerat duasını, çağa uymaya hiç niyetli olmayan, medeniyeti ’canavar' gören Türk parlamenter ve yetkilileri alkışladı. Ne dediğini anlamadılar. Büyük yerden emir zannettiler ve alkışladılar. Clinton'un istediği de hafif bir şey değildi. Yüzyıla yakın bir süre, düşünmekten muaf tutulmuş insanları düşünmeğe, kendi başlarına karar vermeğe çağırıyordu. Halbuki eskiden en ağır problemleri en az düşünen güç ve kişiler çözerdi ve gerçekten de çözerdi. Türk ordusu, en çetrefilli ve karmaşık sorunları çözmekte başarılı sayılmıştır. Bu pratik olarak ta böyle olmuştur. Abdullah Öcalan'nın ’askeri deha'sı Kenan Evren, sadece tecrübeli başbakan, bakan ve politikacıları hizaya getirmekle kalmamış, kendisini %90'lık bir oy oranı ile seçtirmişti. Bu bir gelenekti ve kökleri Atatürke dayanıyordu. Atatürk, okur-yazar olduğu şüphellli, cahilliği kesin, pervers bir tip olmasına rağmen, binlerce ve binlerce düşünür, alim ve bilgini katledebilmişti. Kendisine atfedilen oyunbazlık, startejist ve pragmatizm ise kuyruklu Türk yalandır. O dış aklın emirberi idi. Türk ordusu hala birinci dereceden karar organıdır. Halbuki Türk ordusu düşünme ihtiyacını duymayan bir ordu olmuştur. Hazır kararları uygulayan bir ordu olmuştur. Batı'nın karar merkezlerinin tesbit ettiği kararı uygular ve başarılı olurdu. En son örneği 1998'de iktidar değişikliği gene ’dış akıl' ile başarılmış bir operasyondur. Türk ordusunun bütün başarısı, düşünmeden davranmasıdır, daha doğrusu başkalarının düşündüğü şeyleri uygulamasıdır. Soğuk Savaş' sona erdikten ve Avrasya balonu da söndükten sonra, ama özellikle 1999 sonrasında ’dış akıl' işlemez olmuştur. Çünkü artık Türk ordusu ve benzeri ordular, problem çözmekten ziyade problem yaratan güçler olmuştur. Değişen dünya ve bölge şartlarına ayak uyduramayan ordular gelişmelerin önünde engel haline gelmiştir. İşte bu süreç'te ’Türk aklı' devreye girmiştir. Artık Türk sadece uygulayan değil, karar veren de olmak zorunda kalmıştır. Düşünmeğe yeltenen Türkler, askeri-sivil strateji merkezleri açmış ve Türk devleti dünyada staratejik ’araştırmalara' en çok para harcayan bir devlet olmuştur. Fakat vesayet sisiteminin beslediği ve büyüttüğü ’çocuklar' yetim kalmış ve ne yapacağını bilmeden şuraya buraya savrulmuştur. Uydurdukları yalanları strateji, sivil insanlara karşı silah kullanan çeteleri de ordu varsayılmıştır. Türk aklının fikir alanındaki en son marifetlerinden biri ’100 rambo ile işi bitirmek' olmuştur. Türk işi olduğu için, ordunun en teçhizatlı, en zengin olduğu bir dönmede, teknik ve bilimin olanaklarından oldukça fazla yararlanma olanaklarına sahip olmasına rağmen, uygulanması mümkün olmayan işler ile uğraşır. Türkiye'de Türk işi uygulandığı için, terörün nasıl bitirileceği tartışılıyor ve bitirme derken Kürt milletinin bitirileceği hesaplanıyor. Türk işi olduğu için bütün dünya ile savaş tartışılıyor ve buna hemen hemen herkes taraftardır. Bir de bu duruma rıza göstermeğen ’Türkler' var. Onlar'ın aklına göre de Türklük daha başka birşeydi ve birileri bozuyor. Halbuki Türklük en güçlü ve parlak dönemini yaşıyor. Hepsi bu kadardır, bir milim fazlası yok. Temmuz 2007

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.