Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 13 May 2008

ARKADAŞLAR
Size ekte dosya olarak Kürdistan sorunun çözümüne ilişkin olarak Diyarbakır da bir komitenin hazırladığı bildiriyi gönderiyorum.Bilgi mahyetinde değerlendirmenizi ve mümkünse kendi çevrenizdeki arkadaşlara eamille iletmenizi ve gerek sizin gerekse arkadaşlarınızın imzalamayı uygun görmesi halinde, imzalarının bulunması açısından bir emaille bildirimde bulunarak,meslek ve yaşadıkları şehride iletmelerini rica ederiz.En geç iki gün içinde imza atmak isteyen arkadaşların bize email atmalarını ve ayrıca bütün imzaları toplayıp düzenledikten sonra medyaya dağıtacağımızdan,  bu aşamada metinin sitelerimizde veya başka yayın organlarında yayımlanmamasını da rica ederiz.12 05 2008
Medeni Ayhan

KAMUOYUNA
(Kürdistan ve Dünya Kamuoyu İçin, Kürdistan Ulusal Sorunun Çözüm Bildirgesi)
Demokratik Cumhuriyetçiliği,Avrupa nın bireysel haklar konseptini, Kemalist referans ve çözümsüzlüğü bağdaştırarak esas almak,ulusumuzun çözümü değildir,çözüm; Kürt ulusunun ülkesini kurma sürecindedir
1880 tarihinde yeryüzünde 25 devlet bulunmaktayken, son 128 yıllık tarihte, 181 devlet daha kurulmuş olduğundan, bugün itibariyle dünyadaki devlet sayısı 206 dır.Yakın tarihte kurulan bu devletlerin bütünü; sömürge,işgal,manda statüsünden kurtulan yada federasyon yapılanmasından ayrılarak oluşan devletlerdir.Devleti birbirlerine karşı sömürgeci statüko kurma ve sürdürmenin mekanizması olarak kullanmadan devletlerini birlikte kurarak, iktidarı eşit şekilde bölüşen federal yapıdaki devletler dahi ayrıştı, ayrışma sürecindedir.Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği nden 20 den fazla devlet çıkarken,Yugoslavya Federal Cumhuriyeti yapısında ise, 7 ayrı devlet çıktı.İspanya da en zengin federal bölge olan Katalonya, ek federal haklara rağmen ayrılma mücadelesine devam ederken, bu ülke deki diğer bölgelere nazaran daha az gelire sahip Federal bölge Bask da ayrılma sürecindedir.Federal bir devlet olan Belçika'da, Valonlar ve Filamanlar ayrılma sürecindedir.Kanada da, özerk bölge olan Qobeç, anayasal olarak Kanada devleti içinde bağımsız devlet statüsüne yeni kavuşmuş olmakla birlikte, tümden bağımsızlaşma süreçleri devam etmektedir.Yugoslavya federasyonundan yeni ayrılan Karadağ Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Devleti,Lüksembourg,Malta ile adını burada sayamayacağımız pek çok devletin nüfusları,bir çok Kürdistan şehir veya ilçelerinin nüfusundan dahi azdır..Diğer bir değişle;Birleşik Arap Emirlikleri, Karayip Ada Devletleri veya federal yapıyı kabul etmeyerek bağımsız devlet ilan eden Kuzey Kıbrıs Türk devleti denilen yapı, birçok Kürt ilçesinin nüfusundan veya bir ildeki herhangi bir mahallesinin barındırdığı nüfustan daha azdır. Türkiye nin egemenliği altındaki topraklarda 30 milyon, Irak ın egemenliği altındaki topraklarda 6 milyon, Suriye'nin egemenliği altındaki topraklarda 3 milyon, İran nın egemenliği altındaki topraklarda da 15 milyon civarında Kürt nüfusu bulunduğundan, toplam 51 milyon nüfuslu Kürt ulusunun, dünyada devletsiz olan en büyük nüfus olduğu tartışmasızdır.Buna karşın,Arapların 22 devleti varken, Türk etnik kökenine tabi 7 devlet bulunmaktadır.
Kürdistan,yaklaşık bin yıldır sömürge statüsüne alınan,içerisine alındığı statüko toplu imha,red ve inkarla sürdürülen, bölünen, parçalanan,paylaşılan dış ekonomilere artı değer sağlamada kullanılan,ulusal varlığı,ülkesi,kendi kendini bağımsızca yönetme hakkı,kültürü,dili yok sayılan, sonuç itibariyle de klasik bir sömürgede var olan hakların dahi bulunmadığı sömürge bir ülkedir.Kürdistan, sömürgeci devletler açısından, mallarını pazarlayacakları yan bir pazar olduğu gibi, geniş ve verimli tarım alanlarındaki üretimi, yer altı yer üstü zenginlikleri, özelliklede petrol ve petrol kadar önem kazanmakta olan su deposu olma niteliği ile sömürgeci devletlerin ekonomilerine art değer transferinde kullandıkları bir ülkedir.Ayrıca, sömürgeci devletler,metropollerinde Kürt emekçilerinin emeğini en ucuza kullanarak,ekonomilerine artı değer transferi sağlamış olmaktadır.Kürdistan nın kuzeyine hüküm eden Kemalist ideolojili Türkiye devleti, batısına hüküm eden Basçı ideolojili Suriye Arap devleti ve doğusuna hüküm eden fundamantalist İran devleti ile yakın zamana kadar güneyine hüküm eden Basçı-Saddamcı Irak devleti en katı totaliter sistemlerin ve ırkçı ideolojilerin sahibidir.Gerek Kürdistan da ve gerekse ülkemizi sömürgeleştiren söz konusu ülkelerde var olan bütün gericilik ile sorunlar, vatanımızın sömürge statüsünde tutulmasının ve de totaliter-ırkçı sistemlerinin bünyesinden doğmaktadır.Kürdistan ın kuruluşu, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, demokratik gelişme ile istikrarı sağlarken, Ortadoğu da gerçek kardeşleşme kültürünün ortaya çıkmasına yol açar.
Her halkın ulusal sorunu gibi, Kürt ulusal sorunu da; ülkesi Kürdistan nın topraklarına, ulusuna ve iktidarını kurumsallaştırma mekanizması olan bağımsız devlet kurma üçlüsüne bağlıdır.Verdiğimiz istatistiki verilerden de anlaşılacağı gibi,istisnasız olarak ulusal sorunu yaşamış ve yaşamakta olan her ulus, köktenci,devrimci ve gerçek çözümü, kendi bağımsız devletini kurmada bulmuştur.Kürt ulusu, dünyadaki diğer uluslardan farklı taleplerle ulusal mücadele yürüten,özlemleri ve hedefleri diğer uluslarla türdeş olmayan,kategori dışı, kendine özgü bir halk olmadığı gibi,dünyanın en kadim ve en temel kültürlerinden birinin yaratıcısı ve temsilcisi olarak, diğer bütün ulusların sahip olduğu hakların sahibi olmaya layıktır. Sömürgeciliğin her alandaki tahribatlarını ve izlerini yok edecek, uluslararası alan ve kurumlarda özne olmayı sağlayacak, özgün kurumlaşmasını en özgür şekilde gerçekleştirme imkanı verecek,ülke zenginliğini kendi içini kullanma olanağı verecek,ulusal ve ülkesel birliğe götürecek, kadim ulusal kültürünü özgürce kurumsallaştırma ve dünyanın evrensel kültürüne katkı sağlamaya imkan verecek tek çözüm bağımsızlıktır.Kadı Muhammed in önderliğindeki Doğu Kürdistan halkının, olanak bulur bulmaz 1946 da Mehabad Kürt Cumhuriyetinin bağımsızlığını ilan ettiği,Güney Kürdistan halkının 2003 yılında Saddam Hüseyin iktidarının devrilmesi ve federal yapıya geçilmesinden hemen sonra ise, bağımsız Kürdistan nın kuruluşu için 2 milyon imza toplayarak Birleşmiş Milletlere verildikleri, Bedirxan Bey, Şeyh Ubeydullah, Şeyh Mahmud Berzenci ve 1925 ayaklanmalarının hedeflerinin kendi hükümet ve devletini kurmaya dönük olduğu, Azadi örgütünün resmi adının Kürdistan İstiklal Örgütü olduğu bilinmektedir.Resmi ideolojinin yazarları da,Kürt ulusal ayaklanmalarının bağımsızlıkçı olduğu eserlerinde ortaya koymaktadır.1975 ten itibaren Kuzey Kürdistan da kurulan Kürt siyasal örgütlerinin, bağımsız birleşik Kürdistan programıyla halkı mücadeleye çağırdıkları ve halkımızın bu çizgi temelinde emek ve bedel sürecine katıldığı sır olmadığı gibi, kesin kopuş çizgisinin esas alındığı her süreçte; Kürt ulusal mücadelesinin siyasal, sosyal, kültürel, ideolojik, politik ve ekonomik açıdan güçlendiği, buna karşın bağımsızlık çizgisinin terk edildiği her dönemde ise; daralma, yozlaşma, ideolojik politik biçimsizleşme ve tasfiyeyi yaşama noktasına gelindiği tartışmasızdır.Buda, Kürdistan Ulusal Mücadelesinin gelişimindeki temel kavşak,referans,değer,hedef,talep ve ağır bedelleri ödeme nedenlerinin ne olduğunu olgusal olarak ortaya koymaktadır.Kürt ulusunun talebinin ne olduğu konusunda bir tartışma veya muğlaklık yokken, muğlaklığı, biçimsizliği(konformizmi), ilkesizliği tarih ve toplum ile dünyadan kopukluğu yaşayanların, sömürgeci devletlerin kabul ve referanslarını esas almaktan kurtulamayan bazı Kürt eğilim ve kişilikler olduğu görülmektedir.İşaret ettiğimiz olgular temelinde, sorun: tarihsel, toplumsal bilimsel ve devrimci temelde ele alınarak; Kürt sorunu olarak değil, Kürdistan sorunu şeklinde ortaya konulmak ve bu çerçevede çözüm aranmak zorundadır.Kürdistan ulusal Mücadelesi, devrimci bağımsızlıkçı ve Kürdistani olmak zorundadır.Kürt ulusal sorunu doğru tanımlanmadan, doğru ve devrimci tanımlanmasına göre talepleri sıralanmadan, doğru ve kesin bir çözüme götürülmesi olanaklı değildir.Kürdistan ulusal sorunu; toprağa, bağımsız siyasal iktidara ve ulusuna bağlı olarak tanımlandıktan sonra, nihai hedef olan bağımsız devlet kuruluşundan vazgeçmemek koşulu ile, ara talepleri güncelleştirmek, federasyon gibi ara bir aşamayı konjöktürel olarak geçirmek de olanaklıdır.
Kürdistan Sorunu, Ortadoğu bölgesinin en büyük, temel ve güncel sorunu olduğu gibi, dünyanın da temel sorunları arasına yerleşen uluslararasılaşan bir sorundur.Kürdistan sorunu, toprağa ve siyasal iktidara ve ulusumuzun kolektif hakları temelindeki çözümüne saygılı olan her devletin katkısı ile arabuluculuğuna açıktır.Avrupa nın ve Kemalist Türkiye Devletinin bireysel haklarla çözme konseptine dayanan ve sadece Avrupa müdahalesi ile Avrupalı bazı siyasetçilerin arabuluculuğuna dayanan çağrının gerçek çözümü ve talepleri saptıracağı ve oluşan uygun uluslararası koşulları dış yönlendirmelerle heba etmeye yol açacağı aşikardır.Birinci dünya savaşı sürecinde oluşan uygun ulusal ve uluslararası koşullara rağmen, sömürgecilerin dış yönlendirmelerine, direk yada endirek manipulasyonlarına gelindiğinden ve sonuç itibari ile kullanılmış olmaları nedeniyle yararlanamayan Kürt siyasetçi ve aydınlarının, içinde bulunduğumuz süreçte de oluşmuş bölgesel ve uluslar arası koşulları yeniden tüketmenin unsuru haline gelmemeleri gerekir. İttihat Terakkinin, Osmanlı İmparatorluğunun Balkanları kaybetmesinden sonra, Osmanlılık ilkesini terk ederek İslamlık ilkesini esas almaya başladığı,Arabistan ın kaybından sonra ise, İslamlık çizgisini de terk ederek Türkçülük çizgisini esas aldıkları, İttihatçılığın hem kendisi hem devamı olan Kemalizm'in günümüze kadar devam ettirdiği Türkçülüğün ise, sürdürülme koşularının kalmaması sebebiyle, Türkiyelilik çatısı ve çizgisi üzerinden mevcut statükoyu koruyup sürdürmenin temel alındığı görülmektedir. Kürdistan ülkesini, Kürt ulusunun altından çekme işi ile bireysel haklar temelinde sorunu saptırma çalışmasında Kürdistaniliği esas almayan bazı Kürt eğilim ve kişiliklerin ortaya koyduğumuz İttihatçı-Kemalist çizgide yönlendirilip kullanıldıkları aşikardır.Kürdistanilik yerine, Türkiyeliliği esas almak, siyasal iktidar hakkını ve Kürdistan ülkesini satışa çıkarmaktır.Bu yaklaşım,tasfiye sürecine giren,can çekişen İttihatçılığı-.Kemalizmi kurtarmak ve Kemalist referans ve kabulleri esas almak, Kürdistan nın diğer parçaları üzerinde sallanan gerici sömürgeci zülüm statükosunun temeli olan Lozan antlaşmasını ve Sadabat Paktını yeniden üreterek sürdürmek, Kürtlerin işi ve talebi değildir.
Avrupa daki bir güç odağı ve Türk devleti içindeki diğer odak tarafından tetiklendiği intibahını veren, Kürt Enstitüsünün Demokratik Cumhuriyetçilerle birlikte yönlendirilmesi sonucunda; DTP-HAKPAR-KADEP ve Kurdistani bir programa sahip olduğunu iddia eden TEVKURD ile bu siyasi eğilmelerin üyesi olmayan ancak kendilerini yurtsever olarak tanımlayan bazı bireyler, Türkiyelilik çizgisi ve konseptini esas alarak,buna karşın Kürdistan konseptini ve kesin kopuş çizgisini pratik açıdan esas almayarak, hep birlikte, “Türkiye de Kürt Sorununa Barışçıl Çözüm Çağrısı“ başlıklı bildiriyi yayımlayarak;19 yüzyılda İngilizlerin klasik sömürgesi statüsünde bulunan Hindistan daki haklardan dahi geri ve sözde talepler ile, Kürdistan ulusal mücadelesinin temel talep ve hedefleri ile oynayarak, saptırmaya çalıştıkları görülmektedir.Türkiyelilik konseptini pratik açıdan esas alan söz konusu bütün eğilimlerin; devletin tetiklediği Demokratik Cumhuriyetçi anlayış ve taleplerin savunucusu haline getirildiği yada geldikleri veya gizli Demokratik Cumhuriyetçi konumlarına son vererek açığa çıktıkları anlaşılmaktadır.Türkiye konseptini esas alanlardan;ister Türkiye konsepti çerçevesinde iktidar isteminde bulunsun,ister iktidarı en sınırlı tarzda dahi istemeden aynı konsept içinde çözüm istesin, sonuç itibari ile aralarında bir nitelik farklarının olmayacağını bildirileriyle ortaya koymuş olmaktadırlar.Bu nedenle de; “Mevcut sınırları sorgulamadan, iktidar isteminde bulunmadan,birer vatandaş olarak bireysel haklar temelinde,istisnasız bir gelen af,dil kültür, eğitim,televizyon hakkı,koruculuğun kaldırılması, köylerin onarımı, vatandaşlığın Türk etnik kökenine değil,Türkiyeliliğe bağlı alt kimlikler“ şeklinde düzenlenmesini öngören sözde “çözümü“ önererek, kolektif ulusal kimlik ve haklardan dahi bahs etmeden,varolan güçleri de doğrudan denetim ve teslimiyet sürecine alarak, Türkiye devletine verme çağrısı yaptıkları,sadece devletin ve Demokratik Cumhuriyetçilere kabul ettirdiği Avrupa nın bireysel haklar sistemi ile Avrupa nın müdahalesini ve Avrupalıların arabuluculuğunu esas aldıkları ve sonuç itibariyle de aynı gerici çizgide birleştikleri,Türk egemenlik sistemini ülkemizde yeniden üretme çabasına girdikleri anlaşılmaktadır.Bu gerici “çözüm önerisi“; Kürt ulusunun çözümü değildir, red ediyoruz..Kürdistan ulusal sorunun çözümünü bu bildiride ortaya koyan bizler, aynı anlayış ve duruşu paylaşan bütün yurtsever devrimci ve Kürdistani güçler ile eğilim, kurum, aydın ve siyasetçi şahsiyetleri, bu çözüm çağrımızı destekleyip imzalamaya davet ederken, çözüm bildirgemizi Kürdistan ve dünya kamuoyuna saygılarımızla arz ediyoruz.04 05 2008

نەناسراو (not verified)

Tue, 05/13/2008 - 23:47

Bildiriyi hizla okudum, bir seyleri kisaca belirteyim; gerekirse bir daha bakarim. Bildiri Diyarbekir'de medyaya bilahare iletilmek uzere kaleme alindigina gore, yazanlarin ve ulkedeki destekcilerinin cesaretine saygi duydugumu ozellikle bir belirteyim. Cok onemlidir, legal anlamda da kisa bir yazi parcasinin bile uluorta Turklerin onune atilmasi; her kesi takdir ediyorum. Gelelim bir kac hususa: 1- Bildiride bir yigin yazim , imla hatasi siritiyor. Yazi basit ve ama o olcude de etkili, secilmis vurgulu kelimelerle donatilmamis.Surekli tekrarlar var, kelime bazinda. 2- Kisacik bildiriye, Ocalan'dan tutun Ibrahim Guclu ekibine kadar, gayet zayif argumanlarla, yok yere elestiri getirilmis. Eger maksat bunlarin elestirisini yapmaksa, bu kisacik bildiriye de, belkide verilmek istenen mesaj planinada sgmiyor yapilan . Ustelikte bu bildiri Kurd degil, esasen Turk kamuoyuna posta koymak icin cesurca hedeflenmis degilmi ? Turklerin cokmu umurunda bu bildiride elestirilen Kurd siyasiler'in hangisinin Kurd halki'nin gelecegini daha tutarli dusundugu ? 3- Bu kadar cesur bildirinin Turk kamuoyuna yoneltilmesi ne kadar dogru bir tercih? Dedik ya, Turklerin umurunda degil ve ustelikte yapilan is tehlikeli.Eger bildiri Kurd siyasilere yonelikse, bu makaleyi ve icerigini ciddiye alacak kimse olmaz; zira bundan daha etkili ve gosterisli olanlari yillardir forumlarda ve sitelerde her Allahin gunu yaziliyor. Ulkedeki siyasiler, hakli davalarini muthis bir cesaretle prezente ederlerken, Turkiyenin durumunu, o'nun Batiyla ve Ortadoguyla iliskilerini pek basarili bicimde tahlil edemiyorlar; boyle olunca da, hemen hepsi, benzeri ugraslarda fuzuli yere mahkemelerde surunerek, cile cekerek omur tuketiyorlar. Oysa, belliki bu kadar siyasi-vatansever bollugu var ulkede, neden bunlar gidipte Kurd-Kurdistan uzerine taleplerini israrla Avrupa Toplulugu temsilciligine iletmezler, anlamak mumkun degil ! Neden, PKK -DTP harici, akli eren Kurd vatanseverinin mevcudiyeti ve parlak imajini Batililarda uyandirmazlar, anlamak bir daha mumkun degil ! Avrupa Toplulugu temsilcilerine, zaten bilirler ya, anlatilacak, emsal gosterilecek o kadar mevcut ulke, halk varki... Neyse yinede cesaretleri icin kutlarim; ama hepsi o !

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.