Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 22 January 2012

 

Hrant Dink kac kere oldu?

bir azizin otopsisi, bir sahte yas

Hrant anlatiyor:

“Dönemin Patriği Kazancıyan, bir gün beni arayıp yanına çağırdı. Yine böyle bir haber vardı Sabah gazetesinde. Bir Ermeni din adamıyla Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı basılmıştı, altında -İşte belge, Ermeni ve PKK işbirliği!- diyordu. Patrik hazretleri bana o zaman bunun bir yalan olduğunu ve bu din adamının Ermeni olmadığını söyledi, bana ve oradaki birkaç arkadaşa ne yapabileceğimizi sordu. Ben görüşlerimi söyledim, susmayın artık bir basın toplantısı yapın dedim. Riskli bir işti ama bütün yerli ve yabancı basın toplandı ve çok başarılı olundu. Bu toplantıdan sonra ben artık her durumda basın toplantısı yapmayalım, onun yerine bir gazete çıkaralım önerisini getirdim.”

(Alin Ozinian’ın Hrant Dink’le Röportajı, http://www.hrantdink.biz/tr/?p=550 , 22.01.2012 de alintilandi)

AGOS un dogusu boyle bir ihtiyactan cikmis. TC devleti ve onun uzun sure en iyisi vurdumduymazligi secmis aydinlari, en kotusu da devletinden de azginlasabilen tebasi ile yarttigi yalan cehenneminde bir gun daha saglam kalabilmek icin, once muthis etkili bir basin toplantisi duzenliyorlar, sonra da bu gibi durumlarda ise yarar diye AGOS cikiyor ortaya.

Patrikle birlikte Hrant, “hayir bu dogru degil” demek icin basin toplantisi yapacaklar veya makale yazacaklar. Kime o yalanlari atana mi? O yalanlari yalayip yutanlara mi?

Peki ne diyecekler? Nedir yalan olan?

Abdullah in yaninda duran papaz Ermeni degil!

Acaba Suryani olabilir mi?

Ne degisti?

Patrik hazretleri yalan isaret ediyor, "apo nun yanindaki Ermni degil". Verilen tepki bu, yaziyi oldugu gibi aktardim. Yalan olan sadece apo nun yaninda duran papazin Ermeni olmasi mi?

Butun itiraziniz buna mi?

Muhtemelen degil,
Patrigi bilemem ama Hrant Dink baska seylere de itiraz etti.

Ornegin?

Aksam gaztesinden Nagehan Alci nin Hrant la yaptigi roportaj dan alinti (nette kolay bulunur bir roportaj olmadigi icin tum roportaj oldugu gibi asagiya aktarildi. Hrant in hangi psikoloji ile ne tur formulasyonlar yaptigini merak eden okuyabilir-

"......N. A: Demecinizde “bu soykırımdır“ diyorsunuz ve bu ifadeyi Türklüğü aşağılamaya sokuyorlar.

Hirant Dink: Ama bakın ben bu bir soykırımdır dedim ama bunu Türkler yapmıştır demedim.

N. A: Kim yaptı?

Hirant Dink: Çok fazla sayıda Kürt de vardı. 1915'te yaşananlar sadece Türk meselesi değildir. En az Türk kadar Kürt meselesi ve aynı zamanda Avrupa meselesidir de. Zaten o tarihte Türk kavramı yoktu. Osmanlı vardı.

AVRUPA DA BEDEL ÖDESİN
N. A . : Yani bu Türk değil, Osmanlı meselesi diyorsunuz. Peki Avrupa nasıl devreye giriyor?

Hirant Dink: Onların bu soykırımda çok büyük rolü var. Ben Avrupalılar'a “Ermenilerin başına gelenlerden siz sorumlusunuz. Bunun bedelini henüz ödemediniz“ diye bangır bangır bağırıyorum. Ama benim derdim, kimin yaşattığı ile ilgili değil, halkımın ne yaşadığı ile ilgili.

N. A.. Avrupa'nın suçu varsa son dönemde AB'nin konuya gösterdiği hassasiyet bir vicdan muhasebesi mi?
Hirant Dink: Hayır, asla değil! Bunun adı doldur, boşalt politikasıdır. Önergeyi yayınlayıp sonra geri çekiyorlar. Bu da Türkiye'deki milliyetçilik refleksini güçlendiriyor. Zaten bunu bilerek yapıyorlar....."

Alinti burda bitti.

Aslinda Hrant in isi ifade etme bicimi, ve bu kisa alintidaki ust uste yaptigi tutarsizliklar onun nasil bir psikolojik baski altinda konustugunun belirgin isareti. Roportajda yer yer bu psikojinin itirafi sayilacak freudian slipler var. Bir yerde “biz rehine miyiz” diyor, oyle olmadigini ifade etmis ama icinden tam da rehine oldugunun farkinda. Turklerin soykirim yapmadigini soyluyor, ama is Kurdlere gelince onlarin Hrant uzerinde bir baskisi yok, onlarin cebberut devleti yok, olumcul sonuclari olan tepkileri yok, sayilari da cok olabilir, suca istiraklari da isimleri ile, "Kurdler" olarak ifade edilebilir. Hic bir sakinca yok. Ermeni kiriminda sicak kestaneleri bunlar atesten almamismiyid, bu isi simdi de kurdlere yikmakta ne sakinca var. Boylece Hrant Turklerle, pardon Osmanli ile ortak noktasini bulmus galiba. Kurdlere karsi hasas olmaya gerek yok, ama asil katili kollamak lazim, potansiyel hala orda oyle durmakta, Hrant in ic gudusu bunu bilyor, dili bunlari soylemeye varamiyor.

Insan adetata Hrantin soyle dusundugunu hayal ediyor: keske mumkun olsaydi da tum sucu Kurdlere atabilseydik, nasil olsa suca bulasmislar, nasil olsa abaliya herkes vuruyor abalinin sesini irgalayan da cikmiyor. Ancak tabbi isin yapisal kosullarini da dusunmek gerek. Kurdlerin merkezi bir otoritesi filan yok, binlerce yildir ermenilerle itise kalkisa da olsa birlikte yasdiklari ancak boyle buyuk olcekli planli ince ayarli bir katliami dusunecek bir devlet hirslari da olmamis. Yani bu planli sistematik cinayete merkezi bir Kurdi bir motif yok, ama Avrupa burda devreye girebilir. Avrupanin sucu bangir bangir onlarin yuzune haykirilabilinir, nasil olsa kaldirirlar. Turklere? Onlara muthis bir toleransla yaklasilmasi gerektigini dusunuyor, Hrant- dile getiremedigi Turklerin gercek ozelliklerini dusunuyor olmali, Hrant a hak vermemek mumkun mu?, “Turkler soy kirim yapti demedim” diyor, peki kim yapti? hikayenin sonunu bilyoruz. Muthis toleransin sonu, dikkatle secilmis laflarin, sucu kurumsuz donanimsiz bir halkin uzerine yikma cabasina, avrupaya bangir bangir bagirma mesajina ragmen Turk devleti Hranti olduruyor, yetmiyor beyaz bereleri ile turkler maclarda boy gostermeye devam ediyorlar, yetmiyor tetikciye turku soyleyen celebriti bile cikiyor, yetmiyor bes yil mahkeme diye geride kalan acili ailesi ile dalga geciyorlar.

Kurdlerin ermeni kiriminda sucu belgelere dayandigi surece kurdlerce hep kabuledildi

Ancak Hrant in ne yazik ki berbat bir kislik belirtisi sayilabilecek bicimde yaptigi gibi turklerin olumcul olabilece azginligini frenleme amaciyla cinayetin ana sorumlusu duruken sucu baskalarina yukleme durtusu ile kurdlerin onune konulan bu haksiz faturaya hep itiraz edecegiz. Olunun arkasindan konusmak, yuz binlerce olulunun hakkini hukukunu hesabini sansursuz sorabilmek icin mecburi oluyor.

Hrant oldukten sonra isi berbat bir banalikla “hepimiz Hrantiz hepimiz Ermeniyiz” sirkine ceviren turklere ayna tutmak zorundayiz. Hic biri ne Hrant ne de ermeni olamaz, halide edibin tasvir ettigi; evladi gozlerinin onunde oldurulmus bir babanin vahsi hayvan sesini andiran aci cigliklarini yuzbinle carpin. Ve bu cigliklara ragmen kulagini 100 yil tikayan, benzeri edepsizlikler daha dune kadar yapilirken gene kulagini tikayan uc gun de ancak vitrini kurtarmak icin ermeni olur. Kolektif projelerin urunlerinden faydalananlar kollektif suclarin faturasini da beceripte uygarlasabilirlerse efendi efendi paylasmak zorundalar. “hepimiz ermeniyiz” banalligi ile degil, biz turkuz ve bu bokun yenildigi sureclere irili ufakli katkilarimiz oldu, pismaniz! diyerek

HeK

NAGEHAN ALCI nin ropotaji:

N: Reuters'a verdiğiniz demecin işi buralara getireceğini tahmin etmiş miydiniz?
Hakkınızda yeni bir dava açılacağı yönünde haberler çıktı geçen hafta.
Evet, ben de gördüm. Savcılığa gidip ifade verdim.
Reuters haber ajansına verdiğiniz bir demeçteki cümle yüzünden mi?
Evet, o haber aslında temmuzun ikinci haftasında ulusal basında çıkmıştı. Reuters'a verdiğim bir beyanattan ötürü Recep Akkuş adlı bir vatandaşın müracaatı ile savcılık hakkımda soruşturma başlatmış. Tam da o sıra daha önce yargılandığım davanın Yargıtay kararı açıklanıyordu.
Davaya gerekçe olarak ne gösteriliyor?
Bilmiyorum. Aslında böyle bir soruşturmanın tebligatı bize gelmedi. Tesadüfen öğrendik. Başka bir soruşturma için Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'na gitmiştik.
Siz zamanınızın çoğunu savcılıkta mı geçiriyorsunuz? Ne için gitmiştiniz savcılığa?
Arka sayfamızda yayınlanan bir röportajdan dolayı. Ermeni cemaatinin kurum başkanlarından biri, kendi arazilerini kullanıyor diye bir esnaf için “ben buraları çapulculara yedirmem“ demiş, esnaf da onu şikayet etmiş. Röportajı yayınladığımız için bizi savcılığa çağırdılar.
GAYRİ-CİDDİ UYGULAMA
Diğer dava meselesinden haberiniz yok muydu?
Hayır! Burada başka bir dosya daha var, dediler. Baktım, bir dosya içinde yalnızca bizim gazete. Gazetenin o demecimle ilgili satırları çizilmiş. Savcı “ne diyorsunuz buna karşı?“ diye sordu.
Ne cevap verdiniz?
Bunu suç olarak görmüyoruz. Bu haberi herkes gibi biz de yaptık, dedik. Savcı ifademizi bile almadı. Gidin, sekretere ne diyorsanız deyin, dosyaya koysun dedi. Bu kadar gayri ciddi yani!
Siz soykırım yerine daha yumuşak ifadeler kullanıyorsunuz. Reuters'e ise “soykırım“ kelimesini telaffuz ettiniz.
Ben her zaman konuya yumuşak yaklaşmak gerektiğini söylerim ama karşımdaki “sizce bu soykırım mıydı?“ diye net bir şekilde sorarsa kendi bildiğimi inkar etmem.
Yani Reuters'a “evet bu bir soykırımdır“ dediniz.
Evet, aynen böyle dedim. Benim algılamam böyle. Ben bunu her zaman söylerim zaten! Ama elimden geldiği kadar Türkiye içerisinde, özellikle Türklerle konuşurken o kelimeyi kullanmamaya azami gayret gösteriyorum. Biliyorum ki bu kelimenin muhatabı oldukları için üzülüyorlar.
Muhatabı oldukları için üzülüyorlar derken ne kastediyorsunuz?
Türklerin soykırımı inkar etmelerini anlıyorum, çünkü soykırımlara karşı bir halk ve atalarının bunu yaptığını kabul etmek istemiyor. Ben bunda düşmanca bir duruş görmüyorum. Aksine insanca bir duruş görüyorum.
Soykırımı başka türlü tanımlamaya mı çalışıyorsunuz?
Ben aslında olanın adının o kadar önemli olmadığını, olanın kendisinin çok önemli olduğunu söylüyorum. “Siz buna soykırım deyin“ gibi bir derdim asla yok! Aslında bu tip dayatmaların Türk toplumunda çok yanlış olduğuna inanıyorum. Bu toplum idrak etmeli, tartışmalı ve öğrenmeli.
Reuters'a verdiğiniz demecin işi buralara getireceğini tahmin etmiş miydiniz?
Hayır. Etrafta, bu tip lafları kitaplarını meşhur etmek için kullanıyorlar, diyenler var. Ama benim ne kitabım var ne de meşhur olmak gibi bir derdim.
Demecinizde “bu soykırımdır“ diyorsunuz ve bu ifadeyi Türklüğü aşağılamaya sokuyorlar.
Ama bakın ben bu bir soykırımdır dedim ama bunu Türkler yapmıştır demedim.
Kim yaptı?
Çok fazla sayıda Kürt de vardı. 1915'te yaşananlar sadece Türk meselesi değildir. En az Türk kadar Kürt meselesi ve aynı zamanda Avrupa meselesidir de. Zaten o tarihte Türk kavramı yoktu. Osmanlı vardı.
AVRUPA DA BEDEL ÖDESİN
Yani bu Türk değil, Osmanlı meselesi diyorsunuz. Peki Avrupa nasıl devreye giriyor?
Onların bu soykırımda çok büyük rolü var. Ben Avrupalılar'a “Ermenilerin başına gelenlerden siz sorumlusunuz. Bunun bedelini henüz ödemediniz“ diye bangır bangır bağırıyorum. Ama benim derdim, kimin yaşattığı ile ilgili değil, halkımın ne yaşadığı ile ilgili.
Avrupa'nın suçu varsa son dönemde AB'nin konuya gösterdiği hassasiyet bir vicdan muhasebesi mi?
Hayır, asla değil! Bunun adı doldur, boşalt politikasıdır. Önergeyi yayınlayıp sonra geri çekiyorlar. Bu da Türkiye'deki milliyetçilik refleksini güçlendiriyor. Zaten bunu bilerek yapıyorlar.
Süreci uzatmaya mı çalışıyorlar?
Evet. Ben şunu söylüyorum: “Atalarımızın yaşadıklarını Avrupa ve ABD politikada meze olarak kullanıyor. Ben buna çok üzülüyorum. Bu konunu gerçek sahibi toplum, devletler değil. Bu yüzden devletler aradan çekilsin!“
YÜKSELTİLEN MİLLİYETÇİLİK
Türkiye gündeminde art arda 301 nedeni ile açılan Ermeni meselesi davaları var. AB yolunda kasıtlı kasis mi bunlar?
Evet. Atatürk'ün ortaya atığı Türk kavramının içini çok boşalttılar. Milliyetçi eğilimleri yükseltmek için yapıyorlar.
Kim yapıyor?
Bu bir derinlik. İşin içine son zamanlarda CHP de girdi. Devletin Türkiye'de kontrol edebildiği tek gerçek parametre, milliyetçiliktir. Milliyetçilik yükselmiyor, yükseltiliyor. Çünkü AKP'yi başka türlü yıkmaları mümkün değil.
Asıl sorun Ermeni olmak mı yoksa Müslüman olmamak mı?
Türk-İslam sentezi Türkiye'deki ulus bilincinin temel yapı taşı. Kalbin iki yarısı. Bu ikisi ayrıştırılmaya çalışılsa da bu halk arasında olmaz, politikada olur. Ben her iki farklılığın ötekileştirilmek için kullanıldığını düşünüyorum.
CHP'YE KIRGINLIĞIMIZ BÜYÜK
Burada doğup büyüdünüz. Türk olmadığınızı en çok ne zaman hissettiniz?
Bu hafta! Mecliste CHP azınlık vakıflarına verilecek hakları vatana ihanet diye niteleyince! Böyle bir noktada siz kendinizi nasıl diğer yurttaşlarla eşit hissedebilir siniz?Biz yabancı değiliz, biz rehine değiliz, biz bu toprağın çocuklarıyız! CHP'ye kırgınlığımız büyük.
Davalarınız dolayısıyla AİHM'e gitmeyi düşünüyor musunuz?
Kuşkusuz! Ben istemezdim bu noktalara taşınmasını. Ama Türkiye içinde konuşan bir Ermeni'yi mahkum etmeye çalışıyorlar. Avrupalılar gelip aynı şeyi söyleyince onları mahkum etmiyorlar. Benim suçum TC vatandaşı olmak mı? Yapmasınlar! Çok ayıp oluyor!
Nagehan Alçı

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.