Skip to main content

Öylesine_biri (not verified)

Thu, 10/27/2011 - 13:35

Emre Uslu'nun yazısı... Barış için savaş PKK’nın Silopi saldırısıyla barış masasını devirmesinden itibaren girilen yeni süreçte çatışmalar şiddetlenerek devam ediyor. Operasyonları Kuzey Irak’ın içlerine doğru yayan devlet son operasyonlarla ne yapmaya çalışıyor? Anlaşılan o ki, devlet son operasyonlarla birkaç aşamalı bir strateji izliyor. Belki de geçen on yıllar boyunca –alan hâkimiyeti stratejisini bir kenara bırakırsak– devlet ilk defa kendi stratejisini uygulamaya koymuş durumda. Bu stratejinin ilk ayağında PKK’nın üstünlük kurduğu alanı yok etmeye çalışıyor. Bu alan PKK’nın psikolojik üstünlük alanı. PKK özellikle Hakkâri ve Şırnak civarında ”girilmez kamplar” metaforu yaratarak adeta devlet gibi hareket edip Kürtler üzerinde müthiş bir otorite olmaya girmişti. Buna bir de PKK militanlarının Kürtler için ne kadar fedakârca savaştığı miti eklenince PKK adeta yarı kutsal ama korkulacak da bir örgüte dönüşmüştü. İşte son yapılan operasyonların ilk ayağında PKK’nın efsane kamplarına girilerek kurduğu psikolojik üstünlük kırılmaya çalışılıyor. Bunda önemli bir başarının elde edildiğini de ifade etmek gerekiyor. Stratejinin ikinci aşaması Kuzey Irak’a yönelik kısmı. Burada da yine PKK kendisinin mutlak hâkim olduğunu, devletin buraya girerse çıkamayacağı mitini oluşturmuş durumda. Hatta bu konuda birçok liberali de ikna etmiş durumda. Adeta PKK yenilmez bir örgüte dönüşmüş durumda. Oysa PKK’nın yenilmemesi PKK’nın gücünden ya da halkın sonsuz desteğinden değil, ordunun Ankara’da siyaset yapmasından kaynaklanıyordu. Çok açık bir örnek vereyim. PKK’nın en zayıfladığı 1997 yılında dönemin ektili bir paşası Öcalan’a haber gönderip ”Şu anda birinci önceliğimiz Kürt sorunu değil irtica. (MGK’da irtica birinci öncelikli tehlike olarak kabul ettirilmişti.) Darbe yapacağız, Öcalan PKK’lıları geri çeksin darbeden sonra oturur konuşuruz. Federasyon istiyorsa federasyon neyse konuşuruz” dediğini bunun da telefon kayıtlarına girdiğini herkes biliyor. Yani ordu PKK’yı yenmeyi hiçbir zaman tam olarak istemedi. Bundan sonra ister mi emin değilim. Bu nedenle bazıları PKK’nın gerçekten yenilemez olduğuna kanaat getirmiş durumda. Bence bu doğru değil. Teknik olarak bakıldığında mevcut teknoloji ve bilgi birikimiyle ve iyi bir planlamayla PKK hem de çok kayıp vermeden yenilebilir. Bu Kürt sorunu çözülür, Kürtler bir daha dağa çıkmaz demek değildir. Ama PKK’yı yenmek stratejik olarak iyi bir şey midir diye sorarsanız cevabım, hayır. PKK’yı yenerseniz çok daha büyük bir travmayı tarihin sayfalarına dondurursunuz ve bunu tamir etmek çok zordur. Sanırım son dönemki savaş stratejisini geliştirenler de bunun farkında. Bu nedenle amaç PKK’nın yenilip silinmesi değil; “PKK yenilmez”, “Ordu Kuzey Irak’a giremez”, ”PKK’ya bir şey yapamaz” anlayışını önce PKK liderlerinin, özellikle şahin kanadın, kafasına sokmak. Kürtlere de istersem ben bu örgütü bir paçavra gibi sallarım mesajı verilmek isteniyor. Son günlerde yayılan “Ordu Kuzey Irak’a girdi”, “Ordu Kuzey Irak’tan çıktı” haberleri bununla ilgilidir. Burada verilmeye çalışılan mesaj, istediğim zaman girer operasyon yapar çıkarım, PKK’yı evinde vurabilirim mesajıdır. Rustem Cudi ve diğer PKK üst düzeyine yönelik nokta operasyonu da mesajın pratikteki önemli uygulamalarından biridir. Üçüncü aşama, verilmek istenen mesaj netleştirdikten sonra, yani PKK yenilmez, Kuzey Irak girilmez değildir mesajını anlaşıldıktan sonra, PKK’nın ateşkes ilan edip sınır dışına çekilmesi çağırısını bekleyecek devlet. Zira PKK’nın, özellikle şahin kanadın, buna ikna olması için önemli kayıplar vermesi ve bu kayıpların önemli bir kısmını Kuzey Irak’ta vermesi gerekiyor. Gidişat da bu yönde. Şimdiye kadar gelen 300 kayıp –ki ilk defa Genelkurmay kaynakları rakamları abartmadan veriyor– gidişatın bu yönde olduğunu gösteriyor. Bu durumda önümüzdeki süreçte PKK’nın ateşkes ilan etmesi beklenebilir. Eğer PKK süreci doğru okuyup, sosyolojik zeminin kendi aleyhine kaydığını, teknolojik üstünlüğün her geçen gün PKK aleyhine geliştiğini görürse devlet oturup barış yapacak. Devletin bu sefer umduğu, istediğinde masayı devirip barışı tehdit eden şımarık bir örgütle değil, yapılan operasyonlarla kolu bükülmüş bir örgüt ile Kürtlerin gururunu incitmeden adam gibi bir barış yapmak. Ama bu barışın içinde PKK’nın istediği gibi, militanların dağdan indirilip şehirde silahlı güç olarak konumlandırılması yok. Belki genel af var, belki Öcalan’ın çıkarılması düşünülebilir ama asla PKK’nın o bölgede devlet içinde devlet kuracak KCK gibi yapılara izin de verilmeyecek. Son savaşı ben adam gibi bir barış için şımarık bir çocuğu ikna etme savaşı olarak görüyorum. Eğer PKK bu süreci doğru okumazsa, devletin tutumunu “Osmanlıda oyun bitmez”, “Yalan ve hilelerinizle baş edemedik, bu bize ders olsun. Ama biz de sizin önünüzde diz çökmedik, bu da size ders olsun” mantığıyla yaklaşılırsa; bu tutumu Saddam ve Kaddafi gibi okuyup, bunlar beni aldatmaya çalışıyor, barış bile yapsam, ülkeyi terk etsem bunlar beni gittiğim ülkede bulup öldürür diye hesap yaparsa o zaman sonu da Kaddafi ve Saddam gibi olacak. Bunu da çok yakında göreceğiz... kaynak:aksam intenet gazetesi

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.