[i]"Biraz da Kürdistan Bağımsızlık Taburları düşleyin... "[/i]
Şimdi, 90'lı yıllarda yukarıdaki cümle ve benzerleri beni
acayip cazbediyordu.
Sonra kendim, hayalimin bir ötesine giderek
Kürdistan için savaşan o [i]'Bağımsızlık Taburları'[/i]nda yer aldım.
Yıllarca o taburların gerilla yürüyüşlerinde
[b]hayalim ve gerçek[/b] kışın insanın yüzüne jilet gibi vuran
soğuk tipi gibi yüzüme vuruyordu.
[i]
'Bir yerlerde bir eksik var ama nerede?'.[/i]
Hep kendime bu soruyu sorar dururdum.
Zaman geçti, topraklar geçildi, bulutlar, geceler, ölümler....
ama bir türlü hayalimdeki [i]Kürdistan taburu[/i] o hayal ettiğim
duygu ve hissi veremedi.
Hatta bırak özgürlüğü, o tabur ve asker denen fenomen yapı
varoluşumu, ülke, siyaset, insan, birey...gibi olguları
sorgulattı bana.
Özgürlük gerçektende sınırlardan, bayraklardan, etnik iktidardan, taburlaardan...mı geçiyordu?.
Aslında yukarıdakilerin kısmen cevablarına yaklaşmıştım,
cevabı ise [i]'evet hayatta savunma ve güvenlik için bazı
konseptler anlamsızda olsa araçsal yapıları için gereklidir'[/i].
Bunu kendime idrak ettim ama nedense insanlar her şeyi amaç
haline getirmişti.
Amaçlar ise tamamen araç olmuştu.
Nerden çıktı şimdi bunlar?
bende bilmiyorum!
Sanırsam şu Med'ler meselesinden geldi,
[b]insanlar bazı kavramlarla başka insanların
hayatlarını yönlendiriyor.
Kavram bir araç insan ise bir amaç iken[/b] nedense bu pek
görülmez hamaset tutkusuna giren kıçı kuru ve tok [i]'kahramanlar'[/i] için.
Birileri Hasanı kulağına fısıldadı:
[i]"ya Hasan hep karamsar yazıyon, biraz vicdan bee,
insanlar kaldıramaz az bişey lokomotif yakıt ver."[/i]
Bence de rasyonel bir nasihat olmuş.
Re: Medlerin dönüşü