Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 10 July 2010

Kürtlerin Ergenekoncularla aynı safta yer alması, kendilerini inkârdır

12 Eylül'de yapılacak referandum Kürtler ve ülkücü camiada farklı algıların oluşmasına neden oldu. Ayrı kutuplarda yer alması beklenen MHP ve BDP, yönetim bazında aynı düzlemde buluştu. Her iki taraftaki tabanda ise kırılmalar yaşanıyor. Kürt kesiminde KADEP ve HAKPAR gibi partiler ile çok sayıda sivil toplum örgütü "evet" cephesinde yer alıyor. Referandumu boykot edeceğini açıklayan BDP ise bu tutumunu kendi tabanına anlatmakta güçlük çekiyor. Kürt Demokratlar Hareketi Sözcüsü Ahmet Acar'a göre PKK ve BDP'nin referandumu boykot kararı alması, onların demokratikleşme talep ve iddialarıyla taban tabana çelişki arz ediyor. Acar, "Bunu kendi tabanlarına anlatmakta yaşayacakları muhakkak olan sıkıntıyı, çatışmaları daha da yoğunlaştırarak azaltmaya ve geçiştirmeye çalışacaklar." değerlendirmesinde bulunuyor.

Ahmet Acar'a göre Kürtlerin genel tutumu demokrasinin güçlendirilmesinden yana. Kürtlerin Ergenekoncularla aynı safta yer almasının kendi haklılıklarının inkarı olacağını savunuyor. Acar, şöyle devam ediyor: "Kürtler, ülkede antidemokratik uygulamalardan canı yananların başında gelir. Dolayısıyla ülkeyi demokratikleştirme ihtimali taşıyan her ihtimalin öncelikli destekçisi Kürtler olmalıdır. Kürtler, AK Parti'nin program ve icraatlarında kendi taleplerini gördükleri için son dönemlerde kimseye vermedikleri ölçüde destek verdiler. Kürtlerin AK Parti'ye verdileri destek, anayasa paketi konusunda da sürecektir. PKK ve BDP'nin halkın iradesine ipotek koyma ihtimallerini önlemek için referandumun güvenliğinin sağlanması gerekir."

Kürtlerin daha fazla demokrasi demek olan anayasa değişikliği paketi referandumunda ''evet'' oyu kullanarak, kaos ve istikrarsızlık arzulayan odaklara bir ders vermesi gerektiğini kaydeden Acar, "Referandumda oylanacak olan sadece değişiklik paketi değil, Türkiye'nin geleceğidir. Biriken sorunların çözülmesi veya sorunlarla birlikte yaşamanın tercih edilmesidir. Bütün Türkiye ile beraber Kürtlerin de kim ne derse desin çözüm yönünde oy kullanması gerekir." ifadelerini kullanıyor.

Kürt sorununun, PKK'ya ve onun çözümsüzlük stratejisine terk edilmeyecek kadar önemli ve hayati bir mesele olduğunu dile getiren Acar, Kürt halkı ve onun makul temsilcilerinin bu sürece dahil olmak zorunda olduklarının altını çiziyor. Ahmet Acar'ın şu sözleri dikkat çekici: "PKK ve ilgili örgütlenmelerin sesinin gür çıkması onların Kürtler içindeki anlamının büyüklüğü değildir. Tersine Kürtlerin sesinin böyle duyulmasını isteyen odakların himmeti sayesindedir. PKK'nın dışında yer alan ve Kürtlerin ezici çoğunluğunu oluşturan suskun veya susturulmaya çalışılan kesimde, Kürt sorunu konusunda çözümün gerçekleşebileceğine dair bir inanç yeşermeye başladı. PKK'nın AK Parti hükümetini zor duruma düşürme amacına odaklanmış olması ve tarihi bir fırsat olan iç barış ve demokratik yaşam ihtimallerini her gün kurşunlaması; CHP-MHP koalisyonuna hizmetin ve bunu gerçekleştirme arzusunun en belirgin işleyen enstrümanıdır. Oysa muhtemel bir CHP-MHP koalisyonu, barışa olan inancın ve bu ihtimalin dinamitlenmesidir."

C. Aliki
10.07.10

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.