O, devletin elinde bir zülum aracıdır. Dünde öyleydi. Bu dilendirildiğinde bunu anormal olarak lanse etmek doğru değil.
Kağıt, kürek, veri, kanıt istemek ise hiç akıl karı değil.
Ki bu konuda bunlardan fazlasıyla var.
Onunda elinde zülum araçları vardır.
Qandil'de, Ankara'da, Brüksel vs'deler.
Devlet, ona yol verdi. Para ve güç verdi.
Kürd halkına dayattı. Senin kurtarıcın dedi.
Halktan aldığı destekle güçlendikçe güçlendi.
Güçlendikçe kadarlaştı.
Bir Firavun, bir Nemrut, bir Hitler, bir Atatürk, bir Saddam olup çıktı.
Büyük silahlı bir güce sahip oldu. Kimse karşısına çıkamaz oldu.
Ortada rakipsiz kala kaldı.
Kimi mutlak ve körükörüne itiat etti. Kimi gördü, ama görmemezlikten geldi. Kimi bana dokunmayan yılan binyıl yaşasın dedi.
Ama o herkese dokundu.
Kürd toplumunu tarumar etti. Değer yargılarını iğdiş etti.
Sözde kurtarmaya çalıştığı Kürdleri astı kesti, geride kalanlarının bir kısmını köleleştirdi ve geri kalanları ya öldürmek, ya da köleleştirmek için çabaliyor.
Bu durumdaki bir lejyoner askeri Türkler niye savunmasın?
Onu niye muhatap almasın?
Niye Kürdlere dayatmasın?
Söyledikleri ve yaptıkları ortada.
Türk devlet sahipleri, ondan rahatsız değil.
Olan ve olacakların ceremesini Kürdler çekti ve çekiyor.
Bu onun kadarlığıyla, korkaklığıyla izah edilecek bir durum değil.
Onun vasıtasıyla adım adım uygulanan bir plan ve programın sonucu.
Yanlızda değil. Kendisi nasıl TC devletinin elinde bir tetikçi ise onunda dünde, bugünde tetikçileri var.
Değilse eğer, hele dün başlarındaydı, korkudan karşı çıkma şansları olmadığına sayalım.
Ya bugün?
Adam sözde İmralı'da -ben inanmiyorum ya- o halde kendisinden kurtulmuşlar.
Bu adamlar, eğer işin içinde gizli bir iş yoksa, bu adama niye, “iradem” deyip bir mürit tutkunluğuyla bağlılar?
Sorun onların iyi veya kötü, samimi veya samimiyetsiz, kahraman ve korkaklığına endeksli değil.
Kurulan bir mekanizmanın bir plan çerçevesinde bir programın uygulanışın aktör ve figüranları oluşlarıdır.
Mesele budur.