Direkt zum Inhalt

Kürd Milli Duruşu Nasıl Olmalıdır?

Seçimler yakınlaştıkça Kürd milli duruşu nasıl olmalıdır meselesi bir kez daha yakıcı olarak kendini dayatmaktadır. Konunun yeniden tanımlanma ihtiyacı vardır. Bunun savsaklanması, hasıraltı edilmesi Kürd milletini sömürgeci sistem çerçevesinde hapsedilmesine yol açacağı bilinçe çıkarılması ertelenmez bir görevdir. Kürd milletine karşı sömürgecilerin icazetiyle Türkiyeci Kürd çevreleri eliyle sahnelenmek istenen bu uğursuz oyun deşifre edilmelidir. Bu ertelenmez görevin yerine getirilmesi Kürdistan millici güçleri ile Türkiyeci Kürd çevrelerini ayrıştıracaktır. Kimin nerde durduğunu açığa çıkaracaktır. Bu iki kesimin nitel bir farklılık arzettiklerini bir kez daha net olarak açığa çıkaracaktır. Birilerinin maskesini düşürecektir. Bunun başarılması KUKM’ne sonsuz yararlılıklar sağlayacaktır. Bu konuya açıklık getirilmesi kimin kiminle nereye kadar gideceğinide açığa çıkaracaktır. Türkiyeci Kürd kesimlerin nasıl bir seyir izleyeceği izledikleri politıkalarla açığa çıkmıştır. Bu kesimde kendi içinde bölünmüştür. Birlikte nasıl yürüyecekleri onların sorunu, ama Kürd millici güçler, bunların kulvarında yürümemelidirler. Bu kulvarda yürümek demek Kürd milletini “Türkiye uluslaşması” içinde tasviye etme projesine destek olma anlamına gelir. Kürd millici güçleri bu suçu işlememelidirler. Türkiyeci Kürd kesimlerin bu ihanetçi tavrını kabullendirmek için dillerine doladıkları “ulusal birlik” tuzağına düşülmemelidir.Seçimler yakınlaştıkça Türkiyeci Kürd siyasal çevreleri kasaba politıkacılarına taş çıkarırcasına gerdan kırıyorlar. Günübirlik politıkalarla ayak oyunlarına hız vermiş bulunuyorlar. Bir taraftan “ulusal birlik” esprisiyle ihanet yaklaşımlarını kabullendirme çabasını verirlerken, diğer yanda kendi cenahlarında ortak bir paydada buluşmak istiyorlar. “Ulusal birlik” esprisi ile yanılsamalı bir ortam yaratılarak Kürd milli güçlerini etkilemeye çalışırlarken, diğer yanda kendi cehahlarında var olan çatlakları onarmaya çalışıyorlar.Birbirlerini Genelkurmay uzantıları, MİT ve Alman istihbarat ajanı diyenler dememişler gibi davranıp birbirlerine “zeytin dalı” uzatıyorlar. İkiyüzlülüğün bu kadarıda fazla hani. Bu rezalet ne adına yapılıyor? Kuşkusuz Kürd-Kürdistan kaygılarından ileri gelmiyor. Türk ağırına bir kaç ... gönderme adına yapılıyor. Gidenlerle kürsüde kendilerinden olmayan “namus ve şeref”leri adına Türk egemenlik sistemine bağlılıklarını bildirecekler. Bu ihanete Kürd milletini ortak etmeye çalışacaklar.Dediklerim sert ve kaba bulunabilir. Belki başkaları bu gerçeği daha makul bir şekilde ifade de edebilir. Ama nasıl anlamlandırılırsa anlamlandırılsın yapılan işin özünün değişmediğidir. Mücadele sömürgecinin kapısında kendini bağlayıp bağlamama mecrasında odaklanıyor. Türkiyeciler, kendileri ile Kürd milletini sömürgecinin kapısında bağlamaya çalışırken, Kürd millici güçleri, Kürd milletine kendi bağımsız dünyalarını örgütleme görevini dayatıyorlar.Sorun Kürd milletinin geleceğinin nasıl örgütleyeceği sorunudur. Kürd milletinin bekası, bölge sömürgeci devletleri ile mi, yoksa kendi bağımsız dünyasını örgütleyeceği sorunudur. Burada dost ve düşman tanımlanması çok önem kazanır. Düşmana karşı tavır ve dostlarla ittifak politıkası kendini dayatır. Bu konu da doğru politıka Kürd milletini zafere taşır.Kürd yurtsever hareketi, Kürd milletini geri taleplere endekslememeli. Kürd millet haklarını förmüle etmeli ve buna ulaşmanın çabasını vermelidir. Bunun “koşulları yoktur” deyip Kürd milletini sömürgecinin kapısına bağlama mantığı mevcut statükoyu peşinen kabullenmektir. Türkiyeci Kürd siyasal çevrelerin Kürd milletine empoze ettiği budur. Bunun ihanet olduğunu söylemek yanlış mıdır?Milli mücadele verdiği iddiasında olan milli kurtuluşcu güçler, karşısında mücadele ettiği güçle ortak yanlarını değil, ayrılık yanlarını ortaya çıkararak, ayrılığı derinleştirerek başarıya ulaşabilir. Tersi bir tutum uzlaşmaya varır. Türkiyeci Kürd kesimlerin mücadele tarihi bunun örneğidir.Türkiyeci Kürd çevreler, Türk egemenlik sistemi ile ayrılıkları derinleştirmeyi değil, onunla ortak değerlere sahip olduklarını, bunları korumak gerektiğini politıka edinmiştir. İşte Kürd milletine kaybetiren bu siyasetidir.Kürd milletini Türk egemenlik sistemi kapısına bağlama siyaseti ihanettir. Bunu kim savunursa savunsun, etketi, kariyeri, ismi ne olursa olsun yaptığı budur. Bunu dile getirmek yurtsever olmanın olmasa olmaz koşulludur.Kürd millici güçlerin birliğini sağlamak bazı kesimlerin iddia ettiği gibi ihaneti deşifre etmekle zarar görmez. Tam aksine buna hizmet eder. Düşmanla ortak nokta arayışından vazgeçmek gerekir. Kürd millici güçlerin ortak noktalarını öne çıkarmak gerekir. Bunun zemininde birliği örmek gerekir. Dediğimiz budur. Bunun neresi birlik bozuculuğudur?Birlik deniliyor. Evet birlik yapılsın, ama ne için birlik? Kürd’ün kendisini Türk egemenlik sistemi kapısına bağlaması için birlik olur mu? Türkiyeci Kürd çevrelerin dayatığı birlik böylesi bir birliktir. Bu malum çevrelerin istediği birlik KUKM’ni tasviye etme birliğidir. Kürd yurtseverleri, böylesi bir birliği elinin tersiyle reddetmelidir.Birlik mi isteniliyor? Bunun zemini vardır. Bu zemim gasbedilmiş Kürd millet haklarını geri alma zeminidir. Bu zemine gelen herkesle birlik yapmak doğru olandır. Kürd yurtseverlerinin savunduğu birlik zemini budur. Bu zemine gelmeyenler, niyeti ne olursa olsun sonuç olarak düşmana hizmet etmekten kendilerini kurtaramazlar. Türkiyeci Kürd çevrelerin kendini kurtaramadığı gibi.Bazı şeylerin netleşmesi gerekir. Kürd millici güçlerin görevi netleşmesi gerekir. Kürd millici güçlerin görevi Türkiye’ye demokrasi mücadelesine indirgenemez. Türkiyeci Kürd çevrelerin yaptığı tamda budur. Bu siyaset Kürdleri kendi asli görevlerinden uzaklaştırma, alıkoyma, görevi olmayan bir sorumluluk altına koyma ve enerjisini bunun uğruna tüketme siyasetidir. Karşı çıkılan mesele budur. Bunu reddetmek “birliğe gelmiyorlar” ile ne alakası var?Türkiyeci Kürd siyasal çevreleri, Kürd milletini Türk egemenlik sistem bataklığına çekme siyasetinden vaz geçmelidir. Dahası kendilerinide oradan kurtarmalıdırlar. Kürdistan devrim zeminine gelmelidirler. Kurtuluş bu zemindedir. Kürd yurtseverlerinin yıllardır dediği budur. Yanlışlık bunun neresinde?Kürd siyasal hareketi, kendini geri taleplerle sınırlayamaz. Kendini bu zeminde kurtarmalıdır. Gasbedilmiş Kürd millet haklarını açık seçik formüle etmeli ve bunları almanın araçlarını yaratmalıdır. Her yol ve yöntem kullanarak kendini zafere endekslemelidir. Kürd millet varlığını yoketmeyi önüne koyan Türk egemenlik sistemine karşı mücadeleyi “demokratik yol ve yöntemler”le sınırlamak mücadeleyi baştan kaybetmiş demektir. “Apocu” hareketin ihanetini saymasak Kuzey’deki tıkanıklığın esas nedeni Kuzeylı siyasal güçlerin demokratik yol ve yöntemleri aşan bir pratik içinde olmayışlarıdır. Bu alanın hakkını veremeyişleridir. Eğer bu değilse Kuzey hareketinin tasviye olmasının nedeni nedir? Oturup bir durum tespiti yapmak gerekir. “Ben hep doğru söyledim, hep doğru yaptım” ezberi ne dürüstlüktür, ne de samimiyet içerir. Çünkü Kuzey açısında ortada olan resim imrenilecek bir resim değildir. Bu manzaraya rağmen “Tarih bizi haklı çıkardı” diyenler, “zaten başından beri yenilgiyi örgütlemiştik” demek istiyorlar. Kuzey hareketin 30 senelik mücadele, doğrusu mücadelesizliğin özeti budur. Deyim yerindeyse başından beri kendi ve adına konuştuklarının yenilgisini örgütleme tarihidir. Hiç kimse “Apocu” hareketi baz alarak kendi teslimiyetci tutumlarının faturasını silaha çıkarmasın. Sen silaha ne kadar bedua edersen et düşman seni silaha mecbur bırakıyor. Buna rağmen bedua etmeye devam ediyorsan varoluş nedenin tartışılır.Türk devletinden keramet bekleyen “demokratik yol ve yöntem”ciler, büyük bir yanılgı içindedirler. Türk egemenlik sisteminde Kürd milletinin en küçük bir hakkı olmadığı gibi, sistem varlığını Kürd milletini yok etme siyaseti üzerine kurmuştur. Bu sistem içinde kendini örgütlemeye çalışan “demokratik yol ve yöntem”ci çevreler, istesede istemesede sonuç olarak sistemin ya piyonu, ya da bir dişlisi olmaktan kendini kurtaramazlar.Türk egemenlik sistemin kendi ırkçı, gerici ve faşist patilerine bile tahamülü olmadığı bir siyasal ortamda önüne “Kürt sorunu”nu “parlementer yol” ile “çözeceği”ni iddia eden Türkiyeci Kürd siyasal çevreler, kendileriyle birlikte Kürd milletinide kandırıyorlar. Kürd milletinin enerjisini olmayacak bir iş uğruna tüketiyorlar. Sonuç olarak KUKM’nin tasviyesine yol açıyorlar. 30 milyonluk Kuzey Kürdünün geleceğini Türk sömürgeci sistemin iç hukukuna mahkum eden anlayış Kürd millet imhasının derinleşmesine hizmet ettiğini görmemek siyasi körlüktür. Eğer bu görülüyor, kişisel ve çevresel çıkarlar önplana alınıp ona göre siyaset yapılıyorsa bunun siyasal literatördeki karşılığı ihanettir. Bu dile getirildiğinde bu çevreler kendilerine hakaret edildiğine yorumluyorlar. Peki sormak lazım. 25 milyonluk bir milletin yok oluşu sizin kişisel ve çevresel çıkarlarına kurban edilmesine sessiz kalmamızı haklı kılar mı? Sadece sizler tarafından takdir edilmeye değer mi? Hayır beyler, herkes hesabını kitabını savunduğu siyasi perspektife göre yapmalı ve o zeminde itibar görmelidir. Kürd milletini Türk sömürgeci sistemin kapısına bağlama siyaseti bizim taktirimizi almaz. Bilakis bizim kin ve nefretimizi biler. Bu, bir anlayış sorunudur. Bizim söylediğimiz budur. Söylediklerimizde yanlışlık yoktur.20 Nisan 2007

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.