Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 10 September 2009

salih Aras

/KANDİL !!!!

Orada neler oluyor?
Kaç Lolan kaç Bekaa yaşandı ve yaşanıyor.
O' insanlar bizim insanlarımız; Amed'li, Botan'lı, Dersim'li, Garzan'lı, Kamışlı'lı, Afrin'li, Mahabat'lı, Urmiye'li, yanı Kürdistan'ın dört bir tarafından Bağımsızlık ve Özgürlük aşkı için dağlara çıkmaya karar veren insanlarımız.
[/color][/color][size=x-large][/size]
Acaba ne haldeler?
Bir avuç ihanetçi işbirlikçi dışında davasına bağlı insanlarımız ne hale getirilmiş, kaçı 'ihanetçi' diye katledilmiş, kaçı dava arkadaşına, oyuna getirilerek kurşun sıkmış, kaçı tutuklu ve kaçı gardiyan görevi görüyor ve kaçı işkenceci?

Durumları ne olursa olsun, onlar bizim insanlarımız.
Özleri tertemizdi, kirli savaş onlarıda kirletti. Bir çoğu fark etmeden gitti. Bazıları fark edip intihar etti. Az bir kesimi kaçmayı başardı. Özellikle 2004 sonrası hakkında fazla bilgi yok. Sadece duyumlar, bu da yeterli değil. Kimine göre sayıları iki bin, kimine göre üç bin herkes bir tahminde bulunuyor. Güney Batılıların (Suriye Kürtleri) fazla olduğu söyleniyor.

Bana öyke geliyor ki; İster adına barış diyin, ister açılım ya da yol harıtası, fark etmiyor.
Faturanın an acımasız hesabı Kandil'deki insanlarımıza çıkacak. Ellerinde silahlarıyla, gururlu
ve onurlu bir şekilde Kürt halkının arasına, şehirlerine ve köylerine dönmeyeceklerine göre
onları hangi kötü akibetler beklemekdedir?
Hangisi bu trajik sona hazırdı?
Hayellerinde Bağımsızlık gününün onurunu ve şerefini yaşamak varken, bu acı sonuç onları ne hallere sokacak?
Tepki gösterenlerin akibeti ne olacak?
Acaba bu kez de 'neden devletin adamı olmuyorsun' diye mi katledilecekler? Ya da edildiler ve ediliyorlar...!

Kaç tanesinin hayelinde, onurlu bir günde ve zamanda silahıyla birlikte dönerken sevdiklerine
kavuşma ve hakkettiği onurla karşılanma sevdası vardı? Hepisinin, ya şimdi gidecekleri yerleri bile belli değil.
İşbirlikçi ve ihanetçi bir avuç kesimin yeri belli. Onlar için korumalar isteniyor,
ya da rahatça yaşayabilecekleri bir ülke. Çünkü onlar görevini 'layıkıyla' yapmışlar. Bunun için hak arama hakları var.
Ya bizimkiler, Dört parçadan canlarımız, kardeşlerimiz gençlerimizin durumu ne olacak?
Yoksa sömürgeci devletlerin kulluk kuvvetleri olup, kendi halkınamı zulum edecekler?
Bu süreçte herşey mümkün.

Abdullah, KCK'ye talimat veriyor; 'İran ve Suriye'yle ilişkiye geçin' diyor. Bunun anlamı nedir?
Güneyli ve Doğulu savaşçı gücü kurbanlık olarak gönderilmek isteniyor. Kürdün canı, kanı bu kadar mı değersiz?
Kuzeyliler ise devletin milis gücü olarak kendi güvenliği için. Kürtlere karşı korunması gerekiyor!!!
Hatta; 'Burda beni bin kişi koruyor' diyen kendisidir. Yani tutuklu değilde korumada olduğunu kendisi belirtiyor.
Ama dışarda nasıl korunacak, onun telaşını sahiplerine bildiriyor.

Kimlerin orada olduğunu en yakınları bile bilmiyor. Halen otuz yıl önce iç infazla
katledilenler için ailelerine; 'yaşıyor, şuradadır, buradadır' diyorlar. Kürdistan Devrimcileri
ve onların yetiştirdiği kadrolar kalmadı. Sonraki süreçlerde ise bilinçli olarak, çağdaş
kadro yetiştirilmedi. Sadece 90'lı yıllarda mücadeleye katılan binlerce üniversite öğrencisinden bile tek bir kadro çıkaramadılar, yetiştirmek istemediler, katılanlarıda katlettiler. Kalanlar ekibi ve köylü kökenli savaşçılardır.
Varsa bir tane söylesinler!!!
Mücadelenin hangi alanında uzmandır açıklasınlar...
Köylü savaşçıların çoğu 1980 ve sonrası yıllarda doğmuş olanlardır.
Bu insanlarımız bilimsel eğitimlerden uzak tutuldu. Müritler gibi yetiştirildiler. KCK yöneticilerinin rahatlığı burdan geliyor.
Ama müritleşmiş olsalarda dağa çıkış nedenlerini biliyorlar. Tepkileri olacak. Bu anlamda tehlikedeler...

Fiili bir güçle çözüme gidilmiyor. Çünkü böyle bir sonuç alınmadı. Yirmi beş yıllık silahlı mücadeleve 90'lı yıllardaki 'serhıldan'lar, bilinçli olarak devletin istemi doğrultusunda tüketildi. Devlet, güçlü ve kirli savaşın galibi olarak sorunu çözmek istemekdedir. Kürt Halkı adına hareket ettiklerini iddia edenler ise; can telaşında, 'şunu isterim bunu isterim veya ben ne olacağım' derdinde. Yani ne Kandil'dekiler, ne DTP ve ne de Kürt Halkı umurlarında bile değil. Böyle bir düşüceleride hiç bir zaman olmadı.
Bu bir iddia değil.
Kirli savaşın istitastik durumuna bakılırsa net bir şekilde görülür. Devlet
güçlerinin toplam kaybı altı bin bile değildir. Bunların bile en az iki bini Kürttür. Asker, polis, koruyucu ve devlet tarafından kurulmuş islami örgüt mensupları biçiminde.

Peki bizim kayıplarımız; sadece gerilla olarak 40-50 binden bahsedilmektedir. Doğrudur, birde faali'meçhul'ler var, binlerce boşaltılmış yerleşim alanları ve toplam nufuzun neredeyse yüzde otuzu göçertilmiş.

Dünya'nın neresinde böyle bir başarısız gerilla savaşı görülmüş? Gerilla askerden en az on kat daha fazla kayıp vermiş!!! Bu savaş türü bir halkı kazanmaya değil ancak yok etmeye götürür. Sonuç budur.

Bütün direnç merkezlerini etkisiz ve iradesiz hale getireceksin, pratik ve örgütsel bir güç kalmayacak olanlarda irademiz 'İmralı' diyecek, İmralı'da iradem 'Ordu' diyecek ve bu şekilde toplumsal barış, hak ve özgürlükler sağlanmış olacak!

Yani düne kadar gerçekliğimizi inkar eden ırkçı ve barbar devlet haklarımızı verecek, karşısında fiili bir güç olmadan. Fiili güce sahip olanda, elindeki gücü kendi ve ekibi için açık artırıma bile gerek duymadan bölgedeki sömürgecilere peşkeş çekmektedir.

Mevcut durumda hepimiz olması gerekeni söylüyoruz. Ama bu sadece iyi niyettir. Politıkada iyi niyetin adresi bellidir. Bu çoğrafyada ise sadece güçlü olan 'haklıdır'. Tabiki doğal olan
haklarımızı belirtmek hakkımızdır. Ancak karşı gücüde iyi tanımak ve tarihi gerçekleride canlı tutmak zorundayız.

Ne kendimizi ve ne de gelecek nesilleri avutalım. Güç olmadan hiç
bir şeye sahip olamayız. Bu gün güç olmuş olsaydık; barış masası farklı olurdu. Ama güç olmadığımız için isteklerde bulunuyoruz.
Kötü isteklerdir demek istemiyorum. Yerinde ve haklı ama karşı taraf isteklerimize 'kırmızı çizgilerim' diyor. Peşine 'birşeyler vereceğim bekleyin' sabır diliyor.

Sabır sürecinde tüm canlı dinamikler tüketilecek; 'Hepimiz kardeşiz, müslümanız ve türküz' denilecek.
Hadi sil baştan, durumuna düşmemek için, sürece müdahale etmek zorundayız. Yoksa geç kalmış olacağız. Bunun faturasıda çok acı olacak.

Devletin bir samimiyetini göremiyorum. Bölgesel çıkarları ve onları garantiye alma çabasındadır.
Bunun için en önemli iç sorununu 'çözme' havasındadır.
Bu sorun Kürdistan'ın çoğrafik ve nufus olarak yarısından fazlasıdır.
Güney Kürdistan'daki fiili duruma tahammülü olmayan ve O'nu varlık nedenine bir dehdit gibi gören bu devletmi sorunumuzu çözecek? Hemde tek başına...!!

Bir de hükümet düzeyinde, devlet politikası icra edilmek istenmektedir. Burada bile samimiyetin olmadığı net bir biçimde görülüyor.
Neden sorun A. Öcalan'a endeksleniyor?
Refarandumla mı Kürt Halkı'nın temsilcisi olarak seçildi?
Yoksa Ordu'mu karar verdi?
Neden Kürt Halkının doğal temsilcileri durumunda olan kişilerden bir heyetle görüşülmüyor?
Ama A. Öcalan'la devletin değişik kurumları sık sık görüşüyor.
A. Öcalan ne istiyor; Kürt Halkı için hiç bir şey istemiyor.
O'da sahipleri gibi, 'sonradan gelir' diyor. Ama kendisi için somut istekleri var; 'üreme, beslenme ve güvenlik'...!

Bunlarıda bütün bilimleri okuyarak öğrenmiş. Demek ki; daha önce okumuş olsaydı başkalarınada bu hakkı tanımış olacaktı, demek istiyorum ama, cevabına baktığım zaman, kürtler bunun dışındadır.

İşte onun için diyor; 'Kürtlerin devlete ihtiyacı yok' Güvenliğimiz olmamalıki Arabı, Türkü ve Farsı istediği zaman bize her türlü vahşeti uıygulasın. Bu da Abdullah vari Kürt devrimi.

Hiç kimse yanlış anlamasın, DTP devletin kontrolündedir. İradesi ve etkisi sıfırdır.
Kendine isterse geleblir. Yapılması gereken A. Öcalan ve devlet bağlantılarını resmi düzeyde teşhir etmedir.
Bölünür ama Kürdistan'ı bir güçte çıkar. Zamanıdır, kazanmak ve aynı zamanda onurlu şekilde tarihsel görevlerini yapmak istiyorlarsa, gecikmeden harekete geçmek zorundalar.
Kuzey Kürdistanlı bütün güçlerden en avantajlı durumda olan onlardır.
Ve unutulmasın kötü bir sürecin sonundayız.

40 milyonluk bir halkız kimse bizim kaderimizi belirleyemez. Avrupa, Amerika ya da bölgedeki sömürgeci devletler, kendi çıkarları doğrultusunda kaderimizi belirleme hakkına sahip değillerdir.

Bizim sonuna kadar her aracı kullanarak kaderimizi çözme hakkımız vardır.

Kandil için ne yapabiliriz? Ve mevcut sorunlarımız. Örgüt ve Partilerle olmuyor. Neden Ulasal davamız için bir araya gelmiyoruz?
Hemde açık bir şekilde...
Kürdistan'ı satanlar korkmuyor da, savunanlar niye korksun ki!!!

Salih Aras
09.09.09

2004 kışında Cuma ve Abbas tarafından gerçekleştirilen askeri darbeden sonra bırakın dışarıdaki kamoyunu biz bile 200 metre ötemizdeki kamptan haberimiz yoktu. Kamplar arası gidiş geliş yasaklandı, TV ve Radyo da yasaklandı. Hala Cuma'nın son konuşması bugün de kulaklarımda çınlanıyor; [i]"İrade yoktur parti vardır, birey yoktur önderlik çizgisi vardır, Kimse kendisinin içinde başka bir kendi yaşatmasın,içinizde ya önderlik vardır ya da düşmanlık ve ihanet vardır."[/i] Velhasıl, Daha önce de söylemiştim, bugünler Kürtlerin iyi günleridir. Eger bahsettikleri federal bir aşama gelişirse işte asıl o zaman kürtler gerçek köleliği, asimileyi, dogmatizmi ve nasyonalizmi... yaşayacaklar. Hitler Almanyası, Orwellin 1984, Bolşevik diktatörlüğü....filan Apo miti ve paganı yanında masum kalır. 2004'te HPG yapısı 4000 civarındaydı. Bunun 2500 ü kadın yapısından olusuyordu. Ayrıca yuzde 70 küçük guney (Suriye) Kürdlerinden oluşuyor. Salih Aras'ın bahsettiği bazı çelişkilerin yaşanacağından şüphem var. Katılan yeni gerilla adayı duygusal katılımdır, her ne kadar Kürdistan idolu ile gelmişse de inanç yüksek seviyede olduğundan ilk ham bilgiyi değiştiriyor. Kitap filan zaten ben ta oradayken [i]'hepsi munafık şeyler yazıyorlar'[/i] diye yapıdan uzaklaştırıldı. Sadece Aponun savunmalarını okuma sansı var. Tamamiyle inanç ile yaşanan bir körlük var gerilla yapısında.

Anonymous (nicht überprüft)

Do, 09/10/2009 - 22:09

In reply to by نەناسراو (nicht überprüft)

Hiç bir zaman,yanlışları,suç ve suçluyu körü körüne destekleme ,taraf olma durumum söz konusu olamaz.PKK nın içinde olmuş ve olacak suçları da kabullenecek değilim.Sizin değişinizle "inanç"la ,"ham"düşünce ile gelen kişiler benim halkımdır.İnancsız bir insan "0"dır.Halkının bağimsızlığı,özgürlüğü için gelen insanların inancı"ham"değil kutsaldır.Nasyonalızım kelimesi içinde baltaladığınız Kürt milliyetciliğidir.Kendine,ulusuna sahip çıkmadır.Nasyonal-faşizim değil.G.Kürdistan Sami halkı ile maç yaptığında gözlerim yaşardı.Bu milli bir durumdur ve dünyada böyledir.Evet bu duygusallıktır,insanın doğasında vardır bunu politık malzeme yapmak,kendi düşüncesini bileyip batırmaktır.Hiç te omurumda değil,Kalkan malkan.Fakat siz fırsatı buldukça suçluyada,suçsuzada,yeni katılmış Kürt gencine de(inanlı ve ham sizin tespitiniz) karalama propagandasından geçirirsiniz!Ulusal bir isteminiz yok,İnsanı,bireyi savunan siz.Geçmişte sizi Öcalanla aynı politikalar savunduğunuzu yazmiştim ve aynı şeyi söylüyorum.Lütfen Kürt halkı,ulusu için ne istiyorsunuz? Yazın, okumak istiyorum...Ben açık söylüyorum;Kürt milliyetcisiyim,TC nın ve Öcalanın açılımlarını Kürt halkını oyalama,gelecek özgürlüğü karartma-engelleme olarak görüyorum.Sende yaz iki satır, seni yanlış anlamıyalım... İnançsız hiç bir şeyin yapılmayacağını da hatırlatmak isterim. İsa Kenan

نەناسراو (nicht überprüft)

Fr, 09/11/2009 - 00:00

In reply to by Anonymous (nicht überprüft)

Eleştirilerinize bir şey demiyorum ama bir noktayı eksik yazdım sanırsam. Gençler ulusal kurtuluş mücadelesine gelirken ne [i]Demokratik Cumhuriyet[/i] ne [i]Konfederalizm[/i] ne de [i]Demokratik Ekolojik Uygarlık...[/i] ıvır zıvır için geliyorlar. Onların temel nedeni ezilen, öldürülen, asit kuyularında eritilen... benzeri zülümlere karşı Kürdlük ve Kürdistan adına geliyorlar. [i][b]Ham[/b][/i] düşünce yani ham madde Kürd ve Kürdistan etnisite unsurlardır, bu anlamda bu kelimeyi seçtim değilse naiflik, cahillik anlamında değil. Bu ham madde bilgiler sonradan inanç ve ideoloji tecavüzüne uğrayarak iğdiş ediliyor. İnanç konusunda fikrim; inancın insanoğlu için çok primitif, perdeleyeci, kandırıcı, illizyon..gibi negatif yanı var. Her ne kadar insan iradesini güçlü kılsa da bilgiyi, nesnel algıyı dışladığından, körleştirdiğinden... vizyonu insanlık için hem gerici hem de etik dışıdır. Al işte Kürd ve Kürdistan özgürlüğü ya da intikamı için ölümüne savasmaya giden bir bireyi [i]önderlik[/i] denen bir insanda aklı putlaştırıyor, düşmanı ile hiç bir şey olmamış gibi kardeşçe yaşamayı kabullendiriyor, çocukluğundan beri korkulu rüyası olan M.K. Atatürkü aslında kötü olmadığı iyi bir adam olduğu rahatlıkla kabulendiriyor inanç dediğimiz olay. İnanç körlüktür ve tüm kötülüklerin anasıdır. [i]Nasyonalizm[/i] kelimesini [i]Apo kültü[/i] milliyetçiliğine gönderme yapmıştım ama demek ki onuda iyi yazamamışım. Demek ki kökten kötü bir yazarım.

İsa (nicht überprüft)

Fr, 09/11/2009 - 00:48

In reply to by نەناسراو (nicht überprüft)

Sözünü ettiğiniz kültürde milliyetcilik olsa idi; Kürt halkı farklı bir aşamada olurdu.Bizim şu anki piskolojik yapımız bunun göstergesidir. Yazarlığınız konusuna gelince;bu konuda bir şey demedim ve iyi bir kaleminiz var.Değindiğim nokta tamaman farklıdır!

نەناسراو (nicht überprüft)

Fr, 09/11/2009 - 01:00

In reply to by نەناسراو (nicht überprüft)

tamam beni sevmezsin filan beni sevin diye de cabalayan biri degilim kokten kotu yazar olmadigini senin de farketmis olman gerek farketmemissen koti bir yazar olmaktan daha kotu bir seysin demektir kotuyu birak bal gibi de iyi yazarsin ister ina ister inanma-keyfin bilir. iyi yazarliginin uzeride de 1-gorup gecirdigin seylerin insana ogrettigi harvard in kupunde bile ogretilemez (laf olsun diye soyledigimi saniyorsan yanilyorsun) 2-burdan cikartigin zihinsel malzeme de (bazi noktalarina itiraz edilse bile) maasallhi var ve bir cok acidan bu tur mevzularda arastirma yapanlari da biz kurdleri de kokunden alakadar eden seyler geride bu deneyimini-bilgini-ve bunlardan cikartigin sonuclari daha gorunur-daha okunur-daha yaygin yapmak kaliyor ki isin en onemli son asamasi budur. aslinda bunu bir sorumluluk olarak tanimlayacak biri degilim. bu sekilde tanimlayanlar olabilir. apo nun PKK ye sizdirdigi ordan da kuzeye kitlelere sirayet eden hastalik eger kotu bir sey olarak goruluyorsa panzehiri bu surecten gecmis ve yazim tarzi cikartigi sonuclar presentable olan JK gibilerin su yada bu sekilde bu esi bulunmaz bilgi-deneyim ve sonuclarini yazmaya ozendirilmeleri gerekiyor. bol parali bir kurd is adami olsam ismarlardim bir dokumenter kitap yaptiridim bundan bir filim saga sola dagitirdim ozelikle TARAF gazatasinin muharirlerine tr nin ihtiyaci olan liberal bir kanali aciyorlar arkalarinda onemli bir garanti olmazsa orduya bu olcude posta atamazlar ancak bir sey daha yapiyorlar surekli apo yu pkk yi ve hala bu ipotekten kurtulamadigi icin bu hastaliklarin kuzey kurdlerine atlamadan once konakladigi DTP yi legitim hale getiriyorlar. fransa universitelerinde dogulu (cogunlukla osmanli) genclere verilen diplomalarda yazildigi gibi Bon pour l´orient (doguya bu kadari yeter) mantigi simdi turk liberallarinde kurdlere apoizmi musait goruyorlar yeterki dis dunyada onlerine habire cikan bu meshum kurd sorununun havasi sonsun de ne hallwwri varsa kendi aralarinda gorsunler diye olabilir kendi bagirsaklarini temizlerken her seyi tartisiyor hic bir seyi hic bir nedenle mesru gormek istemiyorken sira kurdlere geldiginde apo dan sanki bir stratejist mis gibi (Yasemin congaar) veya DTP den daha makul akili seyler soyleyen (murat belge) kisi sifati veriyor saf sivil liberal kurdleri (ozelikle okumus genc kusaklar) bu adama 10 -20 yilligina esir olmasina yol aciyorlar. ne yasemin congar ne murat belge bir kahve isme sursince dayanamayacaklari bu sefil herifi basimiza bu bicimde musallat ettiklerinin ya farkinda degiller (umarim boyledir) yada bunun farkindalar ama TR nin onu bu beladan acilsin diye bu umurlarindan degil. her neyse JK gibi bu pis surece birinci elden taniklarin JK gibi yazdiklari herkesimce okunabilecek Salih Arasi in da yazdiklari cok ilginc ama o olaylari anlatiyor JK de isin icine guzel dokundurmalar da konuluyor ki ufak tefek bile olsa yaziyi yazilani bastan asagiya degistiriyor. velhasil yazim presentablitesi yuksek birilerinin bunlari yazip cizmesi bir de beni dinleyin demesi cok iyi olurdu. burda degil her yerde. benden sadece bir ozendirme gerisi deneyimin sahiplerine kalmis neseli ve saglikli gunler HeK

2004 kışında yaşanan [b]infaz olayı[/b] ise benim bildiğim 2 tanedir. Xınere kadro okulunda Hakkarili bir erkek ile Küçük Güney Kürdünden bir bayanın beraber kaçışları ve [b]Ali Haydar Kaytan[/b]'ın yönetiminde oluşturulan takip timi tarafından erkeğin bayanın önünde imha edilmesidir. Sanırsam bayan kafayı yedi sonra ne oldu bilmiyorum. Enterasan taraf tim bunları yakaladığında kampa geri getiriyor ama Ali Haytar Kaytan telsiz ile müdahale ediyor ve erkeğin hemen oracıkta vurulmasıni emrediyor. İbret alem olsun diye!. Bayanı neden vurdurmadı? orasını kimse anlayamadı. Ceset günlerce dere içinde durmuş, köylüler "gömelim" demişler ama Kaytan izin vermemiş. Özellikle o dönemde bu olay saklanılmadı gerilla yapısına açık açık anlatımına serbert verildi. Yine 2004 kışinda kadro okulundaki çok eski bir gerilanın bireysel muhalefet duruşundan dolayı yaşanan problem ve ne ironiktir ki bu arkadaştan zorla partiden istifa etmesine dair rapor olıyorlar. Evet yanlış duymadınız PKK tarihinde ilk defa bir istifa resmi makamlarca oyalanıyor ama bit yeni bir kaç gün sonra ortaya çıkıyor. [i]"sen örgütten istifa ettiğin için artık seni bir saat bile tutamayız ve ekmeğimizi yiyemezsin"[/i] diye Aralık ayının karakışında yerdeki 3 metre karda yolu gösteriyorlar. Doğal olarak o arkadaş donarak arazide yaşamını yitirdi ve baharleyin kurtlarca parçalanmış bir ceset ile olay sonlandı. Bu arkadaşın cesetini baharda ben bizzat kendim gördüm.

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.