Sevgili Serhad,
Bir çalışmadan bahsediyoruz. Henüz bitmiş değil. Sunduğumuz var. Sunmadıklarımız var. Hepsini sunsaydık aynı düşünceden olur muydun bilmiyorum. 12 Eylül 1980 öncesi sürece ne kadar hakimsin onu da bilmiyorum. Dahası KAWA Hareketi'ne ilişkin ne biliyorsun onu da.
Yazın çok muamalı. Açık değil. Anlamakta zorluk çektim. Keşke boşluğa salvo atışı yapmadan bildiğin “gerçekleri“ yazsaydın. Daha anlaşılır, daha objektif, daha samimi olurdun.
Dönemin birebir öğesi ve tanığı olarak çizdiğimiz tablo ne eksik, ne fazla.
Kısaca Qamışlo katliamına giden sürecin bir taplosunu kardeşime izah edeyim.
1980 yılının Kasım ayında KAWA Hareketi'nin Malatya'da kongresi yapıldı.
O dönem henüz bir yakalanma olmamıştı. Fakat devletin yönelimi bekleniliyordu. Kongre, hareketin devletin yönelimi tek başına göğüsliyemiyeceği sonucunu çıkardı. Bir karar aldı.
Bazı kadrolarını Kuzey'de tutmak koşuluyla büyük kesimini Doğu Kürdistan'a çekme, bir askeri eğitimden geçildikten sonra Kuzey'e dönüp silahlı mücadeleyi sürdürme kararı aldı.
Buna uygun bir planlamaya gidildi. Fakat öngörülen planı uygulama fırsatını bulamadı. Üç Merkez Komite üyesi -bende onlardan biriydim- ve önemli kadroların bir kesini bu süreçte yakalandı.
Doğuya çekilme ve tekrar Kuzeye dönme süreci için büyük bir paraya ihtiyaç vardı. Bir soygun girişimi oldu. Başarısızlıkla sonuçlandı. Az-buz bir para değildi. 75 milyon gibi bir meblağdı. O dönem bir Türk lirası 1 Alman Markı değerindeydi. Yani anlıyacağın 75 milyon mark.
Qamışlo'daki katliamı anlatmama gerek yok. Bir Merkez Komite üyemizde orda şehit oldu.
Kala kala dışarıda bir Merkez Komite üyemiz kalmıştı. O da Doğu Kürdistan'daydı. Onunla birlikte bazı kadro ve savaşcılarımızda vardı. Fakat bunların tek başına Kongre kararlarını uygulama imkanları yoktu.
Başka nedenlerde vardır. Ben şu an onları yazmıyayım. Kitap çıktığında okursunuz.
Çizdiğimiz tablo bu ve de kitap çıktığında orada sunacağımız verilere dayalıdır. Şimdi diyorsun ki;
“Çizilen tabloyla gerçekler örtüşmüyor.“
Hangi gerçeklerden bahsediyorsun bilmiyorum.
Benca madem bizim çizdiğimiz tablonun gerçeklerle örtüşmediğini iddia etmişsin, o halde hani diyorsun ya;
“Tarihe not düşmek tarihi doğru sunmakla eş anlamlıdır“ gereğini yapsaydın.
Ama bunu yapmıyorsun.
Qamışlo kapliamına ilişkin;
“bilginin doğruluğu kontrolu sanki biraz gözden uzak tutuldu gibi“ derken ne kastetiğin belli değil. Gözden kaçan ne?
Devletin ikrarıdır. Sence bu ikrar yanlış mıdır? Bunu mu demek istiyorsun? Veya bir başka bir şey mi?
Son olarak 12 Eylül dönemi PKK'nin konumu ve Türk egemenlik sistemin ona oynattığı ve oynatacağı rolü kavramış değilsin.
Bu konu da farklı yaklaşımlar var. Tartışılıyor.
Kardeşime diyeceğim şu ki, söylenen ve yazılanlara karşı çıkarken verili olmak lazım. Karşı tezi seslendirmek lazım.
Bu yanlış, bu gerçeği ifade etmiyor, şurası eksik vs. demek kolay.
Fakat bir şey ifade etmiyor. Bir şeyi eleştirmek mi istiyorsun? Mutlaka ama mutlaka karşı tezini yanısıra vermek gerekiyor.
Şimdilik bu kadar olsun.
Selamlar...
Re: BIRAZ ORDAN BIRAZ BURDAN...