Skip to main content
Submitted by Mehmet Müfit on 29 November 2019
Mesrur Barzani'nin Türkiye Ziyareti!

KÜRDİSTAN FEDERE HÜKÜMETİ BAŞBAKANI MESRUR BARZANİ’NİN TÜRKİYE ZİYARETİNE KISA BİR YAKLAŞIM!

 

M. Müfit

 

 

Başbakan Mesrur Barzani’nin Türkiye’ye yaptığı diplomatik ziyareti tartışmalara neden oldu. Çoğu tepkiler ister savunma amaçlı isterse eleştirme hatta mahkum etme şeklinde olsun hepsi emosyonel bazda yapılmaktadır. Kürdlük bilincinden mahrum düşmanlık içeren mahkum etmeler nasıl doğru değilse, savunma zorunluluğu duygusuyla yapılan eleştiriyi red eden yaklaşımlarda yanlıştır.

 

 

Bu ziyareti, güneyli siyasi önderliklerin 1991’den itibaren o zamanki “dışa açılma” zorunluğundan kaynaklanan ve süreç içinde boyutlanarak değişik ve çelişkili biçimler alan siyaset çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor.

Bu siyaset, 2003’te Irak Baas iktidarının yıkılması ve Araplarla Federasyonun kurulmasıyla “kaduk” olmuştur. Kürdler, İran ve Türkiye’ye karşı kendilerini siyasi ve hukuki planda koruma refleksiyle federasyonu kendilerine güvenlik kalkanı yapacaklarına bu iki Kürd düşmanı devletle ilişkilerini geliştirip birbirlerine karşı kullandılar.

 

 

Bu son derece ciddi siyasi bir hataydı ve İran ile Türkiye’ye güney Kürdistan’ın iç işlerine müdahale etmelerine kapıları sonuna açmaya neden oldu. Kürdistan’ın yükselişini sabote eden söz konusu ilişkileri sorgulayıp radikal yada merhaleli bir biçimde yeniden düzenleyeceklerine “onlara ekonomik planda muhtacız” algısı yaratıldı. Böylece, her düzeyde özellikle tarım alanında üretimi öldürüp İran ve Türkiye’nin son derece kötü mallarının tüketildiği üretimden uzak “tüketim toplumu” haline getirildi güney Kürdistan.

“Kurucu aklın” yön vermediği siyasetleri artık terketmek şarttır çünkü Kürdistan federe devleti kazanımı bu haliyle devam edemez. Aksi taktirde varlığı uluslararası planda da tanınan federe devlet “iki başlı” idare, iki Peşmerge ordusu vs gibi içten yıpratan ve bağımsız devlet olmayı engelleyen handikaptan kurtulamaz.

 

 

Peki yol nedir? Ne yapmak lazım? Hangi ön açıcı siyasete baş vurmak gerekiyor? Biz Kürdlerin bu sorulara cevabı nedir?

 

 

Kendi payıma, artık, güneydeki siyasi partilere, Kürdlerin yok olmalarını boşa çıkaran engelleyen büyük bir kazanım olan federe devlete karşı düşmanlık yapanların yazılarını okumuyorum, nazarımda hiç bir değeri yok onların. Ama, eleştiriyi ve gözlemleri bile yasaklayan, körce her şeyi savunan, bütün iç çürümenin ve olumsuzlukların üstünü örtmeye çalışanların da yazılarını okumaktan vaz geçtim. Bu iki cennah tartışmalarımıza, Kürdlerin bilinç edinmelerine katkı yapmıyorlar.

 

 

Şimdi sorularımızın cevabına gelelim; birincisi, 1991’de oluşturulan “dışa açılma” siyaseti miyadını çoktan doldurmuştur, o halde İran ve Türkiye üzerinden siyaset yapma terk edilmelidir yada en aza çekilmelidir. İkincisi, Irak ile kurulmuş olan Federasyon’a yatırım yapılmalıdır. Ekonomik ve siyasi ihtiyaçlar bu hat üzerinden gerçekleşmelidir. Bunun da elbette rizikoları ve vereceği zararları olacaktır ne var ki, optimal siyasete göre hareket etme zorunluluğu var. Bağımsız devlet olmak için en uygun yol budur. Irak bilinen sebeplerden dolayı ve Arapların birbirlerini “yedikleri” bu koşullarda belli bir stabiliteye sahip olmamasına rağmen bu yol daha az tehlikelidir. Yeni federe Kürdistan hükümetinin Bağdad merkezi iktidarı ile ilişkilerine yeni bir biçim verme çabaları ve Kürdistan petrollerinin Türkiye’ye rağmen Cenevre’deki iki uluslararası şirketle anlaşarak satışını gerçekleştirmesini iki önemli gelişme olarak görmek gerekiyor. Üçüncüsü, gerçek anlamda bir federe devlete sahip olmak için tek bir ordu ve istihbaratın oluşturulması şarttır. Bu yönlü gelişmeleri de desteklemek gerekiyor. Dördüncüsü, her halükarda iç üretimi, özellikle tarımı geliştirmek şarttır. Bu olmadan İran ve Türkiye’nin kötü mallarından kurtulmak mümkün olmayacaktır. Senede üç ürün alan zengin ve sulak topraklara sahip olan güney Kürdistan tarımı geliştirme dışında bir seçeneği yoktur.

 

 

Dikkat edilirse, gelişmeler olumlu yönde gelişiyor güney Kürdistan’da. Şimdi Mesrur Barzani’nin Türkiye’ye gelmesi ve devlet yetkilileriyle görüşmesini yukardaki bakış açısıyla değerlendirdiğimizde ortaya ne çıkıyor? Kürdlerin genel ve özel çıkarlarından hangi olumlu yana sahip bu görüşme? Ne alınıp ne verilmiştir? Buna cevap vermek biraz zor, çünkü perde arkasını hiç bir zaman öğrenemeyeceğiz.

 

 

Bu bakıma, vatanserliklerinden şüphe etmediğim bir çok kişinin yaptığı gibi peşinen bu görüşmeye “olumluluk” yüklemek doğru olmayacaktır. Kürdistan’ın hangi çıkarı barbar Türk devletiyle yapılan görüşmede korunup geliştirilmiştir? Türklerle yapılan görüşmeler sürekli Kürdlerin aleyhine olmuştur çünkü her şeyden önce eşitsiz bir konum söz konusudur yani eşitlerin bir görüşmesi yok ortada. O halde “yama” yapmaktan vaz geçip olumlu misyonlar yüklemeye çalışmayalım. Türkler ve Farslarla yapılan görüşmelere her zaman kuşkuyla bakmakta yarar var.

 

 

Mesrur Barzani, elbette diplomasi yapacaktır, İran’a da Türkiye’ye de gidecektir, bunda bir sorun yok, ne alıp verdiği önemlidir. Bu görüşme şayet Türk devletiyle olan ilişkilere bir çekidüzen vermek amacını taşımışsa bu olumlu bir icraat olacaktır. Yok eğer eski siyasete göre hareket edilmişse bu ziyarete olumluluk yüklemeye gerek yoktur. Büyük ihtimalle, birincisi, “rojava” Kürdistan’ı ve güneydeki PKK’nin varlığı, gerçekte Türk devleti bu hareketin güneydeki varlığından rahatsız değildir, bunu hepimiz biliyoruz. Hatta orda istediği kadar kalmasından yanadır. Böylece yıkıcı planları için federe hükümet üzerindeki baskıları sürekli canlı tutmaktadır. ikincisi ise, güney petrollerinin satışı mevzuat konusu olmuştur. Yakında bu ziyaretin sonuçlarına ilişkin bir takım pratik verilere belki sahip olabiliriz. İşte o zaman bir şey söylemek gerekebilir. 29.11.2019

 

 

M. Müfit

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.