• 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u elegeçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.
-Dursun Ali Küçük: Maliki hükümeti ektiklerini biçiyor. Saddam ve öncesi krallık Sunni İslam Arap egemenliğine dayanıyordu. Maliki hükümeti Şii İslam Arap Egemenliğini yerleştirmek istiyordu. Sunni İslam Arap Irak ne yaptıysa maliki hükümetide tersinden aynısını Şii islam Arap Irak’ı geliştirmeye çalışıyordu. Bunu yerleştirebilseydi-ki “yeni” Irak şekilenmesi ve Federal Kürdistan buna izin vermiyor- Kürdistan’a saldıracaklardı.
Sunni Arap iktidarı kaybedince eski durumu geri getirmek ister. Bunu yapamayınca veya gücü yetmeyince Sunni İslam Arap Irak ı şekilendirmeye çalışır. İŞİD tam bu noktada röl oynamaya başladı. Dışlanan Sunni Arapların fiilen desteğini aldı.İŞİD e bu rolü verenler Türkiye, Katar ve Suudi Arabistandır. Siyasi İslam terörizmini bu ülkeler fiilen örgütlüyor ve destek veriyorlar. Sunni Arapların bulunduğu yerlerde sadece Irak ordusu ve idaresi vardı. Dolayısyla İŞİD halkın desteğini alarak kısa sürede Irak ordusunu hüsrana uğrattı.
İŞİD kötü amaçlı olsada, Irak fiilen ikiye bölünmüştür. Bundan böyle nasıl formül bulunursa bulunsun Sunni ve Şii Irak olacaktır. Kürdistan ise fiilen bağımsızdır. Veya bağımsızlaşmıştır.
İŞİD’in amacı ne olursa olsun, oynadıkları rol ve Malikinin yaptıkları Kürdistan’a bağımsızlık yolu açmıştır.
İŞİD istesede istemesede hayırlı sonuçların ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Dolayısıyla bir yandan Federal Kürdistan yeniden şekillenirken öte yandan Şii İslam ve Sunni İslam çatışması bölgesel çapta yeni bir şekil almaktadır. Bir yandan İran, Suriye ve siyasal Şii İslamın diğer versiyonları, Şii Irak öte yandan Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve diğer Sunni İslam ve bunun radikal geçinen terörizmi geliştiren Siyasal islam dizilişine yakınen tanık olamktayız.
• Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?
-DAK: Haberlerinin olmaması mümkün değildir.ABD ve Batı nın İŞİD faaliyetlerinden ve Sunni Arapların içine girdiği posizyondan kesinlikle bilgisi vardır. Ama müdahale etme gereği duymazlar. İpleri uluslaraarası düzenin kuruluşu itibariyle ellerindedir. Suriye harebeye döndü ve dönüştürüldü. Esad bu gün mezarlıklar üzerinden iktidarını sürdürüyor. Muhaliflerininde oynadığı rol budur, aynısıdır.
Siyasal İslamın her biçiminin olduğu yerlerde, Oratadoğu da insanın bir değri yoktur. Bu iktidarlar insan ölüleri üzerinden dengeleri sağlamaya çalışıyorlar.
ABD, Batı ve Rusya, Çin vb için Ortadoğu ve Irak da insanları koruma derdi yoktur. Sonuçta iktidara kim gelirse petrol kurulan uluslarüstü tekellere satılmaktadır.
• İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?
-DAK:21 yüzyıl Kürtlerin ve Kürdistan’ın yüzyılı oluyor. Ortadoğu’da haritaların değişeceği sıklıkla dile getirilmektedir. Bu doğrudur.
İŞİD ve Sunni Irak gelişmesi Sykes-Picot anlaşmasını anlamsız hale gelmesine katkı sundu.
Sykes-Picot anlaşması ve Ankara ve Lozan anlaşması ile Kürdistan dörde bölünmüştür. Bu anlaşma artık ömrünü tamamlamıştır. Tarihin çöp sepetine atılmıştır.Kürdistan için fiilen bir hükmü kalmamıştır.
İran Şii Irak’ı, Türkiye Sunni Irak’I desteklemekle Ankara ve Lozan anlaşmalarının da bir hükmü kalmamıştır. Gerek ABD ve Batı, gerekse Türkiye ve İran bu anlaşmalara artık uymuyorlar.
Dolayısyla Ankara anlaşması, Musul ve Kerkük anlaşmalarının fiilen hiç bir geçerliliği yoktur. Geçerliliği kalmayan bu anlaşmalar sömürgeci devlatler sadece Kürtlere dayatmak istemektedirler.
Ortadoğu ve İran vb devletlerde bir arada yaşama hakları, kültürü ve farklılıklarla birarada kalma siyaseti yoktur. Dolayısyla daha çok yeni şekillenme ve harita değişikliklerini önümüzdeki yıllarda göreceğiz.
• Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve bir çok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?
-DAK:Evet doğru. Şii islam diktatörlüğü çöktü. Bundan böyle Şiilerle sınırlı kalmaya mahküm gibi görünüyor.
Kürdistan-Güney Kürdistan Irak hükümeti ile tartışmalı olan bölgelere yerleşti. Peşmerge güçlerinin denetimine geçti. Bu yeni bir durumdur. Federal Kürdistan iken Kürtler bir nevi devletleşmeye daha yakın Konfederal Kürdistan istiyordu ve bunun mücadelesini veriyordu, bu olmazsa bağımsızlık referandumuna gideceklerini belirtiyordu.Şimdi fiilen bu durumu yakalamışlardır.Kürtlerin tavrı kendi topraklarını ve ülkesini savunmaktır. Yeniden inşaya girişmektir. Fırsat ayaklarının dibine gelmiştir ve yakalamışlardır. Böylesi fırsatlar tepilemez ve her zaman ortaya çıkamaz.
• Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?
-DAK:Evet, Türkiye sömürgeci devlet olarak bu işin doğrudan içindedir. Sunni Irak’ı tercih ediyorlar ve destek veriyorlar.
Şimdi olmasa bile İŞİD iktidara gelirse saldıracağı ilk alan Kürdistan olacaktır. Türkiye Musul- Kerkük işini veya petrol da epey pay almak için Sunni Irak’a dayanacaktır. İran Şii Irak’ı destekleyecektir her yönüyle. Sunni Irak’ın açılacağı yer Türkiye dir.Bir yanında Suriye, bir yanında Şii Irak var. Kürdistan var. Ürdün başta Türkiye Sunni Irak’ın dış kapısı olacaktır.Sözkonusu petrol ve sömürgeci uygulamalar olunca Sunni İslam Irak’ın en büyük destekleyicisi Türkiye’dir.
Bu gün iki tarafta Kürdistan yönetimine ve Kürtlere muhtaç durumdadır. Kürtleri yanına alarak dengeyi lehlerine değiştirmek isterler. Kürdistan yönetimi dengelerden iyi yararlanmasını bilmelidir. Kanımca bunun farkındadırlar. Birinin yanında yer alıp diğerine cephe alarak değil, dengeleri yakalayabilirler. Dolayısyla ABD Kürdistan yönetimini atacağı adımlar konusunda frenliyordu. ABD ve Batı bu gün eskisi gibi Kürdistan hükümetine yaklaşamazlar. Ulsulararası destekler Kürtler lehine değişebilir. Bunun koşulları var.
Kürdistan yönetimi Güney Kürdistan’a dahil olmayan yerlerin çoğuna yerleşmiştir. Bunu korumak ve fiilen bağımsız olan durumunu güvencelere kavuşturmakla tavırlarını geliştirebilir. Koşullar uygun ama kaygan zeminlerde var. özellikle Türkiye ve İran yönetimlerine kesinlikle güvenilemez. Bunun farkında olarak stratejilerini geliştirebilirler.
• Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve „Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?
-DAK: ABD sadece zevahiri kurtarıyor. Sunni ve Şii yöneticileri ve Kürdistan halkını memnun edecek ortak bir çıkar ortaklığı oluşturması zor görünüyor. Çatışmalar devam edecektir. Savaş sürer. Öyle kolay anlaşacakları zor görünüyor. İran, Şii ve Kürt ittifakını durumu kurtarana kadar istiyor. Türkiye Sunni Arap ve Kürt ittifakını dayatıyor. İran ile ABD nin ve Şii Araplarla ABD nin yeni biçimlerde uzlaşması olası görünmüyor. Maliki hükümeti taviz verecektir. Ama savaş sürerse fiilen Sunni halk ve Şii halk çatışmasına dönüşecektir. Böyle bir bataklıkta askeri müdahale de bulunamazlar. ABD eskiden bir yapılanma oluşturdu ve gelinen noktada bu tutmadı. Askeri müdahale sürecinde oluşturduğu tutmayınca
Şimdi aynı durumu farklı biçimde nasıl oluşturacak?
Kürdistan yönetimi anlaşma çalışmaları ve ABD ve Batı girişimlerini, Türkiye ve İran ın işin içine girmesini gözardı edemez. Görüşebilirler. Sürüncemede bulunmaları en doğrusudur. Irak ın El kadesi olan İŞİD ABD’nin işine gelmiyor. Ama nihayetinde Sunni bir blok oluşacaktır. Bu blokun kendisi İŞİD’i dışlayacağını sanmıyorum. ABD bu teröristleri Suriye ve Rojava Kürdistan’ında destekledi. Kendileri besleyip büyüttüler. Türkiye’ye öncelikli rol verince TC de siyasal İslam terörizmini geliştirdi. ABD ve Batı son anda bu pozisyondan vazgeçtiler. Türkiye, Suudi Arabistan, Katar vb Arap devletlerinin siyasal İslam terörizmine destek verdiklerini bildikleri halde sessiz kalıyorlar.
Burada da bir süre “bırakın birbirlerini vursunlar” politikasını izleyeceklerdir. Laflara bakmadan arkadan dönen politik oyunları iyi okumak gerektiği kanısındayım.
Kürdistan yönetimi,konuşurlar ama bana göre Bağdat’a sunacakları veya bir kesimle ittifak, iki kesimle ittifak politikalrını içeren taleplerle gidemezler. Pratik değeri yoktur.
Tartışmalalı bölgelerin yani Kürdistan’a dahil olması gereken yerlerin çoğu dahil oldu. Öncelikli talep bunun güvencelere kavuşturulması ve Kürdistan’ın savunulmasıdır.
• Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşaltığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?
- DAK:Kürdistan’ın bağımsızlığa kavuşturulması önemli stratejik bir hamledir.
Konfederalizm ve bağımsızlık arasında gidip geliyorlardı. Bağımsızlık referandumu için uluslararası kamuoyu ve uluslararası güçlerin desteğine ihtiyaç olduğu şüphe götürmez. Ama fiilen konfederal ilişkileri dayatıyorlardı.
Kürdistan asıl topraklarına kavuştu. Irak ikiye bölündü. Irak anaysası gereği referandumla karar verilmesi gereken yerler Kürdistan topraklarıydı. Şimdi peşmerge güçlerinin “tartışmalı” denilen bölgelere yerleşmesi referandumun gerçekleştiği anlamına geliyor. Kerkük meselesi fiilen haolmuştur. Diğer birçok yer Kürdistan’a dahildir artık.
Bence bu arada Musul’un kazalarını Kürtlerin yaşadığı yerleri Kürdistan a bağlıyorlar. Sanırım önemli bir kesimde peşmerge denetimi gerçekleşmiştir.
Geriye Musul merkezi kalıyor. Kürdistan kenti olan bu şehirde Saddam ve öncesi nüfus önemli oranda Araplaştırıldı. Merkezde hali hazırda Kürtler Araplardan daha azdır. Şimdilik sadece merkeze askeri güç yerleştirmeye kalkmamalıdırlar.Kazaları Kürdistan a dahil edilmelidir. Merkez bir süre daha tartışmalı kalacaktır. Bunun için ara formüller bulunabilir veya gelişmelerin seyri bu durumla ilgili kararı tayin eder.
Musul merkez dışında tüm Kürdistan ve Kürt yerleşim alanları Kürdistan a bağlanmalıdır.
Irak anayasasını bu konuda tatbik etmeye kalkmak, Irak merkezi hükümeti ile aynı sorunları tartışmak artık gerekmiyor. Geçti onlar.Geriye adım atamazlar. Ya kulum deyip yürüyecekleridir.
• Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?
-DAK:Ne Türkiye ne de İran bölgede birinci güç olamazlar. ikinci bir Çaldıran Türkiye ve iran çekişmesinden, Şii İslam ve Sunni İslam siyasallaşmasına dayalı çatışmalar farklı biçimlerde görülebilir. Ama İkinci bir Çaldıran savaşı olması düşünülemez. Kürtler siyasal İslamın Şii ve Sunni eksene dayalı bloklaşmasında yer alamazlar, alırlarsa sömürgeci devletlerin politikasının aleti olurlar.
Kürt-Şii ittifakına hayır. Bundan Kürtlerin hiç bir yararı olamaz.
Kürt-Siyasi Sunni İslam ittifakına ve blokuna da hayır demeliyiz.
Kürdisn ve Kürt halkının çoğu Müslümandır. Siyasi Sunni İslam dan Müslümanlığı yeniden öğrenecek değildirler. Üstelik bu konuda Kürtler dindardır. Tanrı ile kendi aralarına Siyasi sömürgeci İslam görüş ve politikalrını sokamazlar. Siyasal İslam siyasal Şeytan’dır. Kürtler açısından yeni bir tuzaktır. Siyasal İslam iktidarları kalleştir. Arkadan hançerlerlerler.
İran Şii siyasal İslam olarak Kürdistan açısından çok tehlikelidir. Türkiye aynı düzeyde tehlikelidir. Güney Kürdistan’da İslam Kürdistani renklere bürünmüştür. Kakailik , Ezidilik vb de Kürdistanidir. Kürtlerin Şii ve Sunni sömürgeci siyasal islamdan birini tercih etme lüksü olamaz.
Türkiye ve İran, Suriye vb ateşi genelde kendi içinde uzak tutmaya çalışır. Siyasal islam çeteciliğini ve terörizmini bu açıdan destekler ve kullanırlar. Dışa dönük siyasal İslam çalışmaları onları kendi politikalarına alet etmektir. Zamanı gelincede harcarlar.
Ama Kürdistanlılar bu çelişki ve çatışmalardan yararlanabilir, kendi politikalarını uygulamak için değerlendirebilirler. Kendi paolitikalarını onlara kabul ettirebilir ve bu temelde uzlaşmalar zaman zaman olabilir.
Özelikle onların İttifak politikalrına eklemlenmek tarihten ders çıkarmamak anlamına gelir.
Öyle olmalı ki Kürdistani strateji adım adım uygulanmalı ve gerisini onlar düşünmeli noktasına çekilmelidirler.
Suriye de olduğu gibi Irak’ta Türkiye açısından bir hezimete dönüşebilir. TC, Sunni Irak ile Musul- Kerkeük petrolleri ve Irak petrolleri üzerinde kontrol kurmak ister. Sunni Arapların başarısı durumunda TC, Kürdistan a karşı bunları destekleyip Kürdistani gelişmeleri ve kazanımları sınırlamaya çalışır. Sunni Irak’ın hamisi olur. İran ise Şii Irak’ın hamisi olmak istiyor.
İşte sömürgecilerin bu haince ve ince, “köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme” politikasına Kürdistanlılar düşmemelidir.
Güney Kürdistan ve TC ilişkileri içinde benzer uyarılar yapmaya ihtiyaç vardır. TC, Güney Kürdistan’ın hamisi olacaksa Kürdistana sadece bu anlamda “evet” diyecektir. Ama öte yandan ise petrole muhtaçtır. Irak onların düşündüğü gibi olmayacaktır. Yeni bir batak olacaktır onlara…
Ama onlar şöyle veya böyle yapacak diyerek kendimizi kandırmaya gerek yok. Onların politika ve hilelerini görmeliyiz. Ama Kürdistan halkı ve hükümeti, siyasal partileri kendi işlerine bakmalıdır asıl olarak….
Uluslar arası güçlerin desteği Kürdistan için önemli. Bu önemli oranda sağlanırsa Türkiye Kürdistan’ın bağımsızlığını istemese de oraya müdahalelerine onay çıkmaz. İran açısından aynısı geçerlidir.
• İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?
-DAK: İŞİD Irak ve Suriye’ye oynuyor. Arap birliği Araplar arasında eskiden beri tartışılıyor. İŞİD’in yaptığı Bağdat ve Şam İslamının oynadığı rölü yeniden oynamaktır. Buna rağmen bunlarda sınır çizecektir.
Kürdistan’da tüm parçaları kapsayan ortak bir strateji yoktur. Söylenenler genellikle söylemde kalmaktadır. Parçacılık hala öndedir.
Güney Kürdistan 1991 de serhıldanlarla 1. Kurtuluşu yaşadı. 2003 ABD’ni Irak müdahalesi il yeni süreç başladı. Güney Kürdistan 2. Kurtuluşu yakalayarak federal Kürdistan oluştu. Bu bir nevi yarı-devlet biçimiydi. Şimdi
Güney Kürdistan 3. Kurtuluşu yaşıyor. Konfederal yapı zaten hazır. Bağımsızlık koşullarını yakalamış durumdadırlar. Mevcut fiili durum itibariyle bağımsızdırlar. Bunu statüye dönüştürmek geriye kalıyor.
Kürdistan’da siyasi hendekler var. Parti çıkarları ve örgüt çıkarları öndedir. KCK de bu bariz olarak görülmektedir.
PKK güney Kürdistan’ın kurtuluş hamlelerine hep şaşı yaklaştı, şaşıdan öyteye kör yaklaştı. KCK, eserat altındaki İmralı politikaları ile kendini hapishaneye koymuştur. Kuzeydeki kazanımlar ve amaç “Önderlik” e feda edildi.
Devleti reddediyorlar, “demokratik cumhuriyet, ortak vatan, demokratik ulus” ile TC devletini aslında fiilen kabul ediyorlar. Kürdistan devletinin şekillenmesine karşı çıkıyorlar. KCK için Önederlik kültü öndedir. Önce Kürdistan demezler, önce önderlik derler. Lider ve örgüt çıkarı öndedir. TC ye verilen bunca tasfiye tavizlerine rağmen Kürtlere ve diğer siyasi partilere uzlaşma ve taviz vermezler.
Federal Kürdistan, dil, kültür, toprak, zenginlikelerine, peşmerge güçlerine, maliyesine, eğitim ve okul sistemlerine vebenzerlerine sahiptir. KCK’nin son istedikleri belediyecilik tir. Belediyecilikten özgür bir kimlik çıkmaz. HDP ve KCK aarasında amaç ve teorik belirlemer konusunda bir fak pek yoktur. Halktaki yurtseverlik ve fiili durum bir ölçüde TC’yi zorluyor.
Rojava’da dağ fare doğurdu. Kanton culuk ne federasyon, ne özerlik nede anladığımız anlamda konfederasyondur. Belediyeciliğin biraz ilerisidir. 3 eyalet oluşturdular. Yani bunlar Suriye de oluşacak eyalet veya vilayet sistemlerinden birine dönüşür. Rojava Kürdistan’ın kurdivariliğini, Kürdistani taleplerini tıpkı Türkiye’de yaptıklerı gibi yapmak istiyorlar. Fiilen gerçekleşen bir statü ve devrimdi. Devrimi öldürdüler. Halkın yaşadıkları ve heyacanı, yakalanan fırsatlar anlamında devrim diyorum. Suriye’de “demokratik cumhuriyet, ortak vatan, demokratik ulus” derlerse şaşmamak lazım. Bu Kantonculuk Rojava Kürdistan’ı devrimine ölü doğum yaptırmaktır. Kantonculuk mevcut durumuyla Federal Kürdistan’ın eski durumu ile kıyaslanamaz bile. Yeni durum ile karşılaştırmak ise kör olmak demektir.
Madem Esad ile dirsek temasınız vardı, en zor koşularında Kürdistan için bir statü anlaşmasına gidebilirlerdi. Bu işe resmiyet kazandırırdı. Bekliyorum, bunu yapacaklar mı diye?
Ama ne yazıkki fırsatları önemli oranda kaçırdılar.Ve devrim bana göre satışa getirildi.
Daha önce yapılan ve karşılıklı geliştirilen “Brakuji” savaşlarında Kürdistan ve Kürdistan halkının hiç bir yararı olmadı. Kürdistana kaybetirdiler. Barzani karşıtlığı ve Federal Kürdistan karşıtlığı bazı şeyler bahane edilerek geliştirilmek istendi. Bana göre bu tutumlar sömürgecilerin yönlendirmesi eşliğinde gelişiyor.
Kuzey Kürdistan’da bazıları daha doğal olan anadil hakkını bile kazanmamışken bol keseden atıyorlar. Güney Kürdistan’ın kazanımlarını yok sayıyorlar. Bu gün yakalanan bağımsızlık koşullarına böyleleri burun ucuyla hayır diyeceklerdir.
• Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse yada Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?
DAK:Güney Küredistan’ın yapması gereken en önemli iş Kürdistan’a katılamayan yerleri Kürdistan’a katmaktır. Önemli oranda bu gerçekleşmiştir. Kürdistani savunmayı öne çıkarmalıdırlar. “Tartışmalı” sayılan bölgeler için referandum fiilen yapılmıştır. Bu işte kapandı. Öncelikle Güney Kürdistanın tüm siyasi ve peşmerge güçleri ve herkesim ulusal birlik, Kürdistanı savunmak için seferber olmalıdır.
Kürdistan’ın diğer parçalarıda bunu teşvik etmeli, Kürdistani dayanışmayı her alanda geliştirmelidir. Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve demokratik ulus için savaşılmaz ama Kürdistani statüler ve bağımsızlık için düşman güçler savaşı dayatırsa –ki bu tür gelişmeler yaşanabilir- savaşmaya hazır olmak gerekir. Her düzeyde mücadeleyi geliştirmek elzemdir.
Mevcut durumda küçük çaplı çatışmalar yaşanmaktadır. Ortadoğu karanlık bir yer ve bataktır. Kürtleri bu batağa çekmek isteyenler var. Bu konularda dikkatli olmak önem taşıyor.
Diaspora Kürtleri dayanışma ile Kürdistan’ın bağımsızlığının yanında olmalıdır.
Güney Kürdistan’da yapılması gereken temel bir konuda öncelikle Kürdistan ordusunu oluşturmaktır. Ayrı ayrı peşmerge güçleri ile süreç ileriye taşınamaz. KDP’nin ordulaşma çabaları ve fiili girişimleri eskiden beri var. Bunu tek partiye dayalı olarak yapmaktan çok Güney Kürdistan’ın ortak ordusunu oluşturmalıdırlar.
Bağımsızlık açısından bu vazgeçilmezdir.
• Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
-DAK: Bende teşekkür ederim.
25.6.2014