Kürt Halkini anlamak!..
Geçen yil „Ayhan Güngör“ tarafindan yayinlanan „Kürtlerde Vefa ve Nankörlük“ adli yazisi çok ilgimi çekmisti. Yazinin içerigi, Kürt halkinin kendi emektarlarina sahip çikmadiginindan ve desteklemediginden yakiniyordu. Aslind bu sadece Kürtlere özgü bir kural olmadigi gibi, insanlarin varolan ahlakiyla ilgili olaydir. Ancak Kürtlerde biraz daha fazla olan durum almi$ki, kendi Kültür, örf, adet ve geleneklerine sahip çikmayi bile yadsiyan bir duruma gelmistir. Kendi tarihine sahip çikmayan, ögrenmeyen veya feodal gericilik diyerek asagilayan bir halkin kurtulusu mümkün olmadigi gibi, ancak bogazina sömürgecilerin köle tasmasini vurarak yokolmaktir.
Güçlüden yana olmak, insanligin genel (bunun disinda olanlar herzaman azinliktadirlar) ahlakidir. Bu ahlak Kürtlerdede mevcutur. Devlet, PKK`dan veya Hizbullah`tan yana olmak. Bunlarin disinda zayif olan, dogru alternatif bir gücü desteklemek için güçlü olunmasi beklenmektedir. Kuzey Kürdistan`daki bu üç gücünde amaci birbirleriyle örtüsüyor. Kürtlük benligini bosaltmak ve Türklestirmek. Abdullah Öcalan`in polis ifadesi, Kürdistan tarihinde duyulmayan ve görülmeyen itiraflardir. Itirafçilar belli bir bölgeye veya belli kisilere zarar veriyorlar, ama bu bütün bir ulusu Kürt düsmanlarina peskes çekerek, zarar vererek yok etmeye çalisiyor. Kürt halkini belli bir kesimi, hala böyle bir itirafçiya inanarak yola çikiyorsa, peygamber gibi tapiyorsa, köyünde toprak alarak her derde deva diye sakliyorsa, sonumuz simdiden bellidir. Böyle insanlara deger verip, Ayhan Güngör`ün dedigi gibi: „Eli kalem tutan, yazı erbabının ve Kürt aydınlarının şahsiyetlerine, geçmişlerine ve tarihlerine sırtlarını dönmüş olmaları doğrusu yadırgatıcıdır.“
Sayin Güngör`bu yazisini oldugu gibi asagida yayinliyorum. Çünkü okumaya deger bir yazidir.
Kürtlerde Vefa ve Nankörlük
Ayhan Güngör
„Kürt toplumu kendi tarihi ile sorunlu bir halktır. Kendi tarihine diline, kültürüne ve geleceğine emek vermiş, Kürt ve Kürdistan mücadelesine katkı sunmuş önemlişahsiyetlere karşı lakayt ve vurdumduymazlık halindedirler. Bu tutumun halk katında bir cevabını bulmak mümkündür. Ama eli kalem tutan, yazı erbabının ve Kürt aydınlarının şahsiyetlerine, geçmişlerine ve tarihlerine sırtlarını dönmüşolmaları doğrusu yadırgatıcıdır.
Kimi Kürt aydın, politikacı ve sanatçılarına dair kesitler ve yaşanmış hikayeler anlatarak bu nankörlüğü güncelleştirmeye çalışacağım. Doğrusu bu şahsiyetleri ve hatıralarınıanımsatmaya çalışırken, onların hayatımızdan nasıl çıktığı- çıkarıldığı oldukça ibret vericidir.
Tarihe ve ulusal emeğe sırtımızı dönerek, görmezden gelerek, irdelemeyerek, eşeleyip açığa çıkarmayarak, sonrasında bütün yapacaklarımız beyhudedir. Kendimizi aldatmaktan gayrı bir anlamı yoktur.
Şex Said, Salih Bege Xeni, Seyid Abdulkadir, Bitlisli Kemal Fevzi ve ayaklanmaya katılan ve yöneten 47 kişinin mezarları bu gün hala bilinmiyor. Mezar yerlerinin açığa çıkması-bilinmesi için hali hazırda bir çalışma grubu kendisini bunda yoğunlaştırılmış bir araştırmacı yok.
Liceli Fehmi Bilal; Şex Said’in katibi, ayaklanma sırasında bir çok bildiriyi kaleme aldı. Xoybun’un kuruluş çalışmalarına bizzat katıldı. Fransızcadan Kürtçeye çeviriler yaptı. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisinin kuruluşçalışmalarına ön ayak oldu. Ömrünün son dönemlerinde felç oldu, elini-ayağını kullanamadı. Ömrünün son günlerini bir otel odasında yalnız başına geçirdi.
Hacı Qadire Koyi; Modern Kürt şiirinin öncülerinden, Bedirxan beyin çocuklarına dersler verdi. Onları Kürt milliyetçiliğine ve yurtseverliğe mayaladı. Mezarı İstanbul Karacaahmet mezarlığında ama mezar yeri Kürtler tarafından bilinmiyor, merak bile edilmiyor.
Nali; Kürt şiirinin önemli kilometre taşlarından biri, Kürtçeye önemli katkılar yaptı. Karacaahmet mezarlığında yatıyor. Mezarı bilinmiyor, unutulmuş durumda.
Hevi; 1912 yılında İstanbul Sirkeci‘de Erzurum hanının beşinci katında kuruluyor. Hevi Kürt öğrenci derneğinin kadrolarının bir bölümü, Kürdistan Tali Cemiyeti‘nin kurulmasında etkin rol oynuyorlar. Hevi ve Roji Kurd isimli gazeteler çıkarıyorlar.
Hiç birimiz sirkecide Erzurum hanın önünden geçerken o “fırtınalı yılları”düşledik mi, izlerini sürdük mü, kendilerini andık mı?
Kürt Tali Cemiyetinin Öncüllerinden Abdullah Cevdet’’ devlet hizmetinde ömür boyu görev alamamak” gibi bir cezaya çarptırılıyor. Tecrit ediliyor, kuşatılıyor. Kıpırdanamaz hale getiriliyor.
Ayasofya camiine getirilen cenazesi sahipsiz kalıyor namazının kılınması engelleniyor. Birkaç mezarlık görevlisi tarafından merkez efendi mezarlığına gömülüyor.
Xelil Xeyali; Kürt dilinin ilk alfabesini (elif beya kurmanci) yani sıra kürçenin saf u nahv’nin(dil bilgisi) ve Camusunu (sözlük) hazırladığı biliniyor. Ölümünün üzerinden atmış yıl kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, gün elimizde ona ait bir resim bile yok. Hayatının son yılları ile ilgili malumat bulunamıyor.
İhsan Nuri Paşa; Ağrı ayaklanmasının lideri, araştırmacı tarihçi ve asker. Ağrı ayaklanmasının bastırılmasından sonraİran’a kaçar. Sürgünde yaşamı yoksulluk içinde geçer. Eşi Yaşar Xanım el işi yaparak ailesinin geçimini sağlar. Evinin önünde bir motosikletin çarpması sonucu ağır yaralanır. Bu kaza şaibelidir. Yedi gün komada kalır. Bir avuç kürdün güç bela katıldıkları, sembolik cenaze töreniyle, Tahran’da “Behşeti Zehra” mezarlığın da defnedilir.
Sason ayaklanmasının lideri Eli Unıs’ın mezarı bugün bile bilinmiyor.
Memduh Selim Beg; Kürt dili ve politikasına adanmış bir yaşam, uzun yıllar özenle sakladığı kendi kişisel arşivi ve Xoybun Arşivi ölümünden sonra eşi tarafından bir bakkala satılıyor. Bu önemli tarihsel malzeme ambalaj ve paketlemede kullanılıyor
Şam’daki Rukneddin Kürt mezarlığı, Mir Bedirxan ve eşi Ruşen Xanım, Mevlan Xalıt, Celadet ve Rewşen Bedirxan, Qadri Can… ve daha niceleri mezarlar harap vaziyetteler…
Revşen’in mezarı halen yapılmadığı gibi, üzerinde adı yazılı bir taş bile bulunmamaktadır.
Hesene Ciziri; Kürtçe kılamlara adanmış bir hayat… Zaxo’da vefat etti. Cesedi üç gün evde kaldı, kimse öldüğünden haberdar olmadı. Cesedin kokması üzerine komşular belediyeye haber veriyor. Cenaze Zaxo belediye görevlileri tarafından kaldırılıyor.
Bu gün bile kendisini dinlerken bu hazin ölümden haberimizin olmaması ne garip çelişki…
Ayşe Şan; Kürt müziğinin doruğu, kadınlık hallerinin yarattığı sorunlara aldırmadan soluk soluğa bir hayat sürdü. İzmir’de sürgünde öldü. Cesedi üç gün evde kalıyor, komşuların haberdar olması üzerine, cenazesi on kadar kişiyle kaldırılıyor. Diyarbakır’a gömülme vasiyeti bugün bile yerine getirilmedi.
Şakıro; Ömrü yoksullukla geçiyor, ve kiralarını ödeyemiyor. Kürtlere kalbinin kırık olduğunu her keresinde dillendiriyor.
Garabete Xaço; Dengbej geleneğinin son ‘’mohikanı’’ “95 yıldır Kürtçe söylüyorum , Kürtler için söylüyorum. Ama Kürtlerin vatanında, annemi, babamı öldürdüler.’’Kürtçe söylemenin karşılığı sefalet: ’’ Sitem edip ekliyor’’50 milyon Kürt edemiyorlar bana bakalar’’.
Sürgün yoksulluk baskı Kürt sanatçılarının kaderi olageliyor.
Değerlerini kendine katmayan, onlardan beslenmeyen, toplumların geleceği olamaz, önlerini göremezler. Değerlerinize siz saygı göstermeseniz kimse sizi adam yerine koymaz.“
21.Ocak 2014