“Ax Derdekurd”
Kürdistan Forumu’nun açılışıyla birlike ben de bir çok Kürd yurtseveri gibi yaşanan tartışmaları takip etmeye ediyorum.Kürdistan Forum’da bugün bir araya gelen arkadaşlar yıllardan beri Kürdistani bir çok İnternet sitesinde yazılar yazan, düşünce üreten, gerektiği zaman “hayır” diyebilen, savundukları düşüncelerin arkasında durduklarından dolayı köyden köye kovulan ve geniş tecrübe sahibi olan arkadaşlardır.. Bu kadro yapılanmasının bir araya gelmesi, kendilerini özgürce ifade etmeleri Kürdler ve Kürdistan davası için bulunmaz bir şanstır.. Bu kadro yapılanmasına başka arkadaşların katılması durumunda Kuzey Kürdistan İnternet dünyasında kendisinden çok söz ettirecek bir zemine sahiptir..Ben, bugün Kürdistan Forumda bir araya gelen arkadaşların tek bir kürsüde kendilerini ifade etmelerini hep hayal etmiştim.. Farklı alanlarda var olan “damlacıkların” bir araya gelerek “gölleşmesi”, Kürdistan davasına ilişkin hayatın her alanınında “ulusal duruş “ sergilemeleri her Kürd yurtseverin de gönülden istiyebileceği bir olaydır..
Bugün bu istem, bu hayal bellirli ölçülerde de facto olarak gerçekleşmiştir. Kürdistan’da yaşanan gelişmelere ve Kürdistan tarihi gerçeklerine ilişkin Kürdistan Forumda bu sön günlerde ciddi, kapsamlı, “kafa karıştırıcı” ve Kürdlerin önünü açan bir çok yazı çıktı.. Bu durum bir çok çevreyi rahatsız ediyor.. Farklı yelpazelerden Kürdlerin bir araya gelmeleri ve kendilerini ortak bir zeminde ifade etmeleri Türk devleti gibi “Kürd düşmanı” yapılarının tutumu biliniyor..
Türk Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana Kürdlere ve Kürdlerin ulusal varlıklarına karşı ortaya koyduğu tavır ve pratik biliniyor. Türk devleti her zaman Kürdleri birbirlerine kırdırtmaya çalıştı.. Çağdaş Kürdistan tarihinde bu gerçekliğin binlerce belgesi vardır. Türk devleti sadece “devlet yanlısı” ve “devlete karşı” Kürdler zemini üzerine çalışmıyor.. Aynı zamanda “devlete karşı” olan Kürd yurtseverinin saflarını dağıtmak ve Kürdlerin ortak bir zeminde buluşmasını engellemek içinde bin bir opsiyonlarıda geliştiriyor..
Bu opsiyonlardan biri de Kürd yurtsever yapıları içinde ve çemberinde kaos ve güvensizlik yaratmak amacıyla kişileri “ajan ” töhmeti altında bırakmaktır.. Bugün Kuzey Kürdistan“ajan”, “hain”, “satılmış” vs. vs gibi kavramlar ayağa düşmüş, “at izi ve it izi karışmış” durumdadır.. Türk devleti Kürdlere karşı yürütüğü çok yönlü savaşının bir parçası olan bu “ajan üretme” meselesinde büyük oranda başarıya ulaşmış, Kuzey Kürdistan “gölünü bulanıklaştırmış” ve göz gözü görmez hale getirmiştir.. Biz Kürdler hep“opferkultur”ün arkasına sığınarak yaşanan realiteyi açıklamayi habitus haline getirmişiz.. Kürdlere yönelik her olumsuz gelişmeyi düşmanlarımızın yaptıklarıyla açıklıyoruz..
Acaba biz Kürdlerin hiç mi bir suçu yok? Kürdistan Forumda bu son dönemlerde çeşitli şahsiyetlere ilişkin hiç bir veriye dayanmadan, başkalarınca daha önce paketlenmiş“ajan”ve “muhbir” gibi suçlamalara bir göz atmak yeterlidir. Ortalıkta mantar gibi üretilen her tarafı saran bu suçlamalara karşı kısmen kuşku ile yaklaşmak Kürd yurtseverlerin görevi değilmidir? Birilerine karşı bu yönde bir suçlamada bulunmak o kadar mı kolay? Aslında bugün “ajan”, “hain” ve “muhbir” gibi kavramlarla Kürdler arasında düşmanlıkları derinleştirmek ve Kürdlerin bir araya gelmesini baltalama girişiminin tarihsel boyutları vardır..
Kürdistan’ın geçmiş tarihine baktığımız zaman da yine farklı çıkarlar ve küçük hesaplar dan dolayı Kürdlerin ortak hareketleri ve birlikleri baltalanmıştır.. Değerli Kürd tarihçisi Dr. Kemal Mazhar “Çend Laperek le Mêjûy Gelî Kurd” adlı eserinde Kürdlerin birbirlerini yemesini ve birbirilerinin kuyusunu kazmalarına “Derdekurd” diyor.. Yani “Derdê Kurd”(Kürdlerin derdi)....Kürdlerin birbirlerine karşı düşmanlılarını, çekememezliklerini ve birbirlerinin mezarını kazmalarının teşhisi olan“Derdekurd” termolojisinin mucidi değerli Kürd gazetecisi Mahmud Zamdardır.. Dr. Kemal Mazhar yukarıda ismini andığım kitabında sayın Zamdar’ın 1970’lerin başında “Kori Zanyari Kurd” un bir toplantısı esnasında yaptıkları bir söhbet esnasında bu tespiti yaptığını söylüyor..Sayın Zamdar daha sonra 1972 yılında çıkan “Nuseri Kurd” adlı dergide Kürdlerin bu tarihi, kangren olmuş hastalığı üzerine “Yad û Awat û Derdekurd” adı altında bir makale yazıyor.. Daha sonra bu makale 1998 yılında kitap olarak basıldı ve Prof. Dr. Maruf Xaznedar “Gulan” gazetesinde bu kitap üzerine yazdığı bir makalede “Derdekurd”un bir çok bilinmiyen boyutlarını yeniden gündeme getiriyor. Dr. Kemal Mazhar Kürd toplumunun her yanını saran bu kanser virusunun “en pis, en kötü ve en öldürücü hastalık” olduğunu söylüyor..
Dr. Kemal Mazhar bu hastalığın oluşup ve bu kadar yaygınlaşmasında dış etmenler etkileyici bir rol oynamışlarsa dahi Kürd toplumunun bünyesi bu hastalığı üretiğini söylüyor..Tarihte Ardelan, Baban, Behdinan, Soran ve Botan gibi Kürd hükümetlerinin birbirleriyle yürütükleri savaşlar, her hükümetin kendi içindeki (Bedirxan-Êzdanşêr) kavgaların yaratığı sonuçlar bilinmektedir.. Med imparatorluğunun Farsların eline geçmesi dahi bu “derdekurd”ten oldu..Kürd siyasal çevrelerinin kendi aralarındaki ölümcül savaşları, Kürd aydınları ve edebiyat dünyasının önde gelen şahsiyetlerin kendi aralarındaki kavgalar, Kürd aşiretlerin iç kavgaları, Kürdistan’daki dinsel ve mezhepsel yapılanmaların kendi içindeki sorunları bu “Derdekurd” hastalığını sürekli beslemiştir.. Hatta birbirlerinin sonunu getirmek için düşman ile işbirliğine dahi geçmekten hiç bir sakınca görmemişler..
Aslında Kürdlerin bu hastalığına daha öncede bir çok yerli ve yabancı gözlemci teşhis koymuştu..Irak denilen suni devletin oluşumunun mimarı olan Gertrude Bell 1923 yılının 12 Nisanında yazdığı bir mektupta Kürd din adamları ve ileri gelenler için “her biri ne kadar şeytandan nefret ediyorsa o kadar birbirlerinden nefret ederler........ Nasıl bunlar Kürd devletini kurarlar?” diye soruyor. Aslında deve sırtında Irak’a getirdiği Şeyh’i “kral yapan” bayan Bell, bir Kürd çobanındandan da Kürdistan’a bir “Kralı yapma” imkanına sahipti.. Ama sonuç olarak onunda “derdekurd” e yaptığı vurguyu görmezlikten gelemeyiz.. Xoybûn Partisi 1927 yılında kurulduğu zaman bağımsız Kürdistan’ı hedeflemiş bir yapılamaydı.. Kürdistan’ın bir çok belli başlı ailenin çocuklarını ve Kürd yurtsever şahsiyelerini saflarında toplamıştı... Kürdler Ağrı’da devlete karşı isyan etmiş, kıran kırana bir savaş vardı.. Xoybûn’un lider kadrosu Celadet Bedirxan’ın başkanlığında Güney Batı Kürdistan’ın Heseki şehrinde toplanıyorlar.. Bu toplantıda Ağrı’ya nefes aldırmak ve ayaklanmayı yaymak amacıyla ciddi bir plan yapıyorlar..Bu toplantıda Şahin Ağanın oğulları Bozan ve Mustafa Urfa’ya, İbrahim Paşa’nın oğulları Viranşehir’e, Cemil Paşa’nın oğulları Mardin’e, Celadet Bedirxan ve Haco Ağa Nuseybin ve Midyat mıntıkalarına geçecekler..
Fazla detaylara gerek yok.. Şahin Ağanın oğulları harekete geçmiyor, İbrahim Paşa’nın oğulları Fransız yetkililerini plan hakkında bilgilendiriyorlar... Celadet Bedirxan ve daha başkaları bir denemede bulunuyorlar, ama gereken askeri imkanları ve iç destek bulamıyorlar.. Sonuç olarak Fransız otoriteleri gelişmelerden sonra tüm Kürd liderlerini ya zorunlu göçe, ya gözetim altına yada yurtdışı ediyor.. Fransız Dışişleri Bakanlığının Suriye ve Lübnan’a ilişkin 1918-1940 yılları arasındaki arşivinde Celadet Bedirxan’ın bir deklerasyonu var...
Bedirxan bu açıklamasında: “ Ben samimi bir adamım, Şahin ağa ve İbrahim Paşa’nın oğulları gibi bir çok yerden para alan ve otlanan hain değilim. Ben Kürdüm, bir gün başarıya ulaşmak için kanımı dökmeye karar vermişim. Bu dava burada bitmedi ve fazla bir zaman geçmeden başaracağız. Harekete geçmek için bana izin verildiği taktirde Suriye’yi terk eder gök yüzünün altında başka bir yerde bu işi sürdüreceğim.. Ben profesiyonel bir ayaklanmacıyım”.. diyor.. ( aktaran Vahe Tachjian, Levan üzerine yaptığı çalışma..)
Aslında çok uzatmaya başladım.. Kürdler birbirlerine karşı harcadıkları bu enerjiyi düşmana yöneltseler durumumuz bu olmazdı.. Birbirimize karşı duyduğumuz bu kin, bu nefret ve dışlamanın yüzde birini düşmana yöneltebilseydik, Kürdistan çoktan özgür olurdu.. Biz, Dr. Kemal Mazhar’ın vurgu yaptığı bu “derdekurd”dan kurtulmasak, bu hastalığa bir derman bulmasak hep birbirilerimizi yoketmeye devam ederiz... Cellatlarımızda bu perişan , dağılmış, birbirlerini yiyen, param parça olmuş Kürdlerin sırtında efendilik yaparlar.. Ben sesimi Dr. Kemal Mazhar’ın sesine katarak yazısındaki son çümleyi aktarıyorum: “Ax! ‘derdekurd’ çît kird be KurdAx ! ‘derdekurd’ çi dekeyt be Kurd” Kürdistan Foruma yeni katılan ve değerli çalışmalarıyla Kürdi ve Kürdistani bir platforma katkıda bulunan tüm arkadaşlara höşgeldiniz diyorum..
Silav û rêz
Aso Zagrosi