KAWA Örgüt Tarihi'ne ilişkin bir çalışmam var. Henüz bitmiş değildir. Şu an okuduklarınızı kitap çıktıktan sonra okunmasını isterdim. Fakat son dönemlerde bir sitede polis muhabiri tarzında asparagas bir haber/yorum çıkınca bazı arkadaşlarımın istemi üzerine Qamışlo Katliamına ilişkin bölümü kısaltarak bölümler halinde vermeyi uygun gördüm. Saygılarımla...
‘Aslanlar, kendi tarihlerini yazana dek; hikayeler, hep avcıların
kahramanlıkarı üzerine olacaktır’
Bir Afrika atasözü
Üçüncü Kırılma : Qamışlo Katliamı
Kürdistan, farklı tarihsel süreçlerde farklı güçler tarafindan istila ve işgallere uğramış, ilhak edilmiş, sömürgeleştirilmiş, parçalanmış, paylaşılmış ve Kürd milletinin egemenliği gasp edilmiştir.
Kendisine, inkar ve imha dayatılmıştır. Bu yönüyle Kürd millet tarihi; vahşet, talan, zulüm, katliam ve soykırım tarihidir. Bu; tarihimizin bir yüzüdür ama, karayüzüdür.
Tarihimizin, bir de başka yanı; aydınlık yüzü vardır. Bu yüzde; mevcut durumu reddediş, isyan, direniş, başkaldırı, boyun eğmeyiş, savaş ve kahramanlık vardır.
1938 Dersim ayaklanmasının soykırımla bastırılmasından sonra, uzun bir süre Kürdistan'da bir sessizlik hakim oldu. 1970’lerde bu sessizliği bozmak için, birçok Kürd örgütü siyasal mücadele aranasına çıktı. Bunlardan biri de KAWA Örgütü idi.
KAWA Örgütü, dört sömürgeci devleti düşman bildi. Bağımsız, Birleşik, Demokratik Kürdistan’ı hedef olarak önüne koydu.
KAWA Örgütü, halkçı bir örgüttü. Emekçilerden, sömürülenlerden yana söylem ve eylemleriyle maddi bir güç haline geldi. Silvan ve Adıyaman'daki toprak işgalleri, Kürdistan'ın değşik alanlarındaki işçi grevleri, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya, Dersim, Kars, Bingöl, Mardin, Van ve Kürdistan'ın birçok şehir-kasaba ve köylerinde devlet ve yerli ihanete yönelik isabetli eylemleriyle Türk egemenlik sistemi ve yerli ihanetin boy hedefi haline geldi.
Bunun doruğu; 21 Mart 1980'de Kahta'da kitlesel silahlı olarak kutlanılan Newroz Bayramı ve yine 1980 yazında Nuseybîn'de yaşandı...
…
…
...
KAWA'cılar, Nuseybîn'in Ziyareta Spi köyünde bir gece gerçekleştirdi ve binlerce kişi katıldı. Sırasıyla Hüseyin Aslan, Mehmet Emin Mutlu, Necla Baksi konuştu. Necla, katılımcı kitlenin hüngür hüngür ağlamasına yol açan çok duygusal bir konuşma yaptı.
KAWA Örgütü’nün söylem ve eylemleri karşısında Türk egemenlik sistemi ve yerli ihaneti korku saldı. Yerli işbirlikçiler; evlerine hapsedilmiş ve ancak gece yarılarında değişik arabalarla çıkabiliyorlardı. Çoğu, aylarca evlerinde barınamaz duruma gelmişti. İşgal ordu komutanları ve polis Kürdistan'ın birçok alanında çarşıda gezemez hale gelmiş ve KAWA’cıları karşılarında buluyorlardı.
Evet tam da bu süreçte, Galip Akalb öldürülür. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden üç ay önce KAWA'cılar, Galip Akalb'ı Nuseybîn çarşısında çapraza alarak tararlar. Hedef, sadece Galip Akalb'tır ama, olayda Kudbettin Gök isminde bir kişi daha yaşamını yitirir. Hasan Aykut ve Yusuf Xısxıs isimli şahıslar da yaralanır.
Galip Akalp, devletle bütünleşen bir ihanetçiydi. Mehmet Emin Mutlu, Galip ağanın köyünde öğretmendi. Çocuklara Kürdçe eğitim veriyordu. Galip Akalp bunu öğrenince hem devlete olayı bildirir, hem de Mehmet Emin Mutlu'yu ölümle tehdit eder. Daha önceleride bir KUK'cuyu dövmüş ve yanına kar kalmıştı. Bundanda cesaret almıştı. Kestiği kestik, astığı astıktı. İşlediği suçlar kaleminin kırılmasına vesile oldu ve infaz edildi.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, koşulların zorlamasıyla sınır boylarındaki KAWA'cılar, Suriye egemenliğindeki Kürdistan'ın Güney-Batısına geçtiler. Orada siyasi faaliyetlerini yürüttüler. Orası geçici bir konaktı. Esas hedefleri, Kürdistan'ın Doğusuna geçmekti.
KAWA Örgütü’nün dönem taktiği; güçlerini Kürdistan’ın Doğusu’nda toparlamak, yeniden bir çeki düzen vermek, siyasi-askeri bir eğitimden geçtikten sonra da, Kuzey'e geçerek silahlı mücadeleyi kesintisiz sürdürmekti.
Hüseyin Aslan ve grubu, ileriye yönelik projelerini hayata geçirmek için, Qamışlo’ya gitmişti. Daha önce de Mehmet Emin Mutlu ile Güney-Batı parçasına geçmiş, güneyli gurupların sorumlularıyla buluşmuş, gerekli temasları sağlamıştı.
Bu geçiş ve plan gereği onlar orada bekleye dursun, düşman da, kendi planıyla haşır neşirdi. Karar yukarıdan alınmıştı. Sırada kan ve barut kokusu vardı. Katliam vardı.
Qamışlo hedefteydi.
KAWA Örgütü; kendi planı çerçevesinde çalışmalarını sürdürürlerken, düşmanın bu planlarından bihaberdardı. Düşman boş durmuyordu; resmi görevli ve caşlar vasıtasıyla istihbarat topluyordu. Operasayon çekmek ve KAWA'cıları katletmek için zaman kolluyordu.
Bundan habersiz olan KAWA'cılar; Güney-Batı Kürdistan'da ikamet eden Ramazan Kabreş'ın evinde, toplu halde yarınlara dair umudun sevdasına enedksliydi.
Hüseyin Aslan, kitap okuyordu. Mehmet Emin Mutlu; etrafını saran arkadaşlarına yarınların umudunda umut ekip, peşmerge savaşını anlatıyordu... Necla; bir yandan doğacak bebeğine kazak örüyor, onun hayalinde geçen zamanla bir hoş ve o da, onlarla birlikte tartışmalara katılıyordu.
12 Aralık 1980 akşamıydı ve dışarıda, dondurucu bir soğuk vardı. Soğukla birlikte, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Korkunç bir fırtına da, buna eşlik ediyordu.
Bınxet'ê de bunlar olurken, serxet'ê de düşman humalı bir faaliyet içindeydi. Biraz sonra gerçekleştirecekleri katliamın hesabında ve hazırlığındaydılar...
Qamışlo katliamını gerçekleştirecek Tim; katliam gecesi Kantar Sınır Karakol'unda son hazırlıklarını yapıyordu. Özel olarak eğitilmiş katil sürüsü; özel kıyafetleri içinde, kan ve ölüm kusan silahlarını kuşanıyor ve bombalarını hazırlıyorlardı.
Hazırlıkları bittince; tek sıra halinde karakoldan çıktılar ve hızlı adımlarla Gırke Zera denilen bölgeden sınırı geçerek, katliamı gerçekleştirecekleri eve doğru adım adım yürüdüler.
Karanlık ve hayındı gece ve gecede onlar.
Böylesi puştluk kokan katliamı reva görendi onlar ve onlar; planı peyderpey devreye sokmanın telaşındaydılar. Evin etrafını kuşattıktan sonra etrafa nöbetçileri yerleştirdiler. Ev topraktan yapılma, tek katlıydı. Pencereleri yere yakın ve savunmasız bir konumdaydı.
Katil sürüleri, kapı ve pencereden ardısıra kan ve ölüm kusan silahları ateşlediler. Karanlıklar silahların lavlarıyla aydınlandı ve hayatlar son buldu orada.
Türk askeri cuntasının: “Öldürün, yakın, yıkın, yok edin...!“ emri yerine getirilmiş ve çocuk, kadın, yaşlı, genç, yetişkin ayırımı yapılmadan bir katliam gerçekleştirilmişti.
12 Aralık 1980 tarihi, 15 yiğit can ve henüz dünyaya merhaba diyemeyen bir bebeğin de katledildiği gündür.
O gün, kara bir gündür; yaslıdır, yaralıdır.
Hüseyin Aslan, Necla Baksi, Mehmet Emin Mutlu, Müslüm Yıldız, Mehmet Emin Dursun, Hasan Akbaba KAWA Örgütü’nün önder ve üyeleriydi.
Ramazan Kabraş (Songür), Hanife Ramazan, Emine Ramazan, Abdulkerin Ramazan, Şükrü Ramazan, Azad Ramazan, Xweşnav Ramazan, Kawa Kerim, A. Ferat Kerim ki; aynı aileden, masum ve günahsızdılar. Kendi evlerinde kurşunlara hedef oldular, şehit düştüler. Tek bir suçu vardı onların; Kürd olmaktı.
Katliamın olduğu evde; o akşam doğmamış bebekle birlikte, 20 kişi kalıyordu. 16 kişi katledilirken, tesadüf eseri; 1,5 yaşındaki Birindar, 9 yaşındaki Newroz adlı iki çocuk ile Heybet Açıkgöz ve Yusuf Dursun adlı iki yetişkin kurtulur. Bu güne dek, kurtulanlar arasında bulunan Yusuf'un ismi anılmaz.
Oysa, Yusuf’ta o akşam o evdeydi. Silahların patlamasıyla; o, yatakların konulduğu duvardaki oyuğa kendini atarak kurtulur. Orayı kendine sığınak yapar. Sadece, bir ayağının bir parmağından hafifçe yara alır.
Katil sürüleri geri çekildiğinde, orayı terk eder ve bir tanıdığına sığınır, orada saklanır. Olayla ismi anılmaması için hem kendisi, hem yoldaşları itinalı davranır... Çünkü, o dönem Yusuf Dursun Türk devleti tarafından ciddi olarak arananlar listesindeydi.
Olay sonrası Türk devleti, Suriye devletinden Yusuf'u değil, sadece Heybet'i ister.
Katliam haberini olayın sabahı öğrendim. Bildiri yazacaktım, ama nasıl? Olaya hakim değildim. Ne yazacaktım? Bunlara kafa yorarken benimle Nuseybin örgütlülüğü arasında kuryelik yapan Seyfettin Demir çıka geldi.
Seyfettin, 16 yaşlarında lise öğrencisiydi. Çocuk yaşlarda olmasına karşın zeki biriydi. Olaylara hakimdi. Katliam sonrası ulaşabildiği tüm bilgi kaynaklarına ulaşmış ve dolu dolu gelmişti. Katliamı ondan dinledim. Öğrenebildiğim bilgiler temelinde aynı gün KAWA Örgütü adına bir bildiri yazdım. KAWA Örgütü’nün örgütlü olduğu tüm alanlara ulaştırıldı.
Bildiriyi kaleme alırken hem ağladım, hem de; kin ve nefretimi dillendirdim.
***
Suriye Kürdistan'ında Şehit Edilen Onbeş Yoldaşın Anısına...!
İşçiler, Köylüler ve Tüm Yurtseverler...!
TC sömürgeci güçleriyle, Nuseybinli milli hainlerin alçakça ve kahpece örgütümizin Merkez Komite üyesi; Hüseyin Aslan'ı ve Dîyarbakîr, Urfa, Siirt, Mardinün ileri Bölge Komitesi üyesi; M. Emim Mutlu (Memo)yu, Kadınlar Komitesi Sorumlusu; Necla Baksi'yi, örgütümizin askeri kolu KPSK(Komela Parti-zanén Sor yé Kurdistan) üyeleri, kızıl partizanlar; Şükrü Son-gür, Hasan Akbaba, M. Emin Dursun ile Ramazan Kabraş, eşi Emine, oğulları Azad, Xweşnav, A. Kerim ile eşi Hanife ve dört ile altı yaşlarında iki çocuğu Ferhat ve Kawa'yı şehit ettiler.
Acımız sonsuz, kaybımız büyüktür. Ama matem tutmaya zamanımız yoktur. Yoldaşlarımızın intikamı; en kısa zaman da, acımasızca alınacaktır. Elim bir trafik kazasında yitirdiği-miz, şair Edip Çelik yoldaşın vurguladığı gibi;
“İntikamı alınmamışların mezar taşları eğiktir”
Yoldaşlarımızın mezar taşlarını eğdirmeyeceğiz, dik koyacağız. Şehit yoldaşlarımızın anıları yaşatılacak, umutla ve şerefle yükselttikleri Kürdistan Milli Kurtuluş savaşını, halk demokrasisi ve sosyalizm bayrağını bıraktıkları yerden devralıp daha yükseklere çıkaracağız...!
Yurtsever Kürdistanlılar...!
Proleter devrimci örgütümiz KAWA; birleşik ve demokratik Kürdistan stratejik şiarı ile mücadele etmektedir. 12 Eylül'de, Türkiye'de başlayan gericilik yıllarıyla birlikte sömürgeci Generallerin zulüm, baskı ve işkenceleri devrimci çalışma şartlarını daralttı. Bunun üzerine devrimci örgütümiz KAWA, Kuzey Kürdistan'ındaki mücadeleyi daha esnek bir biçimde sürdürme ve diğer parçalardaki çalışmalarını yoğunlaştırmayı kararlaştırdı.
Bu karar uyarınca, Merkez Komite üyesi Hüseyin Aslan yolda-şın insiyatifinde örgütümizin bir kesimi, Güney Batı Kürdistan'da başarılı bir mücadele yürüttü. Bu mücadeleden ürken MİT ve milli hainler, arkadaşların Ramazan yoldaşın evinde toplanmalarını fırsat bilerek, uzun menzili silahlarla ve bombalarla evi basıp, 15 yoldaşımızı kahpece şehit ettiler.
Kürdistan tarihi; vahşet, zulüm, işkence ve katliamlar tarihidir. Güney-Batı Kürdistan'da, TC güçleri ve uşakları tarafından alçakça işlenen bu katliam, ülkemizde sömürgeci güçler tarafından gerçekleştirilen katliamların en korkuncu, en vahşisi ve en alçakça olanlarından bir tanesidir.
Halkımız, sömürgecileri çok iyi tanımaktadır. 1918-1921 Koçgiri'de, 1925 Milli örgütü'nde, 1930 Ağrı'da, 1938 Dersim'de ve daha dün Özalp'ta, Viranşehir'de, Maraş'ta ve Kızıltepe'deki katliamlar halkımızın belleğinde taptazedir. Ancak tüm dünya da tanıktır ki, Kürdistan halkı alçakça katledilmiş, ama asla boyun eğmemiştir ve eğmeyecektir.
Hepiniz kahraman birer nefersiniz. Sizinle övünüyor, gurur duyuyoruz.
Oturup, arkanızdan ağlamayacağız. Çünkü, bağımsızlık uğrunda bedenler ve bedeller verilmeden haklarımız elde edilemez.
Sizler, kanınızla Kürdistan özgürlük ağacını suladınız. Bağımsızlık için, seve seve canınızı verdiniz.
Onbeş tohum düştü Batı Kürdistan toprağına. Evet, tam on-beş tohum.
Filiz filiz yeşerecek, boy verip serpilecektir Kürdistan’ın bağrında ve bu tohum ufukta görünen: Birleşik, demokratik Kürdistan meyvesini verecektir. Buna hiç kuşkumuz yoktur, hiç kuşkunuz olmasın...!
Yoldaşlar, sizler sıra nöbetini şerefle tutunuz. Nöbeti bıraktığınız yerden şerefle devralmış bulunuyoruz.
Sizler rahat uyuyun. Devraldığımız nöbeti, sizler gibi şerefle sırada bekleyenlere teslim edeceğiz.
Bu umut, bu dava, bu ateş sönmeyecektir ve asla bu kavga durulmayacaktır...!
Nesilden nesile intikal edecektir ve; birleşik, demokratik bir Kürdistan'ı kurana dek.
12 Aralık 1980 şehitleri yaşıyor ve mücadelemizde yaşatıla-caktır...!
12 Aralık şehitlerinin intikamı acımasız olacaktır...!
Dara azadîyê, bi xwîn û xwîdan tê avdan...!
Bimre koledar û kesên xwefiroş û bêbav...!
Bijît Kurdîstan'a serbixwe, yekbuyî û demoqrat...!
KAWA-KPSK
Gecmisin gecmis olmasi icin zamanin gecmesi gerekmezmi...balyoz