Skip to main content

Şeyh Ubeydullah Nehri, Bağımsız ve Birleşik Kürdistan Fikri(15)

İngiltere Kürdistan Konsolosluğunu atadıktan sonra İngiliz yetkilileriyle Ermeniler arasında bir tartışma başını alıp gidiyor. Fakat, enteresan olan şey İngiliz yetkilileri o dönem bugün Türklerin uydurdukları “Doğu Anadolu Bölgesi” için “Kuzey Kürdistan” tabirini kullanıyorlar.. Türklerin “Güney Anadolu” dedikleri bölgelerin bazı kesimleri içinde “Güney Kürdistan” tabirini kullanıyorlar.

Örneğin Binbaşı Trotter 4 Aralık 1878 tarihinde İngiltere Dışişler Bakanı Lord Salisbury’e yazdığı raporda “ Güney Kürdistan’da isyan çıkmıştır. Bütün Cizre Kürdlerinin ayaklandığı bildiriyor” diyor. Burada sözü edilen savaş 1877-1878 savaşından hemen sonra Mir Bedirxan’ın oğullarından Osman Paşa ve Hüseyin Kenan Paşa önderliğinde gelişen harekettir. Trotter, Diyarbakir’ı da “Güney Kürdistan” olarak görüyor.(Bilal N. Şimşir, age, sayfa 169-174)

Ermenilerle İngiliz yetkilileri arasındaki tartışmalardan sonra Trotter Kürdistan Konsolosunu, “Türk Ermenistan’ı ve Kürdistan Konsolosu” olarak değiştirilmesini istiyor ve bu önerisini “Ermenilere böyle bir ayrıcalık vermek iyi olurdu” diyerek açıklıyor. ”(Bilal N. Şimşir, age, sayfa 174-175)

Yani Kürdistan’ın yanına “Türk Ermenistan”ın geçirilmesi olayı “Ermenilere bir ayrıcalık” olarak düşünülüyor.

Aslında “Kuzey Kürdistan” ve “Güney Kürdistan” tabirleri geçmişte farklı coğrafyalara hitap ediyordu.

Mesela Dr. Nuri Dersimi, “Kürdistan Tarihinde Dersim” adlı eserinde Hamidiye Alaylarından söz ederken Güney Kürdistan Kürtlerinden oluṣturmuṣ oldukları Hamidiye Alayları” diyor(age, 81)

Dr. Nuri Dersimi’nin burada sözünü ettiği “Güney Kürdistan”, Diyarbakir, Urfa, Mardin ve Botan bölgesidir. Yoksa bugün “Güney Kürdistan” olarak tabir edilen geçmişte Irak’ın işgalı altında olan bölgelerle sınırlı değildi. Demek sömürgecilerin çizdiği sunni sınırlar bizim kendi ülkemizin yönlerini ve coğrafi durumunu tespit etmemiz üzerine de bir hayli etkili olmuş.

O dönem kürdlerin gözünde “Kuzey Kürdistan”ın sınırlarıda çok daha geniş bir alana yayılıyordu. Mustafa Paşa Yamulki, İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Bağdat ve Suleymaniye’ye gidiyor.. O dönem Yunanların genel bir saldırısı vardı. Mustafa Paşa Yamulki Doğu Kürdistan’a geçiyor ve Simko ile görüşüyor. Mustafa Paşa Simko’dan İran’a karşı savaşı durdurmasını Kürdlerin esas düşmanlarının Türk devleti olduğunu, onlara yönelmesi gerektiğini anlatıyor. Bu ikili konuşmada Mustafa Paşa Yamulki Simko’ya Yunanlar karşıdan geliyorlar ve bizde Ankara’ya kadar gideriz diyor.(İhsan Nuri Paşa ve Mustafa Paşa Yamulki üzerine Newroz. Com’da yayınladığım yazı serilerine bakabilirsiniz)

Yüzbaşı C.L. Woolley bölgedeki izlenimleri ve halkın anlatımlarına dayanarak Kürdistan sınırlarını şöyle çiziyor: „Kürdistan, Kars ve Tiflis'ten Adana'ya, Trabzon ve Malatya'dan Revanduz'a kadar uzanır. Dolayısıyla bir kısmı Rusya'da bir kısmı İran'da olan 6 sözde Ermeni vilayetini de içerir. Bu alan içinde -iyimser bir tahminle- 13 milyonluk bir Kürd nüfusunun var olduğu iddia etmektedirler. 'Ermeni vilayetleri' bir yanlış adlandırmadır. Bu 6 vilayette nüfusun yüzde 90-95'i Kürttür. Türkler, çoğu hükümet görevlisi olmak üzere ancak yüzde biri oluştururlar. Kalanlar ise Mardin yakınındaki bir kaç Yakubi dışında Ermenidir. Büyük güçler bu rakamları kabuletmek zorunda değillerdir. Ancak kendileri uygun bir araştırma yaparlarsa bu rakamların yaklaşık olarak doğru olduklarını göreceklerdir.“(Ahmet Mesud, İngiliz Belgelerinde Kürdistan, Doz Yayınları, 1992 İstanbul, sayfa 52)

Yusuf Ziya Bey Azadi Partisi adına Bolşeviklerle görüştüğü ve gelecekte kurmak istedikleri Kürdistan’a ilişkin düşündüklerini anlatığı zaman Trabzon’u da katıyor ve bu konuda Lazlarla yapılan bir antlaşmadan söz ediyor.(Geniş bilgi için Aris Arda’nın çevirisini yaptığı Rus ve Sovyet Arşiv Belgelerine bakınız)

Kürdlerin Kürdistan sınırlarına ilişkin söylemleri ayrı bir konu olduğundan geçiyorum. Fakat, “Kuzey ve Güney Kürdistan” termolojilerinin süreç içinde geçirdiği değişimi görmek gerekiyor.

1894 yılının 10 Aralık günü Paris’te çıkan “Les Nouvelles D’Orient, Organe des İnterets Français en Turquie” adlı dergide Berlin Antlaşmasının 61. Maddesine ilişkin bir yazı serisi var.. Bu yazı serisini kaleme alan “ Siyasal Bilimlerde Filosof olan bir dostum bana bırakın Kürdler yaptıklarını yapsınlar. 2 yıl önce Kürdler, Türkleri Küçük Asya’dan kovmaya çalıştılar. Bu söylediklerinden doğruluk payı var. Zira Müslüman Kürdler aşağılamak amacıyla ‘Rumların Sultanı” dedikleri İstanbuldaki Padişah’ın otoritesini Kabul etmekten uzaklar. Kürdler kendilerine verilen silah ve malzemeyi Kabul ediyorlar. Yarın Kürdler bunları efendilerine karşı kullanacaklar. Fakat, şunu da görmek lazım, Kürdlerin Türkleri Küçük Asya’dan kovduğu gün gelince bölgede fazla Hıristiyan’da kalmaz” diye yazıyor.

Buradaki tespitler Hamidiye Alayların silahlandırma girişimleri neticesinden gündeme geliyor.

Yeniden konumuza dönersek 1877-78 savaşından sonra Kürdlerin savaş alanine terk ettiklerini daha önce yazmıştım.. Garo Sasoni’nin anlattıklarına göre “Şeyh Celaleddin Van valisı tarafından zehirlenerek öldürülüyor(bunları Sultan Abdulhamid tarafından verilen emirle yapmış olduğu söyleniyor). Şeyh Ubeydullah ise Sultan’ın emriyle Hacca gönderdi”(Garo Sasuni, age, sayfa 100)

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.