4)Malazgirt Savaşında Kürdlerin Rolü
Sayın Ayşe Hür makalesinde Malazgirt savaşında Kürdlerin rolüne ilişkin olarak „Birincil ve ikincil Bizans, Ermeni, Süryani ve Batı kaynaklarında Kürtlerin katkısından söz eden olmadığı gibi Türk, Ghuzzlar, Uzlar, Oğuzlar, Türkmenler, Irrakiyye (Şii Türkmenler) terimleri bol bol geçiyor.“diyor. Fakat yazar hangi kaynakaları incelediğini yazmıyor.
Ve hemen ardından şöyle yazıyor:
„Aynı durum Arap kaynaklarında görülüyor ama yine de Kürtlerden söz eden iki Arap kaynağı var. Ali Sevim ve Faruk Sümer’in İslam Kaynaklarında Malazgirt Savaşı adlı kitabında yer alan İbnü’l-Cevzi’nin (ö.1257) anlatısı şöyle: “Az önce 10 bin Kürt de Sultan’a katılmıştı. Bununla beraber Sultan ulu tanrıdan sonra buyruğundaki 4 bin kişilik hassa askerine güveniyordu.” (s.34-35) Bu Kürtlerin kimler olduğu konusunda bilgi vermeyen yazar, Bizans ordusunun mevcudunun 400 bin olduğunu söylüyor. Halbuki bugün ciddi araştırmacılar bu sayının 40 bin civarında olduğunda hemfikir.
Aynı kitapta İbnü’l-Adim (ö.1262) de şöyle diyor: “Sultanın yanında 4 bin atlı kalmıştı (…) Sultan Alparslan’a Kürtlerden ve sair kavimlerden olmak üzere 10 bin kadar insan da katılmıştı.” (s. 57) Bu yazar ise Bizans ordusunun 200 bin kişi olduğunu söylüyor. Kitapta yer alan diğer 11 yazar Kürtlerden tek kelime bile söz etmiyor. Bunların kaleme alınış tarihleri savaşa daha yakın, yine de en erkeni 100 yıl sonra. „
Sayın Ayşe Hür’ün makalesinde kullandığı Kürdlerin Malazgirt savaşında rol aldıklarını dile getiren iki kaynağıda ben yıllar önce Malazgirt savaşına dair yazdığım makalede kullanmıştım. Yazar bu iki alıntıyı değerlendirirken „180 yıl sonra kaleme alınmış iki kaynakta birer cümlede geçen ifadelere dayanarak “Türkler Kürtler olmasa Anadolu’ya yerleşemezdi” demek doğru değil. „ diyor.
Sayın Ayşe Hür’ün bu tespiti bana pek mantıklı gelmiyor.
Bana öyle geliyorki sayın Ayşe Hür Ali Sevim ve Faruk Sümer’in İslam Kaynaklarında Malazgirt Savaşı adlı 79 eseri dahi ciddi bir irdemeye tabii tutmamıştır. Zaten kitabın endeksinde iki defa Kürdlerden söz ediliyor. Söz edilen sayfalarda iki alıntının yapıldığı sayfalardır.(sayfa 34 ve 59 verilmiş aslında sayfa 57dir)
Sayın Ayşe Hür’ün kitap ve kaynakları üzerinde ciddi bir şekilde düşünmediğini görüyoruz. Sadece kitapta ismi geçen yazarların doğum ve ölüm tarihlerine bakarak Malazgirt savaşından „180 yıl sonra kaleme alınmış“ diyerek kaynakları ciddiye almıyor.
Birinci kaynağı alalım. Yazar „: “Az önce 10 bin Kürt de Sultan’a katılmıştı.“ diyor. 1257 yılında ölen birinin bu „az önce“ söylemi nereden çıkıyor? diye insan kendi kendine sormalıdır. Ayşe hanım „10 bin Kürd“ alıntısını İbnü’l-Cevzi mal ediyor. Bu doğru doğru değildir. İbnü’l-Cevzi 1116-1201 yılları arasında yaşamış bir tarihcidir. „“Az önce 10 bin Kürt de Sultan’a katılmıştı.“ tespitini yapan Sıbtı İbnü’l Cewzi dir. Yani İbnü’l Cewzi’nin torunu ve „Miratü’z Zeman“ adlı eserin sahibidir.
Aslında sayın Ayşe Hür kaynakları ve kaynakların dayandığı kaynakları irdemiş olsaydı Sıbtı İbnü’l Cewzi’nin söylediklerini o kadar fazla da küçümsemezdi. Çünkü Sıbtı İbnü’l Cewzi’nin diğer kaynaklar içinde önemli ve ayrıcalıklı bir konumu var. Bunu ben tespit edemiyorum. Bu kitabı fransızçaya çevirenler ve hatta Ali Sevim ve Faruk Sümer’de yazara ilişkin tanıtım bölümünde bunu söylüyorlar. En iyisi sözü A.Sevim ve F. Sümer’e bırakalım:
„Tarih ilmine karşı yakın bir alaka ve merak duyan Sıbt İbnü'l-Cevzi bunun bir neticesi olarak Mir'atü'z-zeman fi Tarihi'l-ayan adlı Arapça büyük bir eser meydana getirmiştir. Müteaddit ciltlerden müteşekkil bulunan Mir'atü'z-zeman umumi bir tarih olup, yaratılıştan başlamakta, müellifin ölümüne kadar (1256/57) gelmektedir. Kendi zamanına ait anlattığı olaylar, şüphesiz eserinin en orijinal kısmını teşkil eder. Bununla beraber eserin XI. yüzyılın ikinci yarısına ait olan bölümü de orijinal bir kaynak mahiyetindedir. Çünkü bu bölüm aslında XI. yüzyılın sonlarına doğru (1088) ölmüş bulunan Garsunni'ine Muhammed b. Hilal es-Sabi'nin eserini ihtiva etmektedir. Yani müellifimiz adı geçen Garsun-ni'ine'nin Uyunü, t-tevarih adlı kitabım aynen kendi eserine koymuştur. Böylece burada Malazgirt Savaşı ile ilgili olarak Mir'atü'z-zeman'dan aldığımız parça esas itibariyle Uyunü't-tevarih'e aittir.
Adıgeçen Garsun-ni'me Muhammed b. Hilal es-Sabi'ye gelince, O bilhassa tarihi eserler yazmakla tanınmış Sabi ailesine mensup olup Abbasi halifeliğinin inşa Divanında bulunmuştur. Müellif bu memuriyeti dolayısiyle olayları yakından ve doğru olarak takip ederek eserine dercetmiştir. Fakat maalesef bu eseri bize kadar gelmemiştir. Yukarıda da kaydedildiği gibi, Sıbt İbnü'l-Cevzi, müellifin bu eserini tamamen kendi tarihine almıştır.”
Burada fazla yoruma da gerek yoktur. Çünkü Sıbtı İbnü’l Cewzi 1088 yılında ölmüş bulunan Garsunni'ine Muhammed b. Hilal es-Sabi'nin eserini olduğu gibi eserine alıyor. Bundan dolayı A.Sevim ve F. Sümer onun Malazgirt savaşı hakkında söylediklerine orjinal gözüyle bakıyorlar.
Aslında Türk kaynakların pek hoşlanmadığı yada atladığı bir olay var. Sibti İbn Cewzi dedesinin ölümünden sonra çok genç yaşlarda Şam’a gidiyor ve Eyyubi Kürd Hanedanlığının hizmetine giriyor(1203 yılı?) . Bir kaç yıl sonra Halebe gidiyor ve orada Selahaddin Eyyubi’nin oğlu Mir Zahir’in hizmetine giriyor. Belli bir dönem sonra Mir Adil’in oğlu ile ilişkiye geçiyor ve Eyyubiler adına bir çok görev icraa ediyor. Yukarıda da ifade ettiğim gibi Eyyubilerin hizmetinde 17 Hezbani Emiri tespit edilmiş. Eyyubilerin kendileri zaten Hezbanilerin Rewadi koluna bağlı. Yukarıda sözünü ettiğimiz Malazgirt savaş, Rewadi, Şeddadi ve Hezbaniler Hanedanlıkları bir anlamda Suriye ve Mısır’daki Eyyubilerin, Hezbanilerin aile secerelerinde ve anlatımlarda canlı olması gerekir. Sibti İbn Cewzi oradada bilgiler almış olması gerekir.(bunu bir tez olarak ileri sürüyorum)
Devam edecek