"Berdergay Sera"ya ilişkin notlar
17  Şubat    günü   Güney  Kürdistan'ın   Suleymaniye  şehrinin "Berdergay  Sera"  meydanında   yürüyüşler  başladığı  andan   itibaren  "Berdergay  Sera"    ismini  sık sık  duymaya  başladım.
Aslında   defalarca      o  meydana  gitmiştim.
Kürdistan  tarihinde bu meydanın   kendisine  has   ve  özel  bir   anlamı  var.
Benim  için  "Berdergay  Sera"   büyük  Kürd  şairi  Pîremêrd'in    İngilizlere  ve  Irak  rejimine   karşı  katıldığı    gösterilerlerle  birlikte   yer  etmişti.   Sanki  "Berdergay  Sera"  ve Pîremêrd   bir  ikiz   kardeş  gibi     bana  geliyordu ve  böyle  yerleşmişti.
Bir de  Pîremerd'in  bir  şiirinde   bu  meydandan  sözetmesi  aklımda kalmıştı.
Yürüyüşler  başladığı  zaman  ve "Berdergay  Sera"  ismini  duyduğum  zaman   hemen  Pîremêrd  aklıma  geldi.
Sanki   Pîremêrd      yürüyüşe  katılmış    bir  duyguya  kapıldım.
Fakat,  bu arada     gösteri ve yürüyüşler  esnasında  "Berdergay  Sera"yı     Mısır  vb  Arap çevrelerinden  etkilenerek   "Tehrir  Meydanı"  gibi   adlandırmalar  beni  rahatsız etmeye başladı.
Çünkü,  "Berdergay  Sera"nın  ismi  Kürdçe  ve uzun   bir  mücadele    tarihi  var..
Bunun için    bu ismi  değiştirme  ve başka bir şekilde  adlandırma    girişimleri    benim   hiç  hoşuma  gitmiyordu.
Tarihe  olan  ilgimden  dolayı    "Berdergay  Sera"nın  da   tarihçesi  bir  film  şeridi   gibi   gözleriminin    önüne   geliyordu.
İbrahim Paşayê Baban,  Suleymaniye  şehrini inşa  ederek       Baban  Mirliği'nin   başkentini    Qelaçolan'dan      Suleymaniye'ye aktardığı  zaman   "Berdergay  Sera" da    oluşmuştu..
"Soran"  dediğimiz    edebiyatın     mimarlarından   Salim  ve Kurdi  ile  birlikte  "Sê Koçkê  Baban"   olarakta  anılan  Nali  Şarezori   bir şiirinde "Berdergay  Sera" da    Baban askerlerinin   yaptıkları    askeri  eğitimleri  büyük  bir ulusal  çoşkuyla anlatıyor. 
Nede  olsa   Osmanlıya  ve  Farslara   boğun  eğmeyen   ve   Şêx  Riza Talabani'nin   ölümsüz  şiirine    konu  olan   Baban ve Suleymaniye'nin   tarihinde     Nali'nin   hayranlıkla  sözünü   ettiği   "Berdergay  Sera"nın     Suvarilerinin     önemli  bir  rolü  vardı.
Ne  diyor  Şêx  Riza?
"li bîrim  tê  Silemanî ke  darulmulkî  Baban bû,
ne  mehkumi  Ecem,  ne  suxrekêşî  Alî  Osmanî bû"  
Sonuçta     17  Şubat  göstericileri  ve  Güney  Kürdistan  basının     azımsanmayacak  bir kesimi    "Berdergay  Sera"yı   "Berdergay  Serayî  Azadî"    yada  "Serayî  Azadî"    diye adlandırmaya başladılar.
Ben   Kürdistan'da   tarihi ve  özellikle  Kürdçe  olan     adlandırmaların  olduğu  gibi  korunmasından  yanayım.  Çünkü,     bu isimlendirmeler  tarihimize   mal olmuştur.   "Sera"nın arkasındaki  Kürdçe'de  olsa   "Azadî"  bana   hep   yabancı  kaldı ve içselleştirmekten zorluk çektim..
 Fakat,   genç  kuşaklarda     kendi  renklerini   veriyorlar diyerek  kendi  kendimi    ikna etmeye  çalıştım.
Bir de    gösterilere   öncülük  eden "Geçiçi  Meclis"  "Berdergay  Sera"ya     demirden  yapılmış  bir  kürsü    kurdu.    Onu da  "  Sekoyî  Azadî"   diye adlandırdı..
Geçenlerde  "Sekoyî Azadî"yi  yapan     demirci de gözaltına alındı.
Aslında   onunda   hikayesi     ilginçtir.    Asıl  ismi  Rizgar Mehemed  Omerdir.     Halk  tarafından  "Rizgarê Hesinger"   yada "Mamoste  Rizgar"   olarak    tanınıyor.
"Mamoste"   ismi    eğitiminden  kaynaklanıyor.
Yüksek  eğitimini bitirmiş ve öğretmen  olmuş.
Bir  yerlere   tayinini  beklerken  bu arada      Demircilik  yapıyor.
Ne  de  olsa   aile  mesleği..
Yürüyüşlerden  bir kaç  gün  sonra  "Rizgarê Hesinger"e  gidiyorlar ve  kendisinden   demirden    katılımcıların   üzerinde  konuşabileceği    bir  kürsü istiyorlar.
Hesinger   Rizgar ile  arkadaşı  Dilêr     göstericilere   "Sekoyê  Azadî"  yapıyorlar.
Geçenlerde    Rizgar  gözaltına   alındı ve   "Sekoyê  Azadî" nin    yapımı  konusunda   sorgulandı..
Rizgar ise  "benim  işim bu..  Kim gelirse   benden    bir  talepten bulunursa     paramı alır ve yaparım"  diyor.
Arkadaşı  Dilêr  ise  hâlâ  kaçak..
Rizgarê  Hesinger  de    kendi kendisine kızıyor..
Onlarca   insan  öldürüldü ve yüzlerce   insan  yaralandı   kimseyi  gözaltına  dahi almıyorlar.
Benim  "Seko"ya  kafa  takmışlar  diyor.
Klasik  bazı  Kürd  şairlerininin  isimlerini  "Berdergay  Sera"nın  tarihçesi  bazında  vermiştim..
Bu  son   yürüyüşler  esnasında da  "Berdergay  Sera"nın    "şairleri"  ortaya çıkmaya  başladı..
Onların  sayesinde   bir hayli     şiir  okudum.
Birileri  "tüm  yollar  Roma'dan  değil   Berdergay  Sera"dan  geçiyor   diye  uzun  bir  şiir  yazmıştı..
Çağdaş  Kürd  şairlerinin  en üretkeni ve  dünyacada  geniş bir  şekilde   tanınan  Şêrko Bêkes      "Berdergay  Sera"daki    yürüyüş ve gösterileriden    etkilenmezmi?
Yürüyüşlerin  başlamasından  kısa  bir  süre  sonra   Şêrko  "Sizinleyim"  adı altında   uzun  bir  şiir   yazdı..  Şêrko'nun  şiiri   çok duyguluydu.
Ne de  olsa  büyük  Kürd  şairi    Faiq Bêkes'in  oğludur..
Faiq  Bêkes,  Irak sömürgeci  rejiminden  ve  İngiliz emperyalistlerinden    çekmediği kalmadı.
Sürgünler....  Hapisler... vs
Yıllar  öncesi     Ensari  İslami'nin  lideri   Mela Karker  Şerko Bêkes  için   "ölüm fetwası"nı vermişti..
Bir  hafta  önce  yaptığı açıklamada  fetwasının    geçirli olduğunu   söylüyor..
Güney Kürdistan'da   Şêrko ile dayanışma  kampanyası  var..
"Berdergay  Sera"nın    sadece   şairleri  ve   politikdiskurcuları  yoktu..  "Berdergay  Sera"ın  en  önemli simalarından   biride   filosofdu..  Kürdistan   eski  Kültür Bakanı   ve  Kürd aydınlarından    Felakedin  Kakayi    son  yürüyüşlerle  ilgili   yazdığı   uzun bir makalede  eleştirel bazda  onu  "sokakların  Filozofu"   diye adlandırmıştı.
Bu   filozof   Kanada'da     felsefe alanında   doktorasını  yapmış  olan  Dr.  Faruk   Refiqtir.
Uzun  yıllar  Güney Kürdistan'ın  çeşitli  televizyon kanallarında   felsefeye  dair  çeşitli   programlar  yapıyordu.
17  Şubat  olaylarıyla  birlikte  Dr. Faruk   var olan  hareketin    doğal  bir  önderi  olarak ortaya çıktı.    Dr. Faruk'a  ilişkin  olarak    bir hayli   eleştirel     yazılar okudum.   Bu arada    onun  çeşitli  basın ve yayın kuruluşlarına  verdiği  mülakatlara ve  yazdığı  makalelere  aşna  oldum.
Ama  bir gerçek  var.   62  gün  süren  "Berdergay  Sera  hareketinin"           yaptığı  tüm  açıklamaların  bir yerinde  Dr. Faruk  vardı.  Geçenlerde   savcılık Dr. Faruk'un ifadesini almak için   çağırmıştı.  Dr. Faruk savcılığa   gitti  savcılık tutuklamak amacıyla mahkemeye gönderiyor.  Mahkeme, kefalet karşılığında   onu serbest bırakmak istiyor. Fakat,  Dr. Faruk    kefalet karşılığında  bırakılmak  istemiyor.   Suleymaniyeli biri   Dr. Faruk'un iznini almadan   kefalet ödüyor ve Dr.  Faruk serbest bırakılıyor.
Şimdi  Dr. Faruk ve  avukatı   mahkemeye başvuruyorlar..    Dr. Faruk'un  bilgisi   dışında     ödenen  kefalet karşılığında    onu nasıl serbet  bırakıyorsunuz?   diye.....
Kadınlar  bazında  ise   Dr.  Faruk'un  eşi       sosyolog   Naske  Kadir    ön plana çıktı.
Zaten  Naske Kadir   bu hareketin  başından  itibaren     hareketin  basın  sözcüsü  olarak  ortaya  çıktı.    Naske  Kadir    basın sözcüsü olduğundan  dolayı  sürekli  basın  karşısındaydı.  Her gün     gelişmelerle  ilgili ve hareketin  gidişatı  konusunda  kamuoyunu  bilgilendiriyordu.
17  Şubat  tarihinde  "Berdergay  Sera"da  "merkezi"leşmiş    yapıyı    Güney  Kürdistan'da  çok  yoğun  bir    aydın  yapısı   destekledi.
Bunların  içinde   sesleri   en gür çıkan     yıllar önce  "Rehend"  adlı akademik bir  dergiyi  çıkardıklarından  dolayı  "Rehend Grubu"  diye anılan   kesimdi.
Bu grubun  içinde  son  yıllarda  peş peş  yayınladığı  romanlarıyla    Kürd  roman  dünyasına      ciddi bir şekilde  damgasını  vuran    Baxtiyar  Ali'nin   rolünü     görmek  gerekiyor.
Baxtiyar  Ali    "Berdergay  Sera"da   olayların başlamasından  sonra      Güney Kürdistan'a   geri döndü ve  açık bir şekilde    yürüyüşleri  desteklemeye başladı.
Hem  "Berdergay  Sera"da   ve  hemde    Suleymaniye'nin    bir çok  alanlarında  haftalarca  süren    konuşmalar yaptı ve süreci  tahlil etmeye çalıştı.
Rehend  grubunun   dili  bir hayli sertti,   fakat   sürekli olarak    göstericilere   barışçıl  yolları   kullanmalarını ve   şiddetten  uzak kalmalarını   önerdiler.
Baxtiyar ve bazı arkadaşlarının  olayların  sertleşmesinden   kısa bir süre önce   yurtdışına  çıkmaları  bir dizi    eleştiriye   konu olduğunu da  burada  vurgulamak  istiyorum.
Rehend  Grubunun  siyasal bazda     var olan  süreçte    en  çok dikkat çeken  kalemlerinden biri de   Holanda'da  öğretim  görevlisi  olan  Meriwan Urya  Qaneh'di.   Meriwan  ülkeye  dönmedi  ama    süreçe  ilişkin  bir  hayli  yazı yazdı..
Yazılarıda   okunuyordu.
62  iki  gün  süren "Berdergay  Sera" girişiminin   bir  başka özelliğide   İslami  yapıların    ve çevrelerinin   rolüydu..  Aslında    Gorran  Hareketi  7 maddelik    taleplerini   kamuoyuna    yayınladığı  zaman  İslami  hareketinin  önde  gelen  iki siyasal yapısı olan   Yekgirtu ve Komel,  Kürdistan Başkanı Kek Mesud'un  başkanlığında   toplanan  19  örgütle  birlikte hareket ettiler ve Gorran'a  tavır aldılar.(açıklamaya  bakılabinir..  Newroz.Com'un arşivinde var)
Fakat,    olayların gelişimi  ile birlikte  sözünü   ettiğim  iki islami örgüt   muhalefete  geçtiler ve Gorran ile birlikte  hareket  ettiler. (Bu iki  İslami örgütün  Gorran ile yaptıkları açıklamalara ve  22 Maddelik  taleplerine bakınız)
Son  gelişmelerle  birlikte  Güney Kürdistan'da  din adamlarının   sesleri   bir hayli   yükselmeye başladı.
Basın ve  yayın çevrelerinde   "İktidarın  Melaları"  yada   "Muhalefetin  Melalarını"   bir   hayli  duyduk..  Melalar arasında   yürüyüş  "cihad mı  değilmi" tartışmaları   ve beyanları beni  bir hayli kaygılandırdı.
Siyaset ve diyanet işlerinin  bu denli   karıştırılması   bendeki  kaygılara  neden oldu.
"Berdergay  Sera",   Babanlar  tarafından  Suleymaniye  şehri   kurulduğundan beri   bu  son bir kaç   cuma  günü      kılınan  toplu namazlara tanık  olmamıştı..
Dinlisi, dinsizi ve laik ile  on binlerin     toplu kıldığı  cuma namazları..
Tarihe bırakmak  için    not olsun   bu da...
Uzatmaya  başladım....  bitiriyorum..
Silav û rêz
Aso Zagrosi